Gazeteci yazar Ahmet Nesin, Türkiye’yi Ergenekon-Balyoz koalisyonu dediği bir yapının yönettiğini yazdı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi ABD ve batı ekseninden koparak Rusya ve Çin’in alternatif olarak ortaya koyduğu Şangay eksenine taşımasını, Erdoğan’ın yaptığı hataları irdeleyen Nesin, “Türkiye’yi Erdoğan yönetmiyor, Ergenekon grubu yönetiyor ve hatta Selvi bile ‘Brunson serbest kalabilir’ diye yazmasına karşın serbest bırakılmıyorsa, orada başkalarının emri var demektir” yazdı.
Nesin, Artı Gerçek’teki köşesinde şu değerlendirmeyi yaptı: “Seçim gecesi “Hava darbe kokuyor” diye yazdığımda twitter’da ortalık birbirine girdi ve soruşturma açıldı hakkımda. Benim söylediğim yapılacak yeni bir darbe değildi, 24 Haziran seçimiyle yeni bir darbenin de yapıldığıydı. Ve bu son darbe Erdoğan değil bence Ergenekon darbesiydi. Hulusi Akar buna engel olabilecek birisiydi, aynı 15 Temmuz’da yaptığı gibi ve emekli edildi. Bugün bütün Balyozcu generallerin geldikleri makamlara baktığınızda ne dediğimi anlarsınız. Türkiye artık derin bir Ergenekon-Balyoz işbirliği tarafından yönetiliyor. Erdoğan ise sadece kendisini kurtarmak derdinde. Yoksa bir lider siyasi yaşamının 8 yılını NATO’yu, kalanını da Şenghay 5’lisini savunmakla geçirmez. Ne yalan söyleyeyim, bunu ZÜBÜK bile yapmaz.”
Ahmet Nesin’in yazısının tamamı şöyle:
ERDOĞAN’DAN BETER BİR YÖNETİM İŞBAŞINDA!..
Türkiye’yi Erdoğan yönetmiyor, Ergenekon grubu yönetiyor ve hatta Selvi bile ‘Brunson serbest kalabilir’ diye yazmasına karşın serbest bırakılmıyorsa, orada başkalarının emri var demektir.
Aylardır, hatta son 2-3 yıldır düşündüğüm ama yanıtını bulamadığım bir soru var kafamda, “Acaba, Recep Tamam Erdoğan’ın siyasi bir dünya görüşü var mı?” diye. Sizce var mı, başbakan olduğundan da, hatta belediye başkanı olduğundan da öncesine gidin ve izlemeye, okumaya çalışın, sadece ve sadece Erdoğan’ın devamlı olarak düşünce değişikliği içinde olduğunu görürsünüz. Dünya lideri diye övdükleri bu adam kadar söylediklerini inkar edip, sonradan tam ama tam tersini yapan başka bir kişi görmedim ben. Ne yalan söyleyeyim, bir dönek bile Erdoğan kadar fırdöndü bir siyaset yapamaz.
Esasında Erdoğan gibi olmak kolay, birileri sizi bulunmaz hint kumaşı yapmış ve bir koltuğa oturtmuş, o da kendisine inanıldığını bildiğinden, siyasette saçmalamanın rekorlarını kırıyor. Böyle bir dal olsa Guinnes Rekorlar Kitabı’na uzak ara önde girer. Zor olan Erdoğan gibi birisiyle aynı parti yada hükümette olmak ve onun dedikleriyle siyaset yapmak. Hele bakan olduysanız yandınız, hele de Mehmet Şimşek gibi uzman bakansanız, bildiklerinizi unutun daha iyi, yoksa gençlerin dediği gibi kafayı yersiniz.
Bu konuda Erdoğan ile ilgili onlarca örnek verebilirim ama en önemli örnek bence Ergenekon, 17-25 Aralık dönemi, Fethullah Gülen’le işbirliği ve ayrılış dönemi. Biz istediğimiz kadar son haftalardaki dolar artışını Rahip Brunson üzerinden tartışalım, işin öyle olmadığını AKP’li uzmanlar dahil herkes biliyor. Bu ayrıca ABD’nin Orta-Doğu’da küçük devletçikler kurması girişimi ve Kürdistan’ın oluşacak olması sorunu da değil. Bunların hepsi çok ama çok önemli konular ama esas 2 konu var ki bunu kimse tartışmak istemiyor.
Bunlardan birincisi askeriye içinde bulunan NATO-Şanghay 5’lisi tartışması, ikincisi de Erdoğan’ın neden 2 ayrı dönemde iki grupla da haşır neşir olduğudur. Yoksa Orta-Doğu’da bugünden itibaren Ragıp Duran’la Celal Başlangıç’ın kaleme aldığı izlenimleri Artı Gerçek’te okuyacaksınız, oralarda bişeyler zaten oluyor, bunun sadece ABD istiyor diye olmadığını, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını ısrarla nasıl istediklerini de göreceksiniz. Bir halk bu kadar inanmışsa, bunu kimse engelleyemez. Kimse ABD yardım ediyor mavalını okumasın, Kurtuluş Savaşı’nda Stalin yardım etmese, Mareşal Frunze o raporu vermese, top mermisi taşıyan kadınlarımızın masalları da olmazdı.
Ergenekon grubu, Şanghay 5’lisi grubu ve NATO’nun Türkiye’ye yük olduğunu söyleyen bir grup. Erdoğan NATO’cu subaylarla beraber bu insanları hapsettirdi ve bu dönemde Fethullah Gülen’in bürokratlarıyla beraber çalıştı. Avrupa Birliği’ne girilecek palavrasının çok tartışıldığı o dönemde Erdoğan hem Fethullah Gülen işbirliğine, hem de NATO’cu subaylara gereksinim duydu. Gayet de doğruydu yaptığı, AB’ye girmek isteyen bir ülke başbakanı NATO’yu karşısına alamazdı.
Erdoğan yeteri kadar megaloman birisi, bunu bilmeyen yok, o yüzden Gülen bürokrasisinin ülkeyi yönetmesi (Bütün dünyada ülkeleri esasında bürokrasi yönetir) kendisini çok rahatsız etti. Erdoğan’ın Gülen’le tartışmasının okullardan başlamasının bir nedeni var, o bürokratlar o okullardan yetişiyordu, kendisinin çoğaltarak yetiştirdiği İmam Hatip Liseleri’nden ele avuca gelir bişey dokunmuyordu. Gülen’i karşısına alınca Erdoğan NATO’yu da, NATO’cu subayları da karşısına almak zorunda kaldı, çünkü kendisini destekleyecek bir askeri güce gereksinimi vardı. Üstüne üstlük 17-25 Aralık faciası da patlayınca, ipler iyice koptu ve Ergenekon beraat ettiğinde yazdığım yazının başlığı aklıma geldi:
“ERGENEKON BERAAT ETTİ, ARTIK TÜRKİYE’Yİ YÖNETECEK”
İşte Türkiye’nin aylardır yaşadığı sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Siz bir ülke olarak hem Şenghay 5’lisine bağlı bir ülkeden füze alıp, hem de NATO ülkesinden F 35 almaya kalkarsanız, Avrupa’dakiler dahil askeriyedeki bütün NATO’cu subayları hapsederseniz, bu sıkıntılarla uğraşmak zorunda kalırsınız.
Erdoğan hem 17-25 Aralık felaketinden yargılanmamak, hem IŞİD’e karşı duyduğu ve o dönemde gösterdiği sempati nedeniyle yargılanmaktan kurtulmak için yarın beni bile yanına çağırabilir. Şaka yapmıyorum, bugün Türkiye’yi Erdoğan yönetmiyor, Ergenekon grubu yönetiyor ve bakanlar ve hatta hükümet yazarımsısı Abdülkadir Selvi bile sık sık “Rahip Brunson serbest kalabilir” diye yazmasına karşın serbest bırakılmıyorsa, orada başkalarının emri var demektir.
Bu yazarımsılardan biri geçenlerde benimle dalga geçmiş, Hulusi Akar defterden silinecek diye yazdım diye çok bi gülesi gelmiş. Benim iddiama göre güya emekli edilecekmiş ama ben işi bilmiyormuşum filan. Adını yazma gereği duymuyorum, sonra kendilerini bişey sanıyorlar, bence herkes bu olayları milim milim izlemeli ve nedenlerini tartışmalı. Erdoğan’ın son gün 3 kez “Hayır” dediği erken seçimin neden yapıldığı irdelenmeli.
Seçim gecesi “Hava darbe kokuyor” diye yazdığımda twitter’da ortalık birbirine girdi ve soruşturma açıldı hakkımda. Benim söylediğim yapılacak yeni bir darbe değildi, 24 Haziran seçimiyle yeni bir darbenin de yapıldığıydı. Ve bu son darbe Erdoğan değil bence Ergenekon darbesiydi. Hulusi Akar buna engel olabilecek birisiydi, aynı 15 Temmuz’da yaptığı gibi ve emekli edildi. Bugün bütün Balyozcu generallerin geldikleri makamlara baktığınızda ne dediğimi anlarsınız. Türkiye artık derin bir Ergenekon-Balyoz işbirliği tarafından yönetiliyor. Erdoğan ise sadece kendisini kurtarmak derdinde. Yoksa bir lider siyasi yaşamının 8 yılını NATO’yu, kalanını da Şenghay 5’lisini savunmakla geçirmez. Ne yalan söyleyeyim, bunu ZÜBÜK bile yapmaz.