Erdoğan’ın, partisi AKP’nin kaybettiği illerdeki belediye başkanlıklarını ‘çalışamaz hale getirme’ stratejisi izleyebileceği yönünde pek çok emare bulunurken, İstanbul ve Ankara’da bu ‘abluka’nın nasıl aşılacağına dair pek çok görüş ortaya atılıyor.
Gazeteduvar’dan Bahadır Özgür, “İmamoğlu ve Yavaş, Erdoğan’ın ‘ablukasına’ nasıl direnecek” başlıklı yazısında, Erdoğan’ın sert politikaları revize ederek yoluna devam edeceği ihtimaline dikkat çekiyor.
Erdoğan’ın izlemesi muhtemel politika ile ilgili Özgür, “Erdoğan’ın siyasi mottosunda CHP’nin ‘yokluk’, ‘kriz’, ‘istikrarsızlık’ olduğu yazılı. Şimdi tuhaf biçimde merkezde mutlak iktidar olsa da, yerelde muhalefet rolüne hazırlanıyor. Bunu da seçim öncesi muhalefetin dili olan krizi, iki kente muhalefet etmenin silahı haline getirerek yapmayı planlıyor” görüşünü dillendiriyor.
Ankara ve İstanbul’un kaybedilmesinin, AKP için rant dağıtım mekanizmasının en önemli araçlarının yitirilmesi anlamına geleceğinin altını çizen Özgür, “Refah Partisi’nden beri iki belediye üzerinden yaratılan kaynaklar ve bunların paylaştırılması, Erdoğan’ın güttüğü siyasetin de ana dinamiğiydi. ‘Esnek’ yerel bütçe; çıkar ağı örmek bakımından ‘katı’ merkezi bütçeden daha avantajlı, rant yaratma ve tabana yayma bakımından da daha mahirdi kuşkusuz. Küçücük bir pazar tezgahından devasa metro projesine, yoksul bir semtteki esnaftan inşaat şirketlerine uzanan bir kaynak transferi ağıydı. AKP’ye inen darbenin can acıtıcı kısmı burası” diyor.
Hem İstanbul hem de Ankara belediyelerinin 10 yıldır denetlenemediğini hatırlatan Özgür, “İBB’nin şirketlerinin 2018 yılı üçüncü dönemindeki zararı 95 milyon lira. Şirketlerin karları ‘sıfır’ görünüyor. Caddeye sokağa araç park ettirmek dışında yatırımı bulunmayan Otopark AŞ’nin zararı bile 18 milyon lira” örneğini hatırlatıyor.
Buna karşın Erdoğan’ın, “Alsalar da yürütemeyecekler” tehdidine dikkat çeken Özgür, yazısını şu satırlarla sürdürüyor:
“Erdoğan taktik değiştirirken muhalefetin de taktik değiştirmesi lazım. Geleneksel ‘şeffaf belediyecilik’ açıklamaları veya ‘yeni bir sayfa açıyoruz’ trükleri işe yarayacak gibi durmuyor. Erdoğan bir kuşatmaya hazırlanıyor çünkü. İki dev kentin erzağını kısmak, yardım yollarını kesmek için var gücüyle çalışacağı şüphesiz.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş elbette tecrübeli siyasetçiler. Ne var ki, AKP’nin en büyük korkusunun ‘hizmet rekabeti’ olmadığı da malum. Seçim öncesi bu denli hiddetin nedeni rant kaynaklarını kaybetmemekse, seçim sonrası gelebilecek hiddetin sebebi de çıkar ağının deşifre olma ihtimalidir. AKP’nin yumuşak karnı da budur. Mazbatalar alınır alınmaz belediye binasına girecek bağımsız denetmenlerin kime ne kadar para aktarıldığını, kimin akrabasının, kardeşinin, amcasının hangi ihaleyi aldığını isim isim ortaya çıkarması; Sayıştay raporlarının ucundan gösterdiği soygunu kalem kalem teşhir etmesi AKP belediyeciliğinden kopuşun da miladı olacaktır.
Bu bilgilerin muhalif basına sızdırma yönteminden ziyade, herkesin anlayacağı tarzda, herkesin ulaşacağı yolla ilan edilmesi ise şeffaf belediyeciliğin ete kemiğe bürünmesi anlamına gelecektir. Belediye panoları bir kez olsun yandaşa para aktarmak yerine dürüstlüğün yüzü olabilir. Bir kez olsun nasıl ve kim tarafından soyulduğunu binbir zahmete girmeden öğrenmek Ankara ve İstanbulluların hakkıdır. Enkazın müsebbipleri açık ve net olarak gösterilemezse eğer, Erdoğan’ın o yıkıntıdan yeni bir iktidar devşirmesi hiç de zor olmayacaktır…”