İstanbul’da gittiği bir pazarda vahşice katledilen 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti davasında Minguzzi ailesinin avukatı Rezan Epözdemir reddi heyet talebinde bulundu. Talebi değerlendiren mahkeme heyeti de davadan çekilme kararı aldı.
Kadıköy’de alışveriş yapmak için gittiği bit pazarında bıçaklı saldırıya uğrayan İtalyan şef Andrea Minguzzi ile çellist Yasemin Akıncılar’ın oğlu Mattia Ahmet Minguzzi’nin (15) ölümüyle ilgili ‘Çocuğa karşı kasten öldürme’ suçundan 24’er yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davada sanıklar 3’üncü kez hakim karşısına çıktı.
Duruşma Anadolu 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada baba Andrea Minguzzi, anne çellist Yasemin Akıncılar, teyze Aylin Akıncılar İyiyazıcıoğlu, anneanne Binnur Semiz ve 18 yaşından küçük tutuklu sanıklar B.B. ve U.B. hazır bulundu. Duruşma salonunda AK Parti İstanbul Milletvekili Tuba Durgut, CHP Genel Başkan Yardımcısı 14. Dönem Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez katıldı. Aileye destek için gelen vatandaşlar ‘sokaklarda katil istemiyoruz’ sloganları attı.
Duruşmada, Minguzzi ailesinin Avukat Rezan Epözdemir ‘Reddi heyet’ talebinde bulundu. Duruşmaya verilen 15 dakikalık arada talebi değerlendiren mahkeme heyeti, Mahkeme Başkanı’nın davadan çekilmesine karar verilerek duruşma 17 Temmuz’a ertelendi.
Duruşma salonuna anne Yasemin Akıncılar Minguzzi ile birlikte gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, “Adalet sisteminde yaşanan cezasızlık ve erteleme kararları, faillerin daha da cesaretlenmesine yol açmıştır. Ahmet’in öldürülmesi, bu zincirin sadece bir halkasıdır. Şiddet dilini günlük hayatın bir parçası haline getiren bu sistematik çöküşle yüzleşmek zorundayız. Bu dava, bir dönüm noktası olmak zorundadır” dedi.
Nazlıaka, duruşma salonun önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bugün burada bir çocuğun, Mattia Ahmet Minguzzi’nin aramızdan koparıldığı bir gerçeğin karşısında, hem acımızı hem de kararlılığımızı paylaşmak için toplandık. Henüz 15 yaşında, yaşamın baharında, bir sokak ortasında hayatı elinden alınan Ahmet’in davası sadece onun ailesinin değil, bu ülkede yaşayan herkesin ortak vicdan davasıdır. 8 Mayıs 2025’te görülen duruşmanın ardından mahkeme, eksik bilirkişi raporları ve kamera kayıtlarının incelenmesi gerekçesiyle davayı 20 Haziran 2025 tarihine ertelemişti. Bugün iki sanık ve yedi tanık dinlenecek. Bu bir yandan hukuki sürecin titizlikle yürütülmesi açısından önemli bir gelişme gibi görünse de, diğer yandan adaletin gecikmesi, toplum vicdanında derin yaralar açmaya devam ediyor. Peki Bu Dava neden önemli? Çünkü bu dava, Türkiye’de artan çocuk şiddetinin ve toplumsal duyarsızlığın bir aynasıdır. Bu sadece bir bireyin kaybı değil, hepimizin çocuklarına yönelik bir tehditin sorgulandığı bir andır. Ahmet’in ölümü, tesadüf değil; bu ülkede büyüyen şiddet dilinin, korku kültürünün, cezasızlık algısının ve değer erozyonunun doğrudan bir sonucudur.
“Bu sistematik çöküşle yüzleşmek zorundayız”
Gençler arasında şiddet eğilimi artmıştır. Okullarda, sokaklarda ve sosyal çevrelerde silah, bıçak gibi ölümcül araçlara erişim kolaylaşmıştır. Sosyal medya, şiddeti teşvik eden içeriklerin yayılmasıyla çocukları etkileyen bir mecra haline gelmiştir. Adalet sisteminde yaşanan cezasızlık ve erteleme kararları, faillerin daha da cesaretlenmesine yol açmıştır. Ahmet’in öldürülmesi, bu zincirin sadece bir halkasıdır. Şiddet dilini günlük hayatın bir parçası haline getiren bu sistematik çöküşle yüzleşmek zorundayız. Bu dava, bir dönüm noktası olmak zorundadır.
“Aile ile dayanışmaya devam edeceğiz”
Ahmet’in annesi Yasemin Akıncılar Minguzzi ve babası Andrea Minguzzi ile her daim dayanışma içerisinde olacaklarının altını çizen Nazlıaka, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu mücadeleyi sadece oğulları için değil, bütün Ahmetler için sürdürüyorlar. Onların yüreği yanıyor ama elleriyle bu ülkeye bir ışık uzatıyorlar. Bizler de o ışığı büyütmek zorundayız. Eğitim sisteminde şiddet karşıtı politikalar geliştirilmelidir. Medya, şiddeti meşrulaştıran dilden arındırılmalıdır. Sosyal medya platformlarında çocuklara zarar veren içerikler denetlenmelidir. Okullarda psikolojik destek, toplumsal dayanışma ve barış dili güçlendirilmelidir. Cezasızlık değil, adalet duygusunu pekiştiren kararlı yargı kararları gereklidir. Ahmet artık aramızda değil. Geri gelmeyecek. Ama onun adına, onun düşleri adına bu ülkede bir şeyler değişmeli. ‘Bir daha asla’ diyebilmek için bu davaya sahip çıkacağız. Bu dava, sadece Ahmet için değil; gece evine dönerken korkuyla yürüyen çocuklar için, okul yolunda şiddete uğrayan gençler için, sessiz çığlıklarla hayatta kalmaya çalışan bütün çocuklar için önemlidir. Sözümüz Var: Biz bu davayı bırakmayacağız. Ahmet için adalet yerini bulana kadar burada olacağız.”