78 kişinin hayatının kaybettiği Grand Kartal Otel yangınıyla ilgili ilk duruşma 7 Temmuz’da Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bakanlık bürokrat ve memurları hakkında soruşturma izni vermedi.
T 24’ten Canan Yıldız, Ersoy’un imzasının olduğu “soruşturma izni verilmemesi” kararındaki ifadelere dikkat çekti ve kararı okuyuculara bıraktı: “Mevzuatta yer alan ‘mal ve can güvenliği’ ifadesinden yangın güvenliğine ilişkin denetim yapılması gerektiği sonucunun çıkarılamayacağı…”
”Ömrünü, imkanlarını, zamanını, sağlığını adalet arayışına adayan aileler arasına, Grand Kartal Otel yangınında yakınlarını kaybeden aileler de katıldı.” diyen Yıldız şunları yazdı:
Turizm Bakanı’nın soruşturma izni vermemesi duvardaki tuğla meselesi gibi… Bir tuğla çekilirse duvar çöker.
”Dosyaya hakim, İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Merkezi’nden avukat Onur Fırat Kaynun’a bu metaforu sordum. Sermaye ve adalet arasındaki ilişkiye dair yorumu şu oldu:
“Bakan Bey bir sermayedar. Kendi ilgi alanının bakanlığını yapıyor. Düşünsenize soruşturma izni verdiğinizde sermayesinden de olacak. En büyük endişelerinin bu olduğunu düşünüyorum. İl özel idaresi personeli yargılanıyor, Bolu Belediyesi personeli yargılanıyor. Bunların hepsi kamu kurumu. Ama iş Turizm Bakanlığı’na gelince bambaşka bir tablo ile karşılaşıyoruz. Mevzuat çok açık, yangın denetimini, ruhsatlamasını bakanlık yapar. Bu davada bir yanda sermaye bir yanda halk var. Sermaye kendi safını sıklaştırıp bunun çözülmesini istemiyor.”
7 Temmuz’da görülecek ilk duruşma öncesi İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, dava avukatları ve kayıp yakınları basın toplantısı düzenledi.
İstanbul Barosu, bu davayı takip edeceğini duyurdu. Kaboğlu önemli bir noktanın altını çizdi:
“Bir tarafta acı çeken aileler, öbür tarafta ise patronların dayanışma içinde olduğu, devletin, kamu gücünün arkalarında yer aldığı dengesizlik durumunun bilincinde olmak bu davanın yürütülmesinde karşılaşılacak olası engelleri teşhir etmek açısından önemli.”
Yangında eşini, kayınvalidesini kaybeden Menşure Kaplan Akışlı’nın söylediklerine kulak verelim:
“Türkiye’nin gözde bir mekânı ancak hiçbir denetim yok. Benim ülkemde her şey insanların sosyoekonomik sınıfına, kültürü, eğitim düzeyi, siyasi görüşüne göre sınıflandırıldı. Biri Türk, biri Kürt, birisi AKP’li birisi CHP’li diye ayrıştı. Kimse başkasının acısını duymadı. Denetim mekanizmasını düşünmedi. Hiç kimse hukukun üstünlüğünü, varlığını, onun herkese gerekli olduğunun farkına varamadı. Hukuk sadece zenginlerin, üst düzey yöneticilerin ya da ülke yönetenlerinmiş gibi algılandı. Ben sonucun değişeceğine inanmıyorum ama bu uğurda savaşmaya devam edeceğim.
Benim talebim, bu zincirleme sistemde yalnızca mevcut dönemdekiler değil, geçmiş dönemlerde görev yapan kültür bakanından belediye başkanlarına kadar herkesin sorumluluk alması ve cezalandırılmasıdır. Çünkü yaşananlar en üstteki hatadan kaynaklanan bir zincirleme bir sonuç. Torpille başlayan bu süreç, zamanla devam etti ve herkes kendi denetim alanına kendi adamlarını yerleştirdi. Bu torpil düzeni yüzünden eşimi kaybettim.
Ben yaşadığım, büyüdüğüm ülkeye güvenemiyorum. Avukatıma söyledim. Buraya geldim ama yolda biri beni bıçaklayacak, hiç kimse bunu ispatlayamayacak. Yolda çocuğuma araba çarpacak, ben suçlu olacağım. Çocuğumu tutamayan anne ben olacağım! “
Küçük kızı Mina’yı kaybeden başka bir anne konuşamadı. Olaydan bu yana cümle kuramadığını, işini bırakmak zorunda kaldığını anlattı.
Aynı yangında kızını, iki torunun ve damadını kaybeden Ayşe Ekici, boğazı düğümlenen bir anne, bir anneanne olarak adalet istedi:
“Damadım Süleyman, kızım Seden Nurgül, torunlarım Ela ve Buse Dayı’yı kaybettim. Biri 15, biri 12 yaşındaydı. İlk başta yananlar onlar. Benim çocuklarım kömür olmuş. Benim çocuklarımı poşetin içinde, yanmış bir şekilde ve tabutu çivilenmiş bir şekilde elimize verdiler. Turizm Bakanı, Adalet Bakanı, onlara hiç soruşturma vermiyorlar. Hak ettikleri cezaları almalarını istiyoruz.”
Aileler adalet için bir araya geldiler, ortak grupları da var. Dayanma gücünü hak arayışında buluyorlar.
7 Temmuz Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ilk duruşmaya sesleri gür gitmek istiyorlar.”