Dar gelirlilerin ve ücretlilerin ekonomik sıkıntılarının hafifletilmesi ile ilgili adım atması için iktidar ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üstündeki baskı giderek artarken CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, mevcut ekonomi yönetiminin “politik bir tercihle enflasyonla vatandaşı yoksullaştırarak” mücadele etmeye çalıştığını söyledi.
DW Türkçe’ye konuşan CHP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Karatepe, iktidarın asgari ücrete artış yapmak istememesinin temel sebebini “talebi frenlemek” olarak değerlendirdi. Bu politikanın çelişkili olduğunu belirten Karatepe, “Vatandaşı yoksullaştırarak enflasyonla mücadele olmaz. Biz şunu biliyoruz; Türkiye’de talep üst gelir grubu tarafından oluşturuluyor. Üst gelir grubu yani yüzde 20’lik kesim tüketim harcamasının yüzde 40’ından fazlasını yapıyor. Bu kesim sizin asgari ücret belirlemenizden etkilenmiyor ki, o gelir grubunda yer alan kişiler her koşulda kazanmasını biliyor. Asgari ücreti baskıladığınız zaman onların talebini etkilemiyorsunuz, onlar harcama yapmaya devam ediyor” dedi.
Karatepe, AKP ile CHP arasında başlatılan normalleşme sürecinde Şimşek ile iki hafta bir araya gelerek dört saatlik uzun bir toplantı yapmıştı.
Eylül ayından itibaren okulların açılması ve kışın gelmesiyle vatandaşların harcamalarının artacağını hatırlatan Karatepe, sözlerini “Bu insanlara bu kadar eziyet etmeye hiç kimsenin hakkı yok. Bu politikanın devam ettirilmesi daha derin bir yoksulluk yaratacaktır” diye sürdürdü.
“Ekonomi politikaları politik tercih içerir. Mehmet Şimşek ya da şu isim geldi, sihirli değneğiyle dokunup her şeyi düzeltecek diye bir şey yok” diyen Karatepe, Şimşek’in ekonomi politikalarını oluştururken “kimden ya da hangi kesimlerden yana olduğunu” o modelin içerisine dahil ettiğini ve bu modelle ücret artışlarını baskıladığını kaydetti.
Karatepe, Türkiye’deki enflasyonun sebebinin talep olmadığını, bunu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı’nın da şirket karlarını işaret ederek açıkladığını belirterek “O zaman ücret politikasıyla, ücretleri baskılayarak kimden yana tavır almış oluyor şu anki ekonomi yönetimi? Dolayısıyla ben ekonomik politika tercihlerinin politik bir tercih içerdiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Ekonomi yönetimi üzerindeki baskı artıyor
Son açıklanan verilerin ardından milyonlarca memur ve emekli altı aylık enflasyonun altında zam alacak. Asgari ücretli ise enflasyon farkından hiç faydalanamayacak.
Emekliler, asgari ücretliler ve dar gelirlilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılarla ilgili ekonomi yönetimi üzerindeki gerek parti içi gerekse parti dışındaki muhalefetin baskısı artıyor. En düşük emekli aylığı alanların maaşlarına 2 bin lira civarında ek iyileştirme yapılmasına yönelik son kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vermesi bekleniyor.
Son olarak eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, toplumun mevcut ekonomik programı kaldıracak güçte olmadığını söyleyerek Erdoğan’ı harekete geçmeye çağırdı. “Ekonomik programın başarıya ulaşması için toplumun direnç katsayısı artırılmalıdır” diyen Tayyar, “Aksi halde bu şartlarda 4 yıl seçimsiz geçmez, geçse bile sonu iyi olmaz” yorumunu yaptı.
Şimşek ise dün Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada “Dezenflasyon döneminin başındayız. En zoru geride bıraktık, program çalışıyor, başaracağız” ifadelerini kullandı.
“TÜİK için danışma kurulu atanmalı”
Açıklamasında en son gazeteci Alaattin Aktaş’ın yaptığı hesaplamalar nedeniyle zor durumda kalan TÜİK verilerine vatandaşın güveninin olmadığını vurgulayan Karapete, Şimşek’e de aktardığı TÜİK için bağımsız bir danışma kurulu atanması önerisini tekrarladı.
TÜİK “enflasyon sepeti” olarak da bilinen ürünlerin listesi ve bunlardaki fiyat değişimlerini gösteren bilgileri 2022’den bu yana açıklamıyor. Türkiye İşçi Partisi (TİP) geçtiğimiz günlerde TÜİK ve yöneticileri için “yağma’ ve görevi kötüye kullanma” suçlarından dava açılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştu.
Karatepe, TÜİK ile ilgili yaşanan tartışmalara ilişkin “Tereddütlerin bu kadar haklı ve güçlü olduğu bir dönemde güveni tesis etmeniz ancak sizin süreçleri şeffaf ve objektif bir biçimde yürüttüğünüze dair inancı pekiştirmekle mümkün olur. Bu da ‘Biz vallahi objektif yapıyoruz’ demekle olmaz. Bunun yolu süreçleri kamuoyunun kabul ettiği insanların bir anlamda denetimine açmakla sağlanabilir” ifadelerini kullandı.
TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya’nın gazetecilere yaptığı “yüzde 75 enflasyon ile yüzde 45 enflasyon arasında çok da büyük bir fark olmadığı” yönündeki iddiasının ise “çok vahim” olduğunu söyleyen Karatepe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yüzde 45 ile yüzde 75 arasında çok büyük bir fark vardır ve yoksulluğu da inanılmaz derecede derinleştiren, reel anlamda bir sonuç doğurur. Enflasyonun 1 puan fark etmesi bile ciddi sonuç doğurur. Enflasyon Türkiye’de sadece bir istatistiki gösterge değil. Hayatın her alanını, ücret artışlarını, kiraları ve daha çok şeyi doğrudan etkileyen bir veri.”
Hayatın her alanını doğrudan etkileyen bir verinin gerçekçi olması ve doğru olması gerektiğini, çünkü aksi takdirde ortaya çıkardığı sonucun ağır olabileceğini belirten Karapete, “Anlaşılan TÜİK Başkanı enflasyon verisinin aslında ne anlama geldiğinin çok da farkında değil” diye konuştu.
“Maaş artış tartışmaları Ekim’de yapılmalıydı”
Karatepe, halen devam eden maaş artışlarıyla ilgili tartışmaları temelde yanlış bulduğunu söyleyerek hükümetin 2024 bütçesine bunları zaten koyması gerektiğini şöyle aktardı:
“2024 yılı bütçesinde sizin ilk 6 aylık enflasyonun ne olacağı konusunda tahminlerinizi hesaplamaya dahil ederek sosyal güvenlik sistemine aktarılması gereken emekli ödemeleri için bir kaynak varsa bunu öngörmeniz gerekirdi. Temmuz ayı gelmiş, bir bakalım şunu versek ne olur, bunu vermesek ne olur? Devlet böyle yönetilmez.”
En düşük emekli aylıkları için konuşulan kök maaşa 1500 ya da 2000 TL ek artış tartışmasının aslında geçen yıl Ekim ayında yapılması gerektiğini belirten Karatepe, “Bu iktidarın devleti ekonomi politikaları anlamında, bütçe olanaklarının kullanılması anlamında ne kadar kötü yönettiğinin çok somut bir göstergesi” dedi.
Karatepe, 16 milyon emekliyi doğrudan ilgilendiren bir konunun son ana bırakılmasını eleştirerek bundan sonraki sürece dair öngörüsünü şöyle aktardı:
“Muhtemelen şöyle olacak. Geçmiş dönemlerde de öyle oldu. Erdoğan müdahil olacak ve ek bir artış yapacak. Ama devlet böyle yönetilmez. Bütçe böyle oluşturulmaz.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER