Siyasi parti kurma hazırlıklarını eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte son sürat yürüten Ali Babacan, ilk kez bir canlı yayına katıldı ve partisinin ete kemiğe bürünmesi yolunda önemli bir adım attı.
Habertürk’te yayınlanan ‘Teke Tek’ programında konuşan Babacan şu açıklamaları yaptı:
Aslında AK Parti’den ayrılmam bir süreç. Bir gecede verilmiş karar değil. Biz partinin kurucularından birisiyiz, biliyorsunuz. İş hayatındayken, o günün 28 Şubat iklimi yeni siyasi hareketin gerektiğine karar vermiştik ve arkadaşlarımızla beraber AK Parti’yi kurduk, kuruluşta önemli prensip ve değerler vardı. Önce insan, insan haklarına, özgürlüklere önem veriyorduk.
Türkiye’de demokrasinin iyi işlemediğinden şikayet ediyorduk. Hukukun üstünlüğü ilkesinin örselendiğinden bahsediyorduk. Zaman içerisinde uygulamalarla, çıkış değerleri arasında ciddi farklar oluşmaya başladı. Zaman içinde yavaş yavaş. 2011-2012’de başlayan ve 2013’de hızlanan. Uzun süre bunları düzeltmek için çaba harcadık. Bunlar evrensel ilkeler. Bunların zaman içerisinde örselenmesi hepimizi rahatsız etti düzeltmek için de çok çaba gösterdik. Baktık düzelme olmuyor ve ciddi bir ayrışma yaşadık.
2012’den sonra ciddi bir mücadele dönemi oldu, içeriden ciddi bir mücadele verdik. Pek çok arkadaşımız. Sadece değerler değil ilkeler de önemli. Yola çıkış ilkeleri şeffaflık, hesap verilebilirlik, kararların istişare ile alınması, yerinden yönetim ilkesi, kurumların güçlü ve itibarlı olması, alınan kararın kurallara dayanması, keyfilik olmaması lazım. İlkelerde de önemli bir sapma meydana geldi. Bu sadece parti değil Türkiye meselesi haline geldi. Türkiye’de sorunlar büyüdü, ülkenin karanlık bir tünele girdiğini hissettik ve ülkemizde ciddi bir sorumluluk hissettik.
Hiçbir şey yapmazsak bunun vebali büyük olacak hissiyatı ağır bastı. Gelecek nesillerin gözlerine bakamayacağız korkusu hasıl oldu. Bu bir vebal korkusu. Bu sorumluluk hissiyatı ile çalışmaya başladık.
Biz reddi miras yapamayız sorumlu olduğumuz dönemle ilgili. Günahı ve sevabıyla bizim sorumlu olduğumuz bir dönemdir. Türkiye’de parti disiplini ile parti içi demokrasi arasında ciddi bir ikilem söz konusu.
Parti içi demokrasi, eleştiri mekanizmaları çalıştırılamayabiliyor. Türkiye’de reforme edilen konulardan biri siyasi partiler yasasında parti içi demokrasiyi işletecek bazı mekanizma ve süreçleri mecbur hale getirmek. Bir siyasi parti kendini kapalı ve tartışılamaz hale getirebiliyor.
İstişare çok önemli. Kararlar olgunlaştırılmadan alınırsa parti ve ülke için sonuçları iyi olmuyor. Anayasa değişikliği Türkiye’de parti içinde rahat bir şekilde tartışılamadı. Bu anayasa değişikliğini savunamam dedim ve o kampanyaya katılmadım. O günlerde ben AK Parti milletvekiliydim.
Başkanlık sistemi ile beraber ilk seçimlere gidildi. Daha sonra 31 Mart’ta yerel seçimler gelecekti. Bu sistem gerçekten Türkiye’yi yönetecek bir sistem mi diye bakmak istedik. Başkanlık sistemi baktık ki iki ay sonra Türkiye’nin en büyük ekonomik krizi ile anılmaya başlandı. Başkanlık sistemi ile ilgili söylenen pek çok argüman karşılıksız kaldı.
(Abdullah Gül’ün parti içindeki yeri ile ilgili)
Abdullah Bey’in cumhurbaşkanlığı dönemi ile ilgili vurgu yapmam lazım. Doğru Abdullah Bey, Meclis’ten gelen kanun metinlerinin büyük bir bölümünü onayladı, doğru ancak kanunlar hazırlanırken müdahale etmiş ve ‘bakın kanunları bu halde önüme getirmeyin, beni veto etmek mecburiyetinde bırakmayın’ demiştir. Türkiye adına doğru şeylerin yapılması için (uğraştı). Atamalarda baştan çalışılıp ona göre atamalar yapıldı mesela. İçeride bir ihtilaf, farklı görüşün yayılması o dönemde Türkiye için çok da doğru değildi.
Abdullah Beyle bizim kaygılarımız aynı. Türkiye için gelecek vizyonumuz da önemli ölçüde örtüşüyor.
Cumhurbaşkanlığından ayrılırken, ‘aktif siyaset içinde yokum’ dedi zaten. Bugün nasıl çalışıyoruz kendisiyle. Kendisi bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda bir iki defa oturuyoruz, görüşlerini bize aktarıyor. Dışarıdan bize bilgi ve tecrübesi ile destek veriyor. Nihai kararları asıl hazırlığı yapan ekip olarak biz veriyoruz.
Bu ana akım bir siyasi hareket olacak. Geniş kesimlerin üzerinde ittifak kuracağı bir çalışma olacak. Ne ittifak ne de ortak aday derdimiz var. Çalıştıklarımızı uygulamak amacımız. Halkın en çok teveccüh ettiği siyasi parti olmak hedefimiz.
Son bir yılda, çok sayıda insanla görüştüm. Kendi dönemlerinde farklı tecrübe edinmiş insanlar. ‘Bin biliyorsan bir bilene danış’ diyor atalar. Eskiyi iyi bilen, hala siyasi itibarını koruyan kim var kim yoksa hepsi ile temas halindeyiz.
(Beşir Atalay, Nihat Ergün, Sadullah Ergin’le ilgili)
Bizim oluşturacağımız kadro ile nihai bir karar henüz yok. Biz şu anda Türkiye’nin geleceği için iyi bir hazırlık yapmak istiyoruz. Genç farklı bir nesil, kadınların söz sahibi olacağı bir kadroyu hedeflememiz gerekiyor. Kadroda, AK Parti görüşlerinin dışında çok daha fazla sayıda insan olması lazım. AK Parti’lilerin ağırlıkta olduğu bir kadro olmayacak. AK Parti’nin başarılı dönemlerinin arkasında olanlarla tabii ki beraber çalışacağız.
Gönlümüzden geçen tarih 2019 sonuna kadar tüzel kişiliğin oluşması. Bir de bunun teşkilatlanması safhası. İnsan kaynağı ile ilgili iki kriter koyduk: Düzgün insan olsun, konuşunca doğruyu konuşsun, bir şeyi emanet edin. İşini iyi yapsın, iyi bilsin işini. İnsanların ne siyasi kökenini, ne dini inançlarını sorguluyoruz. Şubat sonundan bugüne kadar 700 kişiyle görüştüm. Ankara’daki ofisimiz çok daha yüksek rakamla uğraştı. Anadolu’nun her yerinden katkı vermek isteyen çok sayıda insan var. Katkı vermek isteyen çok insan var.
alibabacan.com.tr’den bize ulaşabilirler.
(Ahmet Davutoğlu ile ilgili)
Biz Ahmet beyle aile dostuyuz. İlk 2003’te tanıştık. Ben Dışişleri Bakanı iken Ahmet bey danışmandı. Benim uçağımda seyahat etti pek çok sefer. Biz birbirimizi çok iyi tanıyan insanlarız. Siyasette neyi hedefliyoruz bu çok önemli. Yöntem, üslup çok çok önemli.
Bir şekilde beraber olma teklifinde bulundu. Daha önce başladı ve çok iddialı başladı. Kendi merkezli bir hareket başlattı. Nasıl olacak, nasıl kadro hareketine dönecek. İl başkanlarını belirledi mesela. Düzenli toplantılar yapıyordu.
Bugün Türkiye’nin ciddi bir ifade özgürlüğü sorunu var. Gençlerle çok sık bir araya geliyorum. Bir grupta da şunu yaptık. Türkiye’de üniversite sınavlarında ilk 100’e giren 10 öğrenci ile bir masaya oturduk. ‘Çocuklar boğulma hissi yaşıyoruz, kendimizi ifade edemiyoruz. Sosyal medyada paylaşım yapmaktan, mülakatta bizi elerler, özel sektörde bile iş bulamayız diye korkuyoruz’ diyorlar. ‘Fırsat eşitliği yok’ diyorlar.
Demokrasiyi öncellemeyen insanlarla çalışamayız. Bu tür kodlu insanlarla çalışamayız. Demokrasi demek kendi halkına insanına güvenmek demektir. Liyakat esas olmalı diyoruz. Şeffaflık, hesap verilebilirlik diyoruz. Karanlıktan beslenen insanlar varsa biz onlarla çalışamayız. Bu konularda yüzde 100 örtüşmemiz lazım. Bu ülkenin vatandaşı olan herkesi bizim partimizde eşit.
Kaynak: Ahval