Hemen bütün semavi dinlerde, mensuplarının manen yükselmesi için oruç ibadeti bir şekilde yer alıyor, züht ve takvada ilerlemek isteyen keşişler, dünya kirinden korumak için inzivaya çekilip, yemeden içmeden kesiliyor. Diğer dinlerde nasıl bir oruç emri olduğunu bugün detayıyla bilmiyoruz ama Kur’an’ın, ‘Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı’ ifadesinden onlarda da benzeri ibadetin varlığını öğreniyoruz.
Ayet sonunda, ayrıca orucun takva vesilesi olduğu vurgusu yapılıyor. Takva, Allah’a saygı gereği dinin emirlerine uyup yasaklardan kaçınma ve ahiret mükafatını ümit edip onun merhametine sığınma şeklinde tanımlanabilir. Fethullah Gülen Hocaefendi, takvayı “Allah’ı görüyor, onun tarafından görülüyor gibi bir şuurla yaşama” olarak özetliyor. Oruç insanı gurur ve kibirden uzaklaştırıyor, aciz bir varlık olduğunu hissettirerek onu, yüce yaratıcıyla rekabete girmekten koruyor, bununun idrakinde varan bir mümin derecesine göre mesafe alıyor.
Kur’an, oruç ile takvaya ulaşılabileceğini ifade ederek, ramazanda müminlere manevi değerleri yükseltme gibi bir hedef gösteriyor. Normal dönemde günlük koşuşturmalar arasında tam farkına varılmayan ibadetlerin orucun, verdiği açlık hissiyle daha da samimi yapılabilir. Bu yüzden nefsin isteklerinden uzak kalıp yanlıştan korunma fırsatının olduğu bu dönem takvaya ulaşma zamanı olarak görülüyor. İnanlardan, bu ayın kendilerini kontrol edip hatalardan sakınarak geçirmeleri, bir yenilenme devresi olarak değerlendirmeleri isteniyor.
İbadetlerin ana hedefi yüce yaratıcıya gönülden yönelip onun emir ve yasaklarına bağlılığı yenilemektir. Ancak bu hemen elde edilemeyeceği için oruçla ruhi terbiyeden geçme Allah’ın hoşnut olacağı bir seviyeye ulaşma beklenir. Oruç insandaki gizli hazineleri keşfetmeye vesile olan bir anahtar gibi, tokluk zamanında her şeyin üstesinden gelebileceğine inanan ve kendinde güç vehmedip etrafına tepeden bakan biri açlık sayesinde güçsüzlüğünü fark eder. Bu yüzden İslam dini, orucu teşvik ettikten sonra beklenen kazancın alınması için onlardan takva arayışı içinde olmayı öğütler.
Dinin getirdiği disiplinlerden biri olan takva ile, Allah’ın yasakladığı yanlışlardan uzak kalma böylece onun rahmetinin genişliğinden istifade amaçlanır. İyi bir mümin bu sonuca varmak için kendini kontrol etmeli, yanlıştan korunmak için sürekli bir disiplin için de hayat sürmelidir. Açlık ve susuzlukla dünyevi ihtiyaçlarına bir fasıla verdiği gibi eğer taşkın istek ve arzularını frenler, dilini dudağını gözünü, kulağını kötülükten uzak tutabilirse sadece midesine oruç tutturmakla kalmaz bütün bedenini de hata ve kusurdan arındırmış olur.
Takva, korunma ve sakınmayı ifade eden bir kelime, ahirette azap tehdidinden uzak kalmayı düşünen biri, yüce yaratıcı tarafından bildirilen emir ve yasaklara bağlı kalarak hayatını sürdür. Kur’an’ın getirdiği mesajlarla aydınlanmış temizliği çevresi tarafından da kabul gören bir mümin olmanın yolu takvadan geçer. Takvada derinlik kazananlar faziletli davranışlarıyla etrafını aydınlatır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyan insanlar yüce yaratıcının vaat ettiği güzellikleri yansıtabilir.
Bu konuda bir gayreti olmayanın kendini kötülükten koruması kolay değildir. Yanlıştan uzak durma gibi bir kaygı taşımayanın, takva gibi bir hedefi de olmaz, dinin getirdiği prensipler onlar için anlam ifade etmez. Oruç tutar namaz kılar ibadet ederek toplum içinde yer edinir belki ama kendini dinin hiçbir kuralına bağlı hissetmez. O, dünyevi çıkarı için Allah’ın emir ve yasaklarını kolayca çiğneyebilir, menfaat uğruna en temel değerlerden vazgeçebilir.
Dinin hayata düzen veren kurallarının yer aldığı Kur’an hükümlerini çok basit bir engel karşısında terk edenler, tıpkı iradesini zaaflarına teslim etmiş zavallılar gibi her türlü kötülüğe müsaittir. Sıkıştığında yalan söyler, baş edemediğinde yüz kızartıcı ifadelerle-küfürlerle susturur, başkasının malını çalarak rekabette öne geçmeye çalışır.
Karakter zaafı ortaya çıktığında, kusurunu saklamak için medya organlarını gasp eder, basın mensuplarına ürettiği kirli bilgileri verip halkı aldatır. Bu ruh haletindeki Erdoğan’ın gibi onun görevlendirdiği üst bürokratlar, minnet borçlarını onun, dinin bütün kurallarını çiğneyen talimatlarına uyarak ödedi.
İktidarın getirdiği yöneticiler ahiret kaygısını unuttular ve sadakatini ispat için birbirleriyle kötülük yarışına girdiler. MİT’e getirilen Hakan Fidan, orada attığı adımlarla ülkeyi uçuruma sürüklediği halde bugünlerde çıktığı TV programında oldukça başarılı işler yapmış gibi kendini reklam etmeye çalıştı ama işledikleri cinayeti ortaya döktü. Emre Uslu’nun son videosunda anlattığına göre, başbakanlıkta böcek bulunması senaryosu, önceden MİT tarafından kurgulanmış ‘bir grubu bitirme planı’nın aparatı. Erdoğan’dan devlette ‘temizlik’ talimatını alanlar, Milli Güvenlik Kurulu’nda, isim belirtmeden bir ‘mücadele kararı’ çıkartır ve MGK’yı soykırım fikrini tasdikte kullanırlar. Çok aceleleri varmış gibi aynı gün Hakan Fidan Başbakanlık konutuna MİT’çi gönderir ve böcek araması yaptırır. Kütüphane olarak bilinen yerde bulunduğu söylenen böceği kimin koyduğunu tespit etmek için parmak izi alınması gerekirken uzmanlar özellikle kaçınır.
Aynı gün böceği bir grubun sırtına yıkıp karalarken, bir başka başarı hikayesiyle kendilerini parlatma planı yaparlar. MİT’in verdiği “PKK liderinden Bahoz Erdal Roboski’den kaçak giren bir kafile arasında” bilgisiyle MGK’yı yanıltır, kafileyi askeri savaş uçaklarıyla bombalatırlar. Reklam için yaptıkları bombalamada 34 vatandaşı çoluk çocuğuyla birlikte öldürdükleri ortaya çıkınca MİT’ten gelen yanıltıcı bilgiyi kamudan saklarlar. ”PKK’nın bir liderlerini öldürdük” reklamı boşta kalır, aynı gün operasyonda ele geçirilen böcekle ‘cemaati’ suçlama planı da suya düşer. Böceği ‘cemaate’ yıkma açıklaması da bir yıl sonraya ertelenir.
Âdem Yavuz Aslan’ın anlattığına göre, “cemaat her yere böcek yerleştirmiş başbakanı da dinlemişler” ifadesi MİT tarafından ‘cemaati’ suçlamak için uydurulmuş bir yalandır. Çünkü böcek aktif kullanılan bir alandan bulunmamış, üzerinden özellikle parmak izi incelemesi yapılmamış ve şimdide seri numaralarının olduğu dosya imha edilmiştir. Dava sırasında kayda giren böceklerin seri numaralarının Reza Zarraf’ın ithal ettiği böceklerle örtüştüğü konusundaki bilgi içeren dosyalar erişimden kaldırılmıştır.
Bugünkü iktidar, tüm etik ve ahlaki kuralları çiğneme sadece kendi siyasi menfaatlerine uygun olan kararları uygulama konusunda söz aldıktan sonra birini üst göreve getirmektedir. Geçmişte dürüstlüğü ile tanınanlar bile makam kapma açlığının verdiği minnet duygusuyla yönetimdeki bir çetenin verdiği her talimatı büyük bir görev şuuru içinde yapmaktadır. Örnekteki Hakan Fidan, ‘cemaate soykırım planı’nı önce uygulamaya sokmuş sonra ertelemek zorunda kalmıştı. Bu hedefine 15 Temmuz’da türlü vaatlerle yanına çektiği komuta kademesiyle darbe senaryosu kurgulayıp ‘cemaatin’ üstüne yıkarak ulaştı. Düzmece bir oyunla suçlu suçsuz on binlerce insanı darbeyle ilişkilendiren bir çetenin organizasyonu yürüttü.
Ramazan ayına girdiğimiz herkesin işlediği kusur ve kabahatlerden nedamet edip pişmanlık içinde yüce yaratıcından affını istemesi gereken şu günlerde Hakan Fidan, yaklaşık 10 sene önce yaptıkları cinayeti TV ekranlarında savunarak kendini temize çıkarması, yüzbinlerce mensubu bulunan bir oluşumu yalanlarla kirli göstermeye çalışması, Allah’ı göz ardı ettiklerinin resmidir. Yeni yayınlanan bu örnek partili kadroların çoğunun ruh halini yansıtmaktadır. 10 yıl önce cemaati bitirme planı yapan kadro parti üst yönetimi ve parti teşkilatlarını çoğunu inandıramamıştı, bugün, ise doğru yanlış ayrımını yitiren partililer de aynı iddianın peşinde sürükleniyor.
Tüm derdi davası faziletli toplum inşa etmek olan Fethullah Gülen Hocaefendi yıllarca emek verdiği ülkesinde kampanyadan etkilenenler tarafından dışlandı. Fazilet kavramını defterden silip atmış halkın olumlu davranışlarının törpülenmesini boş gözlerle seyreden partililer de eski faydalı hizmetleri unuttular. Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Allah, peygamber ifadesini dilinden düşürmeyenler, adeta uyuşturulmuş gibi devleti soyan bir hırsızlık şebekesinin yönetimde kalıp toplumu köleleştirmesi için kıyasıya mücadele veriyorlar.
Kur’an’ın oruçla ilgili ayeti tam da şu günlerde yaşadığımız olaylar için adeta söylenmiş gibidir. Dinin hükümleri ancak gerçekten içinde Allah korkusu ve cennet-cehennem duygusu taşıyanlar için doğruya ulaştıracak rehberdir, onun emir ve buyrukların yok sayanların oruç ve getirdiği duygusal temizlenmeden nasiplenmesi kolay değil.
Dinin buyruklarından sapma küçük adımlarla başlar. Karşılaştığı engelleri çizgisini koruyarak aşmanın zahmetli olduğunu düşünenler ilk fırsatta kolaycılığa kaçmıştır. Allah’a, güvenecekleri yerde şaşaanın esiri olup onunla sonuca ulaşmayı umanlar, dinin bütün emir ve yasaklarını çiğneyerek hedefe varmayı planlamaktadır. Yasaları yok sayarak başarı hikayesi çıkarmaya kalkan bu kirli yapının işlediği yüz kızartıcı suçları tüm dünya izlemektedir.
Hakkını vererek bir oruç tutanlar hatadan korunmaya çalışırken, yüce yaratıcıyı görmezden gelenler, onun tüm emir ve yasaklarını çiğneyerek dinin ruhuna aykırı eylemlerle halka başarı hikayesi vaat etmekte onları kandırma yolu aramaktadır. Allah’ın koruyuculuğuna sığınmayı yeterli görmeyen bu kadro, onun dünyayı cennete çevirecek kural ve kaidelerine yüz çevirmiş kazandıkları kirli para ve makam gücüyle ülke kurtarma hayali pazarlamaktadır.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser