Tahliye olduktan sonra cezaevi çıkışında tekrar gözaltına alınıp tutuklanan gazetecilerin ilk davası başladı. Canlı anlatım…
Duruşmaya tutuklu gazeteciler Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç ve Aktifhaber Yayın Yönetmeni Yetkin Yıldız katıldı. Tutuksuz yargılanan Ali Akkuş duruşmada hazır bulundu.
Atilla Taş, adres için cezaevinin adresini verirken tahliye durumunu kast ederek “Yerimiz yurdumuz belli olsun da” dedi.
“ÇOK YORGUNUM HEYET”
Ardından ilk olarak tutuklu en genç gazeteci Cihan Acar’ın savunmasına geçildi. Geçtiğimiz günlerde 12 gardiyan tarafından üzerine çullanarak saçları zorla kesilen Cihan Acar duruşmaya “Çok yorgunum heyet” diyerek başladı.
Acar, tahliye edilip tekrar tutuklandıkları geceyi anlatırken, “Annem o gece 8 saat kendini kaldırımlarda yerden yere atmış” dedi.
Acar, savunmasına şöyle devam etti: “Yorgunum çünkü 28 yaşımda cezaevinde yaşadım, üç farklı şehirde yedi farklı nezarethanede kaldım. Tahliye sevinci yaşamadım çünkü tahliye olduğum gece cezaevi aracı içinde gözaltına alındım. Ailem bilmediğinden sekiz saat beni cezaevinde bekledi. Yorgunum çünkü o gece gözaltına alınan ben değildim, yargılanan ailemdi. İlk ‘Annem hayatta mı?’ diye sordum. Öğrendim ki annem sinir krizi geçirmiş, ablam beni görmeye gelen altı yaşındaki yeğenimi saatlerce avutamadığını söyledi, bana. Adını duymadığım beni tanımayan kişiler tahliyemle toplum vicdanını kararttığımı öne sürdü. Tutukluluğum haber dahi olmazken tahliyem nasıl toplum vicdanını karartıyor? Eğer ben tahliye olmasaydım böyle bir iddianame yazılacak mıydı?”
Cihan Acar şöyle konuştu: “28 yaşında bir gazeteci için azımsanmayacak acılar yaşadım. 3 senedir gazeteciyim. Meslek hayatımın yarısı kadar süredir tutukluyum. Tahliye olacağımı duyunca 8 aydır kullandığım tabak çatalı çöpün dibine attım. Tekrar tutuklanınca çıkarıp, onlarla yemek yedim. Evlenecek yaştayım. Sabah kalkıyorum, giyiniyorum, taranıyorum. Karşımda hep aynı kişiyi buluyorum, Yakup!”
Bylock’u olmayan Cihan Acar, iddianameye göre, konuştuğu “bylock’u olduğu iddia edilen kişiler”in kimler olduğunu tek tek açıkladı. Cihan Acar Bylock’u olduğu iddia edilen kişilerle konuşmalarının haber amaçlı olduğunu söyledi.
Hakkındaki darbe davasının sıfır delille açıldığını belirten Cihan Acar, savcının “bylock kullananlarla irtibatlı” ve “çok sayıda yurt dışına çıkışı var” iddiasından başka kendi hakkında hiçbir şey söylemediğini ifade etti.
Acar, “keşke çok sayıda yurt dışına çıkışım olsaydı” dedikten sonra sadece 3 kere yurt dışına çıktığını bunun da PR şirketleriyle haber amaçlı olduğunu belirtti.
‘GÖRÜŞMELERİMİ GİZLİ YAPMIYORUM’
İddianamede bazı görüşme kayıtlarının şüpheli gibi yansıtıldığını ifade eden Acar, ByLock kullandığı iddia edilen kişilerle görüşmenin de suçlama konusu olduğunu söyledi. Acar, şöyle devam etti: “215 bin ByLock kullanıcısı olduğu iddia ediliyor. Bunların her biri 100 ByLock’suz kişiyle görüşse 21 milyon kişi ile görüşmüş olur. Ülkenin dörtte birini şüpheli konumuna sokan bu suçlamaya dikkat edilmesi gerekir. Ben görüşmelerimi gizli yapmıyorum, hepsini haberde detaylı yazıyorum. İddianamede toplam 18 görüşme kaydım görünüyor. Yedisi gazeteci, beşi ile aynı kurumda çalışıyorum. Beşi avukat. Dört kişi hakkında ByLock iddiası var, haklarındaki soruşturma benim görüşmemin ardından açılmış.”
27 yaşında cezaevine girdiğini. 28 yaşını cezaevinde geçirdiğini, Ekim’de 29’una gireceğini belirten Acar, cezaevindeki en genç gazetecilerden biri olduğunu ifade etti.
Zaman’da 1700 lira maaş aldığını, 2350 tl maaşla Bugün’e geçtiğini belirten Acar, “Okul çevresinde satılan bonzai” haberiyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülünü aldığını ifade etti.
DARBENİN BENİMLE İLGİSİ NE
‘SAVUNMAMI HAZIRLARKEN NEYLE SUÇLANDIĞIMI UNUTABİLİYORUM’
Savunmasını hazırlarken neyle suçlandığını unutabildiğini de sözlerine ekleyen Acar, şunları söyledi: “Ne zaman TCK’ya baksam irkiliyorum, ‘darbe girişimi’ suçlaması çünkü. Ben daha askerliğini yapmamış, eline silah almamış, darbe girişimini daha ilk saniyeden lanetleyen biriyim. Durum buyken cezaevindeki sekiz ayın sonunda her nasılsa darbecilikle suçlandım. Bir insan nasıl aynı anda iki yerde bulunmazsa bu deliller de bu iddianamenin konusu olamaz. Soruşturmam 31 Mart’ta açıldı ve ben o sırada Silivri Cezaevi’ndeydim. Ben tahliyemle gözaltına alındım, bir saniye bile özgür kalamadım. Bu dosya tahliyemle, sıfır delille açıldı. Hakkımda aynı delillerle iddianame yazıldı. Her bir satırını okudum ama kendimle ilgili bir bağ kuramadım. Zaten 15 Temmuz ile ilişkilendirmem mümkün değil. Sayın savcı sonuç bölümünde ‘algı yönetimi’ diye yazmıştı. Ama bu suçlama benimle ilişkilendirilemiyor. Savcı, terör kelimesinin kökeninden bahsediyor ama isterdim ki Magna Carta’daki masumiyet karinesinden, Voltaire’in ifade özgürlüğü savunusundan, peygamber efendimizin suçun şahsiliğine dair sözlerinden bahsedilmesini isterdim.”
Cihan Acar, gazeteci olduğunu ama basın özgürlüğü adı altında imtiyaz istemediğini, adil yargılanmak istediğini söyledi.
13 aydır özgürlüğümden mahrum olduğunu hatırlatan Acar, “Tutuklu değil, cezaevinde tutulan biriyim. Yaşadığım hiçbir acı, bugün burada terörist olmadığı ispatlamaya çalışırken, sizleri gazeteci olduğuma ikna etmeye çalışmak kadar acı olmadı. ” ifadelerini kullandı.
Acar sözlerini heyete “Aradığınız darbeci ben değilim” diyerek bitirdi.
Cihan Acar’ın savunması bitince Hakim, “zaten açıklamalarını yapmışsın soracağım bir şey yok” dedi ve diğer tutuklu gazeteci Abdullah Kılıç’ın savunmasına geçildi.
ABDULLAH KILIÇ CEMAATLE İLGİSİ OLMADIĞINI ANLATTI
Habertürk eski çalışanı Abdullah Kılıç, savunmasına uzun uzun Cemaatle hiçbir ilgisi olmadığını anlatarak başladı ve 15 Temmuz’da saat 23’ten itibaren attığı darbe karşıtı twitlerini sıraladı.
Kılıç, Bank Asya’daki hesabının kızının okul taksidi ve Meydan Gazetesi’nden aldığı maaş nedeniyle açıldığını söyledi.
Bylock kullanan kişilerle irtibatıyla ilgili Kılıç, “Gazeteciyim, gece yarısı haberden dolayı Başbakan tarafından arandığım da olmuştur” dedi.
Kılıç şöyle konuştu: “Alaattin Kaya Basın İlan Kurumu’ndan haksız kazanç elde ediyordu. 25 bin değil 25 gazete basılıyordu. Bu dosyayı Nadir Alparslan’a gittim. Hala Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı. Bunu yazdım ve Zaman’dan kovuldum bu dosya yüzünden.” dedi.
Hakim’in Kılıç’ın savunmasına yönelik “çok fazla ayrıntıya giriyorsun” demesi üzerine Kılıç “İki kere ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Çok fazla ayrıntıya girmiyorum.” cevabını verdi.
Kılıç, 11 yaşındaki oğlunun adına kayıtlı telefondan dersane arkadaşını aradığını, bu nedenle Kuzey Irak imamıyla görüşmekle suçlandığını belirtti.
Savcı ve hakim, Kılıç’a da hiçbir soru sormadı.
KÖSELİ: ANTİKACI DÜKKANINDA MI DARBE YAPTIM
Abdullah Kılıç’ın savunmasının ardından Bünyamin Köseli savunmaya geçti.
15 Temmuz’dan önceki 6 ayda neler yaptığını anlatan Köseli, Zaman Gazetesi’ne kayyum atanmasından sonra 5 ay boyunca gece gündüz açtığı antikacı dükkanında çalıştığını söyledi.
Boğazı düğümlenerek güçlükle konuşabilen Köseli, “Darbe planlanırken ben dükkanımı çiçek gibi yapmaya çalışıyordum” dedi.
15 Temmuz günü babasının Adana’dan gelerek kendisine antikacı dükkanı için vekelat verdiğini anlatan Köseli; “Ben antikacı dükkanı açarak mı darbeye katkıda bulunmuş oluyorum? Ben o çiçek gibi dükkanı bırakıp Silivri’ye götürüldüm.” dedi. Köseli savunması sırasında zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı.
İddianamede bir yerde “bank asya kredi kartı var,” bir yerde “yok” denildiğini vurgulayan Köseli, 10 yıldır kredi kartı kullanmadığını belirtti.
Köseli, heyete seslenerek; “Tutukluluğa devam diyebilirsiniz. Ama ‘kaçma şüphesi’ demeyin. Polise ben gittim. Gözaltına alınmak için 2 saat uğraştım.” dedi.
Savcı ve Hakim Bünyamin Köseli’ye de hiçbir soru sormadı.
GÖKÇE FIRAT SAVCIYI YALANCILIKLA SUÇLADI
Türk Solu Yayın Yönetmeni Gökçe Fırat savunmasına savcıyı yalancılıkla suçlamakla başladı. Fırat, “Benim için ‘Türk Solu sahibi’ demişsiniz, başyazarıyım. ‘Türk Solu yasaklı yayın’ demişsiniz. Yanlış,yalan!” dedi.
Fırat duruşmada ilginç de bir çıkış yaparak şöyle dedi: “F..Ö sözünü ilk kullanan benim.. Şimdi bu kadar insan F..Ö derken, ben Fetullah diyorum.”
Cemaat üyesi olmaktan yargılanan Fırat durumun absürdlüğüne dikkat çekerken şöyle bir örnek verdi: “Fetullahçılar Said-i Kurdi’yle ilgili film yaptı, biz Türk bayraklarıyla bastık. Gazetelerinde bize ırkçı dediler.”
Türk Solu Dergisi Yayın Yönetmeni, duruşmada uzun uzun Hizmet Hareketi’ne karşı nasıl mücadele ettiğini anlattı ve kendisinin hiçbir alakası olmadığına ilişkin örnekler verdi.
Gökçe Fırat’ın savunmasıyla bugünkü duruşma bitti. Diğer tutuklu gazetecilerin savunmasına yarın yer verilecek.
MÜEBBET İSTENİYOR
Gazeteciler “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlarından yargılanıyor.
İddianamede, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç, Yetkin Yıldız ve Ali Akkuş hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçlarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep ediliyor.