“Erdoğan her tür yasal objektif standartlara göre kendisine terörist etiketini
kazandırmıştır. Erdoğan işlediği suçlar yüzünden Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalıdır. Erdoğan ve beraberindekilere uçuş yasağı getirilmelidir”
Eski terörle mücadele müdürü ve ABD’deki George Mason Üniversitesi’nden Profesör Ahmet Yayla, The Washington Times’ta kaleme aldığı makalede IŞİD terörüne destek veren ve IŞİD’le petrol alış verişi yapan Erdoğan’ın terörün baş sorumlusu olduğunu, “İnsanlığa karşı işlenen suçlardan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini yazdı.
İşte Profesör Yayla’nın dünya kamuoyuna bomba gibi düşen yazısı:
Erdoğan: Teröre Desteğin Baş Sorumlusu Ahmet S. Yayla IŞİD tarafından işlenen utanç verici insanlık suçları herkesin dilinde ancak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile bile IŞİD’in düzenlediği saldırılarda kendi ülkesinin basamak olarak kullanılmasını görmezden gelmesi ve ayrıca kendisi ve ailesinin Suriye ve Irak’taki teröristlerle yaptığı yasadışı petrol ticaretinden elde ettiği kazancı hala kimse konuşmuyor. Erdoğan, işlediği suçların delillerinin gün geçtikçe ortaya çıktığının farkında ve işte bu yüzden kazanırsa yargısal dokunulmazlığını garanti altına alacağı 16 Nisan’daki referandum için delicesine gayret sarfediyor. Eğer Sayın Erdoğan IŞİD’in Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a silah ve patlayıcı taşımasına izin vermeseydi şu anki haliyle bir IŞİD olmayacaktı karşımızda ve binlerce insan bu zulmü yaşamamış olacaktı. Erdoğan 2011 yılında yanlış adımlar atmaya başladı. Suriye’deki huzursuzluk ortamından kendisine bölgesel ve siyasi çıkar sağlayabileceğini düşündü. Başlangıçta bu ortama destek vererek Suriye’de ani bir rejim değişikliği olmasını hedefliyordu. Sonrasında IŞİD bölgede Kürtleri hedef almaya başlayınca Kürdistan İşçi Partisiyle verdiği mücadeleyi kazanmak ve Suriyenin kuzeyinde PKK’nın Kürt müttefikleriyle baş edebilmek için IŞİD’i araç olarak kullanabileceğini düşündü. Bu doğrultuda Sayın Erdoğan yönetimindeki Türk Devleti aşağıdaki “insanlığa karşı işlenen suçları” işlemiştir:
● Amerika Askeri Akademisi Terörle Mücadele Merkezinin yayınladığı raporda Erdoğan, yurt dışından bu terör örgütüne katılmak için gelen 25,000 militanın Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a geçmesine müsaade etmiştir. Türk istihbaratına ve polislere 2016 yılına kadar dışarıdan gelen bu savaşçılara müdahale edilmeyeceğine dair sıkı talimat verilmiştir. Dahası bazı durumlarda dışarıdan gelen bu yabancı militanlara Türk istihbarat birimleri eşlik bile etmiştir.
● El Kaide ve IŞİDi de kapsayan çeşitli Selefi terör gruplarına bazı Türk birimleri tarafından silah ve patlayıcılar verilmiş ya da Türkiye içinde ya da Türkiye üzerinden silah ve lojistik destek operasyonlarını sürdürmelerine göz yumulmuştur. Bu durum en açık şekilde 19 Ocak 2014 yılında MİT’in organize ettiği askeri mühimmat, patlayıcı ve ilaç yüklü üç tırın Adana’da otobanda durdurulmasıyla ortaya çıkmış ve Suriye’deki teröristlere silah ve patlayıcıların nasıl transfer edildiği gözler önüne serilmişti.
● IŞİDe tedarik edilen konvansiyonel silahların tespiti ve takibi için Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir araştırma örgütü olan ve çatışma bölgelerindeki silah ve mühimmatın dolaşımı üzerine araştırma yapan (CAR) tarafından 2016 Aralık’ında yayınlanan raporda Türkiye’nin IŞİD’e silah ve patlayıcı sağlayan en büyük tedarikçisi olduğuna değinilmiştir. CAR’ın bulgularında IŞİD’in Türkiye’de büyük bir satın alma ağı oluşturduğu ve Türkiye’den Suriye’ye ve Musul bölgesine doğrudan bir tedarik zinciri oluşturulduğu güçlü delillerle ortaya konmuştur.
● 2013 yılında Terörle Mücadele Müdürü olarak görev yapmış biri olarak, Türkiye’nin güney doğusundaki hastanelerin IŞİDin yaralı askerlerine kapılarını sonuna kadar açtığına, ücretsiz tedavi olduklarına ve çoğu zaman Türk polisinin koruması altında tedavi gördüklerine ben kendim şahit oldum. Emniyet müdürü olarak görev yaparken yaralı militanlara güvenlik hizmeti vermem için emir verilmişti. O kadar çok yaralı vardı ki onlara koruma sağlayacak yeterli sayıda polis bulamamıştım. Hükümetin verdiği talimatla şahsen güvenlik ile ilgili görev dağıtımı yapıyordum. 2014 Ağustos ayında yapılan bir hava saldırısı sonucu yaralanan Ebu Bekir el Bağdadi’nin sağ kolu ve 6 adamı Şanlıurfa’da özel bir hastanede tedavi gördü. Benimle konuşan hastane doktorları tedavi masrafının Türk Hükümeti tarafından ödendiğini söylemişti.
Türkiye’nin Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı ve aynı zamanda Erdoğan’ın damadı olan Berat Albayrak’ın emailleri hack’lenince tüm dünya onun sürekli olarak IŞİD’den kendi aracı şirketi Powertrans ile yasadışı transferler yaparak petrol aldığını öğrendi. Albayrak’ın terör örgütünden petrol satın almasıyla üretimin zirvede olduğu zamanlarda örgüte günlük 3 milyon USD gibi bir kazanç sağlanıyor ve böylelikle operasyonların finanse edilmesi için örgüte yüz milyonlarca dolar gelir sağlanmış oluyordu.
Erdoğan IŞİDden imtiyaz koparabilmek için iki farklı olayla 200 tane azılı teröristi yakalatıp göz altına aldırdı. Irak’ta IŞİD tarafından rehin alınan Türk yetkililerin serbest bırakılması ve Suriye’deki IŞİD militanları tarafından kuşatmaya alınan Türk askerlerinin kurtarılması için takas yapmak amacıyla Türkiye’de bulunan 201 IŞİD militanı Türk polisi tarafından tutuklandı.
2014 Haziran ayında Türk Konsolosluğu’na yapılan saldırıda IŞİD tarafından kaçırılan 49 konsolosluk çalışanının serbest bırakılması için, Türk polisi Türkiye sınırları içinde barınan 100 IŞİD üyesini ele geçirdi ve 2014 Eylül ayında IŞİD’e tutukluların takas edilmesini teklif etti.
22 Şubat 2015 yılında Süleyman Şah türbesi operasyonu sırasında Halep bölgesindeki Sarin kasabasında ikinci bir takas gerçekleşti. Bu operasyonda Türkiye 98 IŞİD üyesini terör örgütüne iade etti böylelikle türbeye harekatın yapılması sağlanacaktı. Yapılan bu takaslarda en yıkıcı olan IŞİDe iade edilen teröristlerin çok iyi bilinen, tanınmış azılı yabancı militanlar olmasıydı. Bazıları Interpol tarafından Kırmızı Bülten ile aranıyordu. Örneğin iade edilenlerden biri Amerika Hükümeti tarafından terör suçlarından aranan Somali asıllı Hollanda vatandaşı Ahmed Diini idi. Amerika yargılanması için kendisine iadesini istemesine rağmen 20 Eylül 2014 yılında Türk Hükümeti tarafından IŞİDe iade edildi. Buna benzer olarak Avusturya vatandaşı Ebu Usame El Garib olarak bilinen IŞİDin üst düzey liderlerinden Muhammed Mahmud da IŞİDe iade edilen teröristler arasındaydı. Mahmud IŞİDin Suriyedeki birimlerini yönetiyordu ve yüzlerce insanın katili olduğu raporlarda yer almıştı.
IŞİD Türkiye’de terörizmle mücadele operasyonlarına maruz kalmadan senelerce serbest bir şekilde faaliyetlerini sürdürdü. Erdoğan’ın oğlu Bilal’in de adı karışan 2013 yılında ortaya çıkan sansasyonel yolsuzluk skandalından sonra Erdoğan, IŞİDe, El Kaideye ve bağlı örgütlere karşı yürütülen terörle mücadele operasyonlarının tümünün durdurulması emrini verdi. 2014 ve 2015 yıllarında Türk polisi bu terör örgütlerini hedef alan planlı bir operasyon yürütmedi. Polis, IŞİDin ve diğer cihatçı grupların dokunulmazlığı olduğunu anlamıştı. 15 Ocak 2014 yılında Türkiye’nin doğusunda Van’da görev yapan polis ve savcılar Türkiye üzerinden Suriye’ye yapılan silah kaçakçılığını engellemeye çalışmış ve sonrasında derhal görevlerine son verilmiş ve tutuklanmışlardı.
Hâlbuki 10 yıl önce Türkiye’deki çoğu partiler radikal siyasal İslamcılığa karşı sert bir tutum sergilemekteydi. Ama son yıllarda Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) mücahitliği özgür savaşçılar olarak övmeye başlamıştı ve bu neden Türkiye topraklarında var olabilmeleri için yeterli bir sebepti. 2015 yılında PEW tarafından yapılan araştırma Türkiye’de 7 milyon Türk’ün IŞİD’e karşı sempatik yaklaşımları olduğunu gösteriyordu.
Gazeteciler ve akademisyenler Erdoğan’ın İslamcı söylemlerine ve AKP taraftarı basının Türk vatandaşını radikalleştirmeye yönelik eğilimleri olduğuna işaret etti. 19 Aralık 2016 tarihin de Ankara’daki Rus elçisine kameralar önünde bir polis memuru tarafından düzenlenen suikast bu eğilimi gösteriyor.
Günümüz Türkiye’sinde IŞİD akıllara şaşkınlık veren imtiyazlara sahip. Ankara’nın ortasında 4 okul açtılar. İstanbul’da eğitim merkezleri ve kampları var. Ayrıca ülkenin çeşitli yerlerinde hücre evleri ve güvenli bölgeleri mevcut.
Avrupa haber ajansları ve bağımsız Türk medyası (hükümet tarafından kapatılmadan önce), Erdoğan ve hükümetinin sistematik ve bilinçli bir şekilde ve çoğu zaman da açıkça Salafi terör örgütlerini desteklediğini belgeleriyle ortaya koymuştur.
IŞİD, bu destek sonucunda kısa bir süre içinde erkek, kadın, çocuk demeden önüne çıkan herkesi öldüren canavarca bir öldürme makinasına dönüştü. Daha da kötüsü II. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş vahşi suçlar işlendi. Erkek ve kadınlar öldürüldü, kafaları kesildi, yakıldı, işkence ve tecavüz edildi. Suriye ve Irak’a hakim olan IŞİD yüzünden yerlerinden edildiler. Erdoğan’ın ellerinde masumların kanı var çünkü yapılan vahşetler onun hükümeti döneminde oldu ve yapılanlara sadece seyirci kalmakla yetindi.
Sayın Erdoğan her tür yasal objektif standartlara göre kendisine terörist etiketini kazandırmıştır. Sistematik olarak kasti amaçlı büyük çapta insanların acı çekmesine ve ölümüne neden olan kasıtlı faaliyetler olarak tanımlanan “insanlığa karşı işlenen” suçları Erdoğan çoktan işlemiştir. Roma tüzüğüne göre “insanlığa karşı işlenen” suçların failleri Hollanda’daki Uluslararası Lahey Ceza Mahkemesinde yargılanır. Sayın Erdoğan işlediği suçlar yüzünden Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalıdır. Sayın Erdoğan ve beraberindeki komploculara bir an önce uçuş yasağı getirilerek uluslararası seyahat özgürlükleri kısıtlanmalı, hükümetine karşı yaptırımlar getirilmeli ve Erdoğan’ın mal varlıklarına bir an önce tedbir konmalıdır.
* Ahmet S.Yayla George Mason Üniversitesinde Kriminoloji, Hukuk ve Toplum alanında misafir profesör olarak görev yapmaktadır. 2010-2013 yılları arasında Şanlıurfa Emniyetinde Terörle Mücadele Şube Müdürü olarak çalışmıştır. “Terör hilafeti: IŞİD İlticacılarının yaşam hikayeleri” isimli yeni çıkan kitabın yazarıdır. @ahmetsyayla hesabından kendisini takip edebilirsiniz.