Evrensel’den Sevim Saylam’ın haberine göre, Türkiye’de S ve Y tipi cezaevleri ile yüksek güvenlikli cezaevleri “kuyu tipi” mahpuslar tarafından “kuyu tipi cezaevleri” diye adlandırılıyor. Bunun sebebi bu cezaevlerinde uygulanan ağır tecrit ve izolasyon uygulamaları. Öyle ki bu cezaevlerinde havalandırma olarak isimlendirilen alanlar birkaç metrekare. Hücrelerin pencerelerindeki ızgaraların delikleri o kadar küçük ki bırakın havayı güneş ışığı bile giremiyor.
Mahpusların dünya ile iletişimi sadece bu yollarla kısıtlanmıyor. Aynı zamanda ciddi sosyal izolasyon da uygulanıyor. İnsan hakları örgütlerinin raporlarında sürekli hak ihlalleri ile gündeme gelen bu “kuyu tipi” cezaevlerinin kapatılması, koşulların iyileştirilmesi talebiyle çok sayıda mahpus açlık grevi eylemi sürdürüyor. Bunlardan ikisi Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulan Grup Yorum Üyesi Ali Aracı ve Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevinden Bolu F Tipi Cezaevine sevk edilen Serkan Onur Yılmaz. Aracı ve Yılmaz cezaevlerindeki tecrit koşullarını anlattı. Aracı hücrenin penceresindeki tel ızgaranın deliklerinin ancak bir toplu iğnenin geçebileceği genişlikte olduğunu ifade ediyor.
11 Kasım 2024’te süresiz açlık grevine başlayan daha sonra eylemini ölüm orucuna çeviren Serkan Onur Yılmaz’ın eylemi 283. gününde. Yılmaz kuyu tipi hapishanelerin kapatılmasını, bu cezaevlerinde kalan mahpusların kuyu tipi olmayan başka cezaevlerine sevk edilmesini istiyor. Ağır tecrit koşullarının siyasi mahpusları güçsüz bırakmayı hedeflediğini savunan Yılmaz, “Biz düşüncelerimizi, siyasi kimliğimizi ve kişiliğimizi korumak için direniyoruz” diyor.
Kuyu tipi cezaevlerinin burada kalan adli mahpuslar için dayanılmaz olduğunu ifade eden Yılmaz, “Gardiyanlara ‘Öldürün bizi’ diye bağırıyorlar. Tecride dayanamıyorlar. Mahpusların yaşadığı ciddi psikolojik sorunlar kuyu tiplerinin gerçeği” ifadelerini kullanıyor. Tutuldukları hücrelerin 10 metrekare olduğunu söyleyen Yılmaz cezaevinin teknik koşullarını şöyle açıklıyor: “Hücreler hava almıyor. Pencerelerdeki tel örgülerden serçe parmak bile geçmez. Normal bir cezaevindeki havalandırma alanlarında volta atıyoruz, spor yapıyoruz, temiz hava alıyoruz, oyun oynuyoruz, gökyüzünü görebiliyoruz. Kuyu tiplerinde bunların hiçbiri yok.”
‘Kuyunun dibinde her dakika işkence’
“Kuyu tipi hapishanelerde yaşamak demek her dakika işkence demek” değerlendirmesinde bulunan Yılmaz “Kuyunun dibinde yosun tutmamız isteniyor. Ben bu işkenceyi kimsenin çekmesini istemiyorum. Taleplerimiz çok basit. Ailelerimize uzağız. En temel haklarımız gasp edilmiş durumda” diyor.
‘Hücreye temiz hava girmiyor’
Açlık grevinin 183. gününde olan Grup Yorum Üyesi Ali Aracı hareketsizlikten kaynaklı kas ağrıları ve fizyolojik rahatsızlıklar yaşıyor. Havalandırması olan bir hapishaneye nakil istiyor. Kuyu tiplerine hiçbir insanın getirilmemesi için mücadele ettiklerini söyleyen Aracı, “Hücrenin penceresindeki tel örgüler ancak bir toplu iğnenin geçebileceği genişlikte. Hücreye temiz hava dahi girmiyor. Üç kişilik hücrelere tuvalet kapısını ve yatakları gören kameralar takılmış. 7/24 her anınız izleniyor. Tüm insani iletişim imkânı elinizden alınmış bu hücrelerde” diye anlatıyor koşullarını.
Aile yok, arkadaş yok, insan yok
Kuyu tipi hapishanelerin mutlak izolasyon mantığı üzerine şekillendirildiğini söyleyen Serkan Onur Yılmaz’ın avukatı Doğa İncesu “Tecrit uygulanan hapishaneleri özel olarak şehirlerin dışına inşa ediliyor” diyerek amacın ailelerle mahpusların görüşmelerinin zorlaştırılması olduğunu ifade ediyor. Kanunen ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri dışında tutuklu ve hükümlülerin üç görüşçü hakkı olduğunu ifade eden İncesu, “Bu cezaevlerindeki birçok müvekkilimiz ‘güvenlik soruşturması’ gibi çeşitli bahanelerle görüşçü olarak yazdığı kişilerle görüştürülmüyor. Bu durum tecridi ağırlaştırıyor. Aile yok, arkadaş yok, insan yok” diyor.
Serkan Onur Yılmaz’ın artık yürümekte, uyumakta zorlandığını ifade eden İncesu, “Bu hapishaneler insan haklarına da hukuka da aykırı” diyerek tüm halkı kuyu tipi hapishanelerin kapatılması için mücadeleye çağırdı.
Mutlak izolasyon
Öte yandan kuyu tipi cezaevlerinde kalan mahpuslar da gazetemize gönderdikleri mektuplarda maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı. Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutulan mahpus Mithat Öztürk ve İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevinde tutulan Mualla Zincir, tecrit uygulamalarının insanlık onuruna aykırı olduğunu ifade etti. Havaya, güneşe, ailelerine hasret kaldıklarını aktaran mahpuslar, açlık grevinde birçok mahpusun sağlık sorunları yaşadıklarını ve sağlık hizmetine erişimde sıkıntı yaşadıklarını aktardı.
Sorunlarını anlattıkları mektupların da çoğu kez cezaevi yönetimleri tarafından engellendiğini dile getiren mahpuslar, mektuplarında bu nedenle otosansüre başvurduklarını ifade etti. Dışarı ile olan bağlantılarının sürekli engellenmeye çalışıldığını, mutlak izolasyon uygulandığını anlatan mahpuslar, kuyu tipi cezaevlerinin kapatılmasını, sağlık hakkı, havalandırma, görüş önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor.
Adana’daki cezaevlerinde su bile yok
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Adana Temsilciliği ile DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, Adana Kürkçüler F Tipi ve Suluca 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumlarında incelemelerde bulundu. Heyet bu yıl hissedilen sıcaklığın 58 dereceleri bulduğu Adana’da hapishanelerde yaşanan su sorununa dikkat çekti. Milletvekili Bozan, “Suluca Cezaevinde kalan mahpuslar ve cezaevi lojmanında kalan personel suya erişemiyor. Adana Cezaevi kampüsünde uzun süredir ağız içi arama işkencesi var. Bu nedenle cezaevlerinde yaklaşık 3 yıldır tedaviye erişemeyen mahpuslar var” dedi.
KAYNAK: EVRENSEL – SEVİM SAYLAM