Almanya’nın birleşmesinin 35. yılı vesilesiyle düzenlenen Frankfurt Söyleşilerinin ikincisi, Haus am Dom ve Uluslararası Gazeteciler Derneği (IJA) iş birliğiyle Frankfurt’ta yapıldı. Toplumsal birlikteliğin tartışıldığı programda, tarihsel bir anma ile güncel meseleler bir araya getirildi. Doğu-Batı yaşam öyküleri, göç ve çeşitlilik, medyanın rolü ve popülist hareketlerin yükselişi gündemin öne çıkan başlıkları oldu.
“Duyulmayan sesleri duyulur kılmak”
IJA Uluslararası İlişkiler ve Sosyal Sorumluluk Projeleri Direktörü Yasemin Aydın, açılış konuşmasında etkinliğin amacını “Genellikle duyulmayan sesleri duyulur kılmak ve alışılmış sınırların ötesinde tartışma alanları yaratmak” sözleriyle ifade etti. 2 Ekim’in sadece tarihsel bir dönüm noktası olmadığını belirten Aydın, bunun aynı zamanda demokratik bir görev olduğunu vurguladı. Göç, çeşitlilik ve popülizmin günümüz demokrasileri için temel sınamalar olduğunu kaydetti.
“Diyalog olmadan birliktelik olmaz”
Haus am Dom Direktörü Prof. Dr. Joachim Valentin, Frankfurt’un birleşme sürecindeki rolüne değinerek kurumun uzun yıllardır kültürlerarası çalışmalara ev sahipliği yaptığını hatırlattı. “Diyalog olmadan birliktelik, çeşitlilik olmadan bütünleşme olmaz” diyen Valentin, Haus am Dom’un farklı kesimleri aynı masa etrafında buluşturmayı amaçladığını söyledi.
“AfD’ye inanç temelli oy veriliyor”
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Marcel Lewandowsky ise Alman demokrasisinin kurumsal sağlamlığına dikkat çekti. Demokratik memnuniyetsizliğin çoğunlukla anayasal yapıya değil, siyasetin günlük performansına yöneldiğini belirten Lewandowsky, AfD’ye verilen oyların protesto amaçlı değil, inanç temelli olduğunu vurguladı. “Asıl dinamik, vatandaşların tutumlarında ve duygusal kutuplaşma biçimlerinde yatıyor” dedi.
Toplumsal bütünleşme ve gelecek
Frankfurt Söyleşileri, Almanya toplumunun bütününü ilgilendiren meseleleri gündeme taşımayı sürdürüyor. Etkinlikte, çeşitlilik ve göçün demokrasi için tehdit değil, bir zenginlik kaynağı olarak ele alınabileceği görüşü öne çıktı.
