Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘Terör örgütüne üye olma’ iddiasıyla yazar, yöneteci ve muhabirlerinin yargılandığı davada bugün de tahliye çıkmadı.
Duruşma Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda görüldü. Tanıkların dinlendiği duruşmanın sonunda savcı tutukluların mevcut halinin devamı yönünde görüşünü açıkladı.
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan gazetemizin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün görülüyor. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutuklu yargılandığı davanın saat 10:00’da başlayacağı açıklanmıştı. Ancak duruşma belirtilen saatte başlamadı. Duruşmayı izlemek için Silivri’ye gidenler uzun araç kuyruklarıyla karşılaştı. Duruşmayı izlemeye gelenlere yapılan GBT sorgusu nedeniyle bu kuyruğun oluştuğu açıklandı. Onlarca kişi, kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.
İşte davada an be an yaşananlar:
CANLI BLOG
10.40 – Tutuklu yargılanan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık duruşma salonuna getirildi. İzleyiciler salona alınıyor.
10:44- Silivri’deki büyük duruşma salonunda gazeteciler, yargılanan meslektaşlarına yakın sıralar boş olmasına rağmen en uzak köşeye yerleştirildi. Gazeteciler, “Mahkeme heyetini, yargılananları, tanıkları, kimseyi göremiyoruz. Neden boş sıralara gazeteciler değil de jandarma görevlileri oturuyor” diye itiraz ettiler. Gazetecilerin yer değiştirme talebi mahkeme heyetine iletildi.
11.12- Mahkeme heyeti salonda yerini aldı ve duruşma başladı.
11.15- Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya tanık olarak dinlenmek üzere salonda hazır bulunuyor. Av. Kemal Aytaç, çok sayıda avukatın ayakta olduğunu boş yerlere alınmalarını talep etti.
11.16-Avukat Leyla Han Tüzel: “Dün mahkemenin yazdığı yazıda 3 avukat sınırlaması yapılacağı söylendi, jandarma buna göre bizi sayarak içeri aldı. Bu karardan geri dönmenizi istiyoruz. Çünkü 3 avukat sınırlaması bu davaya uygun değil.”
11.22- Avukat Leyla Han Tüzel’in KHK ile getirilen 3 avukat sınırlamasının adil yargılanma hakkına aykırı olması nedeniyle kayldırılması talebi için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ savcidan mütalaa istedi. Savcı ise avukat sınırlandırmasının kaldırılması talebinin reddedilmesi yönünde gödüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Dağ: “Avukat sınırlaması konusunda KHK açıktır. Talep reddedildi”
11.24- Avukat Tüzel’in tutuksuz sanıkların çok uzakta olduğu ve görüş alışverişinin imkansız olması nedeniyle yakına alınmaları talebi üzerine Başkan, tutuksuz sanıkları öne çağırdı, basını kaydırarak avukatları da içeri aldı.
11.29- Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu ile iligli beklenen bilirkişi raporunun geldiği mahkeme tarafından açıklandı. Raporda, İper’in ByLock kaydı olmadığını bilgisi yer alıyor.
11.32- Cumhuriyet Gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç tanık olarak dinlenmek üzere kürsüye geldi.
11.34- Mehmut Faraç: Bazı konulardaki yargısız infazlara değinmek istiyorum. Ben tanık olmak için başvuruda bulunmadım, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla geldim. Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet’i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu. Hayatım boyunca kimseyi şikayet etmedim Açık açık yazdım, ihbar kabul eden ediyor 18 yaşımda Cumhuriyet’e girmiş çok genç bir muhabirdim. PKK ve Hizbullah’ın en kötü olduğu dönemde görevi üstlendim 11 yıl sigortasız çalıştım sonra merkeze çağrıldım. Sonra köşe yazarı ve ardından da serbest yazarı oldum. Benim gibi taşradan gazete yönetimine giren az sayı kişi var. İlhan Selçuk ile çalıştığım için çok onurluyum. Benim ailem Adalet Partili. Cumhuriyetle tanışınca Atatürk’ün öneminin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Cumhuriyet’te gazeteciliği öğrendim, siyasal anlamda geliştim ve Cumhuriyet gazetesinin kitlelere yayılması için yurtiçi ve dışında konuşmacı oldum. İlhan Selçuk’un ölümünün ardından yaşanan tehlikeli süreç beni gazetenin dışına attı. Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde 2010’da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay’ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk’ün kurduğu CHP’de Baykal’dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet’İn bir yazarı olarak CHP PM’ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet’te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP’de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa’dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar’ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp “Bu filmle Atatürk’ün başına çuval geçirilmiştir” dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi.
