Alkan, Alpay, Bulaç’ın neler yaptıklarını, yeni üretimlerini çocukları anlattı.
İddianamenin hazırlanması için 300 gün, hâkim karşısına çıkabilmek içinse tam 419 gün beklemiş olacaklar. Tek suçları Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları kaleme almaları.
Alpay, Bulaç ve Alkan’ın çocukları tüm iddiaların temelsiz olduğu konusunda hemfikir. Tek istedikleri babalarının bir an önce serbest bırakılması. Bir elin parmakları kadar köşe yazısının iddianameye eklenip, buradan hareketle haklarında müebbet hapis cezaları istenmesine anlam veremiyorlar. Beklentileri adaletin yerini bulması ve gazetecilerin ilk duruşmada özgürlüklerine kavuşması.
Davada, gazeteci ve yazarlar Nuriye Akman, Lale Kemal, Mümtaz’er Türköne, Orhan Kemal Cengiz, eski öğretim görevlisi ve köşe yazarı İhsan Dağı, Zaman Gazetesi’nin eski Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, İbrahim Karayeğen gibi isimler de yargılanıyor. Akman ve Kemal bir süre tutukluluğun ardından 12 Eylül 2016’da tahliye edildi. Tutukluların yanı sıra tutuksuz yargılananlar da var.
İstenen cezanın büyüklüğüne rağmen, iddianamede, “Görünürde suç unsuruna rastlanılmayan yazılarında… şüpheli yazarların tek başına suç unsuru olduğu belirlenememekle birlikte örgütsel hedef ve amacı tamamlayan yazılar” tanımlaması da dikkat çekiyor. Her yönüyle kafa karıştıran bir iddianame.
Bazı tutukluların aile fertlerinin Pazartesi günkü ilk duruşmada tahliye beklentileri yüksek. İfade özgürlüğü kapsamına giren köşe yazıları üzerinden bırakın müebbet cezayı, 419 günlük tutukluğun bile akıl almaz olduğu kanaatindeler.
P24’ten Gülten Sarı, Alkan, Alpay, Bulaç’ın çocuklarıyla konuştu ve cezaevinde neler yaptıklarını, son durumlarını öğrenip yazdı:
TALAT ALKAN: BABAM NEDEN İÇERİDE ANLAYAMIYORUZ
Ahmet Turan Alkan’ın oğlu Talat Alkan, duruşma öncesi sorularımızı yanıtladı ve babasının tahliye edilmesi talebini iletti.
Babanızın cezaevindeki durumundan bahseder misiniz?
Bugün babamın tutukluluğunun 416. günü. Haftada bir gün bir saat kapalı, 2 ayda bir açık görüşle babamı ziyaret edebildik. Mektup hakkı da yoktu. Şu ana kadar bu haktan hiç yararlanamadı. İlk cezaevine girdiğinde gönderdiği mektup yerine ulaşmadığından hareketle bu hakkının olmadığını düşünüyoruz. İlk kitabı tutukluluğundan neredeyse 9 ay sonra verebildik. Şu sıralar ona bolca mimari, sanat tarihi, denizcilik kitapları ve roman götürüyorum ağırlıklı olarak.
Morali nasıl?
Morali gayet iyi ancak kilo kaybı var. 83 kilodan 69 kiloya düştü. Yemeklerle ilgili şikâyeti yok ancak babam zaten genel olarak yakınmayı seven birisi değil. Babamı hayat boyunca bir şeyden şikâyet ederken hiç görmedim diyebilirim. En büyük şikâyeti kitap alamamaktı çünkü babam kitaplarıyla yaşayan, nefes alan biri. Evdeyken de büyük ölçüde kütüphanede yaşıyordu. Hobileri olan marangozluk, deri işleri ve kitaplarıyla haşır neşirdi büyük ölçüde. 2014 yılında İstanbul’dan Bursa’ya taşınmışlardı annemle.
14 aylık bir tutukluluk sözkonusu. İlk duruşma için düşüncesi ne yönde?
Babamın yargılandığı davanın iddianamesi aşağı yukarı 300 günde çıktı. Çok bekledi. İddianame hazırlandıktan sonra da hâkim karşısına çıkmak için bir 4-5 ay daha bekledi. Çok uzun bir süre. Bu zaman diliminde kendisini ifade edip anlatabileceği bir mecra yoktu. Bir insan masumsa, ilk duruşmaya çıkmak için 14 ay bekliyorsa bu çok sıradan bir durum değil. Babam, ülkenin olağanüstü bir hâl yaşadığını, herkesin bir bedel ödediğini kendi ve bizim payımıza da bunun düştüğünü söylüyor.
Tutuklanması gerekçesi Zaman Gazetesi’nde 17 Aralık süreciyle ilgili hükümeti ve hattâ cemaati eleştirdiği 6-7 adet köşe yazısı. O yazılarda muhalif bir tutum takındığı için cezaevinde. Bu durum iddianamede “görünürde suç unsuruna rastlanılmayan yazılarında dahi basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullandıkları ya da ön hazırlık niteliğinde yazılar yazdıkları; şüpheli yazarların genel itibariyle de süreç içerisinde böyle bir duruş sergiledikleri” şeklinde yer alıyor. İstenilen ceza ise üç müebbet ve 15 yıl da hapis! Babamın iddanameye mevzu bahis olan yazıları ve kariyeri boyunca yazdığı 4000’e yakın köşe yazısı daima herkese açık ve okunabilir. Buradan onun, meselere birikiminin ve entellektüel duruşunun gerektirdiği şekilde, lehte ve aleyhte ancak şahsına münhasır bir tavır geliştirdiğini takip etmek zor değildir. İddianameye konu olan yazılar bile okunduğunda dengeli üslubu fark edilebilir.
Tahliye edilme umudu var mı babanızın?
Elbette tahliye edilme umudu taşıyor. Aslında biz ailesi olarak sürekli tahliye edileceğini umduk. Yani duruşmaya çıkmadan da bırakılır düşüncesindeydik. Tutukluğu gözden geçirme süreçleri var ve onlardan birinde bırakılır umudu taşıyorduk. Ancak bu 416 gün boyunca olmadı.
Sağlık durumu nasıl?
Cezaevine ilk girdiği zamanlar kulak iltihabı geçirmiş ve bir süre doktor erişimi olmamış. Kronik rahatsızlıkları nedeniyle kullandığı ilaçları gecikti bir süre. Tansiyon ve vertigo tedavisinde kullanılan ilaçlar. Ama babamı en çok üzen aylarca kitap alamamasıydı.
Bana, “Bir psikaytrik tedavi, antidepresan istediğinizde talebiniz karşılanıyor ancak kitap gelmiyor” serzenişinde bulunmuştu. Babamın hayata tutunma şekli, hayatla kurduğu ilişki kitaplar üzerinden. “Ben kendimi kitaplarla rehabilite eden biriyim” der bize. Bu nedenle aylar boyunca kitap alamaması onu psikolojik olarak zorladı. Televizyonları var ancak radyoları toplanmış. Elle kitap yazıyor.
Babam masum ve biz tahliye konusunda umutluyuz. Orada kalmasını gerektiren bir durum yok. Babam akademisyenlikten emekli olduktan sonra kariyerini tamamen yazar olarak devam ettirdi ve Zaman Gazetesi’nden teklif geldiği için orada çalışmaya başladı. Başka yerden teklif gelse orada çalışırdı. Akademi hayatı boyunca da tarih ve kamu yönetimi bölümlerinde öğrencilerine darbenin sakıncalarını anlatan dersler verdi.
Biz gözaltına alındığına inanamadık zaten. Medyada da, “Alkan’ın içeride ne işi var” diye sorgulayan 50 köşe yazısı yazılmış. Babamın tahliyesini talep ediyoruz. Yazdığı köşe yazıları iddianamede içerik olarak değil sadece başlık olarak yer alıyor. Ancak hiçbirisi içeride olmasını gerektirecek içerik ve unsur içermiyor. Kendi baktığımız yerden bu sürecin bir an önce bitmesini , hukukun bir an önce işlemesini ve babamın hürriyetine kavuşmasını bütün kalbimizle diliyoruz.
Babam kitaplara ulaşamadı ancak kendisi çalışmaktan vazgeçmeyip Sağ Yanım isimli bir roman yazdı. Bu romanda bir aile hikâyesi üzerinden içinden geldiği sağ siyaset kültürünü kritik bir gözle ele alıyor. İçeride yazdığı ikinci çalışması Bir Hobi Budalasının Biyografisi. Erika ve Royal gibi daktilolardan bilgisayarlara, deri dikiş takımlarından marangozluk takımlarına, ev yapımı mobilyalardan müzikal enstrümanlara kadar bir zanaatkârın oto biyografi denemesi. Üçüncüsü insanların dünyayı nasıl kirletip yaşanmaz bir hâle getirdiğini hikâyeleyen bir çocuk kitabı. Dördüncü ve sonuncu kitap ise taşrada, tren istasyonu çevresinde geçen bir aşk hikâyesi.
64 yaşında ve kronik sağlık sorunları olan babamın, tutuksuz yargılama ile bir an önce doğumunu göremediği ilk torunu Afife’ye kavuşmasını diliyoruz.
ELVAN ALPAY: BÖYLE UZUN BİR TUTUKLULUK BEKLEMİYORDUK
Şahin Alpay’ın kızı Elvan Alpay da, böyle uzun bir tutukluluk beklemediklerinin altını çiziyor. Bir gazetede özgürce düşünceleri ifade etmenin suç sayılmasını anlamlandıramadıklarını belirten Alpay konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Babanızın bu kadar uzun süre tutuklu kalacağı aklınızdan geçti mi?
Hiç beklemiyorduk böyle uzun bir tutukluluk. En fazla alırlar, sorgularlar ve bırakırlar düşüncesindeydik. Hele tutuklu yargılanacağını hiç düşünmedik. Zaman Gazetesi’nde köşe yazmasının dışında neden tutuklandığına dair bir veri yok elimizde. Orada yazmak da nasıl bir suç teşkil ediyor o da açık bir husus değil. Neyle suçlandığı da muğlak. Babamın neden orada olduğunu bilmediğimiz için bu süreç çok zor.
Babam 73 yaşında ve sanırım Silivri Cezaevi’nin en yaşlı tutuklusu. Yaşadıklarıyla ilgili hayal kırıklığı çok büyük. Hayatı boyunca demokrasiyi, hak ve özgürlükleri savunmuş biri olarak “darbeci, terör örgütü mensubu” gibi gösterilmek çok ağrına gidiyor. Bunu kaldırmak çok zor. Bugüne kadar yazdıkları da ortada. Ne cemaatçilikle ne darbecilikle ne de bölücülükle en ufak bir bağı var. Çok absürd bir suçlama ile karşı karşıya. Bu çok üzüntü veriyor.
Sağlık durumu ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Sağlık durumundan çok endişe ediyorum. Tutukluluğun uzamamasını istiyorum. Tansiyon, prostat, katarakt, duyma sorunu, kalp rahatsızlığı, uyku apnesi ve nefes sorunu var. Bir takım cilt problemleri yaşıyor aynı zamanda. Bu nedenle biyopsiler oluyor ve sonuç raporunu alamadıklarımız var içlerinde.
Gül hastalığı da denen bir cilt enfeksiyonunu olabileceği şüphesi var. Sürekli bir bakım gerektiren durumu var. Bu açıdan sinir bozucu bir durum yaşanılan. Ben hep endişe ediyorum sağlığı ile ilgili. Aynı zamanda bu derece yoğun üzüntü insan sağlığını tehdit ediyor; benim endişem bu yönde. Yaşadığı kırgınlık ve üzüntü onu daha da hasta edecek diye endişeleniyorum. O kadar boşuna ve anlaşılmaz bir tutukluluk ki bu.
Yine de babam hayat felsefesi olarak iyimserliği benimsemiş bir insan. Umut doludur. O kadar olmayacak gerekçelerle içeride ki bırakılacağını düşünüyor; olan biten bu raddede ümit kırıcıyken.
Babam bu süreçte üç kitaplık bir biyografi yazdı ve şimdi de bir roman yazıyor. Bu içerideki dördüncü kitabı olacak. Bir de öyle bir izolasyon içerisindeki, revire gitmek bile bir kaç yeni yüz görmesi açısından heyecan verici olabiliyor babam için.
ZEYNEP BULAÇ: ADALETİN YERİNİ BULMASINI İSTİYORUZ
Ali Bulaç’ın kızı Zeynep Bulaç da babasının durumunu ve mahkeme öncesi tahliye taleplerini iletti.
Pazartesi günkü ilk duruşmada tahliye umudunuz var mı?
Biz de heyecanla bekliyoruz mahkemeyi ve babamın tahliye olmasını umuyoruz. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz.
Peki babanızın ruh hali nasıl?
Şu an iyi durumda. Cezaevine ilk girdiği dönemlerde sağlık sorunları yaşadı. Çünkü dört kronik rahatsızlığı var. Açık kalp ameliyatı olmuştu ve şekeri var. Ancak masum olduğunun açığa çıkacağını bildiği için tahliye umudu var. Tabii araya özlem girdi babamla. Uzun zaman geçti. Bu durumun bir an önce son bulmasını istiyoruz.
Zaten isnat edilen suçlamaların tamamının kaynağı köşe yazıları. O eksende kendisini savunacaktır mahkemede de. Aslında “Ne var ki ne savunacağız. İddianamede köşe yazılarından başka bir şey yok” diyoruz.
Babanızı biraz anlatır mısınız?
Babam merhametli, âdil ve sevgi dolu biridir. Hayatı boyunca şiddet, darbe ve gayrihukukî müdahalelere karşı durmuş, bu konuda sayısız makalesi ve demeci olan birisidir. Bu nedenle darbe gibi alçakça bir eylemle ilintilendirilip yargılanıyor olması üzücü ve onur kırıcıdır. Özgürlükçü ve demokrat duruşuyla bize de örnek oldu, öyle yetiştirdi. İslamın evrensel barış mesajını anlatmaya çabalamış, her türlü farklılıklara rağmen birarada nasıl yaşamak gerekir konusunda kafa yormuş, tüm kesimler için özgürlük istemiş bir insandır. Bu konu kitaplarında ve köşe yazılarında sayısız kez geçmektedir. Biz masum olduğunu biliyoruz. Elbette onu çok özledik. Kendisine tutukluluk sürecinde elimizden geldiğince destek oluyoruz ama bizden metanetli duruşuyla esasen o bize destek oluyor. Tahliye olup yeniden fikir hayatına katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.