Japonya’da ev hapsinde tutulan Renault-Nissan-Mitsubishi İttifakı’nın eski CEO’su Carlos Ghosn’un Türkiye üzerinden Lübnan’a kaçış hikâyesinin yankıları devam ederken, firari CEO basın toplantısı düzenledi.
Beyrut’ta düzenlediği basın toplantısında Ghosn, Japon ceza sistemini ve Nissan’daki eski çalışma arkadaşlarını hedef aldı.
Renault-Nissan entegrasyonunu önlemek için kendisine komplo kurulduğunu iddia eden Ghosn, “Ya Japonya’da hapiste ölecektim ya da kaçacaktım” dedi.
Ghosn’un açıklamalarından öne çıkan ifadeler şöyle:
“Haziran 2018 öncesi emekli olmaya hazırdım, ama maalesef Renault – Nissan bileşimi için devam etmeye yönelik teklifi kabul ettim… Japonya’daki bazı arkadaşlarım Nissan üzerinde Renault etkisinden kurtulmanın tek yolunun benden kurtulmak olduğunu düşündü.
Tüm bunlardan kazanan kim oldu? 2017’de ititfak bir numaralı otomotiv grubuydu. Üç şirket de büyüyor, kar ediyordu. Gruba Fiat Chrysler’ı katmaya hazırlanıyorduk, bunun için John Elkann ile müzakere ediyordum. Artık ittifak yok. İttifak kaçırılmayacak şeyi, Fiat Chrysler’ı kaçırdı. İnanılmaz şekilde Groupe PSA ile devam ettiler. Sanayinin hakim aktörü haline gelme fırsatını nasıl tepersiniz? Yanlış sayfayı çevirdiler, artık kar, büyüme, stratejik inisiyatif, teknoloji, ittifak kalmadı. Bugün gördüğümüz ittifak maskaralığından ibaret.
Son 14 ayda bana çektirilen akla hayale sığmaz işkence, sayısı bir elin parmakları kadar olan vicdansız, kindar bireyin başını çektiği organize bir kampanyanın sonucu. Bunlar Nissan ve birlikte çalıştığı Latham & Watkins hukuk firmasındakiler, Tokyo savcılık bürosundan da destek aldılar.
*Komplo kuranlar arasında Nissan’dan Hiroto Saikawa, Hitoshi Kawaguchi, Masakazu Toyoda, Hari Nada var.
*Kötü muameleden sade savcılar değil, aynı zamanda hükümet yetkilileri, Nissan ve Latham & Watkins sorumlu. Hakkımda yalan enformasyon sızdırdılar ve bana yardımcı olabilecek doğru enformasyonu saklı tuttular. Dünyanın gözü önünde Adımı temizleme hakkı tanınmadan baştan suçlu sayıldım.
*17 yıl boyunca Japonya’da rol modeldim, birdenbire savcılar beni hissiz, açgözlü bir diktatör olarak sundu.
Bana yöneltilen suçlamalar temelsizdir.
Beni yanımda avukat yokken günde sekiz saat sorguya aldılar.
Savcı bana sürekli ‘eğer itiraf etmezsen her şey senin için daha da kötü olacak’ diyordu.
Eşimle görüşmemi yasakladılar, gönderdiği mesajları camın ardından gösteriyorlardı.
İtiraf etmezsem ailemin peşine düşeceklerini söylediler.
İşimden, ailemden, dostlarımdan, Renault, Nissan ve Mitsubishi’den vahşice koparıldım.
Bu mahrumiyetin derinliğini ve ailem ve sevdiklerimle yeniden birleşebildiğim için duyduğum minnetin büyüklüğünü anlatacak söz bulamıyorum.
Japonya’yı nasıl terk ettiğimi değil, neden terk ettiğimi anlatmak için buradayım. En temel insan haklarını ihlal eden sisteme ışık tutmak için buradayım. Adımı temize çıkarmak için buradayım. Suçlamalar doğru değil ve aslında hiç tutuklanmamam gerekiyordu.
Kaçmak hayatımda verdiğim en zor karardı, ama mahkumiyet oranı yüzde 99.4 olan bir sistemle karşı karşıyaydım, hatta yabancılar için bu oranın daha yüksek olduğunu sanıyorum.
Ya Japonya’da hapiste ölecektim ya da kaçacaktım.
Bu basın toplantısından bir gün önce eşim için tutuklama kararı çıkardılar. Ne tesadüf.
Tutuklanmamdan beri Nissan’ın piyasa değeri 10 milyar dolardan fazla miktarda azaldı. Tüm bu süreç boyunca günde 40 milyon dolar kaybettiler. Renault’nun piyasa değeri de 5 milyar euro azaldı.”