12.15- Tutuksuz sanıklardan Turhan Günay söz aldı “Dikkat ediyorum tüm tanıklar Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’u anıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o dönemki tirajı biliyorlar mı? 19 bindi. Mumcu ve Selçuk’un anısına sığınmaktan vazgeçilmesini istiyorum.
12.17-Avukat Tora Pekin söz aldı: Biz Faraç’ı dinlenmenin anlamlı olmayacağını söylemiştik ama siz tercih ettiniz. Gördünüz de zaten. Burada gazete yöneticilerimize, çalışma arkadaşlarımıza yaptığı rezillikleri kendisine iade ediyorum. Bu tanıklık rezilliktir. Faraç’a soruyor: Cumhuriyet’teki göreviniz sona erdiğinde yönetim kimdi? Faraç: İbrahim Yıldız GYY. Çetinkaya ve Erinç Başkan ve Başkan Yardımcısıydı. Tora Pekin: Kendisi söylemek istemiyor ama Alev Coşkun başkan yardımıcısıydı..
12.23-Pekin: İfade verdiğiniz dönemde hangi gazetede yazıyordunuz?
Faraç: Aydınlık
Tora Pekin: Tirajın 8 bine düştüğü bilginizin kaynağı nedir? Elinizde belge var mı? Yoksa bu bir söylenti mi?
Faraç: Reklam ajansı
Pekin: Galiba belge yok
Faraç: Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin
12.24- Tora Pekin: Cumhuriyet’ten Penisilvanya’ya giden bir muhabirden bahsettiniz. Kimdir o?
Faraç: gazetelerde, televizyonlarda TUSCON’un peşine muhabir gönderildiği için Cumhuriyet yazarı istifa etti. Leyla Tavşanoğlu’nun Penisilvania’ya gönderildiğine dair onlarca haber geçti.
12.27- Tora Pekin: O dönem gazetenin yönetimi kimdi?
Faraç: Bir şey söyleyeyim mi?
Pekin: Söyleyin ismi söyleyin… Cumhuriyet gazetesinin o günkü Genel Yayın Yönetmeni bugün yargılanan Hikmet Çetinkaya, Akın Atalay ve Orhan Erinç’in göreve getirdiği İbrahim Yıldız’dı. Gazetelerde Genel Yayın Yönetmenlerinin ne kadar fonksiyonu var? Arkada icra kurulu ve Vakıf var. Genel Yayın Yönetmeni hadi Penisilvanya’ya git diyemez, Vakıf kararıdır bu.
12.30- Avukat Bahri Belen: Tanıdığım herkese sayın derim ama tanıklıktan beklenen bilgi ve olaya ilişkin cevaplar vermediğiniz için sadece Mehmet Faraç diye soracağım. Faraç, gazete iflas davası döneminde yönetimde kimler vardı?
12.36-Faraç: İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç
Belen: Uğur Mumcu da var mıydı?
Faraç: Bilmiyorum
Belen: Vardı
Belen: Cağaloğlu’ndaki gazete mal varlığının 20 milyon olduğunu söylediniz doğru mu?
Faraç: Hepsi 20 milyon değerindeydi
Belen: Erinç’in gazeteye ne zaman girdiğini ve İlhan Selçuk ile dostluğunu biliyor musunuz?
Faraç: Ben İstanbul’a geldiğimde Erinç GYY idi
Belen: Orhan Erinç İlhan bey zamanında da vardı, sizden evvel de vardı. Sizce İlhan Selçuk, tüm gazetenin ideolojisini değiştirdiğini söylediğiniz Erinç’in niyetini anlamayacak zeka düşüklüğü mü vardı?
Belen: İşten çıkarılınca gazeteye dava açtınız. Kaç yıl sürdü?
Faraç: 5 yıl
Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
12.42-Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
Faraç: Böyle tuzak sorular yakışmıyor
Pekin: Soru çok açık. Size basitleştireceğim. Önceki çalıştığınız bölüm neredeydi, sonra çalıştığınız nerdeydi?
Pekin: (Mahkeme başkanı müdahale ediyor) Doğru cevap verirse göreceksiniz efendim.
Faraç: Ben Cumhuriyet’te yurt haberleri servisi şefiydim. Gazetenin ortasında çok sıkışık bir yerde çalışıyordum. Gazete ana binası tıkış tıkıştı, gazetenin bitişiğinde de iki ayrı bina da vardı. Oda sıkıntısı olduğu için bana oda tavsiye ettiler.
Tora Pekin: Sizin dışınızda gazete ana binası dışına gönderilen başka yazar var mı?
Faraç: Yazarların çoğu dışarıdan yazıyor. Bilmiyorum gönderildi mi. Bana oda vermişlerdi.
Pekin: Bu olay gerçekleştiğinde İlhan bey hayatta mıydı?
