Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanlarında yaşanan sorunlar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ayyuka çıktı.
Cumhuriyet’in haberine göre, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanındaki gelişmelerin eleştirildiği bir rapor, NATO’da kabul edildi.
NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) Güvenliğin Sivil Boyutu Komisyonu’nda geçen hafta kabul edildiği belirtilen raporda, Türkiye’nin ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un açıkladığı 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda “özgür olmayan ülkeler” kategorisindeki tek NATO üyesi olduğu tespitine yer veriliyor.
15 Temmuz’a da atıf yapılan raporda, darbe girişimi “vahşi” olarak niteleniyor ve şöyle devam ediliyor:
“Darbe girişimi bastırılmasaydı (Türkiye’de) iç savaş çıkabilir, bölgesel güvenlik açısından yıkıcı sonuçlara yol açabilirdi.”
Ancak raporda Türkiye devletinin darbe girişiminin faili ilan ettiği ‘F….’den hiç söz edilmediği aktarılıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin Atlantik ittifakı üyeleri tarafından kınandığı belirtilen raporda, sonrasında hükümetin aldığı kararlar şu ifadelerle eleştiriliyor:
“Ancak Türkiye’nin B atılı müttefikleri ve insan hakları savunucuları arasında hükümetin darbe girişiminden sonraki eylemlerinin orantısız olduğu görüşü hâkim. Bu görüş, NATO PA’nın Kasım 2016’da İstanbul’da yapılan genel kurulunda tekrar tekrar dile getirilmişti” denildi. Darbe girişiminin ardından gerçekleştirilen gözaltı ve ihraçlara ilişkin verilere de yer verilen raporda, “Darbe girişiminin ardından iki yıl boyunca Türkiye’de olağanüstü hal devam etti. Hükümet, tehdidin ciddiyeti değerlendirildiğinde OHAL’in gerekli olduğu ve bu sürede orantılılık ve zorunluluk ilkelerine uyulduğunu belirtti. Fakat bu görüş hem Türkiye’de hem de Batı’da Erdoğan’ı eleştirenler tarafından paylaşılmıyor. Örneğin Avrupa Parlamentosu, OHAL’in ‘muhalifleri susturmak için kullanıldığını ve milli güvenliğe yönelik tehditlerle mücadele etmek için alınacak meşru önlemlerin ötesine geçtiğini’ belirtmiştir.”
16 Nisan 2017’deki rekim değişikliği anlamına da gelen referanduma da değinilen raporda, Türkiye’nin ‘süper-başkanlık’ sistemine geçtiği vurgulanarak, “Anayasa değişiklikleri, ABD tarzı başkanlık sistemi getirmek üzerine tasarlandı. Ancak pratikte Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı sistemi, ABD’de olduğu gibi denge denetim unsurlarını barındırmamaktadır. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Meclis’i feshetme hakkına sahiptir ve yargı üzerindeki gücünü arttırmıştır. Bununla birlikte Meclis’in halen kaydadeğer bir gücü vardır ve Türk demokrasisinin koruyucusu rolünü üstlenme potansiyeli bulunmaktadır” deniyor.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç ile Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın tutukluluğu hakkında Avrupalı siyasetçiler ve insan hakları gözlemcilerinin endişeleri de yine raporda öne çıkan eleştiri başlıkları arasında.
Raporda, medyadaki durum analizi de yapılırken, son yıllarda Türkiye’de basın özgürlüğü alanının daraldığı belirtilen raporda, Doğan Medya Grubu’nun ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın bağları bulunan’ Demirören Holding’e satılmasının, hükümetin medya üzerindeki baskısını arttıracağı yönünde endişelere sebep olduğunun altı çiziliyor.
NATO PA Güvenliğin Sivil Boyutu Komisyonu’nda TBMM’den de üç üye bulunuyor. Komisyonda yer alan AKP’li ve İYİ Parti’li üyelerin raporun reddi, HDP’li üyenin ise kabulü yönünde oy verdiği öğrenildi. Raporun 2019 baharında yapılacak NATO PA Genel Kurulu’nda oylanması bekleniyor. NATO ile kurumsal resmi bir bağı bulunmayan ve NATO üyesi ülkelerin milletvekillerinin oluşturduğu NATO PA’nın kabul ettiği kararların bir bağlayıcılığı bulunmuyor ancak kararların NATO’nun politikalarını belirleyen liderlere tavsiye niteliği bulunuyor.