12 Mayıs 2025 tarihinde alınan yasaklama kararı, Almanya’da niceliği ve etkisi giderek artan bu radikal eğilimlere karşı alınmış en sert önlemlerden biri.
Kendilerini “Reichsbürger” (İmparatorluk Vatandaşları) olarak tanımlayan bu topluluk, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin meşru bir devlet değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası müttefik güçlerce kurulan bir şirket olduğuna inanıyor. Bu nedenle Almanya anayasasını ve hukuk sistemini tanımayarak kendi “yasalarını” oluşturuyor. Hatta kimileri daha da ileri giderek sözde “bağımsız devletler” kurup kendilerini de “kral” ilan ediyor.
Bunlardan biri olan Peter Fitzek, 2012’de “Königreich Deutschland” (Almanya Krallığı) adlı sözde yapılanmasını kurduğunu duyurdu ve kendisini kral ilan etti. Yasaklama kararına kadar, yaklaşık 6 bin destekçisi olduğu öne sürülen bu yapı, Almanya’daki en büyük ve en aktif “Reichsbürger” oluşumu olarak değerlendiriliyordu.
Radikal eğilimler ve aşırı sağ bağlantısı
Almanya’nın iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı’na göre, 2023 itibarıyla ülkede yaklaşık 25 bin kişi bu hareketin parçası. Her on kişiden biri şiddete meyilli. “Reichsbürger” grupları, kendi belgelerini basıyor, mahkeme kararlarını tanımıyor, vergi ödemeyi reddediyor. Bazıları kendi bölgelerini “bağımsız toprak” ilan ediyor.
Hareket, aşırı sağ ile ideolojik bağlartaşıyor. Ancak kendine özgü söylemleriyle dikkat çekiyor: Alman İmparatorluğu’nun (Deutsches Reich) hâlâ ayakta olduğunu, Federal Cumhuriyet’in sadece bir şirket olduğunu ve Almanya’nın hâlâ müttefik işgali altında bulunduğunu savunuyorlar.
Bu radikal yapılanmanın kökenleri 1980’li yıllara kadar uzanıyor. Bugün “Königreich Deutschland” dışında “Bismarcks Erben” (Bismarck’ın Varisleri), “Verfassunggebende Versammlung” (Kurucu Meclis) ve “Staatenbund Deutsches Reich” (Alman İmparatorluğu Konfederasyonu) gibi “radikal aşırı sağcı” profilli yaklaşık 30 aktif grup bulunuyor.
Ciddiye alınmayan bir tehditten terör örgütüne
“Reichsbürger”ler uzun yıllar marjinal, zararsız kişiler olarak görüldü. Ancak 2016’da bir “Reichsbürger” mensubunun, silahlarına el koymak isteyen bir polisi öldürmesiyle tablo değişti. O tarihten itibaren Anayasayı Koruma Teşkilatı, bu grubu izlemeye aldı. Sonraki yıllarda devlet görevlilerine yönelik çok sayıda saldırı olayı gerçekleşti.
En dikkat çekici olay ise 7 Aralık 2022’de yaşandı. Heinrich XIII. Prens Reuß liderliğindeki bir yapılanmanın, Alman hükümetini devirmek için darbe planladığı iddia edildi. Polisin operasyonlarında 380 ateşli silah ele geçirilirken, aralarında eski AfD milletvekili ve yargıç Birgit Malsack-Winkemann’ın da bulunduğu 25 kişi tutuklandı.
Şüpheliler, “meşru hükümeti devirmek, bir geçiş hükümeti kurmak ve bu yapıyı İkinci Dünya Savaşı’nın galip devletleriyle müzakere etmekle” suçlanıyor. 2024 Nisan ayında Frankfurt, Münih ve Stuttgart’ta açılan davalar hâlâ sürüyor.
Pandemide büyüyen radikalleşme
Birçok “Reichsbürger”, Covid-19 pandemisi sırasında daha da radikalleşti. Karantina ve kısıtlama karşıtı ve aşırı sağcı “Querdenker” (genelden farklı, aykırı düşünen) hareketiyle yakınlaşarak kamuoyunda daha görünür hale geldi. Bu dönemde devlete karşı güven azalırken alternatif hareketlere yönelim arttı.
Bu kişiler, devleti tanımasalar da kamu kurumlarını çeşitli dilekçe ve şikâyetlerle sık sık meşgul ediyor. Mahkemelere ve devlet dairelerine çok sayıda başvuru yapmaları, bürokrasi üzerinde ciddi yük oluşturuyor. Ayrıca bazı yerel yöneticiler, sözlü ve fiziksel saldırıya uğradıklarını bildiriyor.
Teoriler ve gerçekler
“Reichsbürger”lerin temel iddiası, Almanya’nın gerçek bir barış anlaşması imzalamadığı ve dolayısıyla hâlâ işgal altında olduğu yönünde. Ancak bu görüş, 1990’da imzalanan ve Almanya’nın tam egemenliğini sağlayan İki Artı Dört Anlaşması’yla geçerliliğini yitirdi. Müttefik güçler, Almanya üzerindeki tüm haklarından vazgeçti.
“Reichsbürger”ler ayrıca, 1973 tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararına atıfla Alman İmparatorluğu’nun hukuken sona ermediğini savunuyor. Ancak kararın devamında Federal Cumhuriyet’in bu yapının devamı olduğu açıkça belirtiliyor.
Bunun dışında sıkça dile getirilen bir iddia, Almanya’nın bir “anonim şirket olduğu” ve vatandaşların bu şirketin çalışanı olduğu. Gerçekten de var olan “Bundesrepublik Deutschland – Finanzagentur GmbH” (Federal Almanya Cumhuriyeti Finans Ajansı Ltd. Şti.) ise yalnızca kamu borcunu yöneten bir devlet kurumu. Devletin bir “şirket” olmasıyla bir ilgisi bulunmuyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE