Uluslararası gazetecilik araştırması, İsrail’in Avrupa ve Kuzey Amerika’da kamuoyunu etkilemek için “Devlet Reklam Ajansı” aracılığıyla ücretli reklam kampanyaları düzenlediğini ortaya koydu. DW Doğrulama Ekibi’in de yer aldığı araştırmacı gazetecilik oluşumu Eurovision News Spotlight üyelerince yapılan araştırmaya göre, en az bir yıldır kullanılan “bir İsrail YouTube hesabı”, Birleşmiş Milletler (BM) örgütleri gibi uluslararası kuruluşları yönlendirmeye çalışan içerikler yayınlıyor.
Bir hükümet belgesi, İsrail’in Haziran 2025 ortasından bu yana YouTube ve X gibi platformlardaki bu reklam kampanyalarına en az “42 milyon € (yaklaşık 49 milyon dolar)” harcadığını gösteriyor. Bu harcamaların, İsrail’in imajını yurt dışında tanıtma ve savunma stratejisi olan “Hasbara” adı verilen kamu diplomasisi çalışmalarının bir parçası olduğu belirtildi.
22 Ağustos’ta Gazze Şeridi’nin büyük bir bölümünde kıtlık yaşandığını duyuran Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) raporuyla “aynı gün”, İsrail Hükümeti Reklam Ajansı bu iddiaları yalanlayan yeni bir kampanya başlattı. İsrail Dışişleri Bakanlığının “siyah bir onay işaretiyle” doğrulanmış resmi YouTube kanalında, ücretli reklamlarla iki videoya yer verildi.
Videolar, iddiaya göre Temmuz ve Ağustos 2025’te Gazze’de çekilmiş, yiyeceklerle dolu pazarlar ve yemek servisi yapan restoranları gösteriyor. Yapay zeka seslendirmesi ve ekran metinleri içeren videolar, “Gazze’de yiyecek var. Aksini iddia etmek bir yalandır” ifadesiyle sona eriyor.

Bu videolar, “İngilizce, İtalyanca, Almanca ve Lehçe” dillerinde 18 milyondan fazla izlendi.
Hedefli mesajlar ve yanıltıcı anlatılar
Google’ın Reklam Şeffaflık Merkezi’ne göre, İsrail YouTube reklamlarını cinsiyet, yaş ve bölgeye göre hedefleyerek Almanya, Avusturya, İtalya, Polonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) izleyicilere ulaştı.
Açık restoranlar Gazze’de kıtlık olmadığını kanıtlamıyor
DW Doğrulama Ekibi tarafından yapılan analizde videolardaki orijinal kliplerin, gösterilen restoranların Haziran ve Temmuz 2025’te paylaşılan sosyal medya hesaplarından alındığı tespit edildi (işte bazı örnekler burada). Ancak, açık restoranların varlığı kıtlık iddialarını çürütmüyor.
DW tarafından iletişime geçilen videodaki tüm restoran ve kafeler, gıda kıtlığı nedeniyle sık sık kapandıklarını doğruladı. Örneğin, Gazze Şehri’nin Rimal mahallesindeki Estkana Cafe, temel gıda maddesi eksikliği nedeniyle kepenkleri indirdiklerini söylerken ticari boyuttaki un çuvallarının yüzlerce euroya satıldığını ve fiyatların günlük tedarik durumuna göre değiştiğini aktardı.
Ağustos ayı sonunda kafenin menüsünde yer alan bir Nutella Waffle’ın yaklaşık “25 euro” olduğu ve benzer bir fiyata fındıklı ve çikolatalı küçük bir tatlının da satıldığı belirtildi.
Gazze Şehri’nde bulunan bir diğer restoran olan O2 ise 3 Eylül’de Instagram hikayesinde menüsünü ve fiyatlarını paylaştı. Buna göre, bir Nutella krepinin yaklaşık “12 euro” olduğu görüldü.
Birinci elden anlatımlar yüksek fiyatları doğruluyor
Filistinli gerçeklik kontrol platformu “Kashif”in kurucu ortağı Riham Abu Aita, Nisan-Temmuz ayları arasında Gazze’de verdiği eğitimlerde yüksek gıda fiyatlarını doğruladı.
DW’ye yaptığı açıklamada “Bir kilo şekeri 250 şekele (yaklaşık 65 euro) aldık. O dönemde bir parça ekmek ve bir parça falafel 30 şekele (yaklaşık 8 euro) mal oluyordu” diye konuştu.
Temmuz 2025 sonunda “The Jerusalem Post” gibi haber kaynakları tarafından yayınlanan bir videoda Gazze’de bir sebze tezgahı gösterildiğinde de kıtlık iddiaları şüphe uyandırdı. DW Doğrulama Ekibi’nin görüştüğü, görüntüleri çeken Filistinli gazeteci Majdi Fathi de videonun gerçekliğini doğruladı, ancak “Bu sebzeler ve meyveler çok pahalı. Gazze’deki insanların çoğunluğunun bunları almaya gücü yetmiyor” diye de vurguladı. Abu Aita da bu durumu destekleyerek “Gazze’nin tüm bölgeleri aynı acıyı çekmiyor. Bir şehirde kuşatma varsa, belki başka bir şehirde yiyecek bulabilirsiniz” diye ekledi ve bu gibi durumlarda bile fiyatların son derece yüksek olduğunu belirtti.

Bu değerlendirmeler ışığında DW, İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından tanıtılan videoların yanıltıcı olduğu sonucuna vardı. Habere göre, gıda bazı bölgelerde mevcut olsa da diğer bölgelerde ya “kıt” ya da “karşılanamaz” durumda. Kıtlığın (IPC aşama 5) halihazırda Gazze’de yaşandığına ve Eylül sonuna kadar Deyr el-Belah ve Han Yunus’a yayılmasının beklendiğine dair kanıtlar mevcut.
Kıtlığı inkar eden propaganda videoları sadece YouTube’da değil, birçok platformda ve çeşitli Avrupa dillerinde yayınlanan diğer İsrail kanallarında da yayıldı.
DW, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Hükümet Basın Ofisi ile iletişime geçerek reklam kampanyalarının neden yalnızca bahsedilen altı ülkeyi hedef aldığını ve Gazze’deki gıda durumunu nasıl tanımladıklarını sordu. Ancak bakanlık, bizi (DW) doğrudan Berlin’deki İsrail Büyükelçiliğine yönlendirdi. Büyükelçilik yetkilileri ise DW’nin reklam kampanyalarıyla ilgili sorusuna yanıt vermekten kaçınarak yalnızca “Gazze’de kıtlık yoktur” iddiasını yineleyen X’te yayınlanan bir Dışişleri Bakanlığı açıklamasına ve IPC’nin bulgularına itiraz eden bir belgeye atıfta bulundu.
İsrail’in sponsorlu reklamları IPC’yi hedefliyor
DW’nin yaptığı araştırmada, Google’da “IPC famine” (IPC kıtlık) araması yapan kullanıcıların karşısına, arama sonuçlarının en üstünde sponsorlu bir bağlantı çıktığı da tespit edildi. Bu bağlantı, İsrail hükümetine ait bir sayfaya yönlendiriyor ve bu sayfada IPC’nin metodolojisine meydan okunarak kurumun yanlış veriler kullandığı iddia ediliyor.
Söz konusu sayfada “açıklamanın sadece IPC’nin kendi kriterleri altında bunu haklı çıkaracak kanıtlar olmadan değil, aynı zamanda kısmi veya yanlış sunulmuş verilere dayanarak en belirgin olarak da ana gerekçe olarak sunulan akut yetersiz beslenme eşiğinin ihlali iddialarına dayanılarak yayınlandığı” belirtiliyor. IPC ise bu iddiaları reddederek standartlarının değişmediğini duyurdu.
Google’ın Reklam Şeffaflık Merkezi’ne göre, bu tür sponsorlu gönderiler, belirli bilgiler arayan kullanıcıları hedef almak için kolayca kullanılabiliyor. Öte yandan Google, İsrail’in reklam kampanyasıyla ilgili sorulara yanıt vermedi.

Her iki tarafta da dezenformasyon
Her ne kadar “her iki taraf da” dezenformasyon yaymakla suçlansa da DW’nin kaynakları yanıltıcı içeriğin “hacmi ve ölçeğinin” şu anda “İsrail yanlısı tarafta” daha fazla olduğuna işaret ediyor.
Avrupa Dijital Medya Gözlemevi (EDMO) gerçeklik kontrol koordinatörü Tommaso Canetta, DW’ye verdiği röportajda, İsrail’in şu anda uluslararası toplumdan eşi görülmemiş bir izolasyon riskiyle karşı karşıya olduğunu düşündüğünü belirtti. Canetta’ya göre, İsrail’in çeşitli Avrupa dillerinde yürüttüğü propaganda ve dezenformasyonun arkasında açık bir amaç bulunuyor: Genel fikirleri, Avrupa ve ABD’deki Batı kamuoyunun sempatisini kazanmak.
Canetta, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu için Filistin devletini tanıyan ülke sayısının artmasının “büyük bir diplomatik yenilgi” olduğunu vurguladı. Filistin tarafının da aktif olarak dezenformasyon yaydığını belirten Canetta, buna rağmen “şu anda İsrail yanlısı taraftan daha fazla dezenformasyon geldiği açık” yorumunu yaptı.
İsrail’deki medya kapsamı propagandaya yön veriyor
Konuyla ilgili DW’ye konuşan, gazetecilik ve basın özgürlüğü alanında tanınmış bir medya blogu olan The Seventh Eye’dan gazeteci Oren Persico, İsrail’in temel hedefinin, Gazze’de yaygın bir açlık olmadığı izlenimi yaratmak olduğunu belirtti. Persico, İsrail’in kendisini “iyi adamlar ya da kurbanlar” olarak gösterdiğini ve “kasten hiçbir sivile zarar vermeye çalışmadıkları” algısını yaydıklarını ifade etti.
Gazze’de kıtlık iddialarının reddedilmesini “anti-gazetecilik” olarak değerlendiren Persico, “Sadece bir, iki ya da on marketin raflarının dolu olması, oradan 10 kilometre uzaktaki insanların evlerinden güvenli bir şekilde çıkamadıkları ve yiyecek bulamadığı gerçeğini değiştirmez” ifadelerini kullandı. İsrail medyasının uluslararası mesajların tonunu belirlediğini kaydeden gazeteci, “Rehineler Gazze’de olduğu sürece, İsraillilerin kendilerini kurban olarak görmesi kolay, asıl hikaye bu” diye konuştu.
AB ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Hamas, 7 Ekim 2023’te İsrail’e büyük çaplı bir saldırı düzenlemiş ve bu saldırıda yaklaşık 1.200 kişi öldürülmüştü. Hamas saldırı sırasında coğu İsrailli 250 kişiyi de rehin almıştı. Güncel bilgilere göre, 48 rehine hâlâ esir tutuluyor ve 20’sinin hayatta olduğu düşünülüyor. İsrail ise bu saldırıya karşılık Gazze’ye yönelik kapsamlı bir askeri harekat başlattı. Filistinli sağlık yetkililerinin verilerine göre İsrail’in saldırılarında yaklaşık 60 bin kişi öldü. Kurbanların yaklaşık “üçte birinin” 18 yaşın altında olduğu belirtiliyor.
BM uzmanları, en az iki İsrailli sivil toplum kuruluşu ve Uluslararası Soykırım Bilim İnsanları Derneği bu ölümlerin boyutunu soykırım olarak tanımladı. İsrail ise bu suçlamaları şiddetle reddediyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE