Toplumlarda, insani değerlerden uzak yetişmiş ya da bir şekilde hırs ve kaprisleriyle hareket ettiği için etrafına saldıranlar eksik olmuyor. Her dönem bir şekilde kendinde güç vehmedenler, başkasına tepeden bakıyor ve içinden çıktığı halka parya muamelesi yapıyor, ezip onlar üstünden saltanat sürmeye çalışıyor. Türkiye örneğine bakarsak cumhuriyetin kuruluşundan bu yana birileri toplumda baskı oluşturmak için türlü oyunlar kurguladı. Şimdi ise devlet yönetiminde tek başlarına söz sahibi olma hedefiyle yola çıkan ‘dindar’ AKP kurmay kadrosu aynı yöntemleri kullanıyor. Hileli yollarla İstanbul belediye seçimini kazandıktan sonra her nasılsa sanki önlerine kırmızı halı serilmiş gibi her maratonu rakiplerinin önünde tamamladılar, bunun arka planında neler döndüğü gün geçtikçe daha net ortaya çıkıyor.
Rahmetli Mustafa Koç “Siyasal partiler kurulurken mali destek arar. Erdoğan’ın buna ihtiyacı yok çünkü onlar, 1 milyar dolarlık bir kaynağa sahipler.” diyerek nereden geldiği açıklanamayan kirli bir parayla işe başladıklarını ima etmişti. İktidara geldikten sonra bunu ülke çapında yaydılar, büyük ihale işlerinin döndüğü ulaştırma bakanlığına, İstanbul belediyesinde rüşvet ağı başındaki Binali Yıldırım’ı getirdiler. Yol köprü konut yapıp ülke gelişiyor görüntüsü verirken ihaleleri merkeze alıp her ilde yapılan işlerden pay aldılar.
17-25 Aralık dosyalarında, tüm dünyanın işittiği para kasaları sıfırlama tapeleri hırsızlığın milyarlarca dolar biriktirecek şekilde ülke sathındaki işlerden alındığını gösteriyordu. Ancak mahkemelere gidip hesap verecekleri yerde, konuyu soruşturan polisleri iktidarı yıkmakla darbe yapmakla suçlayıp hapsettiler. Onlar, hırsızlığa rağmen hiçbir şey olmamış gibi suç işlemeye devam ediyor, polisler görevini yapmanın cezasını çekiyor.
Kusurlu davranışları fark edilenler Allah’tan af, halktan özür dileyecekleri yerde büyük bir pişkinlik içinde kendini savunmaya geçti elde ettiği devlet gücünü ve kirli ortaklarını arkasına aldı yüzbinleri bulan masum insanların hak ve hukukunu çiğnediler. Bu atmosfer yıllarca topluma önderlik etmişleri de etkisi altına aldı, onlar da savundukları değerleri bir kenara bıraktı, ahlakıyla bilinenler ancak zayıf karakterlilerin yapacağı ahlak dışı işlere bulaştı, kimin adı mafyatik ilişkilere karıştı kiminin yolsuzlukla anılır oldu. Kötülüğün yayıldığını fark eden, aynı yolla karşılık vermeden kendini koruyanların ayakta kalacağı çok zor bir döneme girildi.
Ben duyguları kabarmış toplumu güdülecek varlıklar olarak gören zavallıların yönetiminde ülke, maddi manevi tüm değerlerini kaybederken, onlara boyun eğip yaptıkları her yanlışın arkasında durmak zorunda kalan özel resmi kişi ve kuruluşlar adeta şeytana teslim olmuş gibi ülkenin uçuruma sürüklenmesini hep birlikte seyretti. Şefkat göstermesi gerekenler topluma nefret kustu, hedef gösterdiğini aşağılamak için en aklı başında olanlar insanlık dışı kampanyalara katıldı paranoyanın hâkim olduğu ülke insani değerlerini yitirdi.
Geniş bir hırsızlık ağı kuranlar, etraflarında toplanan yiyici takımına kazançlarından bir miktar aktarmak makam mevki dağıtmak suretiyle yaptıklarının üstünü örterken, hiç suça bulaşmamış hayatını insanlık hizmetine adamış masum insanları vatan haini ilan edip toplumdan dışladı. Bütün bunlar yaşanırken Fethullah Gülen Hocaefendi bu hafta Kırık Testi’de yayınlanan yazısında çevresine Kuran’da zikredilen çok önemli bir prensibi hatırlatıyor.
Dindar görüntü vermelerine rağmen fikir ve düşünce dünyası itibarıyla maddenin esiri haline gelmiş insanlar, kendi kusurlarını saklamak için yalan haberlerle tüm toplumu kandırmaya çalışabilir, hayatı istikamet üzere geçmiş insanları iftiralarla karalamak isteyebilir. Tehditlerle hayatı yaşanmaz hale getirebilir, ülke dışına çıkmışları takibe koyulabilir, onların yaptıklarına takılıp kalanlar tepkisel davranışlardan kendini koruması zor olur.
Gerçekten Allah’a inanmış olanlar, zayıf karakterli insanların küfür ve hakaretlerine aynı yöntemle karşılık vermeyi düşünmez, tevazuyu esas alır cahillerden gelecek yanlış söz ve davranışları “selam size” deyip geçer, seviye problemi olanların suçlamalarını soğukkanlılıkla göğüsleyip mücadele yolu ararsa bir çözüm yolu bulunur.
Ayette geçen bu ifadelerin özünün her durumda merhamet ve şefkati koruma olduğu anlaşılıyor. Her yanlışa cevap yetiştirmeye çalışanlar farkına varmadan bir süre sonra onlar gibi davranmaya başlar. İyilerin olduğu yerde olumlu davranışları sürdürmek iyiliğe iyilikle karşılık vermek kolaydır, asıl önemli olan kötülüğün olduğu yerde dengeyi koruma kötülüğü iyilikle savmanın yolunu aramaktır. Kötü işler yapan çok büyük kusurlar işleyene karşı bile içinizde, en küçük bir husumete izin verilmezse bu temel disipline uygun hareket edilir. Gurur ve kibirle etrafta dolaşan, herkese tepeden bakan, ağza alınmayacak sözlerle çevresini aşağılayanların, ağır hakaretlerine karşı bile benzer tarzda karşılık verilmezse her problemin üstesinden gelinebilir.
Kendi değerlerini korumanın önemine inanan biri, her durumda ciddiyet ve vakar ile hareket eder kötülüğe kötülükle cevap vermediğinden güven telkin eder, olumsuzluklara takılıp kalmaz, çok büyük problemler karşısında bile asla ümitsizliğe düşmez, sorunlarla boğuşsa bile tutarlı davranışlarla inandırıcılığını korur. Yaşadığı sıkıntıları göğüslenmekten kaçınmayan, öfke ve nefret hislerini defterden silip etrafına nezaketle yaklaşanların sıcak atmosferi zamanla en katı kalpleri eritir.
Olaylara pozitif yaklaşan kötülüğe boyun eğmeyip, kötülerin yöntemini kullanmadan sorun çözmeye çalışanlar,
-Kin ve nefret duygularını bastırıp en çirkin suçlamalar karşısında bile soğukkanlılığını koruyanlar,
-Sırtını dönene sırt dönmeyen, hakarete hakaretle cevap vermeyi düşünmeyenler,
-İyiliğin sihirli gücünü kullanıp kötülere iyilikle karşılık vererek en katı kalpleri yumuşatma yolunu arayanlar,
-Temiz vicdanlara hitap edip orada aklanmak için çabalayanlar,
-Cahillerin koyduğu engellere takılmayıp samimi gayretlerle yaptıkları doğru işleri sürdürenler, canlı cansız herkese karşı şefkatini koruyanlar bu özverinin karşılığını görür.
Gönüllüler, cehaletine bakmadan en aklı başında toplulukları peşine takmış kaba saba insanların seviyesine düşmemek için, atılan her türlü kirli kampanyaya katlandı hapislerde çürütülmeyi göze aldı, toplum içine çıkamaz hale getirecek yalanlara göğüs gerdiler, hiçbirine benzer yöntemlerle cevap vermeyi düşünmediler. Hiçbiri devleti kirli emellerine alet edenlere karşı güçle mücadele gibi bir yönteme başvurmadılar, kurgu mahkemelerde önceden planlanmış kanunsuz ceza yağdıranlara karşı en küçük bir tepkisel harekete kalkışmadılar.
Tiyatronun parçası olmuş hâkim ve savcıların verdikleri hukuk dışı kararlarla hayatı karartılan insanlar, yıllardan beri yaşadıkları rencide edici tavırlara göğüs gerdi, büyük bölümü arkadaşlarını suçlayıp aklanma tekliflerine boyun eğmedi, gücü ele geçirince başı dönmüşlerin insanlıktan utandıracak davranışlarına tahammül ettiler. Her gün seviyesiz insanların onur ve haysiyet kırıcı suçlamalarına sabreden ülkenin en iyi yetişmiş kadroları, bunu onur-gurur meselesi yapıp başkasına aynı mukabeleyi yapmayı düşünmediler.
Bu sebeple mağdurlar saldırılara benzer tarzda reaksiyon göstermedi, atılan iftiralardan hukuk yoluyla temizlenmeyi tercih etti. Suçluların kölesi haline gelmiş adalet sisteminde hak aramak için yıllarca beklemek gerekse de sabırla mesafe almaya çalıştılar. Türkiye’de, temize çıkma şansı kaybolunca uluslararası mahkemelerde hak arandı, orada da yığılmadan dolayı davalar yıllar sürdü ama yine vazgeçilmedi ve şimdilerde sonuçları alınmaya başladı. Birer birer mağdurlar hakkında olumlu kararlar çıktı, bu süre zarfında birçok insanın aile düzeni bozuldu ama yine de yanlış yollara teşebbüs etmediler.
Kötülerin yöntemi bu, yalan ve yanlışlara karşı toplumun onların etkisinde kurtarılması düşünce duruluğunu koruyanlara düşer. Atılan iftira ve karalamalara karşı elleri kolları bağlı oturmayla kirli kampanyaları durdurmak mümkün olmaz. Şimdilerde, tüm basın kuruluşları gasp edilmiş kendini savunma hakkı ellerinden alınmış olan gönüllüler, yurt dışına çıkmayı başarmış basın mensuplarının oluşturduğu platformlar aracılığıyla iftiralara cevap vermeye ve suçsuzluklarını dünyaya duyurmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken asla onlarının yöntemini kullanmadıklarından, hakarete hakaretle karşılık vermemeye kalplerde yara açmamaya özen göstermektedir.
Medya alanındakiler suçlamaları bertaraf etmeye çalışırken, sahada faaliyet yürütenler ulaşabildikleri eş dost çevresinden başlayarak herkesin gönül dünyasına yeniden girmenin yolunu aramaktadır. Onlar, saldırılara boyun eğmedi, cahillerin tavırlarına uyup onlarla aynı seviyeye düşmekten kaçındı, ahireti unutturmaya gayretlerine karşı yeni setler kurmayı sürdürdüler. Din adına yol çıkmışların bir şebeke tarafından para ve makamla kandırılıp hataya alıştırdığı, rahatını kaybetmekten veya tehditlerden korkan insanların yanlışa dur deme cesaretini kaybettiği, kötülüğün gücü ele geçirip herkesi esir ettiği bir dönemde, şeytanlaştırılmayı göze alıp topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmeye çalışanların varlığı yüreğimize su serpmektedir.
Tehditlere boyun eğmeden, her gün dalga dalga devam eden yeni tutuklamalara aldırmadan yurt içinde ve dışında hizmet çabası sürmektedir. Hala saklandığı mutfak dolabından bulunup çıkarıldığı ilan edilenlerin varlığı bazılarının yıllardan beri polis takibinden korunarak etrafına el uzattığının delili niteliğindedir. Herkesin suçsuz olduğunu bildiği insanlar ülkeyi ele geçirmiş bir suç örgütü, tarafından cani gibi muamele görmesi onların tavrını değiştirmemekte, kabadayılık taslayanların korkup kenara çekildiği dönemde onlar faydalı olma yolu aramaktadır.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.