Maraş ve Hatay merkezli 11 ilde etkili olan depremlerin ardından bölgede, yıkımın nedenlerine ilişkin incelemeler yapılıyor.
Antalya’dan afet bölgesine bir ekiple giden İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ve Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, malzeme kalitesinden zemin yapısına, proje aşamasından ruhsat sürecine kadar tespit ettikleri eksiklikleri anlattı. Buna göre, binalarda beton kalitesi düşük, zemin katlardaki taşıyıcılar eksik…
Gazete Duvar’ın aktardığına göre, Maraş’ta yaptıkları incelemede, 1999 depreminden sonra yeni yapı yönetmeliğine göre inşa edilen bazı sitelerde, çökme ve ağır hasarla karşılaştıklarını söyleyen Mehmet Soner Akdoğan, “Bu sitelerde blokların bir kısmı çökmüş, bir kısmı da ağır hasarla ayakta kalmış durumdaydı. Depremin merkez noktasından 200 kilometre uzaktaki Adana’da ise aynı bölgede bulunan yüzlerce binadan 18’i çökmüş. Bu bize, o binaların yapım aşamasında birtakım yanlışların, ihmallerin olduğunu gösteriyor. O binalar inşa edilirken, gerçek anlamda mühendislik hizmeti alınmadığını anlıyoruz. İncelediğimiz yapılarda, çerçevelerin tam olarak oluşturulmaması, kapalı çıkmalarla bağlantıların yapılması gibi proje hataları da çoktu” dedi.
‘Beton kalitesiz, zeminler yumuşak katlı’
Akdoğan, 2000’li yıllarda yapılan binalardaki üç temek eksikliği şu şekilde anlattı: “Birincisi, yıkılan yapıların beton kalitesinin çok düşük olduğunu gözlemledik. İkincisi, boyuna donatıların sarıldığı etriyelerin 135 derece bükülmesi gerekir. Bunların bükülmediği, 90 derecede kaldığı ve bu nedenle kolonların kirişlerden sıyrıldığı anlaşılıyor. Üçüncüsü, zemin katlardaki taşıyıcı eksikliği… Bu binaların çok büyük bir kısmının altında ticari alanlar var. Binaların altlarında yumuşak kat oluşmuş. Yani üst katlarda daha eşit bir yapılaşma varken, yapının zeminle birleştiği yerde duvarların olmadığı, cam malzeme ve boşlukların olduğu bir yapılaşma görüyoruz. Bu şekildeki birçok yapı, depremde ya yıkılmış ya da yan yatmış.”
‘Üç konuda revizyon şart’
Akdoğan, afet kaynaklı bir yıkımın bir daha yaşanmaması için de yine üç temel konuda revizyon önerdi: “Birincisi, bilinç. Afete müdahalede yaşanan organizasyon sıkıntıları, bize deprem anında nasıl aksiyon alacağımızı bilmediğimizi gösterdi. Yetkili tüm kurumlar sorumluluk almalı, yurttaş da almalı. Herkes kapısının rengine, balkonunun şekline, evinin cephesine bakıyor ama yapının güvenliğini sorgulanmıyor. Bu sorgulama, kurala uygun yapılaşma için önemli. İkinci konu ise eğitim. Mühendislik eğitimi baştan aşağı revize edilmeli. Bugün uzman olmayan yerlerde mühendislik eğitimi alan gençlerimiz var. Bir inşaat mühendisi, mezun olduğu anda sınırsız yetkiye sahip oluyor. Böyle bir sistem olmaz. Gençlerin yüksek standartlarda mühendislik eğitimi almalarını sağlamak ve onları alanlarına göre uzmanlaştırmak zorundayız. Üçüncü konu de yapı denetimi. Bu kavram hayatımıza 2000 yılında girdi ve hâlâ bu konuda istediğimiz noktada değiliz.”
‘500’ü aşkın mahalle fay hattında’
Maraş’ta, Hatay’da, Adana’da fay hatları üzerinde yaptıkları incelemeler hakkında bilgi veren Bayram Ali Çeltik de tüm bu deprem hattı üzerinde yoğun bir yapılaşma olduğunu söyledi.2021 yılında Jeoloji Mühendisleri Odası olarak Türkiye’de, depremle karşı karşıya olan il ve ilçeleri içeren bir rapor hazırladıklarını belirten Çeltik, “O rapora göre yaklaşık 20 ilimiz, 80 ilçemiz ve 500’ün üzerinde mahallemiz doğrudan fay hatları üzerinde. Yaklaşık 1 milyon insan da bu durum dikkate alınmadan oluşturulmuş yerleşim yerlerinde yaşıyor. Deprem bölgesine gittiğimizde 2021 yılında yapılmış raporda belirttiğimiz fay hattının üzerinde inceleme yaptık. Çok büyük bir yıkım vardı önümüzde. Geçtiğimiz yıllarda defalarca uyardık, yine uyarıyoruz. Maraş ve Hatay merkezli depremlerde bu yaşadığımız belki de İstanbul depreminin bir fragmanı. Hiç vakit kaybetmeden harekete geçmek zorundayız” diye konuştu
‘Bina zemin ilişkisi sorunlu’
Yaşanan büyük yıkımın temelinde imar ve ruhsat sürecindeki denetim zafiyeti olduğunu söyleyen Çeltik, şöyle konuştu: “Merkez üssü Pazarcık olan deprem, 200 kilometredeki onlarca binayı geçiyor ve geldiği Adana’da, 14 katlı bina yıkılıyor. 14 katlı ve yıldız şeklindeki bu bloğun tamamı yıkılmamış. Makasla kesilmiş gibi yarısı yıkılmış. Buradan anlıyoruz ki, yapının üzerinde olduğu zemin homojen değil. Burada bina zemin ilişkisinde problem var. Dolayısıyla ciddi bir denetim eksikliği var. Binaların çok büyük bir kısmı doğru zemine inşa edilmemiş, gelişigüzel yerlere konumlandırılmış. Yerleşim yerlerinin yerle bir olduğu bölgelerde, binaların büyük bir kısmı, zemin yapısı kaynaklı yıkılmış. Taş Devri’nde bile insanlar kayaların içine yerleşirken, bugün şehirler alüvyonlu topraklar üzerine kuruluyor. Yani Taş Devri’nden kötü durumdayız.”
‘Yıkılan yere yeniden bina yapılıyor’
Depremi bir facia olmaktan çıkarmak için binanın da fayın da insanın da öldürücü unsur olarak dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Çeltik, bir an önce radikal kararlar almak gerektiğini belirtti. Çeltik şunları söyledi: “Daha önce yaşanan afetlerden sonra doğru kararlar almadık. Giresun Dereli’de taşkın sırasında binalar yıkıldı, suyun bastığı yere bir kez daha bina yapıldı. Her afette felaket yaşıyoruz. Aynı yanlışlar yine yapılmasın. Deprem bölgesinde ovalarda yıkım çok fazla. Dağlık, kayalık alanlarda neredeyse hiçbir şey yok. Orman Bölge Müdürlüğü ile iletişime geçelim. Sağlam kaya ve yamaçların üzerinde orman vasfını yitirmiş araziler var. Lütfen bu bölgeleri yerleşime açsınlar. Depremde neredeyse yok olan şehirleri yamaçlar üzerine kuralım. Ovalarda da tarıma devam edelim.”