Kurban Bayramı’nı idrak edeceğimiz şu günlerde medeni dünya, her bir ferdine yüksek donanımlar kazandırarak dünyayla rekabette mesafe almak için varını yoğunu harcıyor. Doğu toplumları ise sınırlı kapasitesine rağmen toplumların önüne geçip yönetim görevi üstlenen, kendi iktidarlarını kalıcı kılma dışında bir derdi olmayanların yanlış kararları yüzünden devasa problemlerle boğuşup duruyor.
-Kimisi, karın tokluğuna geçim fırsatı sunup halkın sadece zaruri ihtiyaçlarını karşılamakla yetiniyor.
-Kimisi, toplumu devletin kölesi olarak görüp onların emeği üzerinden güç devşirmeye çalışıyor.
-Bazıları da ülkenin doğal kaynaklarını satıp halkına sıradan bir yaşam sunarak saltanatın keyfini sürüyor.
Vatandaşların hiçbir hak ve hukukunu gözetmedikleri gibi, ayrıcalıklı sınıf olarak gördükleri bir grupla ülkenin varlıklarını bölüşüp bireylere parya muamelesi yaparak dünyayla yarışmayı umuyorlar.
Hedefsiz, insan değeri bilmeyen, eğitimin getireceklerinden habersiz bu yöneticiler, kısır menfaat çekişmeleri yüzünden ülkelerinin yetişmiş insan gücünü elinden kaçırırken onlara kucak açan ülkeler birikimlerinden yararlanacak yollar geliştirerek yaptıklarını uygulamaya geçirip hızla ilerliyor. Özellikle İslam dünyası Endülüs’te yaşanmış geçmiş başarı hikayeleriyle avunurken bugünün nesillerine hiçbir şey sunmayı düşünmüyor. Her türlü gelişmeden uzak tutulan toplumlar basiretsiz yönetimlerin elinde bir oraya bir buraya savruluyor.
Dünyaya yön veren ülkelerden birinde yaşıyoruz, etrafımıza baktığımızda her milletten insana eşit şartlarda yaşama imkânı veriliyor. Ülkesinde önü tıkanan sivri beyinler kendisine fırsat sunan bu türden ülkelere göç ediyor ve enerjisini oranın gelişmesinde harcıyor, onları elinde tutamayan dar görüşlü yöneticilerin vatandaşları doğal kaynakları yoksa açlık ve sefalet içinde boğuşmaya devam ediyor.
Bu yaklaşımdaki yöneticiler yüzünden İslam dünyası da hayal kırıklıklarıyla dolu yeni bir bayrama giriyor.
-Petrol gelirleriyle kendilerine lüks ve debdebe içinde bir hayat hazırlayıp çevrelerinde yaşanan gelişmeleri sadece seyretmekle yetinen zengin Arap ülkeleri, dünyanın gelişmesine katkı sunacak hiçbir faaliyete katılma gereği duymuyor. Mali imkansızlıklar içinde kıvranan dindaşlarına küçük desteklerle görevini yaptığını sanıyor.
-Bu tür gelir kaynaklarından mahrum büyük nüfus barındıran Pakistan-Türkiye gibi İslam ülkeleri ufuksuz yöneticilerin basiretsizliği yüzünden insan kaynağını değerlendirmeyi, onlara yatırım yapıp gelişmiş ülkelerle rekabet edecek düzeye ulaşmayı düşünmüyor. Hiç emek sarf etmeden, halkı çalışmaya özendirecek en küçük bir yol denemeden, başkalarından aldıkları borçlarla ya da rant oyunlarıyla ayakta kalmak isterken tefecilere düşüyor.
-Türk cumhuriyetleri ellerindeki doğal kaynakları bile başkalarına aktarmayı beceremedikleri için Rusya’nın boru hatlarından yararlanıp gelir elde ederken, istemeden bile olsa yıllarca kanlarını emmiş Sovyetler Birliği’nin ayağa kalkmasına yeniden çevresini ateşe verecek şekilde güç kazanmasına fırsat sunuyor.
-Fakirlik içinde yüzen Güney Afrika’daki ülkelerin birçoğu, sürekli darbelerle sarsılırken halkları sefalet içinde kıvranıyor. Yiyecek ekmeğe, içecek suya erişimi olmayan ülke halkları kabile ırk ve din kavgaları üzerinden birbiriyle boğuşurken gelecek nesillerin en zorunlu ihtiyaçları bile karşılanamıyor.
İslam dünyası acılar içinde kıvranırken yeni bir bayrama giriliyor, Fethullah Gülen Hocaefendi geçmişte yaptığı heyecan dolu bayram vaazlarında gerçek bayramların ne zaman yaşanacağını şu ifadelerle özetlemiş.
-Toplumların Yüce yaratıcıyı memnun edecek davranışlar sergileyeceği,
-İnsanların birbirini yemeden vazgeçip sevgi ve muhabbetle sarmaş dolaş olacağı,
-Sahabeler döneminde olduğu gibi herkesin sorumluluk şuuru içinde üzerine düşeni yapacağı,
-Şahsi hırs ve kaprislerin bir kenara bırakılarak insanların bir başkasının başarısından mutluluk duyacağı,
-Işığın karanlığı yok edip parçalayacağı ana kadar toplumların gerçek bir bayram yaşayamayacağını söylemişti.
İnsanlık tarihinde bu türden topyekûn bayramların yaşadığı dönemler olmuş.
Özellikle peygamberlerin birçoğu verdikleri insanlık mesajlarıyla çevrelerini aydınlatmış,
-Dinin güzelliklerinin yaşandığı insanların gönüllerini fethedecek büyüleyici bir ortamın oluştuğu,
-Allah sevgisinin insanların gönül dünyalarını kaplayıp gece gündüz huşu içinde ibadetlerin yapıldığı,
-Herkesin birbirini sevip saydığı toplumun huzur içinde kaynaştığı dönemlerde gerçek bayramlar idrak edilmiş.
Bizim neslimiz onca tahribata rağmen Anadolu insanının birbirine saygı duyduğu, büyüklerin küçükleri sevindirmek için elinden geleni yaptığı, kimsenin bir diğerini kıskanmadığı, aksine herkesin birbirinin başarısından memnun olup kutladığı Anadolu’ya has sevgi-saygı ilişkisine kısmen tanık oldu, bayram huzurunu az da olsa yaşadı.
Hele Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, gönüllerin Allah’la buluşması için gösterdiği gayretlerin semere vermeye başladığı 1986-2010 arasında hizmet mensupları oldukça heyecan dolu bayramlar yaşadı.
-70’li yıllardan itibaren her bayramda kurban derileriyle oluşturulan küçük kaynaklar birleştirildi.
-Buna o beldedeki esnafların çapına göre katkıları da eklenince basitten başlayan hizmetler büyüyüp gelişti.
-SSCB’nin parçalanmasıyla heyecan dalgası yeni kurulmuş irili ufaklı Türk cumhuriyetlerine taşındı.
-Onların oluşturduğu sinerji diğer ülkelere doğru yayıldı ve 160’a yakın yerde gönülleri fethedecek çalışma başladı.
Başarılarıyla beğeni kazanmış binlere varan eğitim kurumu her yerde birer yıldız gibi parladı.
Bayram coşkusu içinde dünyanın birçok ülkesine hizmet götürme yarışına girildi, bu heyecanın motoru hizmetin eğitim hizmetlerini toplumun her kesimine yayacak yöntemler geliştiren yetişmiş insan gücüydü,
-Öğrenciler mentor görevi yapan abileriyle kendi arasında akran grubu olarak birbirini eğitiyor.
-Öğretmenler zümre ve rehberlik toplantılarıyla güzel örnekleri hiç kıskanmadan birbiriyle paylaşıyor.
-Esnaflar bu hizmetlerin yürütülmesi için mali kaynaklarını aktarmak için birbiriyle yarışıyor.
-Muhafazakarların girmesine kapatılmış seküler yoğunluklu yerlerdeki engelleri aşacak yollar bulunuyordu.
Hizmet mensuplarının dünyadaki hiçbir dini topluluğun erişemediği bir ivmeyi yakalaması ve adeta dünyayı bayram yerine çevirecek çalışma azmine ulaşması onların kendi ülkelerinde en yetenekli gençleri insanlık hizmetine yönlendirecek alanlara erişmesiyle mümkün oldu. Bu fırsatı onlara Anadolu ve Fen liselerine giriş sınavları sunmuştu. Sekülerler kesimlerin, küçümseyerek baktıkları dindarlara ait kurumlara öğrenci göndermesi, dine mesafeli duran bir toplumun yeniden barışmasında sınavlara hazırlık veren bu kurumlar çok faydalı işler yaptı.
Akran teşvikiyle dini değerleri önemseyen insanların görev yaptığı kurumlarda eğitim alıp, ülkenin en başarılı liselerinde okuma şansı yakalayan gençler dine saygılı hale geldi. Buna o kurumlarda rehber öğretmenler ve montörlerin katkısı da eklenince, başarılı liselerin öğrenci profili değişmeye başladı, geçmişte sekülerliğiyle bilinen okullar dini değerlere saygılı gençlerle doldu. Düzenli ibadet yapanların oranı din okullarındakini geçti.
Devlet kaynaklarını kendi keselerine aktarmakla beslenen kesimler, Türkiye’deki gençlerin geliştirilmesi için yapılan bu gayretleri kendi gelecekleri açısından tehlikeli gördü ve dünyayı aydınlatmaya aday bu faaliyetlerin önünü tıkamak için kolları sıvadılar. 2013 yılında İHL’ye öğrenci akışını engellediği teziyle kandırdıkları AKP üst yönetimini Fen ve Anadolu liselerine giriş sınavlarını kanunla kaldırmaya ikna ettiler. Hırsızlıktan yakalananlar aklanma karşılığı, o güne kadar alkışladıkları hizmetlerin insan kaynağına ulaşma yolunun engellemeye soyundular. Bu grupla mücadele ederlerse kendi önlerinin açılacağı vadine kapılmış AKP kadroları bir soykırımın aparatı oldu ve dünyayı bayrama çevirmeye aday bir topluluğun hizmetlerini bitirmeye koyuldular.
-Ülkedeki okul, yurt, dershane ve üniversitelerini kapattı, çalışanları tutuklattı, destekçilerin mal varlığını aldılar.
-Zayıf ülke yöneticilerini çeşitli vaatlerle kandırıp yurt dışındaki bazı Türk okullarının sözleşmelerini feshettirdiler.
-Hizmetle bağı tespit edilmiş ne kadar resmi sivil vatandaş varsa hepsini teröre destekle suçlayıp şeytanlaştırdılar.
-MİT aracılığıyla yurt dışında sevilip sayılan bazı hizmet temsilcilerini kaçırıp o beldedeki hizmetleri başsız bıraktılar
Hala hayatlarında suça bulaşmamış masum insanların terörist olduklarına inandırmak için kampanya yürütüyorlar.
Hemen her ülkede kurdukları düzenle o beldeye heyecan taşımış hizmet gönüllülerini faaliyetlerini karalayarak itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ancak yaşanan onca olumsuzluğa rağmen gönüllüler bir yandan ülke içinde işi ekmeği elinden alınmış insanlara destek olurken bir yandan da bulundukları beldelerde hizmet üretmenin yollarını arıyor ve giderek büyüyen hizmetler o beldenin motoru olmaya hazırlanıyor.
Hocaefendi, dünyayı karartma peşinde olanların her zaman var olacağını ancak, ne kadar güçlü görünseler de karanlığın hiçbir zaman uzun soluklu devam etmeyeceğini, eninde sonunda ışığın gelip her yeri aydınlatacağına ve gerçekten bayrama ulaşmak isteyenler dar imkanlarını bu yolda kullanırlarsa başarılı yollar bulacağına inanıyor. Yüce yaratıcının onlardan iradelerini ortaya koymalarını istediğini belirtiyor. Şimdi bütün hizmet gönüllüleri,
-Bayram dolayısıyla ellerini kaldırıp ondan mazlum-mahkûm-mağdur-mahcurların haklarına kavuşması,
-Hürriyetleri kısıtlanmış, ailelerinden koparılmış insanların yeniden eski huzur dolu hizmetlerine geri dönmesi,
-Gücüne güvenip kötülük planları içinde olanların şerlerinden bütün gönüllerin korunup kollanması,
-Rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı şu bayram günlerinde gadre uğrayanların insanca yaşamlarına ulaşması,
-Hac görevini yapanların aklandığı zaman diliminde iftiraya uğramış yüzbinlerce insanın aklanıp temizlenmesi,
-İlahi muradın gereği kim bilir ne olumlu sonuçlara için büyük imtihanlar geçirenlerin tüm sıkıntılarının bitmesi için fiili ve kavli dua ve yakarışlarımızla ona yönelmeli ki bu zorluklar çekilip gitsin.
İnananların başlarına musallat olmuş çeşitli bölgelerdeki ceberut yönetimlerin zulümleri son bulsun.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkül.org” sitesindeki bayramla ilgili yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser