Analiz / İsmail S Gülümser
Dini istismar edenler, en az dine düşman olanlar kadar hatta onlardan fazla mensubu olduğu dine zarar veriyor. Özellikle siyasetle dine hizmet iddiasında bulunanlar, toplumun önüne geçip, kutsal değerleri siyasi ve dünyevi çıkar uğruna harcadığı için dine olan tüm güveni yıkıp tahrip ediyor.
Dindar görüntü verip Müslüman toplumun itimadını kazananlar, makam ve mevkilerini kişisel servet biriktirme aracına dönüştürüyor. Cihatta olduklarını onlar için her şeyin mübah olduğunu savunuyorlar. Dinin sadece savaş gibi çok istisnai şartlarda izin verdiği bir ruhsatı günlük hayatta kendi vatandaşlarını aldatmada kullanıyorlar. “Kurallarını çiğnemeden netice alınamaz” gibi çarpık bir din yorumu ile yolsuzluk yapıyor, halkın malını gasp ediyor, pislikleri ortaya çıktığında “yolsuzluk hırsızlık değildir” gibi fetvalarla üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Böylesi görülmedi
Yanlışa karşı çıkan herkesi düşman gibi görüyor, güçleri yetiyorsa ezip geçiyor, yetmiyorsa geçmişten günümüze karanlık işleriyle bilinen odaklardan yardım alıyor, onların desteğiyle yaptıklarını meşru gösteriyorlar. 15 Temmuz, mafya gibi hakkı olmayanı gasp ederken hırsızlık üstünden yakalananların, suç şebekeleriyle birlikte masum insanlara kurduğu bir tuzaktır.
Art niyetli yapıların icazet ve desteğiyle kurguladıkları bir darbe senaryosu sonucu yönetimi ele geçirdiler, hukuk nizamını ve ahlaki değerleri çiğneyerek her gün onlarca suça imza atıyorlar. 17-25 Aralık’taki tüm suç dosyaları, anlaştıkları gibi kirli ortaklarınca örtülürken hırsızı yakalayan polisler darbecilikten tutuklandı.
Din, tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar istismar edilmedi. O, bazen dünyevi hedefe ulaşmanın, bazen de çirkin işleri örtbas etmenin aracı haline geldi. Her gün onlarca kez dinin en hayati kurallarını çiğneyen zorbalar, yalan söyleyip iftira atarak, geniş toplum kitlelerini aldatıyor, düşmanlaştırdıklarının mallarını gasp ediyor, masum insanlara zulmederken bile dinden dayanak bulup halkı avutuyor.
Değerlerin altı oyuluyor
Varoşlarda para ve güç zaafının etkisinde büyümüş biri, debdebe ve saltanat peşinde koştuğu halde; camide görüntü verip kendini koyu dindar ve halka hizmet aşkıyla yanıp tutuşan kurtarıcı mehdi gibi sunuyor.
Herkes, sözle davranış arasındaki uçurumu gördüğü, hırsızlığa dinden kılıf bulduklarına şahit olduğu için öndekilerin işlediği cürümler geniş kitlelerin dini değerlere olan inancını sarsıyor ve halk hızla dinden uzaklaşıyor. Dini bütün gibi görünenlerin aldığı rüşvet-hırsızlık ve yolsuzlukla oluşan yozlaşma tepeden tabana doğru yayılıyor. Baştakiler helal-haram ayrımını yitirince, partiler arasında da mümin yalan söylemez, aldatmaz, asla başkasının malına el uzatamaz anlayışı yıkılıyor.
Geçmişte yöneticilerin din adına yaptığı hatalar, nasıl büyük imparatorlukların çöküşüne zemin hazırladıysa, bugün de güç uğruna dinin kuralarını çiğneyenler, kendi değerlerinin altını oyuyor. İktidar hırsıyla işlenen zulümler, haksızlıklar, aldatmalar, hak-hukuk çiğnemeler, toplumun malını çalmak için çevirdikleri ihale oyunları, 5-10 senede kazandıkları güç yetirilemez servetin büyüklüğü… dine ve dindara olan tüm güveni sarsıyor.
Mafyatikleşme
Müslümanlığı kimseye bırakmayanlar, diğerlerinden daha fazla dinin itibarını lekeliyor. Onların çirkin davranışları yüzünden dinden soğuma artıyor, Allah-peygambere (SAV) karşı hürmet ve sevgi eriyip tükeniyor. Büyük umutlarla ülke yönetme yetkisi verilenler, dünyevi zaafları peşinde koştukları halde yaptıkları her işte maslahat olduğu yalanıyla halkı kandırıyor. Adaletiyle geleceğe çok önemli miraslar bırakmış bir milletin torunları ak ile karayı birbirine karıştırıyor. Geçmişte hukuk sopasıyla milletin kanını emenlerin desteğini arkalarına alıp her şeyi mübah gören bir anlayışla hareket ediyorlar. Kendileri hiç çekinmeden katmerlisini vatandaşlara uyguluyor.
Hak-hukuka bağlılığı ile takdir görmüş bir tarihi mirası, siyaset ve kazanç uğruna sıfırlıyor. Haksız kazancı, hakka tecavüzü, hukuk sistemini başkalarını ezmede kullanmayı sıradan hale getiriyor. Mafyatik yapılarla kurdukları ortaklık sonucu, insani değerleriyle bilinen bir toplumun bu vasıflarını eritip tüketiyor, iyilik-güzelliklerin yerleri menfaatperestlerin en çirkin davranışları yerleşiyor.
Şefkat-merhamet ve adaletiyle herkesin imrendiği bir geçmişle övünenler, dünyanın gözü önünde bu değerlere hiç inanmadığını çıkar uğruna hepsini kolayca terk ettiğini gösteriyor. İnsanlığın geleceğini aydınlatmaya aday bütün değerleri, pörsümüş partal bir eşya gibi buruşturup atıyorlar. Hayata geçirilmesi halinde dünyaya örnek olacak yüksek değerleri makam-para karşılığı satıyorlar.
Allah’tan kork, kuldan utan!
İnsana saygıyı, adalete güveni, şefkat ve merhameti, helal-haramı dünya saltanatı uğruna harcayıp tüketiyorlar. Kötülüğe göz yuman karanlık odakların desteğiyle dünyaya ışık meşaleleri taşıyan güzide bir topluluğu çocuk yaşlı-hasta demeden en insani faaliyetlerle fişliyor işini elinden alıp dışlıyorlar. Adaleti yıkıyor, Hitler dönemini andıran baskı ve şiddetle masum insanları polis zoruyla götürüyorlar.
Allah korkusu, kuldan utanma duygusunu yitirenler, mahkemeleri kullanarak istedikleri cürmü işliyor, suç şebeklerini kıskandıracak boyutta hak ve hukuk çiğniyor. Ele geçirdikleri medyayı kullanarak yaptıklarını aklamaya çalışıyor ve burada her suçtan kolayca kurtulduklarını görünce ahireti hatırlama gereği duymuyorlar. Görevlilerle vatandaşa tuzak kuruyor, suça ortaklığı reddedenlere her kötülüğü planlıyorlar.
Muhalefet eden herkesi, ezip yok etme baskı kurup sindirme, haydutların bile cesaret edemeyeceği yöntemlerle susturmada mahzur görmüyorlar. Mağdura yardımı hazmedemiyor, bu gerekçeyle insanları tutuklayıp götürüyorlar. Nefret hissi bütün benliklerini sarmış görünüyor, çevreye nefret kusuyor, hak gaspı için devleti seferber ediyorlar. Yasa dışı emri dinlemeyeni sıkıştırıyor, hataya zorluyorlar. Hayatını kötülüğe adamış bir ekip ülkenin varlıklarını soyarken mağdur dışındakilerin sessizliği dıştan onay gibi görünüyor.
