Öğretmenlere yönelik Erdoğan rejiminin üst üste aldığı zulüm kararları..
AKP iktidara gelmeden önce “Şu sisteme bakın hele. “Ülkede 72 bin öğretmen açığı var. Sen sınavla öğretmen atıyorsun. Bu zulüm değil mi. İnşallah boşta öğretmen adayı olmayacak” sözü verdiği halde, yıllarca bu sözünü tutmadığı gibi, öğretmenlik mesleğini yürütenlerin nerdeyse yarısına yakınını vatan haini ilan etti.
Çalışma barışı bozulurken, öğretmenlerin tasfiyesinin ardından eğitim sistemi rayından çıktı.
“Bir okulda okul yönetimi öğle namazına gelmeyen öğrencileri sıra dayağından geçiriyor, bir okulda okul öncesi çağdaki öğrencilere yaşlarıyla örtüşmeyen ilkel şeyler uygulanıyor, bir okulda öğrencilere toplu siyasi içerikli konuşmalar yapılıyor, yandaş vakıflarla anlaşıp onlara okullarda hem propaganda hem de okul kaynaklarını kullanma fırsatları sunuluyor.” Bakanlık bu vb yanlışların görülmesini istemiyor, yapılanlara itiraz edebilecekleri öğretmenlikten atarak okullarda dilediği gibi at koşturmak istiyor.
SON GÜNLERDE ÖĞRETMENLERE ZULUM YAĞIYOR
Bu yüzden öğretmenleri hiçbir olumlu icraatı olmayan iktidar yanlısı sendikaya geçmeye zorluyor. Baskılara dayanamayan öğretmenlerin bir bölümü görüşlerini beğenmediği sendikaya geçmek zorunda bırakıyor, sendika iktidarın baskısıyla çoğunluğu ele geçiriyor. Bakanlık nezdinde öğretmenleri temsil hakkı kazanan sendika öğretmenlere yapılanları seyrederken, hatta iktidarın mesleği yok etme gayretlerine bazen açıktan bazen kaplı kapılar ardından destek olurken ülkede öğretmenlik mesleği bitiyor. Her gün öğretmenlere yeni kötü haberler basında yer alıyor, eğitimin gerçekleriyle örtüşmeyen uygulamalar sendika aracılığıyla öğretmenlere dayatılıyor.
Son dönemlerde öğretmenlere yapılanlardan bazıları:
-1 Aralık 2017 günün TRT 1 de Bakanlık Müsteşarı konuşuyor. “Suriyeli öğrenciler için görevlendirilen geçici öğretmenlerin masraflarının AB fonlarından karşılandığını fon kesildiğinde bu öğretmenlerle yollarını ayıracaklarını”, yani görevlerine son vereceklerini açıklıyor. Fon kesilmesinde hiç sorumlulukları yokmuş gibi davranıp, kendi yanlış politikaları yüzünden kesilen fonların cezasını zaten çok düşük ücretlerle hizmet vermek zorunda bırakılan bu öğretmenlere kesmekten çok sayıda ihtiyaç sahibi öğretmeni işsiz bırakmaktan çekinmiyor.
-Son günlerde Maliye Bakanlığı vergi dilimlerinde düzenleme yapıyor, yıllık geliri 30 bin TL üzerinde olanların vergi dilimini %30’a çıkarmayı planlıyor. Düzenleme sonunda dinlenmesinden fedakârlık yapıp fazla ek derse giren öğretmenlerin alacakları ek ders ücretinin önemli kısmını vergi olarak geri almayı, yaptıkları lüks ve israflarının faturasını öğretmen ve diğer görevlilerden çıkarmayı planlıyor.
-Bakanlık sağ sol çatışmalarının olduğu 70-80 arasındaki rotasyon(sürgün) uygulamasını yeniden hayata geçiriyor. Zorunlu hizmet yükümlüsü olup bulunduğu yerde 3 yılını doldurmuş öğretmenlere rotasyon yapılması yönünde düzenleme yapıyor. Ardından Zorunlu hizmet bölgelerine yapılacak rotasyonu sadece iktidarı desteklemeyen sendikalara uygulayarak öğretmenleri dünya görüşüne göre cezalandırmada kullanıyor. Aynı yerde çalışan eşleri birbirinden ayırarak aile bütünlüğünü devlet eliyle bozuyor.
-KHK ile görevden atılıp sonra iade edilen Eğitim sene bağlı öğretmelerin çoğunun görev yerlerini değiştirerek, Şanlıurfa’dan 367, Diyarbakır’dan 264, Van’dan 100’den fazla, Gaziantep’ten 52, Dersim’den 62, Elazığ’dan 72 Mardin’den 70, öğretmeni sendikal faaliyetlerinden dolayı suçlu ilan edip sürgüne gönderiyor. Öğretmenleri gittikleri yerlerde şaibeli hale getirip, baskı altına alıyor, adeta geçmişte yaşanan tehcir uygulamalarını öğretmen ve ailelerine gidecekleri yerde yaşatmayı planlıyor. İktidarı ele geçirenlerin zorbalığından bıkan hukukun yok edilmesinden dolayı hakkını arayacak merci bulmayan öğretmenlerden bazıları istifa edip meslekten ayrılmayı düşünüyor. İktidar partisi öğretmenleri ya kendinden yana olmaya ya da hukuksuzluklarla boğuşarak öğretmenlik mesleğini terk etmeye zorluyor.
-24 Ekim 2017 günü illere gönderilen yazıya göre uzun süreden beri tartışılan, üzerinde konsensüs sağlanamamış iktidarın sopası olmaya aday bir uygulama daha 12 ilde pilot olarak başlatılıyor. Her yeniliğe art niyet sıkıştıran iktidar partisi sübjektif değerlendirmelerle istediğini eleyip istediğinin önünü açacak öğretmenlere “Performansa Dayalı Değerlendirme Sistemini” hayata geçiriyor. Böylece öğretmenlerin mesleki güvencesini elinden almayı planlıyor. Mesleki güvencesi olan binlerce öğretmeni mahkeme kararı olmadan Anayasaya aykırı bir KHK ile işten atıyor. Tüm öğretmenleri işten atılma korkusuyla iktidarın insanlık dışı uygulamalarına boyun eğmeye zorluyor.
-30 Haziran 2017 Milli eğitim bakanı Sivas’ta konuşuyor, sözleşmeli öğretmenlere mülakat sistemini getirerek daha objektif kriterlerle öğretmen alımı yapmayı planladıklarını açıklıyor. Tüm halktan vergi toplanıyor ancak devlet imkân ve fırsatları her geçen gün partililere devrediliyor. Her konuda olduğu gibi mülakatla öğretmenlik mesleğini sadece partililere açacak yollar geliştiriliyor. 17 şubat 2017 tarihinde basında “KPSS’de 81 puan almış bir öğretmene hiçbir objektif kriteri olmayan mülakatta 55 puan verilerek elendiği” haberi yer alıyor. Öğretmenleri kadrolu sözleşmeli diye ayırarak aynı işi yapanlar arasında ciddi ücret farkları oluşturup adaleti ortadan kaldıran iktidar partisi, iş bulabilmek için düşük ücret bile olsa çalışmak zorunda olanları güvencesiz bir şekilde istihdam etmeyi tercih ediyor. Sözleşmeli olarak alırken bile mülakat sistemi getirerek orada da büyük haksızlıklara ve torpillere kapı aralıyor.
-9 Haziran 2017 de resmi gazetede “Öğretmen Strateji Belgesi” yayınlanıyor. Eğitim fakültelerinden çok sayıda akademisyenin de katkıda bulunduğu toplum yararı gözletilerek hazırlandığı ifade edilen bu belge art niyetli iktidarı parti menfaatine kullanacağı yeni yetkilerle donatıyor. İktidara 4 yılda bir yeterlilik sınavıyla istediğini eleme fırsatı sunuyor. Öğretmenliğe girişte ideolojik amaçlı kullanıldığı ortada olan objektiflikten uzak mülakat sistemi yasal hale geliyor. Bugüne kadar hiçbir konuda liyakatte önem vermediği ortada olan bir iktidara liyakatli olanları belirlemede tek seçici olma yetkisi veriyor. Eğitimi yasal çerçeveyle keyfiliğe açık siyasetin oyuncağı haline getiriyor. Yakın zamanda iktidarın sopası olarak kullanıldığı açığa çıkmış rotasyona yasal dayanak getiriyor. Eğitim sendikalarının hemen hepsinin raporlarında görevde yükselmelerin liyakate dayalı yapılmadığı, sadece iktidarın politikalarını destekleyenlerin yönetim kadrolarına atandığı, diğer sendika mensuplarının bahaneler bulunup görevden alındığı yönünde eleştiriler görülüyor.
İKTİDAR GÖRÜŞÜNÜ BENİMSEMEYENLER AŞAMALI OLARAK ÖĞRETMENLİKTEN ATILIYOR
-2014 yılında büyük gürültüler koparan, iktidarın bakanlarının bile karşı çıktığı bir kanun, kendi milletvekillerini parti disiplini tehdidiyle baskı altına aldığı bir yöntemle meclisten geçiriliyor. Yaklaşık 4.000 civarı kurumun bir yıl içinde kapatılmasını öngören kanun, süre dolmasına yakın günlerde AYM’ce iptal ediliyor, ama kurum sahipleri iktidarın hıncından kurtulamıyor, mahkeme kararına rağmen kurumlar kapatılıyor. Kanunun kurumlara verdiği zarar yanında, kapatılan kurumlarda çalışan yaklaşık 15-20 bin eğitimci o dönemde işsiz kalıyor, 15 Temmuzdan sonra KHK ile çalışma izini iptal edilen 22 bin kişi de eklenince, yaklaşık 40 bin eğitimci, devlet eliyle sokağa terk ediliyor. İktidar işsiz bıraktığı öğretmenlere yaptığı zulmü saklamak için 40 binden fazla öğretmenin 3 bin civarında olan kısmını mülakatla devlete alarak göz boyamaya çalışıyor, üstelik mülakatla mağdur ettikleri arasında ayrımcılık yapmayı da ihmal etmiyor.
-İktidar 15 Temmuzdan önce istihbarat servislerince yapılan fişlemelerle liste hazırlayıp darbeden bir hafta sonra 34 bine yakın eğitimciyi attığı halde bunu yeterli görmüyor. Öğretmenlere politik mobbing uygulayarak idarecilerden istihbarat elemanı gibi görev yapmalarını, dünya görüşüne göre öğretmenleri fişleyerek yeni atılacaklar listesi hazırlamasını istiyor. Bakanlığın baskılarından etkilenen okul yöneticilerinden bazıları okul yönetmeyi bırakıyor hafiyeliğe soyunuyor. Sendikasına ya da dünya görüşüne göre öğretmenleri fişliyor ve devlet mekanizmalarını kullanarak yasal haklarını elinden alıyor. Okul yöneticileri öğretmenler iş arkadaşları için ihraç-sürgün listeleri hazırlıyor. Kaprisli okul yöneticilerinin kıskançlıkları da eklenince mobbing bir cinnet haline devlet okullarında cadı avına dönüşüyor, okullar en başarılı en yetenekli öğretmenlerin tırpanlandığı dedikodunun kaynadığı insanların birbirine güvenmediği ortamlara dönüşüyor.
ÖĞRETMEN MAAŞLARINDA SON SIRADAYIZ
-Ülkede her şeye arka arkaya zamlar geliyor, döviz hızla yükseliyor ve tüm halk gibi öğretmenlerin de alım gücü hızla düşüyor. Gerçek enflasyon çok yüksek olmasına rağmen hükümet oranlarla istediği gibi oynayıp %12 olarak gösteriyor. Son dönemde sadece döviz kuru fakı %17’lere yaklaşmışken iktidar sendikası Eğitim bir senle anlaşıp ortalama %5’lik bir zamla öğretmenlerin alım gücünü yok ediliyor. Ülke öğretmen maaşları bakımından OECD’de son sıralara demir atıyor.
Öğretmenlerin maaşları her geçen yıl erirken, aldıkları ücretle geçinemeyen öğretmenlerin bir bölümü ek iş yapmak zorunda kalıyor. Eğitim-sen’in yaptığı değerlendirmeye göre, 2008 yılında 25 yıllık bir öğretmen maaşıyla 16 çeyrek altını alınırken bugün 11 çeyrek altın alınabiliyor, son 10 yılda öğretmen maaşları altın cinsinden %30 değer kaybediyor. OECD’nin 2017 raporuna göre, 15 yıllık bir öğretmenin yıllık ücreti ortalama 58 bin dolar olarak aktarılıyor. Türkiye’de ise 2017 yılında son zamdan sonra ¼’ü yani en üst dilimdeki öğretmen maaşı 3.200TL, ek derslerle bu düzeydeki öğretmen bile aylık bin dolara ancak ulaşıyor. Yani en kıdemli bir öğretmenin yıllık maaşı yaklaşık 12.000 dolar civarında, bu rakamla Türkiye’de öğretmenlere OECD ortalamasının beşte biri oranında maaş ödeniyor. Üstelik yeni göreve başlayan öğretmenlerin 2008 yılında maaşları 900 dolar civarında iken bugün bu rakamın yaklaşık 200 dolar daha düşerek 700 dolara gerilediği görülüyor. İktidar kendini dev aynasında görse de öğretmen ücretleri ülkenin gelişmiş ülkelere göre durumunu çok net ortaya koyuyor.
Eğitim iş sendikasının açıkladığı bir araştırmaya göre, öğretmenlerin %24’ü kredi kartı borcunun sadece asgari limitini ödeyebiliyor. %36’sı hala ailesinden destek alarak yaşamını sürdürüyor, %80’i gelir yetersizliğinden psikolojik sorunlar yaşıyor, %35’i geleceğe ait ümidini kaybettiğini söylüyor, %75’i her an görevden alınma korkusu yaşıyor, %91’i bakanlığın çalışmalarının niteliksiz olduğunu düşünüyor.
İKTİDARA GELİNCEYE KADAR ÖĞRETMEN DOSTU ŞİMDİ DÜŞMANI
-İktidara gelmek için her kesime yaptığı gibi seçim mitinglerinde yüksek perdeden vaatlerle genç öğretmen adaylarını kandırıyorlar. “Sözüm tüm genç öğretmen adaylarına. Siz merak etmeyin. Üniversiteyi bitirdiğinizde ne yapacağım, sınavı ya kazanamazsam korkun olmayacak. Çünkü sınav olmayacak” “Yahu bir sürü bölüm öğretmeniniz boşta geziyor resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor, o zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi öğretmen almıyorum de bu evlatlarım okumasın boşuna ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.” “Birçok gencimiz özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı… Ülkede eğitim çökmüş köy okulları kapanmış merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın o kadar sene beklet sonra al, o adamda artık ne beklersin” gibi sözlerle iktidara gelemeden önce öğretmenlik mesleğine ne kadar sevdiklerini öğretmeni kolladıklarını hamasi nutuklarla anlatıyorlar.
Göreve geldikten sonra ise bir numaralı öğretmen düşmanı kesiliyor, hem sınavla öğretmen alımına devam ediyor, hem buna mülakatı ekleyerek partili öğretmen devrini başlatıyorlar. AKP’nin plansız eğitim fakültesi açma politikaları yüzünden her yıl eğitim ve fen edebiyat fakültelerinden on binlerce öğretmen adayı mezun oluyor. Mezunlar zamanında atanamayınca yılarca birikmiş öğretmenler aralarında platform kurarak (atanamayan öğretmenler platformu) basın açıklamasıyla, açlık grevleriyle tepkilerini dile getiriyor. Geçtiğimiz yıl 34 binden fazla öğretmen memuriyetten ihraç edilmesine rağmen bakan 4 Eylül 2017’de basına verdiği demeçle bütçede para olmadığı için bu yıl atama olmayacağını açıklıyor ve yarım milyona yaklaşan hayatın baharındaki genç adaylarının öğretmen olma hayallerini yok ediyor. Eleştirdiği her uygulamayı daha da şiddetli hale getirerek uygulamaktan çekinmeyen iktidar partisi illere yazı göndererek okullardaki öğretmen açığını gizlemeleri çağrısında bile bulunabiliyor. AKP iktidarında öğretmenlere en fazla zarar verildiği öğretmenlerin önemli bir bölümünün düşman ilan edilip soykırım uygulandığı bir zulüm dönemi yaşanıyor.
ÖĞRETMENLERİ TUTUKLAMA, İŞKENCE VE SOYKIRIM DÖNEMİ BAŞLADI
İktidar partisi dünya görüşüne göre fişleyerek hazırladığı listelerle soruşturma yapmadan savunma almadan işten attığı öğretmenlerden bazılarını yasal faaliyetlerinden, örneğin herkese açık uygulama “bylock” yükledikleri için, bazılarını dernek ya da sendika yönetiminde oldukları için bazılarını ise anayasayla güvence altına alınmış özgürlükleri kullanıp sosyal amaçlı insani projelerde yer aldıkları için tutukluyor. Tutukladıklarından bazılarını sosyal amaçlı projelerde yer alanların isimlerini vermeleri için işkence yapıyor, kiminin savunma hakkını elinden alıp en masum örgütlü faaliyetler için mahkemeleri mahkûmiyet kararı vermeye zorluyor. Yasal bir derneğe-sendikaya üye olduğu için, telefonuna herkese açık bir programı yüklediği için örgüt üyesi sayılarak 10 yıla yakın mahkûmiyet kararı verilen masum öğretmenlerin gözaltı ve tutuklulukta yaşadığı zulümler işkenceler mahkeme koridorlarında yankılanıyor. Zulüm öyle ileri boyutlara taşınıyor ki bayan öğretmenler doğumundan 3 gün sonra tutuklanıp cezaevine götürülüyor. Geriye dönük düzenlemelerle yeni suçlar ihdas ediliyor, suçlananların aile bireyleri de tutuklanarak soykırım tüm akrabalara doğru genişletiliyor.
28 Şubat mağduru AKP kurucularından Fatma Ünsal Bostan o günlerde savunma yapma fırsatı verildiğini bugün zulme uğrayanlara savunma fırsatı bile verilmediğini anlatıyor. Güç delisi iktidarın ülke içinde ve dışında öğretmenlere yaşattıkları dramlar tarihe not düşecek örnekler içeriyor. İşten atılan öğretmenlerden, gözaltında işkence sonucu ölenler, hayatını sürdürmek için ülkeden kaçmak zorunda kalıp egede boğulanlar, geçimini sağlamak için çalıştığı inşaattan düşüp ölenler, sanayide çalışmak zorunda kalıp makineye kolunu kaptıran ve kolu kopanlar, işimi geri istiyorum diyerek açlık grevi yaptığı için hapse atılanlar, televizyonda çocuklar ölmesin dediği için teröre destekle suçlanıp hamile haliyle tutuklananlar, aday öğretmenlere yandaş sendikaya üye olmazsa göreve alınmayacakları tehdidi yapılanlar, her gün bir ilde Bylock kullandığı için tutuklandığı duyrulanlar basına yansıyanlardan sadece birkaçı. BBC ülkedeki baskı ve zulümden kaçıp Yunanistan’a sığınan bir öğretmenin kaçış sırasında çocuklarını nasıl oyun diyerek ikna ettiğini bütün dünyaya duyuruyor.