Eğitimdeki gerçek rakamları okumaya hazır mısınız?
Türkiye çok partili sisteme geçtikten sonra eğitim, uzun yıllar siyaset yapanların ülkeye hâkim olma gayretlerinin kavga alanı oldu. Hiç alt yapısı olmayan siyasi içerikli düzenlemelerle sürekli sistem değiştirildi. Uzlaşma kültüründen uzak yaklaşımlarla getirilen her sitem daha deneme fırsatı bile bulamadan kaldırıldı.
Her alandaki bu istikrarsızlık Özal’ın ülkeyi özgürlüklerle buluşturması ve dört eğilimi birleştirme gayretleriyle kısmi de olsa son buldu. 1983 yılından sonra toplumun farklı kesimleri arasında mesafeler iyice kapandı ve nispi uzlaşma anlayışı oluştu. Bu anlayış Özal’ın vefatından sonra 1998’e kadar kısmen devam etti. 28 Şubatta askerlerin müdahalesi ile dengeler yeniden bozuldu, eğitim sistemi farklı düşüncelere kapalı hale getirildi.
2002 yılında tüm fikirlere saygılı olma, her birikimden yararlanmaya anlayışıyla göreve gelen iktidar partisi bozulan dengeleri düzeltme gayreti içine girdi, imkân ölçüsünde hemen her kesimden başarılı eğitimciler göreve getirildi. Eğitim dâhil birçok alanda ülkemiz hakkında olumlu gelişme haberleri duyulmaya başladı. Ancak onlar da ilk 1-2 yıldan sonra güç elde ettikçe objektif kriterlerden uzaklaştı. İktidarı kimseyle paylaşmama, iktidarın nimetlerinden sadece kendi çevresini yararlandırma anlayışıyla aşamalı olarak eğitim sistemini yeniden düzenlemeye durdular.
Bir dönemden sonra bütün kararlar siyasi tercihlere göre yapılmaya, kendi getirdikleri kadroları görevden alıp yerine sadece siyasi tercihlerini kabul ettirebilecekleriyle değiştirmeye başladılar. Eğitim farklı düşüncelere kapandı, yönetimdekilerin anlayışını topluma dayatan bir yaklaşımla, eğitim yıllar sonra yeniden siyasi kavga alanı haline getirildi.
Seçim dönemlerinde, her alanda olduğu gibi eğitimde de çağ atlatacak büyük proje iddiaları ortaya atıldı ve bu projelerle seçimlerde avantaj kazanıldı. Fatih projesinde olduğu gibi, milyar dolarlık şaşaalı ancak içi doldurulamayan projeler, kuşkulu ihalelerle kaynak aktarımına zemin hazırladı.
Bunların sonucu olarak da; Bakanlığın 2017 ve öncesine ait kendi sitesinde yayınladığı istatistikler, TEOG-YGS-LYS gibi yerel, PİSA-TİMSS gibi uluslararası sınav sonuçları, OECD, Dünya Bankası, EFA, Eğitim Sendikaları hatta yönetimdekilere yakınlığıyla bilinen SETA vb kurum raporları; çağ atlatacağı iddia edilen onlarca projenin istenen sonucu vermediği, ülkenin eğitimin hemen her alanında oldukça yetersiz olduğu, uluslararası karşılaştırmaların çoğunda son sıralarda yer aldığı tespitleri yapıldı. MEB 2016-2017 istatistiklerine göre Türkiye’nin eğitim çağındaki gençlerin %20 sini eğitime dâhil edemediği görüldü.
2017 İSTATİSTİKLERİ EĞİTİMİN SİYASETİN GÖLGESİNDE ERİDİĞİNİ GÖSTERİYOR;
Veriler okul çağındaki yaklaşık 4.108.000 öğrenci eğitim sisteminin dışında olduğunu göstermektedir.
Ayrıca OECD raporlarında 20-24 yaş arasındaki gençlerin %36’sı ne okulda ne de işte, sistem dışında tespiti yapılmıştır. Bu OECD ortalamasının iki katına denktir. Türkiye okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilerin %65’ini, eğitime dâhil edememiştir.
Son yıllarda eğitimin siyasete kurban edilmesiyle yakalanan yükselme eğilimleri, giderek azalmış, 2016-2017 yılından sonra çıkarılan KHK’lar ile eğitim tamamen siyasetin oyuncağı haline gelmiştir. KHK’ların sonuçları eğitime henüz tam yansımamıştır. Buna rağmen 2017 yılına gelindiğinde zorunlu eğitim çağında olduğu halde; ilköğretim 1. Kademede 491.000, 2. Kademede 220.000 toplamda 710.000 öğrenci en zaruri ihtiyaç olan temel eğitim bile almadan hayata atılmak zorunda kalacaktır. Yani Türkiye yaklaşık 500.000 den fazla ailenin temel eğitim çağındaki 6-13 yaş aralığında 710.000 çocuğuna eğitim imkânı sunamamaktadır. Zorunlu eğitim kapsamında olmasına rağmen lise çağındaki bir milyon öğrenci de okulda değildir. Bu rakamlara Suriye’den gelen mülteciler dâhil değildir. Toplamda okul öncesi dâhil eğitimde olması gereken okul çağındaki 4.108.000 öğrenci farklı sebeplerle eğitime alınamamıştır. Türkiye kendi vatandaşlarının çocuklarını eğitime dâhil etmede en başarısız ülkeler arasında sayılmaktadır.
2017 yılı okul öğretmen öğrenci sayıları
Okul sayısı değişimi: Okul öncesinde okul sayısı 2012 yılında bu yana düşmüş ancak son iki yıl eski sayıya ulaşılabilmiştir. Resmi ilkokul sayısı 2012 yılından bu yana kademeli olarak 4.000 azalarak 24.000’e özel ilkokul sayısı da yeni açılan okullara rağmen son yıl 120 azalarak 1.200’e düşmüştür. Resmi ortaokul sayısı son 5 yılda 400 artarak 16.500’e yükselmiş, özel ortaokul sayısı son yıl yeni açılanlara rağmen 150 azalarak 1.400’e gerilemiştir. Resmi genel lise sayısı son 5 yılda 300 azalarak 2.900’lere düşmüş, özel lise sayısı son yıl yeni açılan özel liselere rağmen 300 azalarak 2.200’e düşmüştür. Birçok alanda okul sayısı artacağına azalmaktadır.
Öğretmen sayısı değişimi: Okul öncesinde öğretmen sayısı 4.000 artarak 76.000’e yükselmiştir. İlkokullarda öğretmen sayısı geçen yıla göre 3.000 azalarak 298.000, ortaokullarda öğretmen sayısı geçen yıla göre 3.000 artarak 326.000 olmuştur. Genel ortaöğretimde öğretmen sayısı 3.000 azalarak 148.000’e düşmüş, mesleki ortaöğretimde öğretmen sayısı 11.000 artarak 196.000 çıkmıştır. Yüksek öğretimde 156.000 öğretim görevlisi bulunduğu bilgisi verilmiştir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azaltma iddiasıyla yönetimi devralanlar, geçen yıl toplamda öğretmen sayısında 0.02 lik bir artış bile sağlayamamıştır.
Öğrenci sayısı değişimi: okul öncesinde geçen yıla göre öğrenci sayısı 100.000 artışla 1.315.000’e ulaşsa da çağ nüfusunun çok altında seyretmekte artışlar daha çok özelle sınırlı kalmakta, imkânı olanların yararlanacağı alana dönüşmektedir. Ayrıca okul öncesinde öğrenci sayısı son yıl az artış gösterse’ de son 5 yılda sayı önce azalmış ancak geçen sene yeniden eski sayıya ulaşabilmiştir. İlkokullarda öğrenci sayısı son dört yılda 620.000 azalarak 4.970.000’e düşmüştür. Ortaokullarda öğrenci sayısı geçen yıla kadar azalmışken bu yıl sayı küçük bir artışla 5.519.000 olmuştur. Genel ortaöğretimde öğrenci sayısı 2006’dan bu yana her yıl artmış ve 3.000.000’a ulaşmıştır. Mesleki ortaöğretimde sayı önce artsa da geçen yıldan buyana 2.800.000’den 2.600.000’e gerilemiştir. Yüksek öğretimde öğrenci sayısı 6.100.000’e ulaşmıştır. Temel eğitimde özellikle ilkokul çağındakilerde okullaşma geçen yıl %94’lerde iken bu yıl %3 geriye gitmiş %91’e düşmüş, ilkokula alınamayan öğrenci sayısı artmıştır. Çıraklıkla ilgili düzenlemeden sonra ortaokuldan itibaren öğrenci sayısı daha da düşecektir.
Bir diğer problemli alan ise zorunlu eğitim çağını bitiren gençlerin durumudur.
20-24 yaş grubunda olup yüksek öğretimde ya da işte olması gereken gençlerin %36 sı ne okulda ne de işte olduğu tespiti yapılmıştır. Türkiye’nin, 20-24 yaş grubunda iş hayatına hazırlanma aşamasında sokağa terk ettiği gençlerinin oranı da OECD ortalamasının 2 katından fazladır. Bu oran bakımından da Türkiye en geri ülkeler arasındadır. Türkiye bu yaş grubu gençlere ne bir iş vermiş ne de yüksek öğretime dâhil edebilmiştir.
EĞİTİMDE SİYASİ KIYIM DÖNEMİ
Son dönemde yönetimdekiler eğitimin problemlerini çözmeyi unutmuş ve tümüyle siyasi tercihler öne çıkmıştır. Bunun sonucu olarak ta OECD raporunda Türkiye zorunlu eğitim çağındaki öğrencileri eğitime dâhil edemeyen 3. grup en geri ülkeler arasında sayılmaktadır. Eğitime dâhil edemediği gruplar için zorunlu eğitim sistemini delme yolları geliştirilmektedir. Açık liseler ortaöğretimde, çıraklık ortaokulda zorunlu eğitimi delme yolu olarak kullanılacaktır.
2016-2017 yılında tamamen siyasi gerekçeler kullanılarak, (yönetimdekiler siyasi görüşünü beğenmedikleri) yaklaşık 1.200 civarında özel okul KHK ile kapatılmış, eğitim kurumlarını zararlı görüp kapatma gibi kıyım işlenmiştir. Devletten 40-50 bin, özelden 25 bin civarında öğretmenin işine son vermiş, pasaportları iptal edilmiş başka kurumlarda çalışması da engellenerek eğitimciler açlığa mahkûm edilmiş, kimisi sudan bahanelerle tutuklanmıştır. Türkiye 80 öncesindeki karanlık günlere geri dönmüştür Bugün siyasilerin görüşünde olmayan çoğu Aktif eğitimsen üyesiyle başlayan kıyım, giderek Türk eğitim sen, Eğitim sen ve diğer sendika üyelerine doğru kaymış öğretmen alımlarında mülakat sistemi siyasi kıyım yolu geliştirilmiştir. KHK’larla eğitim de ülke tarihinin hiçbir döneminde yaşanmamış büyüklükte bir siyasi kıyım yaşanmaktadır.