Bediüzzaman Said Nursi, günümüz toplumsal sorunları için geliştirdiği çözümlerden biri olarak, “Hayırlı işlerin çok muzır manileri olur; şeytanlar o işin hadimleriyle çok uğraşır” uyarısında bulunur. Amacı, faydalı hizmet yapmak üzere bir araya gelmiş insanların önlerine çıkan engeller karşısında mücadele gücü kazandırmadır. İnsanlık yararına iş yapmak için toplananların önündeki en büyük problem, ayrıştırmaya dönük bölücü faaliyetlerdir. Gönüllüler, insanlığa katkı sunan projeler etrafında toplandıklarından bu tür engelle karşılaşmaları kaçınılmazdır.
Bazen, birbiriyle uyum içinde olması gereken insanlar arasına rekabet hissi girer ve birlikte çalışma imkânı kaybolur. Oysa faaliyet alanları çok geniştir; ortamın sunduğu esneklik sınırları kullanılarak, her kesim kendine yeni hizmet dalı bulabilir. Buna rağmen, bütün grupları dar bir alana sıkıştırıp aynı pastayı bölüşmek zorunda bırakarak kavga ettirirler. Oyunun figüranları, bir şey üretme gereği duymadan iş yapanı tenkide başlar; yıpratıcı eleştirilerle hizmet edenlerin tüm şevkini alıp götürür.
Her yapılanda eksik-kusur arayan bu tür insanlar, hile ve desiseleriyle iş üretenlere tuzak kurabilir, onların faaliyetlerini durdurmaya yönelebilirler. Katılımcıları, benzeri etkilerden koruyacak uyarılar zamanında yapılmamışsa, hizmet üretenler de onların tesir alanına girer; yaptıkları işlerden elini gevşetip kenara çekilebilir.
Toplumu birbirinden koparmak amacıyla ayrıştırıcı tuzak kuranlar, döneme göre değişse de hepsi aynı amaçla hareket eder; halkı bölüp parçalayarak etki alanlarını genişletirler.
Geçmişte kendilerini ülkenin sahibi görenler, kurdukları düzene karşı çıkan Bediüzzaman ve eserlerini din dışı ilan etmiş ve eserlerinin halkla buluşmasını engellemişti. Özal yasakları kaldırıncaya kadar yaklaşık 40 yıl boyunca, o günün manevi hastalıklarına reçete olan kitapların okunması yasaklandı; toplanıp birlikte mütalaa edenler nur ayini yapmakla suçlandı ve hapsedildi.
Fethullah Gülen de toplumdaki suni kavgaları durdurma mücadelesi verdiği için onların hedefi oldu. 1970-80 yılları arasında gençleri birbirine kırdıranlar, anarşi ortamı oluşturdu ölümlü olaylarla halka korku saldılar. Uyarılarıyla toplumu bu tuzaktan korumaya çalışan Gülen’in etrafında toplananları dağıtmak için; onu tutukladı sindirmeyi düşündüler. O, hapisten çıktıktan sonra da etkili vaazlarıyla toplumu birlik olmaya, suni ayrılıklardan uzak durmaya davet etti. Anarşik olaylarla darbeye zemin hazırlayanlar, kirli oyunlarını bozduğu için 1980’den sonra onu da arananlar listesine eklediler. 1986’da Özal’ın bu kararı kaldıracağı güne kadar 6 yıl kaçak bir hayat yaşadı, ancak toplumu birleştirme çabasını hep sürdürdü.
2013’ten beri ülke yeni bir ayrıştırma kampanyasıyla karşı karşıya. Toplumda birlik ruhunu geliştirmek için çabalayan Gülen, yine suçlamaların odağında; bağlıları arasındaki dayanışmadan rahatsız olanlar, onun tesirini kırmak için türlü planlar peşinde. Bu amaçla hizmetin ürettiği her olumlu faaliyeti karaladı, insanlığın geleceğini aydınlatacak projeleri itibarsızlaştırmak için her yolu denediler.
Bu kez ayrıştırma tuzağının sahipleri, dindar olduğu ve orta direkten geldiği bilinen yıllarca benzeri problemle boğuşmuş insanlar. Onlar da yetkiyi aldıktan sonra kurguladıkları senaryoya alet olmayanları şeytanlaştırmak için kolları sıvadı. Bu davranışlarıyla kendi paçalarını kurtarma gayretleri boşuna; işleri bittikten sonra onları da aynı tuzağa çekecek ve saplandıkları çukur içinde boğulmaya terk edecekler.
