Dünyada insani değerlerin gelişmesinin önemine inanan çok geniş bir kesim olmasına rağmen, Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok ülke halkı yıllardan beri zorba yönetimlerin sultası altında ezilmektedir. Yaşananlardan rahatsız olan özellikle dini çevreler, teslimiyet içinde her şeyin düzelmesini mucizelere bağlayıp elleri kolları bağlı oturmayı, ya da cılız çabalarla olumlu sonuç almayı beklerken, bugün imrendiğimiz batı dünyası,
-16. yüzyılda dini menfaatlerine alet eden din adamlarının, o günün yargıçlardan destek alıp başlattığı,
-İhbar listeleriyle idam edip göz koydukları malları bölüştükleri, listeden çıkarma karşılığı rüşvete bağladıkları cadı avından büyük bedeller ödeme iradesi ortaya koyup kurtulmasını bilmiştir. (Ekrem Dumanlı, okuma zamanı)
Her ne kadar tüm hadiselerin yüce yaratıcının iradesiyle olduğuna inansak da dünyada olaylar sebep sonuç ilişkisi üzerine devam ediyor. Faydalı neticelere ulaşmada, amaca hizmet edecek gayretler anahtar rolü oynuyor. Hayatta her çalışanın bir şekilde karşılığını alması gösteriyor ki, burada iradeyi doğru yönde kullanmaya değer veriliyor. Kimsenin aklının ucundan geçmeyen yol ve yöntemler o konuya ciddi kafa yoranlar tarafından geliştiriliyor. Sebeplere riayet tek başına bir anlam ifade etmese bile, birçok şeyin değişmesine vesile oluyor.
Ayrıca, Allah iradesinin sadece insanın yaptıklarına göre tecelli etmediğini bilmek, hiç kimsenin kendi sorumluluğunu yapmasına mâni değil. Rahmet hazinelerinin kapılarını açılmasında insanın istek arzu ve gayretleri çok önemli, yüce yaratıcının diğer canlılarda olmayan iradeyi ona vermesi destekleyeceğinin işareti. O, insan iradesine bu kadar değer verirken, inanmış birine basit engellere takılmak yakışmaz.
Üzerine düşeni yapanlar, ancak yardım bekleyebilir. Allah dilerse sizi destekleyip önünüzü açar, ya da
-Eğer yaptığınız olumlu işleri geliştirmenizi isterse, bazı engeller koyup sizi daha çok çalışmaya sevk eder.
-Yeni donanım kazandırmayı murat ederse, sabır sınırlarınızı zorlayan sorunlarla uğraştırıp size mesafe aldırır.
Nasıl suda boğulmaktan kurtulmak isteyen birisinin telaşa kapılmadan soğukkanlılıkla kulaç atması onun yeniden hayata tutunmasına vesile oluyorsa, bizim küçük çalışmalarımıza bağlı olarak gelen rüzgarlar yelkenimizi şişirip dev dalgalarla mücadelemize yardım eder. Yaşadığı zorluklara takılanlar beklerken, iradesi doğru yönde kullananlar önlerine çıkan kızıl denizleri aşar.
Çoğu zaman insanın ortaya koyduğu çabalarla elde ettikleri arasında büyük farkın olması belki inanlarda ilahi destek beklentisini artırıyor. Ancak önce kendi irademizi ortaya koyup önümüzdeki işlere yoğunlaştıktan sonra ilahi destek bekleme mantıkla izah edilebilir. Görevimizi yaparak sonucu çok arzu ettiğimizi kanıtlarsak, fiili ve kavli dualarımız yerine ulaşır ve karşılık bulur. Çünkü yüce yaratıcı tüm varlıkların kendilerine öğretilen görevi yaptıkları için en zayıfların bile yaşamsal istek ve ihtiyaçlarını karşılıyor.
Gönüllülerin dünya genelinde başarılı projeler ortaya koymasının arkasında, üzerlerine düşeni layıkıyla yapmadan ilahi destek beklemenin doğru olmadığı düşüncesi yatmaktadır. Oldukça iyi niyetlerle ortaya çıkmış birçok topluluk, karşılaştıkları ilk engelde vazgeçip dağılmış ve güvenenlere hayal kırıklığı yaşatmıştır. Halbuki hizmet mensupları, problemlerin çözümünü sadece İlahi yardımlara bağlamamış, kendi aralarında oturup neler yapabilecekleri tartışarak çare arama kararlılığı göstermişler. Bediüzzaman’ın “sebepler tenteli bir perdedir” ifadesini dikkate aldıkları kadar, “sebeplere riayet rahmet hazinelerinin kapısını çalmak onun yardımına liyakat kazanmaktır” düşüncesini öne çıkardıkları için fark ortaya koymuşlar.
Yani aşırılık olarak ifade edilebilecek;
-Ne tembelliği tercih edip, dünyada iyiliklerin yüce yaratıcı tarafından yayılmasını beklemeyi,
-Ne de yaptıklarına güvenip olumlu sonuç almadıklarında hayal kırıklığıyla ellerini gevşetmeyi düşünmemişler.
Bugüne kadar faaliyetlerini Rahman suresinde sıklıkla ifade edilen ölçülü ve dengeli hareketlerle yürütmüşler. Allah’ın insan iradesine değer verdiğine inandıklarından, hayatlarını ortaya koyup dünyanın geleceğine katkı sunacak projeler peşinde koşturmuşlar. Yeterli kaynağa sahip olmayan, dil bilmeyen, başladığı işin acemisi olan gencecik çocuklar, adının önünde büyük titrler taşıyan kerli felli insanların cesaret edemediği yüklerin altına girmiş. Dışarıdan çok çelimsiz görünenler, hiçbir birikim ve tecrübeleri olmadan katıldıkları her alanda üzerlerine düşeni yaparken gösterdikleri olağanüstü gayretlerle, yüce yaratıcının desteğine liyakat kazanmışlar.
-Stajyer öğretmenler, kurdukları dayanışma ağlarıyla mesleğin profesyonelleriyle rekabet edecek hale gelmiş.
-Amatör ruhla başlayan eğitimciler, gösterdikleri üstün çabalarla köklü okullar düzeyine erişmiş,
-Acemi insanlar, özverili çalışmalarıyla ülkenin en çok satan gazeteleri, en itibarlı medya organlarını hazırlamış,
-Ellerinde bir çantayla bilmedikleri ülkelere gidenler, bulundukları yerlerde saygın hizmetlere vesile olmuştur.
Onların başarısının sırrı Allah’ın yardımına inandıkları kadar, istişareye dayalı ortaya koydukları çabada aranmalı.
Ülkedeki en güçlü kesimler zor zamanda korkup kenara çekilirken, hizmet insanları kazandığı gücü çıkarlarına alet edenleri Allah’tan üstün görmedikleri için hiçbir dönem inançlarını kaybetmemiş, çalışarak o girdaptan kurtulmanın çareleri aranmıştır. Muhatapların ne durumda olduğuna takılmadan, önlerinde duran kendi dar imkanlarıyla yapabilecekleri küçücük gibi görünen işlere yoğunlaşmış ve çok büyüklerin ulaşamadığı başarılı hedeflere bu gayretlere verilen ilahi destekle varılabileceği ümidini taşımışlar.
Kazandıklarının sadece kendi emekleriyle olmadığının şuuruyla hareket edenler, her işlerinde çalışmaya yapışık olarak gelen yardımı hissettikleri için gurur ve kibre kapılmamış, bu sonuçların sadece cılız gayretleriyle elde edilemeyeceğini düşünerek hep gök ehlinin arkalarında olduğu inancı korunmuştur.
Allah’a güvenmeleri üstünkörülüğe kapı aralamamış, her işlerini büyük bir titizlik içinde yaptıkları halde sonucun onun yardımıyla ortaya çıktığını unutmamışlar. Bunun en büyük delili, son yıllarda Türkiye’de yaşanan dramlardır. Yıllarca hayatını toplumun gelişmesi için harcamış insanlar, 2015’e kadar el üstünde tutulurken şimdilerde aynı anlayışla hareket etmelerine rağmen cadı avına maruz kalmaları gösteriyor ki, sonuçlar sadece gayretlere bağlı değil. Muradı ilahi farklı olursa, benzer eylemlerden aynı sonuçların alınamadığı ortada.
