Avrupa’nın en fazla sığınmacı kabul eden ülkesi olan ve farklı dinlerden çok sayıda insanın bir arada yaşadığı Almanya’da gerçekleştirilen bir araştırma, bu çeşitliliği tehlike olarak görenlerin oranının yüzde 34 olduğunu ortaya koydu.
DW Türkçe’nin aktardığı araştırma sonuçları, Alman toplumunda var olan ve giderek artan din çeşitliliğinin halkın önemli bir kesimi tarafından tehlike olarak algılandığını gösterdi.
Bertelsmann Vakfı tarafından düzenli olarak yılda bir kez yaptırılan, “Dini çeşitlilik içinde bir arada yaşam” adli kamuoyu araştırmasının bu yılki sonuçlarına göre, ankete katılanların yüzde 34’ü ülkedeki din çeşitliliğini “tehdit” olarak görüyor. Yüzde 29’luk kesim farklı dinlerin bir arada olmasını “zenginlik” olarak nitelendirirken yüzde 37’lik bir grup bu iki tanımlamaya da uzak duruyor.
HER BEŞ MÜSLÜMANDAN BİRİ, HER BEŞ HİNDUDAN ÜÇÜ ÇEŞİTLİLİĞİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR
Herhangi bir dine mensup olmayanlar arasında din çeşitliliğini tehlikeli bulanların oranı yüzde 38, Hristiyanlar arasında ise yüzde 34 oldu. Bu durumu tehlike olarak en az addeden dini grup ise Müslümanlar oldu. Ankete katılan her beş Müslümandan sadece biri dini çeşitliliği tehlike olarak değerlendirdi. Hindular arasında ise bu oran yüzde 61 olarak saptandı.
Almanya toplumunda farklı inanç gruplarına karşı olumlu bir tavır takınanların oranı da, 10 yıl öncesine göre geriledi. 2013 yılında yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 89’u “diğer dinlere açık olunması gerektiğini” ifade ederken, bu rakam 2023’te yüzde 80’e geriledi. Aynı dönemde, “Her dinin gerçek bir özü” olduğuna inananların oranı da yüzde 72’den yüzde 59’a düştü. Araştırmaya katılanların yüzde 93’ü Almanya’daki inanç ve din değiştirme ya da dinden çıkma özgürlüğünün çok önemli bir kazanım olduğu görüşünde.
Yapılan çalışmanın raportörlerinden Bertelsmann Vakfı din uzmanı, sosyolog Yasemin El-Menouar’un başında olduğu raportörlere göre, “Dinin inanç, günah çıkarma ve dini yaşama özgürlüğü gibi soyut prensiplerine olan yüksek seviyedeki destek bir yana; bu konudaki toplumsal uzlaşı, farklı dinlerin gerçeklerine yönelik tutum ve herhangi bir dinin modernite ile olan bağı söz konusu olduğunda çözülmeye başlıyor”.
KATILIMCILAR DİNİN “ZAMAN AŞIMINA UĞRADIĞINI” DÜŞÜNÜYOR
Bertelsmann Vakfı’nın kamuoyu araştırma şirketi Infas’a yaptırdığı anketin ilginç sonuçlarından biri de halkın dine genel anlamda bakışı ile ilgili. Katılımcıların yüzde 59’u dinin “artık zamana uymadığını” düşünüyor. Raportörlere göre “halkın, dine herhangi bir bağı olmayan üçte ikilik kesimi ile, yaşamlarını güçlü bir biçimde dine göre şekillendiren geri kalan grup arasındaki çatlak giderek büyüyor”.
Araştırma, Almanya’da dinlerin toplum içindeki dağılımını da ortaya koyuyor. Buna göre halkın yüzde 50’sini Hristiyanlar oluşturuyor. Bu oran 1950 yılında yüzde 96 idi. Hristiyanlar içinde Katolikler yüzde 44,6; Protestanlar yüzde 34,7, Ortodokslar ise yüzde 3,7’lik bir kesimi oluşturuyor. Diğer Hristiyanların oranı ise yüzde 3,2.
Hristiyanların ardından en büyük dini topluluğu yüzde 8,5 ile Müslümanlar oluşturuyor. Hinduların oranı yüzde 1,3, Budistlerin oranı yüzde 0,9 ve Yahudilerin oranı ise yüzde 0,3.
“Rakamlarımız, din alanındaki çoğulculuğun ve bireyselciliğin önemli oranda arttığını gösteriyor” diyen Yasemin El-Menouar, “Bu durumun bölünme potansiyeli barındırdığını” ve “karşılıklı saygı, bir arada yaşam gibi olguların kendiliğinden gerçekleşmeyeceğini”, bunun için hem inanç siyasetinin hem de dini cemaatlerin sorumluluk alması gerektiğini dile getiriyor.