Analiz / Doç. Dr. Osman TEK
Yolumuz insanla başladı, insanla devam etti. Allah’ın rızasını, kullarına hizmette aradık. Kalemimizle ilim öğrettik, soframızla gönül doyurduk, tebessümümüzle yetimleri ısıttık. Ve hep şunu söyledik:
“İnsanı yaşat ki hizmet yaşasın.”
Bu sadece güzel bir söz değil; yaşanmışlığın, iman etrafında yoğrulmuş tecrübenin ve ahlâkî bir duruşun özetidir. Bu sözün doğruluğu, hem ilahî vahiyde hem de insanın ruh dünyasında defalarca sınanmış ve tasdik edilmiştir. Gelin, birlikte bu hakikatin temellerine bakalım.
1. Kur’an’dan Delil: İbadetin Kalbi, İnsanlıktır
Allah Kur’an’da şöyle buyurur:
“لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَىٰ مِنكُمْ ۚ”
“Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşan, sizin takvânızdır.” (Hac, 22/37)
Bu ayet, kulluğun sadece şekilsel ibadetlerle değil, niyet, takvâ ve ahlâkî duruşla kemale erdiğini söyler. Aynı şekilde insanı temel alan hizmetler de sadece organizasyonlarla değil, insanla kurulan ilişki biçimiyle Allah katında kıymet bulur.
Geleneğimizde, “İnsan bir amaçtır, asla araç değil.”
Bir hizmet anlayışı, insanı sadece rakam olarak görüyorsa; onu bir propaganda, bir kadro, kör bir sadakat nesnesi gibi konumlandırıyorsa; o hizmet değil, idare etmeye çalışan bir makinedir.
Sosyal yapıların ömrü; insana ne kadar özen gösterdiği, onu ne kadar dinlediği, hislerine ne kadar temas ettiğiyle doğru orantılıdır.
2. Psikolojik Delil: Saygı Gören İnsan Hizmette Kalır
Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde “saygı görme” temel ihtiyaçlardan biridir. İnsan:
• Değer verildiğinde üretir,
• Dinlendiğinde güven duyar,
• Önemsendiğinde aidiyet hisseder.
Ama:
• Görülmediğinde kırılır,
• Eleştirildiğinde değil, hiçbir şey söylenmediğinde uzaklaşır.
Hizmet’in başarısında insan kaynağının rolü büyüktür. Ama bu kaynak saygı ve merhametle işlenmezse, ne ideal kalır ne de idealist.
3. Sosyolojik Gerçeklik: İnsana Hürmetin ve Hizmetin Bittiği Yerde Çöküş Başlar
Devletler bile insana saygı ile ayakta durur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü, Osmanlı’dan bu yana bizim vicdan haritamızda yazılıdır. Hizmet yapıları da böyledir:
• Gönüllüler, değer gördükleri için kalır.
• İstişare ortamı olan yapılar güçlenir.
• Liyakat yerini kör sadakate bırakırsa çöküş başlar.
4. Hizmet Tecrübesinden Delil: Altın Yılların Sırrı
Hizmet hareketi, en büyük başarısını:
• En güçlü olduğu zamanlarda değil,
• En çok insana yatırım yaptığı zamanlarda yakaladı.
İyilik halkaları; sohbet ortamlarında, çay sofralarında, dershane mutfaklarında kuruldu. Duygudaşlık, kitaplar kadar bakışlarda, merhamette ve sabırda inşa edildi.
Bürokrasi insanın önüne; yapı, anlamın önüne geçtiğinde ve araçlar, amaç haline geldiğinde büyüklük şeklidir. Bu şekli büyüklüğün içinde insana hizmet ve hürmet temel esas olmadığında yıkılış da mukadder olur.
5. Nefsî Tehlike: Hizmeti Araç, Nefsi Amaç Yapmak
En büyük fitne; bir insanın hizmeti kendi nefsini büyütme aracına dönüştürmesidir. Bu durumda:
• Özgünlük yerini taklide bırakır,
• Yüklenmiş rol gerçek benliğin önüne geçer,
• Gönüllü hizmet, zoraki görev haline gelir.
Ve en tehlikelisi: Kendini hizmetin sahibi sanmaktır. Oysa biz sadece emanetçisiyiz. Bu emaneti taşımanın tek yolu, insana hürmetle yürümektir.
İnsani ve İslamî Hizmetlerin Kalbi İnsandır
Şunu unutmayalım:
“Allah dinini meleklerle değil, insanlarla ikame eder.”
O hâlde bir hareket, insana dönük değilse;
• Zekâtın insana verilmesini,
• Selamın insanlara yayılmasını,
• Tebessümün sadaka sayılmasını
anlayamaz.
İnsanı yitiren her hareket, sonunda ruhunu kaybeder.
Ey Hizmet’e gönül veren kardeşim,
Birlikte çok yol aldık. Şimdi geri dönüp hatırlama zamanı:
• Bir tebessümle dünyası değişen çocukları,
• Bir el uzatmayla yeniden dirilen gönülleri,
• Bir ikramla camiye yaklaşan gençleri…
Hepsi “insanı yaşat ki hizmet yaşasın” sırrının meyvesiydi.