AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na açtığı davada ilginç bir gelişme yaşandı.
Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre, CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu aleyhine dava açarken 250 bin TL’lik tazminat davasında mahkemeye 85 sayfalık “savunma gibi” dilekçe gönderdi. Cumhurbaşkanı’nın avukatının hazırladığı dilekçede, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı ileri sürülen generallerin büyük bölümünün Erdoğan’ın başında bulunduğu Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) terfi ettirilmesi konusunda “askeri kesim” suçlandı.
15 Temmuz öncesinde YAŞ’ta Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile orgenerallerin olduğuna işaret edilen dilekçede, “Başbakan ve Milli Savunma Bakanı’nın iki kişi olarak sivil azınlıkta olduğu ve teknik hazırlığın da Genel Sekreter unvanı ile asker kesim tarafından yapıldığı” belirtildi. Erdoğan’ın avukatının işaret ettiği dönemin önemli bölümünde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar görev yapıyordu. Diğer yandan dilekçede, Ergenekon davasına ilişkin Erdoğan’ın 2008 yılında “Ben bu davanın savcısıyım” dediği iddiası yalanlanırken, Erdoğan’ın “milletin savcısı” olduğunu beyan ettiği savunuldu.
Kılıçdaroğlu, partisinin 27 Mart’ta düzenlenen grup toplantısında “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanı koltuğunu işgal eden zattır. Versin mahkemeye, ispat edeceğim” demiş, bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, kılıçdaroğlu aleyhinde 250 bin TL’lik tazminat davası açmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, davanın görüldüğü Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği 84 sayfalık dilekçede, “delillerini” sunmuş, eski Genelkurmay Başkanları İlker Başbuğ ve Işık Koşaner ile dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’ın arasında bulunduğu 8 kişinin tanık olarak dinlenmesini istemişti. Dilekçede özellikle “cemaatin devletin en kritik konumlarına yerleşmesine en fazla katkı veren siyasinin Erdoğan olduğu” belirtilirken, 15 Temmuz kalkışmasına katılan neredeyse tüm generallerin, general olmasını Erdoğan’ın YAŞ’ta sağladığı, terfi ve atama kararlarına imza attığı iddia edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, Kılıçdaroğlu’nun dilekçesindeki suçlamalarına karşı mahkemeye 85 sayfalık yanıt dilekçesi verirken. YAŞ toplantılarında cemaatçi olduğu iddia edilen subayların terfi ettirilmesi konusunda Erdoğan’ın sorumluluğu olmadığı öne sürülen dilekçede, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar Genelkurmay Başkanlığı yapan Hulusi Akar’ın arasında bulunduğu komutanlar ile diğer asker kökenli YAŞ üyeleri şöyle suçlandı:
“Davalının Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat, hak eden subayların terfisini engellemek ve FETÖ’cü sözde subayları terfi ettirmek suretiyle general yaptığına ve FETÖ’ye destek olduğuna ilişkin Yüksek Askeri Şura’nın 15 Temmuz’a giden süreç içerisindeki toplantı ve karar usulleri dikkate alındığında gülünç kalmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ülkenin Başbakanı sıfatı ile Yüksek Askeri Şura’ya katıldığı ve başkanlık yaptığı dönemlerde yani 15 Temmuz’dan sonra yapılan değişikliklerden önce, YAŞ üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Donanma Komutanı ile Silahlı Kuvvetler kadrolarında bulunan orgeneral ve oramirallerden oluşmaktaydı. Toplantılar, Başbakan’ın başkanlığında yok ise Genelkurmay Başkanı başkanlığında ve Şura üyelerinin katılımı ile yapılır, şurada kararlar toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınırdı. Eğer oylamada eşit oy çıkarsa, o sırada başkanlık yapan kişinin (Başbakan ya da Genelkurmay Başkanı) oy verdiği tarafın oyu geçerli olmaktaydı.
Bununla birlikte yine değişiklikten önceki 1612 sayılı kanunun 6. maddesine göre; ‘Genelkurmay İkinci Başkanı aynı zamanda Yüksek Askeri Şura’nın Genel sekreteridir’ ve Şura toplantısında bir üst rütbeye terfi edecek general, amiral ve albaylar ile emekliliğe sevk edilecek ve görev süresi uzatılacakların işlemlerine yönelik tüm hazırlık faaliyetleri ilgili mevzuata uygun olarak Şura Genel Sekreteri tarafından yürütülmekteydi. Açıklananlardan da anlaşılacağı üzere, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde Yüksek Askeri Şura’da yalnızca bir oy hakkı bulunmaktaydı. Davalının Sayın Cumhurbaşkanımızın kararları bizzat tek başına alarak, atamalara keyfiyetle karar verdiği iddiasının, sadece yukarıda açıklanmış olan şüranın toplantı ve karar usulleri dikkate alındığında dahi gerçek dışı olduğu ortadadır. Başbakan ve Milli Savunma Bakanı’nın iki kişi olarak sivil azınlıkta olduğu ve teknik hazırlığın da Genel Sekreter unvanı ile asker kesim tarafından yapıldığı Yüksek Askeri Şuralara ilişkin davalının söz konusu iddiası görünen ve mevcut gerçekliğin tam zıttı niteliğindedir.”