Pekin: Sorumun sebebi şudur. Kendisi gazeteden gönderildi. Sebebini açıklamak istemedi. Dava konusunu ilgilendirmediği için önemi yok ama tecrit edildi gazetede. Bu dönemde İlhan Selçuk hayattaydı. Bu İlhan Selçuk üzerinden kurduğu tüm gerekçeleri çürüttüğü için söylüyorum.
12.40-Avukat Rahşan Karabulut Mehmet Faraç’a soru yöneltiyor:
Bilirkişi raporlarına baktığınızı, gazetenin zarara sokulduğunu söylediniz. Nerden baktınız?
Faraç: Dosyadan baktım
12.48-Karabulut: Ankara taşınmaz mahkeme dosyasına iki gün önce eklendi. Biz iki gün önce haberdar olduk. Kendisi ise önceden baktığını söylüyor.
Faraç: Cumhuriyet’te en sıkıntılı yazıları yazan bendim. Cumhuriyet’te kimse beni tehdit etmedi, sansür etti.
12.50- Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinleniyor.
Mahkeme Başkanı: Cumhuriyet’te ne zaman çalıştınız, ne zaman ayrıldınız, neden ayrıldınız ve nasıl ayrıldınız? Leyla Tavşanoğlu: Fikir uyuşmazlığım olsa dahi hiçbirinin terör bağı olduğunu düşünmek bile istemem. Gazetenin benden sonraki işleyişi konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yoktur. Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır. Tavşanoğlu: 2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar’ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı.
12.59- Mahkeme Başkanı: Can Dündar size belli bir şekilde haber yazmanızı telkin etti mi?
Tavşanoğlu: Hayır
Pekin: Bir gazetecinin Penisilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?
(Tavşanoğlu Erinç sorusuna cevap vermedi)
Pekin: Kendisi bana “gitmesen iyi olur” dediğini aktarmıştı. gelince kendisi de burada sorar.
13.02-Savcı: Cumhuriyet gazetesini batıran ekip olarak tarihe geçecekler demişsiniz. Ne demek istediniz?
Tavşanoğlu:. İdeolojiyi sulandırırsanız tiraj da düşer. Bunu söylemek istedim.
13.03- Leyla Tavşanoğlu’ndan sonra Namık Kemal Boya’nın tanıklığına geçildi
13.14- Başkan: Bize CUMOK’tan bahsedebilir misiniz? Tanıklık kavramı içinde okumaktan ziyade anlatımlar önemli. Metinden okumazsanız seviniriz.
Boya: 1995 yılı sonunda okurlar arasında bir toplantı yapıldı ve sonucunda beklenenin çok üstünde insan katıldığı için Cumhuriyet okurunun bir gücü olduğu nedeniyle insanlar toplantıları sürdürmeye karar verdiler. Toplantıların amacı gazetenin savunduğu Cumhuriyet ilkeleri, ülkenin kalkınması, rehafa erişmesi, aydınlanma devriminin devam etmesi ve laikliğin devam etmesi, ülkenin yararına gördüğümüz kişileri desteklemek, şer gördüklerimize karşı tutum almak. Değerlerine sahip çıkıp eksik gördüklerimiz durumlarda eleştirmek. 1996’da başladı 2003’te gazete satış ortalamasının 33 bine düşmesi üzerine yeniden ateşlenerek devam etti. İlhan Selçuk ve Alev Coşkun ile görüştük. Herkes gazetenin desteklenmesini savundu. Selçuk “Sen ne diyorsun bu işe 68’li” dedi. Ben 68’liler derneğinin kurucu başkanıyım. Çalışmalarımızla gazetenin 100 bin tirajına ulaştırdık 21 Mart 2008’de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçten ben de 2009’da nasibimi aldım. 2013’te bugün sözü geçen yönetim değişiklikleri ile okuyucu arasında değişim oldu. Verdiğimiz ilanlara müdahale edildi biz de ilan vermekten vazgeçtik.
13.21- Tanık olarak dinlenen Boya: 2014’te 27 Mayıs’ın yıldönümünde gazetede haber çıkmaması dikkatimi çekti herkese mail attım. ’27 Mayıs devriminin getirdiği kazanımların bize katkısını biliyoruz tek satır bile olmamasını garipsedik’ diye yazdım. Bazı yayın değişiklikleri de oldu. Bazı haberlerin logonun üstüne çıkması ya da Gülen ile yapılan Fakirhane haberi gibi olaylar yaşandı. Bunlarla ilgili ufak tefek görüşmelerimiz olsa da çözüm olmadı. Daha fazla
2014 Eylül’ünde temsilcilerle toplanarak boykot kararı aldık ama bu durumda çalışan arkadaşları zor duruma düşürecek diye esneterek Bilim ve Teknik’in yayınlandığı Cuma günleri dışında genel boykot düzenlenmesine karar verdik. Herkes eline aldığı gazetenin kendini temsil etmediğini söylüyordu. Bu tüm okurlarda benzer tepki oldu. 2014’te başlayan bu boykot ile bazı etkilenmeler oldu ama yeni yönetimler ve yeni çalışanlarla değişim devam etti. Gazete 1924’de M. Kemal Paşa emriyle kurulmuştu. Cumhuriyet’i savunmayanlar Cumhuriyet adını da kullanamaz,
Başkan: Mumcu öldüğünde gazetenin tirajının 19 bin olduğunu söylüyorlar. Boya: Şaşırtıcı bir durum
Başkan: CUMOK’uk yayın, GYY üzerinde istişare hakkı var mı?
Boya: Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz. Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz.
13.29- Üye hakim: Aydın Engin’i İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor.
Boya: Ben birkaç kişiden “Kapıdan içeri girmeyecek” dediğini duydum.
13.42-AYDIN ENGİN TANIĞA SORDU
Namız Kemal Boya’nın sözleri üzerine Aydın Engin müdahale ederek söz aldı. Aydın Engin: Desteksiz atılan bazı cümleler nedeniyle söz almak zorunda kaldım. Sanırım heyetiniz de ilgileniyor CUMOK ile neden bilmiyorum. CUMOK daha CUMOK olmadan tohumlarının atıldığı dönemde ben görevlendirildim. İlhan Abi espriyle “CUMOK’un kurucusu Aydın Engin” derdi. Kurucusu değilim ama ben sadece gazeteyi temsil ettim.
Boya “İlhan Selçuk’un gazeteden kovduğu Aydın Engin” dedi. Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak “Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz” dedi. Ben de “milliyetçi değilim” dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun “Beni çiğnemeden çıkamazsın” dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır.
Turhan Günay, yine Namık Kemal Boya’ya cevap olarak söz aldı. “Tirajların artması arkadaşlar değil, haftada iki gün kitap verirdi ondan tirajlar artmıştı”
Avukat Tora Pekin: Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi ama Basın İlan Kurumu’na bakın. ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı Bu nesnel veri. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir. Eğer suçlama 220/7 ise, yargılananların terör örgütü yöneticilerinden talimat aldığına dair bir tanıklığınız var mı? “Fakirhaneme Malikhane Dediler” haberinde bir siyasetçinin Gülen’i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?
Boya: Yazının başlığını hatırlıyorum, içeriğini hatırlamıyorum.
Pekin: O kişi Berat Albayrak.
Av. Bahri Belen soruyor:
2014’te boykot kararının oybirliği ile alındığını söylediniz. Kaç kşiyle alındı bu karar?
Boya: 100 kişi.
Belen: Türkiye’de kaç CUMOK var?
Boya: Bilmiyorum
Belen: 2003 yılında gazete 33 bin rotalamaya düştüğünde gazete başında kim vardı?
Boya: İlhan Selçuk
Belen: Gazetenin geçirdiği iflas davası dönemini hatırlıyorsunuz. gazete yönetiminde kim vardı?
Boya: İlhan Bey’in olup olmadığını hatırlamıyorum.
Belen: İlhan bey, Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek var ve sonra Alev Coşkun da dahil oldu.
Belen: Burada yargılananların ne zamandır gazetede olduğunu hatırlıyor musunuz?
Boya: Personel müdürü değilim hatırlamıyorum. Ama bana hakaret dolu tivitlerinden Akın Atalay’ı biliyorum.
Belen: Ben söyleyeyim, Akın Atalay 1990’da iflas sürecinin ardından yeni kurulan gazetede başlayıp ölümüne kadar İlhan Bey’le çalıştı.
Boya: İlhan bey iyi bir insandı ama kişiler hakkında yanılmış.
13.50 – Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi. Duruşmaya verilen aranın ardından savunma tarafının çağırdığı iki tanıkla devam edilecek.
SAVUNMANIN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİĞİ TANIK BEYANRI
15.13- Davaya savumanın dinlenmesini istediği tanık beyanlarıyla devam ediliyor. Savunmanın tanığı Altan Öymen dinleniyor. Cumhuriyet, malum 1924’ten itibaren çıkıyor, babamın da gazetesiydi. O da yazardı. Ben de 1945’ten beri okuru sayılırım. Gazeteciliğe başladıktan sonra ’70’li yıllardan itibaren Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptım. 71’de milletvekili olana kadar ön sayfada yazmaya devam ettim. 80’de askeri yönetimde parlamento tasfiye edildiğinde ben de yasaklılar arasına girdim. O zaman yine gazeteye döndüm.
