Türkiye’de yaşanan soykırım, KHK’lıların çocuklarını intihara sürüklüyor. Son olarak önceki gün Nahit Emre Güney, Galata Kulesi’nden atlayarak intihar etti. Nahit Emre’nin babası Danıştay eski üyesi Haşim Güney, 6 yıldır hücrede tutuluyordu.
Sınır Aşan Hukukçular Derneği (Cross Border Jurists-CBJ) üyesi KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Mustafa Doğan, Türkiye Çocuk Hakları Raporu’nu tamamladı. İnsan hakları savunucusu Mustafa Doğan, KHK’lıların çocukları üzerinden Erdoğan rejiminin çocuk haklarını nasıl ihlal ettiğini örnekleriyle anlatıyor. Doğan’ın hazırladığı rapor CJB tarafından yayınlanan raporda çok önemli tespit ve değerlendirmeler bulunuyor.
Raporda, 15 Temmu’un 24 saatte bastırılmasına rağmen ardından ilan edilen OHAL ve bu kapsamda açıklanan KHK’larla binlerce insanın kıyıma uğradığı aktarılıyor. “Bugün geriye doğru bakıldığında, OHAL sürecinde ve devamında yaşananlar, aslında asıl darbenin OHAL ilanı ile yapıldığını ortaya koymaktadır.” denilen raporda, OHAL’in kaldırılmasına rağmen fiili OHAL uygulamalarının sürdüğü belirtiliyor.
Ardından şu ifadeler kullanılıyor:
OHAL’İN EN BÜYÜK MAĞDURLARI ÇOCUKLAR OLDU
Böylece devlet eliyle yeni bir “dezavantajlı” grup yaratıldı. Bu grubun adı KHK’lılardır. Yani olağanüstü hal KHK’larının mağdurları. Bu şekilde adlandırılmalarının sebebi insanların mağduriyetlerinin merkezinde OHAL KHK’larının olmasıdır.
Her kriz döneminin olduğu gibi Türkiye’deki OHAL döneminin de en büyük mağdurları şüphesiz çocuklar oldu. Yaşam hakları ellerinden alındı. Anne babalarından koparıldılar. Sosyal yardımlardan mahrum bırakıldılar. Okullarda ayrımcılığa muhatap oldular. Arkadaşları tarafından zorbalığa maruz bırakıldılar. Bir çoğu okulunu bırakmak zorunda kaldı. Bazıları anne veya babalarının intiharına şahit oldu. Bazıları onlarla birlikte hayata gözlerini yumdular.
ÇOCUKLAR, MAĞDURİYETİ DOĞRUDAN YAŞIYOR
Bu raporda iki çocuk grubu yer almaktadır. Birisi “KHK’lıların Çocukları” diğeri “KHK’lı Çocuklar”dır. OHAL KHK’ları ile Askeri Liseler ve Hizmet Hareketi ile irtibatlı yüzlerce okul ve üniversite kapatılmıştır. Buralarda okuyan öğrencilerin tamamı KHK’lı olmuştur.
Gittikleri okullarda öğretmen ve öğrencilerin ayrımcı muamelelerine maruz kaldılar. Harb okullarında okuyan öğrencilere verilen diplomalara KHK’lı olduklarını vurgulayan cümleler yazıldı. Bu yüzden bu çocuklar KHK’ların hedefinde yer alıp doğrudan mağduriyetler yaşamışlardır.
Raporun ilk kısmında anne ve babası KHK’lı olan çocukların yaşadıkları sıkıntılar anlatılıyor. KHK’lıların çocuklarının yaklaşık 2 milyon olduğu belirtilen raporda, “Bu çocuklar, anne ve babalarının durumu gerekçe gösterilerek hem kamusal organlar hem de toplum tarafından çok ağır bir ayrımcılığa ve hak mahrumiyetlerine maruz kalmışlardır.” deniliyor.
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDEN DOĞAN BÜTÜN HAKLARI İHLAL EDİLDİ
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde çocuklara karşı ayrımcılığın her türlüsünün yasaklandığı ve Türkiye’nin de buna taraf olduğu belirtiliyor. Ancak konu KHK’lı çocuklar ya da KHK’lıların çocukları olduğunda Türkiye’nin anlaşmaya uymadığı örnekleriyle aktarlıyor. Ayrıca aynı sözleşmenin 3. maddesi olan çocuğun yüksek yararı ilkesinin de konu KHK’lılar ve onların çocukları olduğunda yok sayıldığı belirtiliyor. Burada annesiyle birlikte tutuklanan, tedavisi annesi nedeniyle yaptırılamayan Ahmet Burhan Ataç gibi örnekler üzerinde duruluyor.
Raporda yer alan örneklerden bazıları şöyle:
⦁ Eğitim hakkının engellenmesi: OHAL KHK’ları ile kapatılan askeri harp okullarının yerine kurulan Milli Savunma Üniversitesini kazanan bir öğrencinin yakınları KHK’lı olduğu gerekçesiyle okula kaydı yapılmamıştır.
⦁ Sosyal yardımlardan faydalandırmama: Otizmli kız çocuğu olan Rüveyda Tekgöz, babasının KHK’lı olması gerekçesiyle sosyal yardımlardan mahrum bırakılmıştır.
⦁ Dünyada 50 bin kişide bir görülen Kedi Miyavlaması Sendromu (Cri du Chat) ile dünyaya gelen Nurefşan Ketenci, babasının KHK’lı olduğu için eğitim gördüğü rehabilitasyon merkezinden atılmıştır.
⦁ Birçok öğrenciye anne veya babaları KHK’lı olduğu gerekçesiyle devlet bursu verilmemiştir.
⦁ KHK’lıların çocuklarının bazılarına okullarda ayrımcılık yapılmış ve öğretmenler tarafından düşük not verilmiştir. Hatta bir öğretmenin, haksız yere düşük not verdiği ilk okul çağındaki çocuğa “Bu notu sana değil annene veriyorum” dediği raporlara yansımıştır.
⦁ OHAL KHK’ları ile kapatılan askeri lise öğrencilerinin iyi eğitim veren Fen Liselerine ve Sosyal Bilimler Liselerine girmeleri yasaklanmıştır.
⦁ Kapatılan okulların öğrencileri gittikleri yeni okullarda öğretmenler ve öğrenciler tarafından ayrımcılığa ve zorbalığa maruz kalmışlardır.
⦁ Kapatılan okullardan gelen öğrenciler, eski okullarında aldıkları eğitimlerinin yeni okulda tanınmasında engellemelere maruz kalmışlardır.
⦁ Pakistan’dan kaçırılarak zorla Türkiye’ye getirilen Kaçmaz Ailesi’nin kızlarının denklik talebi kabul edilmemiş, eğitimlerine devam etmeleri engellenmiştir. Halbuki yıllardır binlerce Türk vatandaşı veya yabancı ülke vatandaşı olup bu okullardan mezun olan çocukların diplomaları hep tanınmıştır.
⦁ OHAL KHK’sı ile kapatılan okulların öğrencilerini bazı şehirlerdeki devlet okulları kabul etmemiştir. Bu yüzden o şehirlerde yaşayan öğrenciler oldukça pahalı olan özel okullara kayıt yaptırmak zorunda kalmıştır.
⦁ Eski Emniyet Müdürü Anadolu Atayün’ün oğlu Harun Atayün babası ve annesinin KHK’larla üretilen kriterler gerekçe gösterilerek tutuklanmaları, cezaevinde tutulmaları nedeniyle devlet okullarına alınmamıştır.
⦁ OHAL KHK’ları ile kapatılan okulların öğrencilerinin yurt dışına çıkmaları engellenmiş, kendilerine pasaport yasağı konulmuştur.
⦁ Bursa Belediyesi, ülkeyi terk ederken denizde boğulan çocukların cenazelerinin nakli için araç tahsis etmemiştir. Buna gerekçe olarak anne ve babalarının KHK’lı olmaları gösterilmiştir. Halbuki isteyen herkese bu araçlar ücretsiz olarak verilmektedir.
MERİÇ’TE CAN VEREN ÇOCUKLAR DA RAPORDA
Raporda çocukların yaşam ve gelişim haklarının da ihlal edildiği kaydediliyor. “KHK’lı çocuklar ve KHK’lıların çocuklarının bir kısmı da kaçış yollarında hayata veda etmişlerdir.” ifadeleri kullanılan raporda, hayatını kaybeden çocukların isimleri de tek tek sıralanmış.
Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadeler kullanılıyor:
Çocuklar, dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye’de de devletin öncelikleri arasındadır. Çocukların haklarına ulaşmalarının önündeki engellerin kaldırılması, çocuk hakları bilincinin oluşması, çocuğun yüksek yararının öncelenmesi, ayrımcılığın sıfırlanması ve fırsat eşitliğinin sağlanması gibi bir çok alandaki asıl sorumlu devlettir.
Türkiye’de konu KHK’lı Çocuklar ve KHK’lıların Çocukları olunca devlet düzeninde her şey bir anda tersine dönmüştür. İşbu Raporda ifade edildiği üzere, bu çocuklar, resmi toplantı ve belgelere yansıyan, tek taraflı ilan edilen “nesiller boyu sürecek bir savaş”ın hedefi haline getirilmiştir. “Cadının çocuğu da cadıdır!” yaklaşımı ile 21. Yüzyılda, orta çağ karanlıklarından çok daha koyu bir karanlık bu çocukların üzerine çökmüştür. Raporun konusu olan çocuklardan bazıları bu baskı, ayrımcılık ve nefrete dayanamayarak intihar yolunu seçmişlerdir.
ÇOCUKLARIN TÜM HAKLARI İHLAL EDİLMİŞTİR
Bazısı intiharı bir kurtuluş olarak görürken, bir başkası zulümlere karşı bir meydan okuma, başkaldırı olarak görmüş olabilir. Sebebi her ne olursa olsun, gencecik yaşamlar, anlamsız ve hiçbir şekilde tarafı olmadıkları siyaseten uydurulmuş bir savaşın kurbanı olmuşlardır.
Raporda ortaya konulduğu üzere KHK’lı Çocuklar ve KHK’lıların Çocukları’nın Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan neredeyse tüm hakları ihlal edilmiştir. Bu ihlaller hukuki bir yaklaşımla ele alınmıştır. Bununla birlikte yaşanan hak ihlallerinin çocukların beden ve ruhlarının kaldırabileceğinin çok çok üzerinde olduğu ortadadır. Bu yüzden konunun sosyoloji, psikoloji ve pedagoji bilimlerinin verileri ile ele alınması elzemdir.
OHAL DEVAM EDİYOR
Türkiye’de her ne kadar OHAL resmi olarak bitmiş olsa da fiilen devam etmektedir. KHK’lılar devlet eliyle yaratılan bir dezavantajlı gruptur. Onlara yönelik ayrımcılık ve hak ihlallerine hala devam etmektedir. KHK’lı bir ailede dünyaya gözlerini açan her çocuk, dezavantajlı bir şekilde hayata başlamaktadır. Sağlık, eğitim gibi temel konularda dahi yoğun ayrımcı uygulamalara muhatap olacağı bir hayat yolculuğu kendisini beklemektedir. Bu anlamsız kötülük sona erdirilmelidir. Ulusal ve uluslararası mekanizmalar konuyu takip etmeli, takibe zorlanmalıdır.