Analiz / İsmail S Gülümser
70’li yıllarda, ülke yangın yeri gibiydi. Bediüzzaman’ın ifadeleriyle “İçinde evladımız yanıyor”… Mazbut halk çocuğunun elinden kayıp gitmesine engel olamıyordu. Gelecek kaygısı taşıyan sorumluluk sahibi insanlar, ceberut devletin tüm engeline rağmen kendilerini alevlerin içine atarak nesli kurtarmaya koştu.
Gençliğe ulaşmak için eline geçen her fırsatı değerlendiren Hocaefendi, vaaz ve sohbetlerle heyecan uyardığı bir avuç esnafı ev-yurt açmaya teşvik etti. Her toplantının “gizli cemiyet” olarak suçlandığı günlerde o, yasakları dernek vakıf gibi yasal yollarla aştı birlikte hizmet üretme imkânı aradı. İzmir merkezli başlayan bu çabalar, şartların el verdiği ölçüde yakın çevredeki il ve ilçelere doğru yayıldı.
İlk yıllarda Ege’nin fakir çocuklarına hitap eden Kur’an kursundaki görevini çok iyi değerlendirdi. Evlilik gibi dünyevi teklifleri geri çevirip kendini tamamen topluma vakfetti. Gece gündüz demeden başlarında nöbet tutup davranış eğitiminden geçirdiği gençler üzerinden ülkeye hizmet yolu aradı. Her dönem bir talebe grubuyla, dinin temel kaynaklarını didik didik araştırdı. Onlardan çıkardığı sahih din yorumu, risalelerden aldığı ilhamla çevresini farklı isim ve unvandaki şiddet içeren sapkın anlayışlardan korudu.
Deneyimsiz gençler üzerinde yükselen hizmetler
İmkanların son derece kısıtlı olduğu bir dönemde, hiçbir projesini deneyimli insanlarla başlatma şansı olmadı. Küçük esnafları kaynaklarının bir bölümünü gençler için ayırmaya teşvik ederken, bir yandan da talebelerini ev ve yurt açılan yerlere gönderip hizmet başlattı. Elinde meşaleyle çevreye dağılan acemi gençler omzunda yükselen faaliyetler, güven telkin ettikçe tecrübelilerin ilgisini çekti.
Herkesin “Bizden bir şey olmaz” deyip ümitsizlik içinde elleri kolları bağlı oturduğu günlerde o, yeni şeyler deneme imkânı verdiği gençlerin enerjisi üzerine hizmet inşa etti. Hiç tecrübesi olmayanlara sorumluluk yükleyip iş üzerinde öğrenme fırsatı tanıdı. Ortamı verimli kullanan gençler, çok büyük bir özveriyle çalıştı, kurdukları dayanışma ağıyla önlerine konan her problemi çözmek için gece gündüz demeden çaba harcadı.
Onun verdiği cesaretle harekete geçen esnafların hamiliğindeki çiçeği burnunda delikanlılar, Sovyetler birliğinin parçalanmasının ardından diline kültürüne aşina olmadıkları Türki Cumhuriyetlere dağıldı. Deneye yanıla geliştirdikleri yeni yöntemleri kendi aralarında paylaşarak fark oluşturdu. Eğitimden kopmuş yönetimlerin teslim ettiği boş binalar, bir süre sonra bölgenin cazibe merkezi haline geldi. Komünist rejimin ahlaken çürüttüğü bir toplumun bazı gençleri onların davranış eğitimiyle yeniden kendi değerleriyle buluştu.
Türkiye’de öğretmenler, üniversiten aldıkları eğitimle hayata atıldı ve ek destek görmeden özel gayretiyle mesleği sürdürmek zorunda kaldı. Gönüllüler ise hiç bilmedikleri bir alanda deneye yanıla iş öğrenirken, kimsenin aklına gelmeyen yeni yol ve yöntemler geliştirdi. Tatil dönemi ve sene içinde düzenlenen öğretmen yetiştirme semineriyle eskiler yenilere tüm tecrübesini aktardı onları kısa sürede mesleğe hazırladı.
Şiddet ve baskılar onu yıldırmadı
O, ülke içinde zorbaların uyguladığı şiddet ve baskı rejimini bir şekilde aşıp her ortamda hizmet üretme yolları arayıp buldu. Dindarların, Kur’an kursu dışındaki hiçbir faaliyeti düşünmediği 80 sonrası çevresini eğitime teşvik etti. Açılan okullar, dershanelerde yetişen gençler Ege merkezli yürütülen faaliyetlerin tüm ülkeye yayılmasını sağladı. 1997’de baskıdan korkan cemaatler kenara çekilirken, Hizmet diyalog faaliyetleriyle birbirinden koparılan toplum kesimlerini yeniden ortak paydada birleştirdi.
Şartlar ağırlaştığında, acemice yürütülen çabaların daha profesyonelce yapılması zorunluluk haline geldi. Her alandaki hizmetlerin, mevzuat çerçevesine oturtulması için gece gündüz demeden yoğun çaba harcandı. Eğitimin içeriğinden, öğrenciye olumlu davranış kazandıran rehberliğe kadar, tüm çalışmalar için yasal dayanaklar bulundu, böylece art niyetli kapatma girişimleri zor da olsa engellendi.
Hizmetler büyüyüp geliştikçe, yutmak için fırsat kollayan karanlık odakların kin ve nefreti de giderek arttı. 1999’da ABD ye giden Hocaefendi geri dönemedi. Memleket hasretini bağrına gömerek, oradan tüm dünyadaki faaliyetlere katkı sundu. Yaklaşık 180 ülkeye yayılmış hizmetlerin sapma olmadan doğru kriterlere göre devamı için ekibiyle birlikte dinin temel kaynaklarını taradı ve güncel sorunlara yeni çözümler geliştirdi.
Evrensel değerler etrafında yayılan hizmetler
İlerleyen zaman diliminde, dini değerlerle sınırlı faaliyetleri daha geniş çerçeveye oturtma ihtiyacı doğdu.
-Dünyada kimsenin reddedemeyeceği evrensel değerler etrafında insanları birleştirme,
-Karşılıklı olumlu davranışlarından yararlanılacak ortamı oluşturma hizmeti farklı bir boyuta taşıdı.
Gönüllülerin kendi değerlerinden taviz vermeden başkalarının değer yargısına saygılı olması için eğitimler verildi, asimile olmadan entegrasyon için otokontrol mekanizmaları kuruldu.
Hizmet, farklı mizaçlara sahip, farklı toplum kademelerinden gelen insanları kendilerinden özveride bulunarak aynı projeler etrafında birleştirdi, birlikte değer üretme fırsatı sundu. İnsanların devamlı birbirlerini eğiterek asgari hata ile iş yapmalarını sağladı. Kısa sürede büyüyen ve çeşitlenen çaba içindekiler arasında, az da olsa mizaçtan kaynaklanan uyum problemi olması doğaldı. Acemilerle başlayıp dünya çapında hizmete soyunanlardaki sınırlı sayıdaki ilişki problemi hakemlerle ya da yer değişikliği ile aşıldı.
Öfkenin yutulması
Aydoğan Vatandaş tr7/24’teki “Öfkenin yutulması” konulu yazısında, Allah’ın öfkesini yutan ve affedenlerden hoşnut olacağını anlatmış. Öfke, insan tabiatının gereği olarak her an ortaya çıkmayı bekleyen bir duygu. Kargaşa isteyenlerin, kasıtlı olarak ortaya attığı tuzaklardan kurtulmanın yolu öfkeyi frenlemekten geçiyor.
Hocaefendi her kriz dönemini fırsata dönüştürecek yolları arayıp bulmuştu. Sevgi bağları korunurken herkes bir diğerinin yardımına koşmuş yaşanan mağduriyetler dayanışmayla çözülmüştü. Bunları yeniden düşünüp kardeşliği güçlendirmeli.
İnsanın öfkenin zincirlerinden kurtulup birini affetmek için çare araması, onun duygu ve düşünce dünyasındaki prangaları kaldırır, daha sağlıklı değerlendirme fırsatı sunar. Olayları abartmaktan kaçınanların yumuşak yaklaşımı bir diğerine de tesir eder, onlar da benzeri davranışla karşılık verir ve bu dalga dalga ekip içinde yayılır.
Yani şiddet ve kaba kuvvetle sorun çözmenin yaygın olduğu günümüz dünyasında; öfke-nefret hissini yok etmeni mümkün olmadığını bilen ve onu doğru yönde kullanan gönüllüler, iç disiplinleriyle şeytani bir duyguyu frenleyip meleklerin alkışlayacağı yola girmiş olur.
Sanal tartışmaları bir kenara bırakıp sevgiyi yeniden ihya etmeye çalışanların bu tavrı her kirli oyunu bozar.