Ünlü olan kurumlarda dahil birçok okulun atmosferinin araştırılması durumunda, yerli, milli çocuklar, öğrenciler yetiştirdiği konusunda ciddi soru işaretleri taşıdığını söyleyen Bilal Erdoğan, şunları söyledi:
“Bunu da rivayete dayanarak değil, bilgiye dayanarak söylüyorum. Türkiye’nin stratejik tehditlerini, risklerini konuşacaksak bunu sıranın başına koymak lazım. Tabii ki savunma sanayimizin güçlenmesiyle gurur duyacağız. Tabii ki Türkiye’nin teknolojik atılımları, Türkiye’yi Allah’ın izniyle 21. yüzyılda çok üst yerlere taşıyacak ama ben işte liseyi bitirdikten sonra, üniversiteyi bitirdikten sonra bu topraklara hizmet edeceğim şuuruyla yetişmeyen her bir dehamız bu ülkenin en büyük kaynak kaybıdır.
Yani illa bizim illa petrolümüz, doğalgazımız olmasa bile, bu insan sermayemizi bu şekilde yetiştiremezsek bu bir tehdittir. Dolayısıyla bende istiyorum ki bir yandan tabii ki milli eğitim sistemi içerisinde bu en iyi öğrencilerin yol haritalarında içinde nerelere uğradıkları, nasıl ortamlarda yetiştiklerini mercek altına alınıp, bununla ilgili bir şeyler yapılsın.”
‘KABUL ETMESELER DE, ÖZGÜVENLE YETİŞİYORLAR’
Her dönem bir önceki neslin, kendinde sonraki nesli beğenmediğini ve “Neden böyleler, bunlar şöyle sorumsuzlar, bunlar böyle rahatlar, gevşekler” gibi ifadelerin sürekli duyulduğunu söyleyen Bilal Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Aslında bir yandan şunu söylüyoruz. Tayyip Erdoğan’ın 20 yıllık hizmetlerini bu çocuklar kanıksayarak büyüdüler. Bunların kıymetini bilemiyorlar. “70, 80 ve 90’larda neler yaşandığını bilemedikleri için, bunların kıymetini bilmiyorlar diye” düşünüyoruz. Ama bir de şu tarafından bakın. 70’ler 50’lerde yetişenler, bugünkü çocuklar kadar öz güvenli yetişemediler. Otoriteden korktular, hocadan korktular, öğretmenler dayak atıyor okulda falan. Yani hep böyle örselenerek yetiştiler. Şimdi bugünkü çocuklar ülkesinin liderinin, işte Amerika’ya karşı çıkabildiğini, dünyanın büyük meselelerinde son sözü söyleyen bir lider noktasına gelebildiğini, dünyanın çalkantılarla boğuştuğu bir dönemde Türkiye yüzyılı gibi büyük bir vizyonu insanların önüne koyabildiğini ve kimsenin de bunu yadırgamadığını görerek büyüyorlar. Belki kendilerine sorduğunuz zaman bunu kabul etmeyeceklerdir ama aslında çok daha özgüvenle yetişiyorlar.”