Babasının kendisine vasiyetini ve son sözlerini açıkladı.
Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan’ın kendisi gibi hukukçu olarak yetiştirdiği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi kızı Buket Erdoğan babasının ölümüne neden olan hukuksuzları ve acıları Gri Hat’a anlattı. Babasının doğru bildiğini savunmaktan çekinmediği için ona bedel ödetildiğini savunan Erdoğan “Babam güçlü olanın değil haklı olanın sözü geçmeli derdi. Bu yüzden Yargıtay yasasını eleştirdi. Onlar da bak sen bizim gücümüzü ciddiye almazsan böyle olur dediler. Onu en temel haklarından mahrum ettiler canına mal oldu” diye konuştu.
YARGIDAKİ SİYASALLAŞMA ÇOCUKLARA BİLE YANSIDI
Yaşadıkları hukuksuzluğun yargının siyasallaşmasının bir sonucu olduğunu söyleyen Erdoğan “Birkaç yıl önce lojmanda yaşarken farkettim kutuplaşmayı. Bazı hakim, savcılar çocuklarını diğerlerinin çocuklarından ayırdı. Birlikte okula gitmelerini bile engellediler. ‘Şu kimin çocuğuymuş’ demeden bahçede düşen çocuk kaldırılırdı. Zaman oldu ki düşeni kaldırmadan yanından geçtiler. Babamla yargıtay servisinde otururken, arka taraftan ‘Dün akşam balkon konuşmasını izlemeye gittik. Çok iyiydi’ diye bağırarak, gurur duyarak konuşan hakimler olduğunu görüyordum. O zaman 18 yaşındaydım bir anlam veremiyordum. Şimdi anlıyorum yargının siyasallaşması ne demekmiş. Bunun bedelini babamın canıyla ödeyeceğini düşünemezdim” dedi.
“HOCALARIM SELAMI KESTİ”
Yüzde 83 felçli ve kanser hastası babasının, tutuklanmasının ardından kendisiyle ve kardeşiyle görüşmesinin yasaklanması üzerine sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan Buket Erdoğan, bu süreçte çevresinde dışlandığını anlattı:
“En yakınımdaki arkadaşlarım bile benimle konuşurlarsa zarar görürler endişesiyle irtibatı kesti. Okulda (Ankara Hukuk Fakültesi) normalde selam veren hocalarım beni görünce yüzlerini çevirdi, selamı kesti. Babamın kendi gibi cesur ve muhalif birkaç arkadaşı dışında arayanımız olmadı. Çevrem tamamen değişti. Ta ki babam ölünceye kadar. Babam öldükten sonra hocalarım arkadaşlarım benimle yeniden konuşmaya başladı. Benimle konuşmaları için onu kaybetmem mi gerekiyordu?”
“ANNEMİ BABAMIN CÜBBESİNE SARILMIŞ AĞLARKEN BULUYORUM”
Babası için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunduklarını ve sonucu beklerken onu kaybettiklerini söyleyen Erdoğan: “Babam tahliye edilirse gökyüzünü rahatça seyretsin diye büyük pencereleri olan bir eve taşınmıştık. Olmadı. Bilincini kaybetmeden hemen önce annemin elini tutmuş “Bir eksiğiniz var mı” demiş. “ Sizi çok seviyorum. Başınızı eğecek bir şey yapmadım. Buket’e büyük bir büro aç’ demiş. Annem ‘Hayatım birlikte açacağız o büroyu, iyileşeceksin’ demiş ama babam tekrar ‘Buket’e büyük bir büro aç’ demiş son sözleri bunlar olmuş. Sonra bilinci kapanmış ve birkaç gün sonra da öldü. Görüşmemize izin vermedikleri için not yazmıştı bana. Yazdığı son notta ‘Asla pes etme Buket! Asla pes etme! Adalet bir gün gelecek’ yazıyordu. Adalet bizim için gelmedi. Annemi babamın cübbesine sarılmış ağlarken görüyorum bazen. Hepimiz çok üzgünüz ama çok gururluyuz.”
“BEBEKLERİN CEZAEVİNDE BÜYÜMESİ ENGELLENEBİLİR”
Yaşadıklarının psikolojik olarak kendini çok yıprattığını anlatan Erdoğan: “Kendimi çok yalnız bırakılmış hissettim. Çorabımın tekini kaybetsem o da benim gibi yalnız kaldı diye ağlıyordum. Bana ‘güçlüsün Buket’ diye mesaj atıyorlar kendimi güçlü hissetmiyorum, sadece kalabalık hissediyorum. Benim gibi binlerce mağdur var onlar için konuşmak istiyorum. Biz çok büyük kayıp yaşadık bizim için çok geç ama bizim yaşadıklarımız tutuklu bir başkasının başına gelmesin istiyoruz. Şimdi içerde tutuklu iki böbreği iflas etmiş bir hakim var en azından o kurtarılabilir. Bebeklerin cezaevinde büyümesi önlenebilir” diye konuştu.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Yargıtay 23. Daire Hakimi Mustafa Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin, ardından beyin tümörü ameliyatı olduğu hastanede tutuklanmıştı. Ameliyatın ardından vücudunun sol kısmı felç kalan aynı zamanda 4. derece kanser hastası olan Erdoğan, kaçma şüphesi bulunmamasına ve tüm doktor raporlarına rağmen 30 Aralıkta penceresi bile olmayan bir tutuklu odasına konuldu. Bu süreçte eşi dışında çocuklarıyla ve diğer yakınlarıyla görüşmesi yasaklandı. Ailesi güneş ışığı bile almayan odada 4. derece kanser hastasının tedavi edilemeyeceği gerekçesiyle tahliyesi için başvursa da sonuç alınamadı. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden ailesi burdan gelecek kararı beklerken, Hakim Erdoğan 22 Ağustosta hayatını kaybetti. Mahkeme Erdoğan’ın bilinci kapalıyken, ölümünden yalnızca 3 gün önce tahliye kararı verdi. Erdoğan kararı öğrenemeden vefat etti.
Kaynak: Grihat
Babasının kendisine vasiyetini ve son sözlerini açıkladı.
Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan’ın kendisi gibi hukukçu olarak yetiştirdiği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi kızı Buket Erdoğan babasının ölümüne neden olan hukuksuzları ve acıları Gri Hat’a anlattı. Babasının doğru bildiğini savunmaktan çekinmediği için ona bedel ödetildiğini savunan Erdoğan “Babam güçlü olanın değil haklı olanın sözü geçmeli derdi. Bu yüzden Yargıtay yasasını eleştirdi. Onlar da bak sen bizim gücümüzü ciddiye almazsan böyle olur dediler. Onu en temel haklarından mahrum ettiler canına mal oldu” diye konuştu.
YARGIDAKİ SİYASALLAŞMA ÇOCUKLARA BİLE YANSIDI
Yaşadıkları hukuksuzluğun yargının siyasallaşmasının bir sonucu olduğunu söyleyen Erdoğan “Birkaç yıl önce lojmanda yaşarken farkettim kutuplaşmayı. Bazı hakim, savcılar çocuklarını diğerlerinin çocuklarından ayırdı. Birlikte okula gitmelerini bile engellediler. ‘Şu kimin çocuğuymuş’ demeden bahçede düşen çocuk kaldırılırdı. Zaman oldu ki düşeni kaldırmadan yanından geçtiler. Babamla yargıtay servisinde otururken, arka taraftan ‘Dün akşam balkon konuşmasını izlemeye gittik. Çok iyiydi’ diye bağırarak, gurur duyarak konuşan hakimler olduğunu görüyordum. O zaman 18 yaşındaydım bir anlam veremiyordum. Şimdi anlıyorum yargının siyasallaşması ne demekmiş. Bunun bedelini babamın canıyla ödeyeceğini düşünemezdim” dedi.
“HOCALARIM SELAMI KESTİ”
Yüzde 83 felçli ve kanser hastası babasının, tutuklanmasının ardından kendisiyle ve kardeşiyle görüşmesinin yasaklanması üzerine sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan Buket Erdoğan, bu süreçte çevresinde dışlandığını anlattı:
“En yakınımdaki arkadaşlarım bile benimle konuşurlarsa zarar görürler endişesiyle irtibatı kesti. Okulda (Ankara Hukuk Fakültesi) normalde selam veren hocalarım beni görünce yüzlerini çevirdi, selamı kesti. Babamın kendi gibi cesur ve muhalif birkaç arkadaşı dışında arayanımız olmadı. Çevrem tamamen değişti. Ta ki babam ölünceye kadar. Babam öldükten sonra hocalarım arkadaşlarım benimle yeniden konuşmaya başladı. Benimle konuşmaları için onu kaybetmem mi gerekiyordu?”
“ANNEMİ BABAMIN CÜBBESİNE SARILMIŞ AĞLARKEN BULUYORUM”
Babası için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunduklarını ve sonucu beklerken onu kaybettiklerini söyleyen Erdoğan: “Babam tahliye edilirse gökyüzünü rahatça seyretsin diye büyük pencereleri olan bir eve taşınmıştık. Olmadı. Bilincini kaybetmeden hemen önce annemin elini tutmuş “Bir eksiğiniz var mı” demiş. “ Sizi çok seviyorum. Başınızı eğecek bir şey yapmadım. Buket’e büyük bir büro aç’ demiş. Annem ‘Hayatım birlikte açacağız o büroyu, iyileşeceksin’ demiş ama babam tekrar ‘Buket’e büyük bir büro aç’ demiş son sözleri bunlar olmuş. Sonra bilinci kapanmış ve birkaç gün sonra da öldü. Görüşmemize izin vermedikleri için not yazmıştı bana. Yazdığı son notta ‘Asla pes etme Buket! Asla pes etme! Adalet bir gün gelecek’ yazıyordu. Adalet bizim için gelmedi. Annemi babamın cübbesine sarılmış ağlarken görüyorum bazen. Hepimiz çok üzgünüz ama çok gururluyuz.”
“BEBEKLERİN CEZAEVİNDE BÜYÜMESİ ENGELLENEBİLİR”
Yaşadıklarının psikolojik olarak kendini çok yıprattığını anlatan Erdoğan: “Kendimi çok yalnız bırakılmış hissettim. Çorabımın tekini kaybetsem o da benim gibi yalnız kaldı diye ağlıyordum. Bana ‘güçlüsün Buket’ diye mesaj atıyorlar kendimi güçlü hissetmiyorum, sadece kalabalık hissediyorum. Benim gibi binlerce mağdur var onlar için konuşmak istiyorum. Biz çok büyük kayıp yaşadık bizim için çok geç ama bizim yaşadıklarımız tutuklu bir başkasının başına gelmesin istiyoruz. Şimdi içerde tutuklu iki böbreği iflas etmiş bir hakim var en azından o kurtarılabilir. Bebeklerin cezaevinde büyümesi önlenebilir” diye konuştu.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Yargıtay 23. Daire Hakimi Mustafa Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin, ardından beyin tümörü ameliyatı olduğu hastanede tutuklanmıştı. Ameliyatın ardından vücudunun sol kısmı felç kalan aynı zamanda 4. derece kanser hastası olan Erdoğan, kaçma şüphesi bulunmamasına ve tüm doktor raporlarına rağmen 30 Aralıkta penceresi bile olmayan bir tutuklu odasına konuldu. Bu süreçte eşi dışında çocuklarıyla ve diğer yakınlarıyla görüşmesi yasaklandı. Ailesi güneş ışığı bile almayan odada 4. derece kanser hastasının tedavi edilemeyeceği gerekçesiyle tahliyesi için başvursa da sonuç alınamadı. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden ailesi burdan gelecek kararı beklerken, Hakim Erdoğan 22 Ağustosta hayatını kaybetti. Mahkeme Erdoğan’ın bilinci kapalıyken, ölümünden yalnızca 3 gün önce tahliye kararı verdi. Erdoğan kararı öğrenemeden vefat etti.
Kaynak: Grihat
Babasının kendisine vasiyetini ve son sözlerini açıkladı.
Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan’ın kendisi gibi hukukçu olarak yetiştirdiği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi kızı Buket Erdoğan babasının ölümüne neden olan hukuksuzları ve acıları Gri Hat’a anlattı. Babasının doğru bildiğini savunmaktan çekinmediği için ona bedel ödetildiğini savunan Erdoğan “Babam güçlü olanın değil haklı olanın sözü geçmeli derdi. Bu yüzden Yargıtay yasasını eleştirdi. Onlar da bak sen bizim gücümüzü ciddiye almazsan böyle olur dediler. Onu en temel haklarından mahrum ettiler canına mal oldu” diye konuştu.
YARGIDAKİ SİYASALLAŞMA ÇOCUKLARA BİLE YANSIDI
Yaşadıkları hukuksuzluğun yargının siyasallaşmasının bir sonucu olduğunu söyleyen Erdoğan “Birkaç yıl önce lojmanda yaşarken farkettim kutuplaşmayı. Bazı hakim, savcılar çocuklarını diğerlerinin çocuklarından ayırdı. Birlikte okula gitmelerini bile engellediler. ‘Şu kimin çocuğuymuş’ demeden bahçede düşen çocuk kaldırılırdı. Zaman oldu ki düşeni kaldırmadan yanından geçtiler. Babamla yargıtay servisinde otururken, arka taraftan ‘Dün akşam balkon konuşmasını izlemeye gittik. Çok iyiydi’ diye bağırarak, gurur duyarak konuşan hakimler olduğunu görüyordum. O zaman 18 yaşındaydım bir anlam veremiyordum. Şimdi anlıyorum yargının siyasallaşması ne demekmiş. Bunun bedelini babamın canıyla ödeyeceğini düşünemezdim” dedi.
“HOCALARIM SELAMI KESTİ”
Yüzde 83 felçli ve kanser hastası babasının, tutuklanmasının ardından kendisiyle ve kardeşiyle görüşmesinin yasaklanması üzerine sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan Buket Erdoğan, bu süreçte çevresinde dışlandığını anlattı:
“En yakınımdaki arkadaşlarım bile benimle konuşurlarsa zarar görürler endişesiyle irtibatı kesti. Okulda (Ankara Hukuk Fakültesi) normalde selam veren hocalarım beni görünce yüzlerini çevirdi, selamı kesti. Babamın kendi gibi cesur ve muhalif birkaç arkadaşı dışında arayanımız olmadı. Çevrem tamamen değişti. Ta ki babam ölünceye kadar. Babam öldükten sonra hocalarım arkadaşlarım benimle yeniden konuşmaya başladı. Benimle konuşmaları için onu kaybetmem mi gerekiyordu?”
“ANNEMİ BABAMIN CÜBBESİNE SARILMIŞ AĞLARKEN BULUYORUM”
Babası için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunduklarını ve sonucu beklerken onu kaybettiklerini söyleyen Erdoğan: “Babam tahliye edilirse gökyüzünü rahatça seyretsin diye büyük pencereleri olan bir eve taşınmıştık. Olmadı. Bilincini kaybetmeden hemen önce annemin elini tutmuş “Bir eksiğiniz var mı” demiş. “ Sizi çok seviyorum. Başınızı eğecek bir şey yapmadım. Buket’e büyük bir büro aç’ demiş. Annem ‘Hayatım birlikte açacağız o büroyu, iyileşeceksin’ demiş ama babam tekrar ‘Buket’e büyük bir büro aç’ demiş son sözleri bunlar olmuş. Sonra bilinci kapanmış ve birkaç gün sonra da öldü. Görüşmemize izin vermedikleri için not yazmıştı bana. Yazdığı son notta ‘Asla pes etme Buket! Asla pes etme! Adalet bir gün gelecek’ yazıyordu. Adalet bizim için gelmedi. Annemi babamın cübbesine sarılmış ağlarken görüyorum bazen. Hepimiz çok üzgünüz ama çok gururluyuz.”
“BEBEKLERİN CEZAEVİNDE BÜYÜMESİ ENGELLENEBİLİR”
Yaşadıklarının psikolojik olarak kendini çok yıprattığını anlatan Erdoğan: “Kendimi çok yalnız bırakılmış hissettim. Çorabımın tekini kaybetsem o da benim gibi yalnız kaldı diye ağlıyordum. Bana ‘güçlüsün Buket’ diye mesaj atıyorlar kendimi güçlü hissetmiyorum, sadece kalabalık hissediyorum. Benim gibi binlerce mağdur var onlar için konuşmak istiyorum. Biz çok büyük kayıp yaşadık bizim için çok geç ama bizim yaşadıklarımız tutuklu bir başkasının başına gelmesin istiyoruz. Şimdi içerde tutuklu iki böbreği iflas etmiş bir hakim var en azından o kurtarılabilir. Bebeklerin cezaevinde büyümesi önlenebilir” diye konuştu.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Yargıtay 23. Daire Hakimi Mustafa Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin, ardından beyin tümörü ameliyatı olduğu hastanede tutuklanmıştı. Ameliyatın ardından vücudunun sol kısmı felç kalan aynı zamanda 4. derece kanser hastası olan Erdoğan, kaçma şüphesi bulunmamasına ve tüm doktor raporlarına rağmen 30 Aralıkta penceresi bile olmayan bir tutuklu odasına konuldu. Bu süreçte eşi dışında çocuklarıyla ve diğer yakınlarıyla görüşmesi yasaklandı. Ailesi güneş ışığı bile almayan odada 4. derece kanser hastasının tedavi edilemeyeceği gerekçesiyle tahliyesi için başvursa da sonuç alınamadı. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden ailesi burdan gelecek kararı beklerken, Hakim Erdoğan 22 Ağustosta hayatını kaybetti. Mahkeme Erdoğan’ın bilinci kapalıyken, ölümünden yalnızca 3 gün önce tahliye kararı verdi. Erdoğan kararı öğrenemeden vefat etti.
Kaynak: Grihat
Babasının kendisine vasiyetini ve son sözlerini açıkladı.
Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan’ın kendisi gibi hukukçu olarak yetiştirdiği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi kızı Buket Erdoğan babasının ölümüne neden olan hukuksuzları ve acıları Gri Hat’a anlattı. Babasının doğru bildiğini savunmaktan çekinmediği için ona bedel ödetildiğini savunan Erdoğan “Babam güçlü olanın değil haklı olanın sözü geçmeli derdi. Bu yüzden Yargıtay yasasını eleştirdi. Onlar da bak sen bizim gücümüzü ciddiye almazsan böyle olur dediler. Onu en temel haklarından mahrum ettiler canına mal oldu” diye konuştu.
YARGIDAKİ SİYASALLAŞMA ÇOCUKLARA BİLE YANSIDI
Yaşadıkları hukuksuzluğun yargının siyasallaşmasının bir sonucu olduğunu söyleyen Erdoğan “Birkaç yıl önce lojmanda yaşarken farkettim kutuplaşmayı. Bazı hakim, savcılar çocuklarını diğerlerinin çocuklarından ayırdı. Birlikte okula gitmelerini bile engellediler. ‘Şu kimin çocuğuymuş’ demeden bahçede düşen çocuk kaldırılırdı. Zaman oldu ki düşeni kaldırmadan yanından geçtiler. Babamla yargıtay servisinde otururken, arka taraftan ‘Dün akşam balkon konuşmasını izlemeye gittik. Çok iyiydi’ diye bağırarak, gurur duyarak konuşan hakimler olduğunu görüyordum. O zaman 18 yaşındaydım bir anlam veremiyordum. Şimdi anlıyorum yargının siyasallaşması ne demekmiş. Bunun bedelini babamın canıyla ödeyeceğini düşünemezdim” dedi.
“HOCALARIM SELAMI KESTİ”
Yüzde 83 felçli ve kanser hastası babasının, tutuklanmasının ardından kendisiyle ve kardeşiyle görüşmesinin yasaklanması üzerine sosyal medyada sesini duyurmaya çalışan Buket Erdoğan, bu süreçte çevresinde dışlandığını anlattı:
“En yakınımdaki arkadaşlarım bile benimle konuşurlarsa zarar görürler endişesiyle irtibatı kesti. Okulda (Ankara Hukuk Fakültesi) normalde selam veren hocalarım beni görünce yüzlerini çevirdi, selamı kesti. Babamın kendi gibi cesur ve muhalif birkaç arkadaşı dışında arayanımız olmadı. Çevrem tamamen değişti. Ta ki babam ölünceye kadar. Babam öldükten sonra hocalarım arkadaşlarım benimle yeniden konuşmaya başladı. Benimle konuşmaları için onu kaybetmem mi gerekiyordu?”
“ANNEMİ BABAMIN CÜBBESİNE SARILMIŞ AĞLARKEN BULUYORUM”
Babası için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunduklarını ve sonucu beklerken onu kaybettiklerini söyleyen Erdoğan: “Babam tahliye edilirse gökyüzünü rahatça seyretsin diye büyük pencereleri olan bir eve taşınmıştık. Olmadı. Bilincini kaybetmeden hemen önce annemin elini tutmuş “Bir eksiğiniz var mı” demiş. “ Sizi çok seviyorum. Başınızı eğecek bir şey yapmadım. Buket’e büyük bir büro aç’ demiş. Annem ‘Hayatım birlikte açacağız o büroyu, iyileşeceksin’ demiş ama babam tekrar ‘Buket’e büyük bir büro aç’ demiş son sözleri bunlar olmuş. Sonra bilinci kapanmış ve birkaç gün sonra da öldü. Görüşmemize izin vermedikleri için not yazmıştı bana. Yazdığı son notta ‘Asla pes etme Buket! Asla pes etme! Adalet bir gün gelecek’ yazıyordu. Adalet bizim için gelmedi. Annemi babamın cübbesine sarılmış ağlarken görüyorum bazen. Hepimiz çok üzgünüz ama çok gururluyuz.”
“BEBEKLERİN CEZAEVİNDE BÜYÜMESİ ENGELLENEBİLİR”
Yaşadıklarının psikolojik olarak kendini çok yıprattığını anlatan Erdoğan: “Kendimi çok yalnız bırakılmış hissettim. Çorabımın tekini kaybetsem o da benim gibi yalnız kaldı diye ağlıyordum. Bana ‘güçlüsün Buket’ diye mesaj atıyorlar kendimi güçlü hissetmiyorum, sadece kalabalık hissediyorum. Benim gibi binlerce mağdur var onlar için konuşmak istiyorum. Biz çok büyük kayıp yaşadık bizim için çok geç ama bizim yaşadıklarımız tutuklu bir başkasının başına gelmesin istiyoruz. Şimdi içerde tutuklu iki böbreği iflas etmiş bir hakim var en azından o kurtarılabilir. Bebeklerin cezaevinde büyümesi önlenebilir” diye konuştu.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Yargıtay 23. Daire Hakimi Mustafa Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin, ardından beyin tümörü ameliyatı olduğu hastanede tutuklanmıştı. Ameliyatın ardından vücudunun sol kısmı felç kalan aynı zamanda 4. derece kanser hastası olan Erdoğan, kaçma şüphesi bulunmamasına ve tüm doktor raporlarına rağmen 30 Aralıkta penceresi bile olmayan bir tutuklu odasına konuldu. Bu süreçte eşi dışında çocuklarıyla ve diğer yakınlarıyla görüşmesi yasaklandı. Ailesi güneş ışığı bile almayan odada 4. derece kanser hastasının tedavi edilemeyeceği gerekçesiyle tahliyesi için başvursa da sonuç alınamadı. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden ailesi burdan gelecek kararı beklerken, Hakim Erdoğan 22 Ağustosta hayatını kaybetti. Mahkeme Erdoğan’ın bilinci kapalıyken, ölümünden yalnızca 3 gün önce tahliye kararı verdi. Erdoğan kararı öğrenemeden vefat etti.
Kaynak: Grihat