Oyunun figüranı olmayı seçenlerin yaptığı onca zulme rağmen, Gülen etrafına şu anlamda öğütler veriyor:
-Size tuzak kuranların başına bir şey gelirse “oh olsun, yaptığının karşılığını buldu” demek size yakışmaz.
-Yapılan kötülüğün cezasız kalmaması ile teselli olup yeni hizmet üretmeyi bırakırsanız, gerçeklerden kopar, dünyaya olumlu katkı sunmaktan uzaklaşır ve bir süre sonra başkalarının uydusu haline gelirsiniz.
-Hayatı boyunca hiçbir artı değer ortaya koymadan, hiçbir şey üretmeden başkasının elindeki alarak kendine alan açanlardan etkilenip onlar gibi kısa yoldan köşe dönme peşine düşerseniz inandırıcılığınızı kaybedersiniz.
-Yapılan zulme karşı öç alma duygusuyla hareket eder, intikam peşine düşerseniz onlara benzemiş olursunuz.
-Hatayı düzeltmeyi düşüneceği yerde aynı kusurlu davranışla karşılık verenler tamir görevini unutup, tahripçiler safına katılır, toplum dokusunu koruyacağı yerde bozulmasına hizmet eder hale gelir.
Bireyler, yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen direnmeli ve başkalarının hatasına düşmemek için iradelerini doğru yönde kullanmalı. Her türlü ayrıştırıcı çabayı boşa çıkarmalı, aralarındaki sıkı dayanışmayı korumak için ellerinden gelen gayreti göstermeli. Farklı yaratılışlara sahip insanlar, kendilerinden fedakârlık yapıp herkesle ortak kesişme noktaları aramalı, birbirine destek olup aradaki dayanışma ağlarını güçlendirmeli.
Her belde kendi içinde kenetlenmeli, dünyanın geleceğine katkı sunacak projelere kafa yormalı, başarılı olmak için farklı kesimden insanların desteğini almalı ve gerektiğinde onların problemlerine çözüm bulmak için çaba harcamalı. Bu düşüncenin geliştirilmesi için akli ve mantıki temeller oluşturulmalı, bireyler dünyanın geleceğine katkı konusunda ikna edilmeli. Bunu yapacak kadar zaman bulunamazsa, katılımcıların karşı çıkmasını ve yapılanları eleştirmesini önleyecek tedbirler alınmalı; onların işe kalben taraftar olması sağlanmalı.
Birlik ruhunun korunması konusunda tüm kesimler üzerine düşen vazifeyi yapmasa da gönüllüler dağılmak üzere olan topluluğu yeniden bir araya getirme hedefiyle hareket etmeli.
Bu yüzden kendi çalışma tarzını benimseyen insanların başkasının olumlu hizmetini karalamasının anlamı yok. Yaşam tarzı birbirinden farklı olanlar, birbirini küçümseyici üslup kullanmadığı sürece aralarında husumet oluşmaz.
Başkaları, düşmanlığı körükleyen hatalar yapsa da insanlık adına hizmet üretenlerin reaksiyon gösterip benzeri tepki vermesi gerekmez.
Herkes kendi önderini beğenir ve her başarının onunla anılmasını ister. Saygı duyduğunuz insanlar hakkında antipati toplamak istemiyorsanız, onlarla ilgili düşüncelerinizi başkalarının kabulde zorlanacağı bir tarzda sunmaktan kaçınılmalı.
Öncelikleri belirleme sorunu olan grupların yaptığını eleştirmekle vakit kaybetmemeli, hatta onların da faydalı hizmetlere katkısını almak için birliktelik yolu aranmalı.
Sonuç olarak,
Gönüllüler toplumsal barışın korunması, ayrıştırıcı tuzaklara karşı halkın sürekli uyarılması görevini aksatmadan sürdürmeli. Bu yolla ülke nimetlerini kendi aralarında bölüşmek için hileli oyunlar planlayanlara karşı vatandaşlar birlik beraberlik içinde hareket etmeye davet edilerek ayrıştırıcı çabalar boşa çıkarılmalı.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser