AİHM’den Erdoğan Rejimi lehine çıkan iki kararın perde arkasından da para çıktı.
Kararların ardından birçok çevre Avrupa Komisyonu’nun (AK) yargı organı olan AİHM ile Türkiye ilişkisine odaklandı.
2016’DA TÜRKİYE YARDIMI ÜÇE KATLADI
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2003-2013 yılları arasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) üyeliği ve 2010-2012 yılları arasında AKPM başkanlığı görevlerini yürüttü. Çavuşoğlu’nun bu görevi sırasında AK’de kafa-kol ilişkileri geliştirdiği, AK’nin yapısı ve zaaflarını daha iyi öğrendiği biliniyor. Çavuşoğlu döneminde Türkiye’nin AK’deki 12 delegesi 18’e çıkartıldı. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren de Türkiye’nin AK’deki finansal önemi, yıllık 13 milyon Euro olan katkısını 33 milyon Euro’ya çıkartmasıyla arttı.
‘PARAYLA MAHKUM ETME’
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) AK nezdindeki temsilcisi Faik Yağızay, “Son yıllarda Avrupa Birliği’nin öne çıkartılmasından bu yana Avrupa Konseyi maddi sorunlar yaşıyor. Konsey maddi olarak geri gidiyor, kaynakları kısıtlanıyor, rolü sınırlandırılmak isteniyor. Bunu gören Çavuşoğlu ve hükümeti, AK’de daha fazla delege ve daha çok para veren bir konum için başvuru kararı aldı. Bir nevi para ile mahkum etme taktiği izleniyor. Bu taktik belli oranda iş gördü. Türkiye ile karar alındığı zaman Türkiye’nin verdiği büyük aidat gözetiliyor. AİHM’in son zamanlarda aldığı kararlar AK’nin temel prensiplerine aykırıydı” değerlendirmesinde bulundu.
AKPM’nin Türkiye hakkında “siyasi denetim” kararı almasının hemen ardından Çavuşloğu, AK’ye verilen maddi kaynağı asgari düzeye indirilebileceğini açıklamıştı. Yağızay, AİHM’in Gülmen ve Özakça hakkında tek yargıçla verdiği kararının da bahsedilen kirli ilişkilerin etkisiyle verilmiş olabileceğini dile getirdi.
‘ÜST DÜZEY YETKİLİLER BAĞLANDI’
AK’de çalışma yürüten güvenilir bir kaynak, tartışmayı daha ileri bir boyuta taşıyarak, Türkiye hükümetinin, hem AİHM de hem de AK’nin üst düzey bazı yöneticilerini parasal ilişkilerle kendine bağladığı izleniminin oluştuğunu söyledi. Hatta AKPM’nin “siyasi denetim” kararının aslında 16 Nisan referandumu öncesinde alınacağı; fakat Türkiye’nin ilişkide olduğu yetkililerin aracılığıyla bu kararın referandum sonrasına bırakıldığı iddiasını da yine aynı kaynak ifade etti.
‘ADALETSİZLİK TEMELİNDE YAŞIYOR İNSANLIK’
Gelişmeleri evrensel bir temelde değerlendiren yazar Fikret Başkaya da, AİHM kararları için “Bir adalet kavramı var bir de hukuk sistemi var. Bugün dünyanın her yerinde bu hukuk sistemleri mülk sahibi sınıfların serveti ve güvenliğini sağlamak üzere tesis edilmiştir. Neden söz ettiğimizi baştan bilmek gerekiyor. Kim yapıyor bu hukuk sistemini, neden oluşturuyor? Adaletsizliği tesis etmek üzere oluşturulmuş kurumlar güya hukuku oluşturan yapılar olarak algılanıyor” ifadelerini kullandı.
‘HUKUK TERÖR ARACINA DÖNÜŞTÜ’
Alternatif düşüncenin önemli temsilcilerinden Başkaya, dünyada hukuk zemini içerisinde hak arama döneminin son erdiği fikrinde. Başkaya, şu değerlendirmede bulundu: “Adaletsizlik için skandal kelimesinin yetmeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Hukuk bir terör aracına dönüştü, hukuk temelinde bir neo-faşizm kuruluyor. Hukuk zemininde mücadele koşulları kalmadı ne Türkiye mahkemelerinde ne de Avrupa’da. AİHM de verdiği kararlarla Türkiye’deki düzeni meşrulaştırıyor. Haklardan, ezilenlerden, özgürlükten yana olanların bu sistemi külliyen reddetmesi gerekiyor. Adaletsizlik temeli üzerinde duran bir dünya düzeninde yaşıyor insanlık. Bu düzeni ters yüz edersen adaletten söz edebilirsin.”