Analiz / İsmail S. Gülümser
Toplum, senenin belli döneminde işine ara vermek, yorgunluğunu atmak için biraz eğlenerek vakit geçirmek istiyor. Özellikle yaz aylarında evinden uzak yerlere giderek daha özgürce hareket edeceği ortam ararken günahtan sakınamıyor. Birçoğu rutinlerini terk ederken, ibadet alışkanlığı olanlar bile tembellik edip Allah’tan uzaklaşabiliyor. Eğlenerek moral yükseltmek isterken, bazen yaşam düzenini alt üst edecek kusurlu davranışlar işleniyor, dinlenme yorgunluğa dönüşüyor.
Her insan sürekli aynı şeyleri yapmaktan sıkılır, yaptığına ara vermek onu rahatlatır. Ancak hayatımızda durağanlığa yer olmadığını ifade eden Kur’an bizi tatili tembellikle geçirmekten alıkoyuyor. Bizim tatil anlayışımız farklı olmalı, bir işten yorulup ara verme ihtiyacı hissettiğimizde yine faydalı başka bir işe yönelerek harekete ara vermeden dinlenme yolu seçilmeli. Gelir getiren işte yorulunca, manevi kazanç için gerekli ibadetlere yönelmeli, dinlenme zamanını ahiretimizi kazanma yolunda kullanmalı. Gün içinde 5 vakte ayrılmış namazlarla nefes aldığımız gibi, bir yılın yorgunluğunu atmak için kendimize ayırdığımız tatilleri de manen beslenme zamanı olarak değerlendirmeli.
Benden gücüyle yaptığımız işlerden yorulduğumuz zaman kalp ve ruhumuza ferahlık kazandıracak ibadetlerle hayatımıza zenginlik ve derinlik katmalı. Maddi bedenin ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun çalışma temposuna girdiğimiz gibi, manevi hayatımızın ihtiyaçlarını unutmamalı, boş zamanları tembellik içinde geçirmekten kaçınmalı. Nasıl sonbaharda kuruyan bitkiler, bıraktığı tohumla gelecek baharın hazırlığına başlıyorsa, bizde maddi dünyamızdan manevi dünyamıza geçişler yaparak canlılığımızı korumalıyız.
Dinimiz eğlenerek tembellik içinde bir hayatı tasvip etmiyor, bütün mahlukat faaliyet halinde canlılığını sürdürdüğü gibi, insana da aktif bir yaşamla ömrü bereketli kılmayı öğütlüyor. Evet hepimizin tatile ihtiyacı olabilir, herkes yaptığına ara verip dinlenmeyi düşünebilir. Bu ihtiyacı karşılarken bile, gelecek yaşama maddi manevi katkı yapacak işler peşinde olmalı. Boş zamanlarda, faydalı olacağını düşünülen yeni yollar bulup hayata anlam kazandırmalı.
İnsanlar cemiyet içinde bireysel olarak yüce yaratıcıya karşı mutabakatlarını korumakta zorlanıyor, birçoğu çok iyi bir yaşantıya sahip olduğu halde, zamanla nefis ve şeytanın esaretine girip farklı mecralara sürüklenebiliyor. Bütün bunlardan kaçınmanın yolu topluluk içinde Rabbe karşı bağlılığını yenilemekten geçiyor.
İslam dünyasının heyecan yoksunluğunun sebeplerinden biri de aktif hayattan kopmaya vesile olan tembellikle geçirilen zaman dilimleri. Onu iyi temsil edenler, hayatlarını hep aktif geçirmiş hep bir hedefe ulaşma uğruna çabalayıp durmuştur. Peygamberimiz (SAV) Mekke’de kendine dini yaşama ve yayma fırsatı verilmeyince bunaltıcı atmosferden kaçıp Medine’ye hicret etmiş, sahabelerini dış baskıdan uzak bir ortamda vahyin mesajlarıyla yetiştirmişti. Bu gayret unutulunca başkalarının oyuncağı olmaktan korunma zorlaşır.
Diğerleri, dilediği gibi tatil yapsa da yürekten yüce yaratıcıya yönelmiş insanlar, bu disiplinlere bağlı kalmalı. İş zamanında yapacağını planladığı gibi, tatil zamanında yapacağı yüksek hedefleri de önceden planlamalı, hayatını hep bu ülkü doğrultusunda geçirmeli.
Fethullah Gülen Hocaefendi bu ve benzeri ifadelerle çevresinin tatil anlayışını değiştirdi.
O, karanlık odakların her manevi uyanışı şiddetle bastırmaya koyulduğu,
-Bir araya gelenlerin tutuklanıp götürüldüğü,
-Eğitim sisteminin toplumu dinden uzaklaştırmaya göre düzenlendiği,
-Buna aykırı her uygulamanın yasaklandığı 60’lı yıllardan itibaren, bütün riskleri göze alıp gençlere kendi değerlerini tanıtma için formüller geliştirdi, toplumun kirlerinden uzak ortam hazırlayıp insan yetiştirdi.
Yönetimde kimin olduğuna bakmadan mali imkanların kıt olduğu zamanlar dahil, her dönem yaz kamplarıyla etrafındaki bir avuç gence davranış kazandırmayı düşündü. İlk yıllarda onların yemeklerini bile yaptığından bahsediliyor. Onunla aynı ortamda kalarak usulü öğrenen talebeleri yaz döneminde manevi kazanç odaklı kampları egeden başlayarak tüm yurda yaydılar.
1970-80’lerde Sağ-Sol çatışmalarıyla sarsılan toplumda, kırsal alanda düzenlenen 1-2 aylık kamplar onları manevi iklimle tanıştırdı. Jandarma baskısına rağmen, bölge halkının desteğiyle yeni nesle, iç karışıklıktan uzak huzur duyacakları ortamda olumlu davranış kazandırıldı. Dünyevi meşguliyetler altında kendini kaybetmek üzere olan nesle ruhani bir atmosferde arınma ve nefes alma fırsatı verildi, 1 yılda yaşadıkları manevi kaybın telafisi için yollar aranıp bulundu.
Gençler, birbiriyle kıyasıya kavgalı toplumun kargaşasından uzaklaşırken, bir yandan da sohbet halklarındaki müzakereli derslerle, toplu namazlar ve sesli tesbihatlarla ibadet neşesini iliklerine kadar hissetti. Kitap okuma alışkanlığını terk etmesi beklenen toplumdan çıkarılan küçük bir grup mesire ortamlarında dere kenarlarında kitap okumanın ve tefekkürle ibadet etmenin zevkine vardı.
Kamplarda Allah’la bağı kopmuş bir nesilden ayrılmış talihli bir topluluk, haşyet duygusuyla yüce yaratıcıya yönelmenin hazzını tattı. Tesbihatlara katılan herkes bir diğerinin duygusunu harekete geçirdi. Uzun süre cemiyetin kusurlarından korunarak yaşanan birliktelik, gönüllüler için tam bir eğitime dönüştü. Bu vb ortamlarda kazandıkları olumlu davranışlarla iç disiplinlerini geliştirdiler.
İnsan bazı şeyleri tek başına da yapabilir, ancak birlikte yapılan kitap okuma programlarının ve tesbihatların oluşturacağı heyecan farklıdır. Coşku içinde bir grupla birlikte yapılanlar, bizim duygu dünyamızı harekete geçirir, haz duyarak yaptığımız ibadetlerle kazandığımız enerji sonraki yaşantımızı etkiler. Tatili tembellikle geçirmekten kaçınanlar, kazandığı manevi dinamikle topluma geri döneceği için çevresine daha faydalı olur.
Bir grup gencinin tatil dönemlerinde bir araya geldiği, birlikte kitap okuyup birlikte ders mütalaa ettikleri, cemaatle namaz kılıp toplu tesbihatlar yaptıkları kamplar, gençlere olumlu alışkanlıklar kazandırmak için çok önemli bir alternatif sunar. Zira yıl boyu ders ve sınavlarla boğuşmaktan yorulmuş bir gencin düşüncesine uygun arkadaşıyla birlikte zihni yorgunluğunu atacağı kamplar onun iç dünyasını zenginleştirir.
Hayat şartlarının giderek ağırlaştığı şu günlerde insanlar, koşturmaktan ibadete vakit ayırmakta zorlanıyor, manevi beslenmesini ihmal ediyor. Kamplar, kendi iradesiyle bunu yapma fırsatı bulamayanlara büyük bir imkân sunuyor. Hem dinlenip hem de gaflet içindeki ibadetlerden kurtularak Allah’a yaklaşma yolu açılıyor.
Coşku içinde yapılan dua ve ibadetler onlara, kaybettiklerini geri kazanma şansı veriyor.
Hz. Nuh’un gemisine küçük bir grubu alıp yetiştirdiği gibi kamplar, her türlü dış etkiye açık insanları kısa süreliğine de olsa o ortam koparıp herkesin birbirini manen takviye edeceği cennet gibi bir vasata taşıyor.
Gönüllülerin genel ortalamadan farklı olarak hataya kapalı olmalarında en etkili hususlardan biri, haftalık sohbetlerle kendilerini koruma gayreti olduğu kadar, yaz kamplarında kazanılmış alışkanlıklar.
ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesinde ara dönem tatilleri başladı. Bu boşluğu fırsat bilen gönüllüler, imkanları nispetinde her beldede irili ufaklı kamplar düzenliyor. Güzel örnekler paylaşılınca geçmiş hatıralar gözümüzde canlanıyor.
Tr7/24’te Cemil Tokpınar, bir kampta öğrencilerin kazandığı moral ve motivasyon düzeyini anlatmış, son gün ayrılacak öğrencilerden biri namazda hıçkırıklarını tutamayınca, onun başlattığı duygu seli bütün gençlere yayılmış, gözyaşları içinde kılınan namazdaki duru hissiyattan etkilenmemek mümkün değil.
Gönüllüler belki eksisi gibi 1-2 aylık kampı yapma fırsatı bulamıyor ama şartlara uygun olarak yaz ve kış kamplarıyla manevi eğitimi yıl içine yayıyorlar.
Durumu müsait olan beldeler bu türden programların kapsamını genişletiyor, aileleri hatta büyük anne ve büyük babaları da katarak her yaş grubuna hitap edecek hale getiriyor.
İşinden yorulmuş insanlara, günaha kapalı ortamlarda aktivitelerle manen yunup yıkanma fırsatı veriliyor. Bir yandan dinlenirken bir yandan, Kuran bilmeyenlerin bu noksanı gideriliyor, müzakereli okuma programlarıyla, periyodik sohbetlerle herkese kitap okuma ve ibadet zevki kazandırılıyor.
*Fethullah Gülen Hocaefendinin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.