T24 Yıllık Buluşmaları, “Cumhuriyet’in 100. yılında Türkiye ve dünya nereye” başlığıyla bugün düzenlendi. İstanbul’daki bir otelde yapılan programa Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Orhan Pamuk, ABD’den canlı bağlantıyla katıldı. Gazeteci Murat Sabuncu’nun moderatörlüğünde yapılan “Gelecek için iyimser ve kötümser” konulu panelde programın kapanış konuşmasını yapan Pamuk, sık sık İtalyan yazar İtalo Calvino’nun eserlerinden örnekler verdi. “Yaşlandıkça her şeyin iyi yanını görmek, iyimser olmak istiyorum” diyen Calvino ile kendini daha da özdeşleştirdiğini dile getiren Pamuk, şunları söyledi:
”Ben, bu sene Kolombiya Üniversitesi’nde ‘siyasal roman’ diye bir ders veriyorum. İhtilaller, kanlar okuyoruz. Okuyoruz da hâlâ Türkiye’de fikir özgürlüğü olmasa da siyaseti, ‘kim kime oy veriyor’ diye ve sandık için yapıyoruz. Sandıkta etkili olmak için de her türlü etki yapılıyor.
KİMSE YARIN NE OLACAĞINI BİLEBİLİR Mİ?
Aslında bütün gazeteciler, ‘Bugün ve yarın ne olacak’ diye sorarlar. Sizin yarın tahmininiz, özellikle yurt dışında çok etkili olur. ‘Meşhur bir yazar gelmiş, Orhan Pamuk; ona soralım, şu iktidar kalacak mı’ diye sorarlar. Siz de çarpıcı bir şey söylerseniz, manşet olursunuz ama bu dürüstlük müdür? Kimse yarın ne olacağını bilebilir mi? Güneş yine doğudan doğacak ama gelecek sene bu vakit AKP iktidarda olacak mı, olmayacak mı? Bunu kimse bugün bilebilir mi? Bugün başkan babamız bile bilmiyor; gelecek sene sarayında oturuyor mu, oturmuyor mu? Bunları konuşma haddini de kendimde görmüyorum.
TÜRKİYE VATANDAŞLARI SON İKİ YILDA, BENİM HAYATIMDA GÖRMEDİĞİM KADAR FAKİRLEŞTİLER
İtalo Calvino’nun ruhuyla benim için iyimser senaryo, halkın oyuyla mevcut iktidarın seçimi kaybederek dürüstçe, barış içerisinde gitmesidir. Bunun olacağına da belki saf bir entelektüel olduğum için inanıyorum. Bütün sorunlar ondan sonraki iktidara kalacaktır. Ondan sonraki iktidarın işi de kolay değil. Borç sorunu… Türkiye vatandaşları son iki yılda, benim hayatımda görmediğim kadar fakirleştiler. Bir anda eski hâlimize dönmenin mümkün olacağını sanmıyorum. Kaybolan değerlerin de bir anda geri getirileceğini sanmıyorum. Siyasi olarak kötümser tahminim ise seçim olacak, mevcut iktidar, seçimin sonucunu kabul etmeyeceğini zaten çeşitli bahaneler ileri sürerek söyleyecek. Çeşitli çamurluklar, pislikler olacak. Bu da kötümser senaryom ama ben bunları söylemeye gelmedim buraya.
İSTERİM Kİ ÜLKEMDE, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ BİRİNCİ DEĞER OLSUN
Ben, kendi değerlerimden bahsedeyim. Ancak kendimizi iyimserlikle kandırarak devam edebiliyoruz. Sorumluluk hissediyoruz. Bütün yazı, arkadaşlarımla ‘Yarın ne olacak, seçimi AKP kaybederse kabul edecek mi’ diye geçirdim. Bir anlamda geyik yaptığımızı düşüne düşüne bu konuşmalara girdim. Benim için en önemli, birinci değer, düşünce özgürlüğüdür. İsterim ki ülkemde, düşünce özgürlüğü birinci değer olsun. Hayatımı boşuna geçirmediğimi düşünmek için düşünce özgürlüğü olması lazım. Anayasa’ya koyuyoruz ama uygulayan yok. Düşünce özgürlüğü, cumhurbaşkanının da eleştirilmesi demek. Türkiye’de ister iktidarda ister muhalefette, düşünce özgürlüğünü en üst değer görmüyorum. İşte Osman Kavala, Ahmet Altan haksız bir şekilde hapse tıkıldığı zaman aklımıza geliyor.
KÜRTLERİ GERÇEKTEN KARDEŞ GÖRMEYE HAZIR MIYIZ
Çok kültürlülüğe de inanıyorum. Bu ülkede eskiden Ortodokslar, Rumlar, Ermeniler, Museviler yaşardı. Afganlar, Suriyeliler, Araplar geliyor; kardeşimiz olacaklar. Kozmopolit gibi davranmaya hazır mıyız, yoksa bizim kadar eğitimli olmayanlardan oy koparmak için fırsat koparmaya mı çalışıyoruz? Bu ülkenin Kürtlerini gerçekten kardeş olarak görmeye hazır mıyız, yoksa şimdi Diyarbakır Cezaevi’ni müze mi yapalım? Şimdiye kadar oraları bombalayıp ters düz ettiğinizi unuttunuz, ‘belki birkaç oy alırız’ diye mi bakıyorsunuz?
DİNE BAKARAK FAİZ KARARI ALINAMAZ
Benim diğer değerim, batılılaşmacılık. Bazen bu değerlerim, Halk Partisi değerlerine benzemeye başladı diye düşünüyorum. Halk Partisi, gittikçe milliyetçi bir parti oldu, bir yandan da modern ve çağdaş olmak istiyor. Dinin de siyasete bulaşmaması gerektiğini düşünüyorum. Herkes ibadetini istediği gibi yapmalı, yapabilmeli. Bunların sorun olmadığı bir ülkede yaşamamız gerektiğini düşünüyorum. Laiklik, benim için devletin bu işlere burnunu sokmaması demek. Din, ekonomiye de karışmamalı. Faiz kararı dini esaslara dayandırılıyor. Dine bakarak faiz kararı alınmaz. Laiklik bence budur. Eşitlikçilik benim için bir başka önemli konudur.”