Bu yaptığınız hizmetlerin yanlış olduğu anlamına gelmiyor, bir yandan faydasına inandığınız her hizmeti sürdürmeye çalışırken bir yandan da mevcut şartlardan bireyleri koruyarak faaliyetleri geliştirecek yeni arayışlar peşinde koşmalı. Sürekli yeni plan ve projelere kafa yormalı, her beldede ne tür çıkış yollarıyla iş yapılacağı konusunda müzakereler ve fikir alışverişleri yapılmalı, iradeler sonuna kadar hayırlı hizmetler için kullanılmalı, böylece hem yeryüzü hem gökyüzü sakinlerinin hoşnut olacağı yeni yollar geliştirip destek aranmalıdır.
Bazıları başarıların karanlık odakların katkısına bağlayıp yapılanları itibarsızlaştırmaya çalışsa da olayın perde arkasında, olumlu hedefler uğruna tüm hayatını ortaya koymuş fedakâr insanların gösterdiği üstün performansa bağlı olarak ortaya çıkan genel kabul var. Bu sadece önderlik edenlerin yetenek ve öngörülerine de bağlanmamalı, gayrete ilişik olarak gelen umumi desteğe verilmeli. Çünkü herhangi bir konuya derinliğine kafa yorup onu çözmek için emek sarf edenler, buldukları küçük çözümleri geliştirip bir yol haritasına dönüştürmüş.
-80 darbesinin kudretli generallerine boyun eğmedikleri için yurtlar okulların çekirdeği olmuş,
-Yumrukla ülkeye yön veren 28 Şubatçılar hizmetin her alanda gelişmesine engel olamamıştır.
Geçmişte Allah diledikten sonra aşılmaz gibi görülen engellerin aşıldığına birçok kez şahit olanların yaşadığı güncel sorunları büyütmesine gerek yok. Bugün elde ettiği güçle başı dönen, ülkedeki hukuk sistemi dahil her şeyi dağıtıp kendine bağlayan ve toplumun kaynaklarını üzerine geçirip erişilmez maddi imkanlara kavuştuğunu sananların varlıkları da kimseyi kaygılandırmamalı. Allah’ın gücü karşısında hepsinin birer mum gibi eriyip yok olacağı inancıyla hareket etmeli.
Bu yüzden, Türkiye’de yaşanan cadı avından korunmak için dünyanın dört bir yanına dağılmış gönüllüler aradaki dayanışmayı bozmak için ortaya atılan dedikodularla uğraşıp vakit kaybetmemeli.
-Bütün dünya yapacağınız yeni hizmetlere açık hale geldi, şimdi çok önemli görevler sizi bekliyor.
-Herkes çevresinin de desteğiyle iradesini ortaya koyup, olumlu hizmet üretmenin çarelerini aramalı.
Önünüzde çözülmesi gereken iki öncelikli problem var.
Birincisi ve en önemlisi, Türkiye’de cadı avına maruz kalmış, işi ekmeği elinden alınmış, şeytanlaştırılıp tüm haklardan mahkûm edilmiş insanların imdadına yetişmek.
-Tutuklu aileler ve çocuklarının ellerinden tutup onların mağduriyetini gidermek,
-Geçimini sağlaması engellenmiş imkansızlıklar içinde kıvranan insanları bir nebze de olsa rahatlatmak,
-Ülkede soykırımla yok edilmek istenenlerin, haklarının iadesi için yapılacaklara katkı sunmak.
Bir diğeri de bulunduğunuz beldelerde karşınıza çıkan hizmet fırsatlarını değerlendirip
-Hem o belde insanının faydasına olumlu faaliyetler yapmak,
-Hem de Türkiye’dekilerin insanca yaşam şartlarına kavuşması için dünya çapında emek sarfetmek.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser