Mezopotamya Haber Ajansı editörleri Ömer Çelik, Aziz Oruç, Lezgin Akdeniz, Jinnews Editörü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, Kürtçe yayın yapan Xwebun gazetesinin yazı işleri müdürü Mehmet Ali Ertaş ile editör Zeynel Bulut’un da aralarında olduğu 22 kişi “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına almıştı.
8 gün emniyette gözaltında tutulduktan sonra gazetecilerden Gülşen Koçuk, Esmer Tunç, Mehmet Yalçın ve İhsan Ergülen, Kadir Bayra, Feynaz Koçuk adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış, 16’sı ise tutuklanmıştı.
16 kişi hakkında 7 yıl 6 aydan 15 yıl kadar hapis cezası isteyen savcı iddianamede, yurt dışında yayın yapan Kürt televizyon kanallarının bazı programlarını sıraladı. Gazetecilerin programlarının ve haberlerinin televizyonlarda yayımlanmasını, “örgütsel bağ olarak” değerlendirdi.
Savcı ayrıca prodüksiyon şirketlerinin görüntü arşivlerini, programlar için internetten indirilen fotoğraf ve görüntüler ile yapılan ödemeler, el konulan materyalden çıkan ses kayıtlarını suçlama konusu yaptı.
Gazetecilere sorgularında; yaptıkları programlar, sundukları haberler, haber kaynakları ile telefon görüşmeleri sorulmuştu.
Söz konusu yapım şirketlerine yapılan polis baskını sonrası arama işlemleri 30 gün devam etmiş, bu sürede binalara hiçbir çalışanın girmesine izin verilmemişti.
‘İddianame basın faaliyetleri manipüle edilerek hazırlandı’
BBC Türkçe’ye konuşan gazetecilerin avukatı Resul Teymur, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verdiği Cemil Uğur kararını hatırlattı ve ”Mahkeme, bu değerlendirme biçiminin doğru olmadığı ve gazetecilerin çalıştıkları kurum kapsamındaki değerlendirmeler ile tutuklanamayacağına hükmetmiştir” dedi.
AYM geçen yıl, Van Çatak’ta Osman Şiban ile Servet Turgut’un askerlerce helikopterden atılmasını haberleştirdikten sonra gözaltına alınan ve 6 ay tutuklu kalan beş gazeteciden Cemil Uğur hakkındaki kararını açıklamış, Uğur hakkında tutuklama kararı verilmesini Anayasa’ya aykırı bulmuştu.
Yüksek Mahkeme, Uğur’un 6 ay boyunca tutuklu kalmasıyla Anayasa’nın 19. Maddesi ile düzenlenen “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine hükmetmişti.
Gazetecilerin 10 aydır tutuklu olduğunu hatırlatan avukat Resul Teymur, ‘Türkiye’de Kürtçe yayın yapan birçok yayınevi, gazete ve dergi bu madde kapsamında örgüte ait yayın şeklinde gösterilmiştir. Yine dosya ile ilgisi olmayan ve dosya dışında eski tarihlerde dinlenmiş onlarca tanık dosyanın delili gibi yansıtılmıştır” dedi.
Avukat Teymur ayrıca yapım şirketlerinde yapılan arama sırasında şirketlerin bilgisayarlarından yurt dışında yayın yapan Sterk ve Medya TV kanallarının serverlarına yasa dışı biçimde erişim sağlandığı iddia etti, bu TV’lerin bilgisayarlarından bilgi ve belge çekildiğini öne sürdü:
”Daha sonra elde ettikleri bu deliller ile gazetecileri yan yana koyarak, yazışmalar gazetecilere aitmiş gibi bir görüntü oluşturmaya çalışmışlar. Yasa dışı olarak eriştiklerini iddia ettikleri yurt dışındaki verilerin hukuki yollarla elde edilmediği ve yasak delil kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.’
Yapılan işlemin “izinsiz olarak veri ve bilgileri ele geçirme” biçiminde geliştiğini savunan Teymur, bu durumun, yurt dışı serverların bulunduğu ülkelerin yasaları açısından da suç oluşturduğunu söyledi.
Teymur, “Basın faaliyetleri manipüle edilerek hazırlandı” dediği iddianamenin hukuki karşılığının olmadığını savundu ve gazetecilerin derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi.