Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da yabancı medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.
Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisine yazdığı mektupla ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Mektubun siyasi nezaketle bağdaşmadığını ifade eden Erdoğan, “Bu doğru değil, ama bizim karşılıklı olan sevgi ve saygımız da bunu gündemde tutmaya müsaade etmiyor. Bunu öncelikli olarak görmüyoruz” dedi.
Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar tüm kanallardan canlı olarak yayınlandı. Soru-cevap kısmına geçildiğinde ise canlı yayınlar sona erdirildi.
Erdoğan, “Amerika, 120 saatlik sürenin sona erdiği Salı akşamına kadar bize verdiği sözleri tutabilirse, güvenli bölge konusu çözülmüş olacaktır” dedi.
Erdoğan’ın toplantıda konuşmadan öne çıkanlar şöyle:
“Suriye’deki hadiseler başlamadan önce iyi ilişkilerimiz vardı. Beşer Esed ile ailecek görüşecek kadar yakınlığa sahiptik. Ülkesinde insan hakları ve adaletin geliştirilmesi konusunda pek çok tavsiyede bulunduk. Kürt nüfus için adımlar atmasının önemli olduğunu söyledik.
Tavsiyelermize uymak yerine halkın üzerindeki baskıyı artırdı. Suriye halkı Esed’e karşı direnirken Irak’taki DEAŞ belası bu ülkeye de sıçradı. Ardından PKK, PYD ve YPG terör örgütü bindi. Suriyeli 6 milyon kişi ülke dışına gitmişti. Bunu 4 milyonu ülkemize gelmiştir.
DEAŞ ile en sonuç alıcı mücadeleyi Türkiye yürüttü. Fırat Kalkanı ile 3 binin üzerinde DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. DEAŞ sonrasında Suriye’de tutunamadı ve çözüldü. Rakka ve Deyrizor arasını da temizlemeye talip oldu. ABD yönetimine yaptığımız teklifler karşılık görmedi. ABD bu işi PKK/YPG ile yapmayı tercih ettik. Sonra bu örgüt Türkiye’ye karşı bir tehdide dönüştü. Beklediğimiz adımlar atılmadı. Bize de kendi göbeğimizi kendimiz kesmekten başka çare kalmadı. Önce Zeytin Dalı ile Afrin ve çevresini temizledik. Astana ve Soçi süreci ile İdlib’de yaşanabilecek insanı dramın önüne geçtik. Sonra Fırat’ın doğusu için hazırlıklara başladık. Diploması kanallarını kullandık. ABD ve Avrupa’nın desteğini çekemedik.
Barış Pınarı Harekatı’nın iki amacı vardır, sınırlarımızdan PKK/YPG’yi temizlemek ve güvenli bölgeye ülkemizdeki Suriyelilerin dönüşünü sağlamak. 2 milyon kişinin dönmesini planlıyoruz. Planın ilk şartı bölgenin terörden temizlenerek güvenli hale getirilmesiydi. Güvenli bölge projemizi G20 toplantısında teklif ettim. Hepsi olumlu buldu ama adım atmaya kimse yanaşmadı. Zeytin Dalı Harekatı’ndan sonra bu konuyu yeniden gündeme getirdik. Ama istediğimiz ilerlemeyi sağlayamadık. Bunun üzerine 9 Ekim saat 16.00’da harekatı başlattı. Barış Pınarı Harekatı anlık değildir. Hazırlığı 3-4 yılı buldu. Gelişmeler anlık olmadı.
Harekattan önce Sayın Trump ile yaptığımız konuşmada harekata başlayacağımızı söyledim. Beyaz Saray açıklamasında ABD’nin askerlerini çekeceği ilan edildi. Herhangi bir engel kalmadı. Kısa sürede birkaç noktadan 30 km derinliğe ulaşınca ABD ve diğer ülkelerinin tavrı değişti. İlk 1-2 gün böyle bir başarı beklemedikleri için düşük tepki ortaya koydular. Başarıya ulaşacağı anlaşılınca tepkiler yükseldi. Biz kararlılıkla devam ettik. Resulayn ve Tel Abyad’ın da olduğu 30 yerleşim yerini kontrol altına aldık.
4 askerimiz ve 74 Suriye Milli Ordusu mensubu şehit oldu. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı 750’yi bulduk. 20 sivil vatandaşımız şehit oldu, 181 vatandaşımız yaralandı. Türk medyasıyla yaptığım toplantıda söyledim yine söylüyorum, Türkiye NATO üyesidir ama terör örgütleri ne zaman üye oldu bilmiyorum. Türkiye en başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygısını ifade etti. 30 Ekim’de Cenevre’de toplanacak anayasa komitesinin dönüm noktası olmasını temenni ediyorum.
Bu harekatla DEAŞ’ın yeniden canlanacağı ve sivil katliam yapıldığı iddiası terör örgütünün yalanlarıdır. Bize harekatı durdurma çağrısı yapanlara bir teklifte bulunmuştum. Hemen bu gece terör örgütünün silah bırakıp güvenli bölgeden çıkmalarını istemiştik. 120 saatlik bir mutabakatı sağladık. 13 maddelik mutabakata göre ABD 120 saat yani 5 gün içinde teröristlerin güvenli bölge dışına çıkmasını sağlayacak. Dün akşamdan başlamak üzere Barış Pınarı’na 120 saat ara verdik. Ellerindeki silahlar toplanacak, tahkimatlar imha edilecek. Güvenli bölgeden çıkacaklar. TSK ise bölgeden çıkmayacak. Kontrol Türkiye’ye bırakıldıktan sonra Barış Pınarı Harekatı sona erecektir.
Başkan Trump’ın siyasi nezaketle bağdaşmayan mektubu medyada yer aldı. Bunu unutmadık, unutmamız mümkün değil. Karşılıklı sevgi saygımız da sürekli gündemde tutmamızın önüne geçiyor. Vakti gelince gereken yapılacak.
Salı günü Sayın Putin ile görüşeceğiz. Amacımız Rusya ile makul bir uzlaşmaya varmaktır. Rejimin bulunduğu yerlerde PKK/YPG’nin tamamen temizlenmesini istiyoruz. PKK/YPG’nin tamamen temizlendiği yerlerin rejim tarafından kontrol edilmesi bizim için rahatsızlık sebebi değildir.
Bizim orada kalmak gibi bir niyetimiz yok. Münbiç’ten, Kobani’den terör örgütü çıkarılırsa bizim için bir mesele yok. Yeter ki terör örgütünden temizlensin. Tüm derdimiz bizi tehdit eden taciz eden terör örgütlerini buradan çıkarmaktır.
Ayrıca İdlip’te de zaman zaman sıkıntılar yaşanıyor. Amacımız, Rusya ile bu konularda makul ve herkes tarafından kabul edilebilir bir uzlaşmaya varmaktır. Biz tek şartımız, rejimin bulunduğu yerlerde PKK-YPG’nin tamamen temizlenmesidir. Maalesef, Tel Rıfat’ta bu yapılmamıştır. Münbiç’te de PKK-YPG’nin rejim görüntüsü altında varlığı devam ettirme çabaları olduğunu biliyoruz. Aynı durumun Aynelarab ve Kamışlı’da da yaşanması muhtemeldir. Buna rıza gösteremeyiz.
Esasen, PKK-YPG’nin tamamen temizlendiği yerlerin rejim tarafından kontrol edilmesi bizim için rahatsızlık sebebi değildir. Sonuçta, yeni Anayasa çalışmaları tamamlanıp, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği sağlandığında, her yer bu ülkenin meşru hükümetinin yönetimine geçecektir. Yeter ki, PKK-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine müsamaha gösterilmesin
Terör örgütleri tamamen kazınıp atılmadan Suriye arzu ettiği huzura, güvenliğe ve esenliğe kavuşamaz. Türkiye olarak bizim de tüm çabamız işte bunu sağlamaktır.”