Hz. Ömer adaleti mi?
Peygamber (SAV) ve sahabi yanında olduğunu iddia edenler, adeta günümüzün Ebu Cehilleri gibi davranarak kendine alan açıyor. Dünyanın en gaddar zalimlerini taklit ettikleri halde Hz. Ömer adaletinden bahsediyorlar. Yutmak istedikleri için her gün farklı bir plan ve senaryo hazırlıyorlar. Sırayla hedefe koyduklarını bir bir tüketirken zarar henüz kendine dokunmamış olanlar, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Şimdi hedeflerinde ülkenin en güçlü muhalefet partisi var, onların etkisini kırmak için devlet kadrolarını seferber ettiler, bir şekilde kusur uydurup onlardan da kurtulma planı yapıyorlar.
Vefa hissini kaybettiler, sözünde durmayı enayilik sayıyorlar, kendilerine emanet edilen bir ülkenin bütün kaynaklarını tüketiyorlar. Allah’a gönülden bağlıları saflıkla itham ediyor, din iman vb kavramları birer fantezi gibi görüyor, vicdanları susturup her kötülüğü işliyorlar. Menfaat karşılığı ülkede kirli emelleri olanların hedefini onlar adına üstlendiler, ballı kazancı kaçırmaktan korkanlar, değerler yok edilirken sessizce izliyor.
Başkasına iyiliği anlatma gibi bir kaygı taşımayanlar, doğru ve güzel hiçbir şeyi hazmedemiyor, haset içinde hepsini bitirmek için seferber oluyorlar. Hiçbir iyiliğe tahammülleri yok, hepsini yıkma hesabı yapıyor, hırsızlıktan kazandıkları servetle gönüllü faaliyetleri engellemeye çalışıyorlar. Ülkenin en verimli hizmet merkezlerini senaryoyla ilişkilendirip yuttukları gibi yurt dışındakilere de yığınla atraksiyon yaptılar ama medeni coğrafyalar iftiralara itibar etmedi.
İyilikte ısrarcı olunmalı
Yüksek ahlaki değerleri kaybettikleri için kötülükte sınır tanımıyor, düştükçe daha da batıyorlar. Allah’la münasebeti hiç akıllarına getirmedikleri gibi vicdanlarının sesini de bastırıp kirli hedefe ulaşmak istiyorlar. Maddi manevi sınavların yaşandığı baskı ve şiddetle insanların yanlışa zorlandığı bir dönemde istikametini korumak kolay değil, ancak yönetimdekilerin elindeki güce bakıp direncini kaybedenler zararlı çıkar.
İftiralarla her engeli aşacağını sananlar, kendilerine verilen imkân ve fırsatı kötü kullanmanın cezasını mutlaka görür. İnsanlıkla bağdaşmayan bu davranışlar, yüce yaratıcının çizdiği sınırları çiğnediği ve fıtrata aykırı olduğu için eninde sonunda hüsranla karşılaşır.
Çünkü inkâr belki her dönem kendine yol bulabilir ancak zalimlerin akıbeti hep acıdır. Tarih boyunca halka kan kusturmuş bütün gaddarlar basit bahanelerle yıkılıp gitmesi buna örnektir.
Halbuki iyilikte ısrarını sürdürenler, bugün olmazsa yarın mutlaka kazançlı çıkar.
-Mümince tavrını koruyan,
-Olayları sabırla göğüsleyen… geniş bir kitlenin dünyanın her yerinde iyilik meşaleleri yakmayı sürdürmesi başarı için hakka sunulmuş bir dilekçe gibidir.
Kim bilir bu zorlu sınava tahammül edip aşanları ne tür kazanç kapıları beklemektedir.
*Fethullah Gülen Hocaefendinin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanıldı.