Gazeteci Fatih Altaylı, YouTube kanalındaki konuşması gerekçe gösterilerek, ”Cumhurbaşkanı’na tehdit” iddiasıyla gözaltına alındı. Altaylı’nın emniyet sorgusu ise “Cumhurbaşkanına tehdit ve hakaret” suçlamasından alındı. Altaylı emniyet sorgusunda, söz konusu yayın ve cümlelerin kendisine ait olduğunu ancak Cumhurbaşkanı’nı tehdit ve hakaret maksadı olmadığını ifade etti. Programlarında tarihi bilgiler ışığında yayın yaptığını söyleyen Altaylı, “Açıkçası bu tarihi bilgilerden mevcut Cumhurbaşkanına bir tehdit algısı çıkabileceği aklımdan dahi geçmezdi” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şahsen tanıdığını da söyleyen Altaylı, “Olayın bu şekle büründürüldüğünden ve sadece tarihi bilgi vermeye yönelik sözlerimin bilinçli bir çarpıtma ile sanki Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi algılatılmasından ben sorumlu değilim” ifadelerini kullandı.
Altaylı ifadesinde, Başsavcılığın “Cumhurbaşkanı’na suikast ve fiili saldırı” maddesine işaret etmesine de dikkati çekerek, “Savcılık sevk yazısında TCK 310/2 uygulanabilmesi için fiili bir hakaret olması gerekir, bu durumda bile herhangi bir tehdit ve hakaret kastım olmamasına rağmen savcılığın bu talebi hukuksuzdur ve yasaya uygun değildir” dedi.
Gazeteci Fatih Altaylı, dün evinden gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Altaylı’nın emniyette sorguya alındığı, bugün (pazar) de savcılığa ve tutuklama talebi olursa Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edilebileceği öğrenildi.
Halk TV yazarı İsmail Saymaz’ın haberine göre, Altaylı emniyette ‘Cumhurbaşkanına tehdit ve hakaret’ suçlamasından ifade verdi.
Altaylı, Bağlı Kamu Güvenliği Büro Amirliği’nde verdiği ifadesinde şunları söyledi:
“Tarihi bilgilerden Cumhurbaşkanına tehdit algısı çıkabileceği aklımdan dahi geçmezdi”
“Söz konusu yayın ve cümleler bana aittir, ancak Cumhurbaşkanını ne tehdit nede hakaret maksadım vardır. Bir araştırma şirketinin yapmış olduğu ankette vatandaşlara Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kaydı Hayat şartı ile Cumhurbaşkanlığı yapmasına onay verip vermedikleri sorulmuş, vatandaşların yüzde yetmişi de böyle bir Anayasa değişikliğine onay verip vermeyeceklerini söylemişti. Bende bu konu ile ilgili yorumumda Türk halkının tazminattan bu yana oy kullanarak devlet yönetiminde etkin olmayı sevdiğini ve benimsediğini ve herhangi bir kişiye kendi isteği ve denetimi dışında devlette üst düzey görev yapma iznini peşinen vermekten hoşlanmadığını söyledim.
Ve Türk halkının kendini yönetenlere karşı her zaman eleştirisel bir tutum takınabildiğini Padişahlık döneminde bile Cuma selamlıklarında Padişahları eleştirdiğini tarihe meraklı bir Erhan Afyoncu gibi yakın tarihimiz üzerine uzman bilim insanları ile de defalarca televizyonlarda entelektüel kimliğimle ifade ettim. Bu gibi örnekleri daha önce gerek Murat Bardakçı gerek Erhan konuşmuşluğumuz vardır. Açıkçası bu tarihi bilgilerden mevcut Cumhurbaşkanına bir tehdit algısı çıkabileceği aklımdan dahi geçmezdi.
“Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi algılatılmasından sorumlu değilim”
Olayın bu şekle büründürüldüğünden ve sadece tarihi bilgi vermeye yönelik sözlerimin bilinçli bir çarpıtma ile sanki Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi algılatılmasından ben sorumlu değilim. 45 yıllık meslek hayatımda son 30 yılda sayısız televizyon programı ve sayısız köye yazısı kaleme aldım.
Bunların herhangi birisinde bırakın Cumhurbaşkanını herhangi bir vatandaşı dahi tehdit etmişliğim yoktur.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şahsen tanırım”
Bu suçlama ile hakkımda dava dahi açılmadı. Burada da tehdit maksadım olmadığı gibi şahsen tanıdığım Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik herhangi bir tehdit veya hakaret aklımın ucundan dahi geçmez eleştiri hakkımı her zaman kullanmışımdır ancak tehdit benim asla yaptığım bir şey değildir.
Söz konusu suçlama ile ilgili olarak da görmüş olduğum savcılık sevk yazısında TCK 310/2 uygulanabilmesi için fiili bir hakaret olması gerekir, bu durumda bile herhangi bir tehdit ve hakaret kastım olmamasına rağmen savcılığın bu talebi hukuksuzdur ve yasaya uygun değildir.
Şunu da göze almak gerekir ki suç olduğu iddia edilen konuşmam da ilk cümlem Türk halkı sandığı sever olmuştur, bu bile demokrasiye olan inancımızın ve konuşmamızdaki niyeti göstermektedir. Bu yüzden de hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ederim.”