15.21- Mahkeme Başkanı: “Cumhuriyet ile yazarlık ilişkiniz ne zaman tamamladınız?” Öymen: “81’de Milliyet’e geçtim. O dönem Nadir [Nadi] bey hayattaydı, Vakıf yoktu ama teşebbüsü vardı. Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet’ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya’nın yazılarından, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabından.Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır.”
15.25- Avukat Bahri Belen: “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama…”
Altan Öymen: Öyle bir şey yok!
15.34- Başkan: ‘Cumhuriyet eski Cumhuriyet değil’ diye düşündüğünüz, konuştuğunuz oldu mu?
Altan Öymen: Hayır. Birçok olayı biz Cumhuriyet’ten öğrendik. İktidarın baskısı nedeniyle yazılamayanları yazan az sayıdaki yayından biri ve hatta bu yayınların başında geliyor.
15.37- Mahkeme Başkanı:Kadri Gürsel’i tanıyan ve beraber program yapan bir insan olarak, Gürsel’in örgüte yardım ettiği, programda ya da yazılarında övdüğüne dair bir bilginiz var mı?”
Altan Öymen: Gürsel’le benzer görüşleri paylaşıyoruz. Hiç bir zaman böyle bir intibaya sahip olmadım.
Üye Hakim: Örgütün eylemlerini H.Çetinkaya’nın ve diğerlerinin yazılarında okuduğunuz yönünde beyanda bulundunuz. 2012-13 sonrasında yayın politikasında bir değişiklik oldu mu? Dündar’ın gelmesiyle yayınlarda tuhafınıza giden bir değişiklik gözlemlediniz mi?
15.40- Savunmanın tanığı olarak DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geliyor.
15.42- DİSK Başkanı Kani Beko: Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. F.. suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. F..’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.
15.44- Başkan: 2014’ten sonra gazete yayın politikasında değişiklik olduğu iddia ediliyor. Siz buna bizzat şahit oldunuz mu?
Kani Beko: Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çevremde, sendikamda, ailemde gazete okurlarının azaldığını değil arttığını gördüm. Geleneklerinden taviz vermiş olsaydı DİSK’e bağlı hiçbir kuruma Cumhuriyet giremezdi. Çocuklarıma da mutlaka her haftasonu Cumhuriyet okutuyorum.”
15.50- Avukat Bahri Belen: “Gülen hareketi o dönemde hükümetin, toplumun, siyasetin, ekonominin itibar ettiği bir hareketti. Sizden önceki tanık cemaat ile ilgili ilk gerçek bilgileri Çetinkaya ve Şık’tan öğrendiğini söyledi. Siz bu yazarların 2012-13’te cemaati övücü bir yayınına rastladınız mı? Bütün işçilerin konfederasyon başkanı olarak gözü kulağısınız. Özellikle Çetinkaya ve Şık açısından böyle bir hareket değiştiren tutum var mı?
Kani Beko: “F..’ye yakınlık gösteren bir Cumhuriyet’i tanımıyorum. F..’yü öven ya da yakınlık gösteren bir cümle dahi okumadım, bilmiyorum.”
15.52- Avukat Bahri Belen: Sayın Başkan Cumhuriyet okuru olan çok sayıda tanığı buraya getirebiliriz ama biz temsil ettikleri konu açısından daha aydınlatıcı olan isimleri ilettik. Bugün yurtdışında [Rıza Türmen] tanığımızın da yargılama açısından açıklık getirecek beyanları olabilir. Bir gazetenin yayın politikasına ne siyasi partiler, ne savcı ne hakimler karışamaz. Ama haberlerde, yayınlarda suç oluşturan bir şey varsa basın yasasındaki süre içinde takip edilebileceğini, o sırada savcı ve hakimlerin görevleri olduğunu ifade ettik.
15.55- Başkan: “İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah.”
Av Belen: “Kendisiyle ne bildiğini konuşmadım. Ama bu konuda yararlı olacak bilgileri olduğunu düşünüyoruz.”
15.58- Mahkeme Başkanı Dağ: Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin’e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen’den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor.
16.05-Mahkeme Başkanı: “Artık savcılık makamının son mütalasını alabiliriz. Duruşmaya 15 dakika ara verildi
16.28- Duruşmaya yeniden başlandı
16.30- Avukat Tora Pekin: Bize göre çok açık iki husus var.
İddianame ve iddianameye konulan bilirkişi raporlarına bakıldığında çok sayıda AİHM kararının buraya konduğu ama tamamının bağlamından koparıldığı görünüyor.Bu nedenle eski AİHM yargıcı Rıza Türmen’in tanıklık yapmasını istiyoruz. Ara kararınızda, bizim tutukluluğumuzun 495. gününde tutuklama gerekçelerinin başında bu vakıf davası var. O dava henüz kesinleşmedi. Bölge istinaf bir karar verdi yargıtay yolu açık olarak, sizin 7 numaralı ara kararınız da açık duruyor. Biz bir hukuk davasının ceza davasının konusu olamayacağını söylesek de, siz tutuklama gerekçesi olarak bunu sundunuz. İkinci talep olarak bu konuyla ilgili ara karar alınmasını talep ediyoruz.
16.36- Mahkeme Başkanı: Her iki hususta da ara kararımızı alacağız. İddia makamından iki talep hususundaki mütalaasını soruyoruz.
16.37- Savcı: CMK gereğince hukuk konusunda bilirkişi tutulamayacağı gibi tanık dinlenmesi de düşünülemez. Rıza Türmen’in dinlenmesi talebinin reddine karar verilmesini istiyoruz. Asliye Hukuk’taki Vakıf davasının kesinleşmesi beklenen davanın beklenmesi davayı uzatacağı için reddi talep olunur.
16.42- Avukat Tora Pekin: Biz dava sonucu beklensin talebinde bulunmadık. Savcı bey çarptırdı. Biz sadece ara kararla ilgili karar vermenizi istedik.
Başkan [Rıza Türmen’in dinlenmesi konusunda]: Şahıs burada değildir. CMK gereğince tanıklığının yargılamaya esastan ne kadar etki edeceği konusunda tereddütlerimiz var. Burada birçok vekil, AİHM kararları konusunda, AYM ve Basın Yasası konusunda, bizzat siz mesela, gayet yetkin sadece kanaatimiz için her şeyi bir kenara bırakıp bir celse uzatmanın usul ekonomisine uygun değil. Burada olsa dinlerdik ama davamızın geldiği aşamada bir takım başka değerlendirmenin kesintiye uğramaması için dinleme talebini reddediyoruz. Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir. Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik.
Ahmet Kemal Aydoğdu vekili: Bizim açımızdan bu evrakların beklenmesi gerekiyor. Beklenilmesini talep ediyoruz.
16.45- Savcı: “Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur.”
16.49- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı.
16.51- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı. Mehmet Faraç gazete çalışanı bir kadını saçından sürüklediği için işten çıkarılmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘Terör örgütüne üye olma’ iddiasıyla yazar, yöneteci ve muhabirlerinin yargılandığı davada bugün de tahliye çıkmadı.
Duruşma Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda görüldü. Tanıkların dinlendiği duruşmanın sonunda savcı tutukluların mevcut halinin devamı yönünde görüşünü açıkladı.
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan gazetemizin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün görülüyor. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutuklu yargılandığı davanın saat 10:00’da başlayacağı açıklanmıştı. Ancak duruşma belirtilen saatte başlamadı. Duruşmayı izlemek için Silivri’ye gidenler uzun araç kuyruklarıyla karşılaştı. Duruşmayı izlemeye gelenlere yapılan GBT sorgusu nedeniyle bu kuyruğun oluştuğu açıklandı. Onlarca kişi, kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.
İşte davada an be an yaşananlar:
CANLI BLOG
10.40 – Tutuklu yargılanan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık duruşma salonuna getirildi. İzleyiciler salona alınıyor.
10:44- Silivri’deki büyük duruşma salonunda gazeteciler, yargılanan meslektaşlarına yakın sıralar boş olmasına rağmen en uzak köşeye yerleştirildi. Gazeteciler, “Mahkeme heyetini, yargılananları, tanıkları, kimseyi göremiyoruz. Neden boş sıralara gazeteciler değil de jandarma görevlileri oturuyor” diye itiraz ettiler. Gazetecilerin yer değiştirme talebi mahkeme heyetine iletildi.
11.12- Mahkeme heyeti salonda yerini aldı ve duruşma başladı.
11.15- Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya tanık olarak dinlenmek üzere salonda hazır bulunuyor. Av. Kemal Aytaç, çok sayıda avukatın ayakta olduğunu boş yerlere alınmalarını talep etti.
11.16-Avukat Leyla Han Tüzel: “Dün mahkemenin yazdığı yazıda 3 avukat sınırlaması yapılacağı söylendi, jandarma buna göre bizi sayarak içeri aldı. Bu karardan geri dönmenizi istiyoruz. Çünkü 3 avukat sınırlaması bu davaya uygun değil.”
11.22- Avukat Leyla Han Tüzel’in KHK ile getirilen 3 avukat sınırlamasının adil yargılanma hakkına aykırı olması nedeniyle kayldırılması talebi için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ savcidan mütalaa istedi. Savcı ise avukat sınırlandırmasının kaldırılması talebinin reddedilmesi yönünde gödüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Dağ: “Avukat sınırlaması konusunda KHK açıktır. Talep reddedildi”
11.24- Avukat Tüzel’in tutuksuz sanıkların çok uzakta olduğu ve görüş alışverişinin imkansız olması nedeniyle yakına alınmaları talebi üzerine Başkan, tutuksuz sanıkları öne çağırdı, basını kaydırarak avukatları da içeri aldı.
11.29- Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu ile iligli beklenen bilirkişi raporunun geldiği mahkeme tarafından açıklandı. Raporda, İper’in ByLock kaydı olmadığını bilgisi yer alıyor.
11.32- Cumhuriyet Gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç tanık olarak dinlenmek üzere kürsüye geldi.
11.34- Mehmut Faraç: Bazı konulardaki yargısız infazlara değinmek istiyorum. Ben tanık olmak için başvuruda bulunmadım, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla geldim. Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet’i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu. Hayatım boyunca kimseyi şikayet etmedim Açık açık yazdım, ihbar kabul eden ediyor 18 yaşımda Cumhuriyet’e girmiş çok genç bir muhabirdim. PKK ve Hizbullah’ın en kötü olduğu dönemde görevi üstlendim 11 yıl sigortasız çalıştım sonra merkeze çağrıldım. Sonra köşe yazarı ve ardından da serbest yazarı oldum. Benim gibi taşradan gazete yönetimine giren az sayı kişi var. İlhan Selçuk ile çalıştığım için çok onurluyum. Benim ailem Adalet Partili. Cumhuriyetle tanışınca Atatürk’ün öneminin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Cumhuriyet’te gazeteciliği öğrendim, siyasal anlamda geliştim ve Cumhuriyet gazetesinin kitlelere yayılması için yurtiçi ve dışında konuşmacı oldum. İlhan Selçuk’un ölümünün ardından yaşanan tehlikeli süreç beni gazetenin dışına attı. Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde 2010’da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay’ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk’ün kurduğu CHP’de Baykal’dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet’İn bir yazarı olarak CHP PM’ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet’te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP’de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa’dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar’ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp “Bu filmle Atatürk’ün başına çuval geçirilmiştir” dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi.
12.15- Tutuksuz sanıklardan Turhan Günay söz aldı “Dikkat ediyorum tüm tanıklar Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’u anıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o dönemki tirajı biliyorlar mı? 19 bindi. Mumcu ve Selçuk’un anısına sığınmaktan vazgeçilmesini istiyorum.
12.17-Avukat Tora Pekin söz aldı: Biz Faraç’ı dinlenmenin anlamlı olmayacağını söylemiştik ama siz tercih ettiniz. Gördünüz de zaten. Burada gazete yöneticilerimize, çalışma arkadaşlarımıza yaptığı rezillikleri kendisine iade ediyorum. Bu tanıklık rezilliktir. Faraç’a soruyor: Cumhuriyet’teki göreviniz sona erdiğinde yönetim kimdi? Faraç: İbrahim Yıldız GYY. Çetinkaya ve Erinç Başkan ve Başkan Yardımcısıydı. Tora Pekin: Kendisi söylemek istemiyor ama Alev Coşkun başkan yardımıcısıydı..
12.23-Pekin: İfade verdiğiniz dönemde hangi gazetede yazıyordunuz?
Faraç: Aydınlık
Tora Pekin: Tirajın 8 bine düştüğü bilginizin kaynağı nedir? Elinizde belge var mı? Yoksa bu bir söylenti mi?
Faraç: Reklam ajansı
Pekin: Galiba belge yok
Faraç: Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin
12.24- Tora Pekin: Cumhuriyet’ten Penisilvanya’ya giden bir muhabirden bahsettiniz. Kimdir o?
Faraç: gazetelerde, televizyonlarda TUSCON’un peşine muhabir gönderildiği için Cumhuriyet yazarı istifa etti. Leyla Tavşanoğlu’nun Penisilvania’ya gönderildiğine dair onlarca haber geçti.
12.27- Tora Pekin: O dönem gazetenin yönetimi kimdi?
Faraç: Bir şey söyleyeyim mi?
Pekin: Söyleyin ismi söyleyin… Cumhuriyet gazetesinin o günkü Genel Yayın Yönetmeni bugün yargılanan Hikmet Çetinkaya, Akın Atalay ve Orhan Erinç’in göreve getirdiği İbrahim Yıldız’dı. Gazetelerde Genel Yayın Yönetmenlerinin ne kadar fonksiyonu var? Arkada icra kurulu ve Vakıf var. Genel Yayın Yönetmeni hadi Penisilvanya’ya git diyemez, Vakıf kararıdır bu.
12.30- Avukat Bahri Belen: Tanıdığım herkese sayın derim ama tanıklıktan beklenen bilgi ve olaya ilişkin cevaplar vermediğiniz için sadece Mehmet Faraç diye soracağım. Faraç, gazete iflas davası döneminde yönetimde kimler vardı?
12.36-Faraç: İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç
Belen: Uğur Mumcu da var mıydı?
Faraç: Bilmiyorum
Belen: Vardı
Belen: Cağaloğlu’ndaki gazete mal varlığının 20 milyon olduğunu söylediniz doğru mu?
Faraç: Hepsi 20 milyon değerindeydi
Belen: Erinç’in gazeteye ne zaman girdiğini ve İlhan Selçuk ile dostluğunu biliyor musunuz?
Faraç: Ben İstanbul’a geldiğimde Erinç GYY idi
Belen: Orhan Erinç İlhan bey zamanında da vardı, sizden evvel de vardı. Sizce İlhan Selçuk, tüm gazetenin ideolojisini değiştirdiğini söylediğiniz Erinç’in niyetini anlamayacak zeka düşüklüğü mü vardı?
Belen: İşten çıkarılınca gazeteye dava açtınız. Kaç yıl sürdü?
Faraç: 5 yıl
Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
12.42-Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
Faraç: Böyle tuzak sorular yakışmıyor
Pekin: Soru çok açık. Size basitleştireceğim. Önceki çalıştığınız bölüm neredeydi, sonra çalıştığınız nerdeydi?
Pekin: (Mahkeme başkanı müdahale ediyor) Doğru cevap verirse göreceksiniz efendim.
Faraç: Ben Cumhuriyet’te yurt haberleri servisi şefiydim. Gazetenin ortasında çok sıkışık bir yerde çalışıyordum. Gazete ana binası tıkış tıkıştı, gazetenin bitişiğinde de iki ayrı bina da vardı. Oda sıkıntısı olduğu için bana oda tavsiye ettiler.
Tora Pekin: Sizin dışınızda gazete ana binası dışına gönderilen başka yazar var mı?
Faraç: Yazarların çoğu dışarıdan yazıyor. Bilmiyorum gönderildi mi. Bana oda vermişlerdi.
Pekin: Bu olay gerçekleştiğinde İlhan bey hayatta mıydı?
Pekin: Sorumun sebebi şudur. Kendisi gazeteden gönderildi. Sebebini açıklamak istemedi. Dava konusunu ilgilendirmediği için önemi yok ama tecrit edildi gazetede. Bu dönemde İlhan Selçuk hayattaydı. Bu İlhan Selçuk üzerinden kurduğu tüm gerekçeleri çürüttüğü için söylüyorum.
12.40-Avukat Rahşan Karabulut Mehmet Faraç’a soru yöneltiyor:
Bilirkişi raporlarına baktığınızı, gazetenin zarara sokulduğunu söylediniz. Nerden baktınız?
Faraç: Dosyadan baktım
12.48-Karabulut: Ankara taşınmaz mahkeme dosyasına iki gün önce eklendi. Biz iki gün önce haberdar olduk. Kendisi ise önceden baktığını söylüyor.
Faraç: Cumhuriyet’te en sıkıntılı yazıları yazan bendim. Cumhuriyet’te kimse beni tehdit etmedi, sansür etti.
12.50- Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinleniyor.
Mahkeme Başkanı: Cumhuriyet’te ne zaman çalıştınız, ne zaman ayrıldınız, neden ayrıldınız ve nasıl ayrıldınız? Leyla Tavşanoğlu: Fikir uyuşmazlığım olsa dahi hiçbirinin terör bağı olduğunu düşünmek bile istemem. Gazetenin benden sonraki işleyişi konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yoktur. Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır. Tavşanoğlu: 2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar’ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı.
12.59- Mahkeme Başkanı: Can Dündar size belli bir şekilde haber yazmanızı telkin etti mi?
Tavşanoğlu: Hayır
Pekin: Bir gazetecinin Penisilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?
(Tavşanoğlu Erinç sorusuna cevap vermedi)
Pekin: Kendisi bana “gitmesen iyi olur” dediğini aktarmıştı. gelince kendisi de burada sorar.
13.02-Savcı: Cumhuriyet gazetesini batıran ekip olarak tarihe geçecekler demişsiniz. Ne demek istediniz?
Tavşanoğlu:. İdeolojiyi sulandırırsanız tiraj da düşer. Bunu söylemek istedim.
13.03- Leyla Tavşanoğlu’ndan sonra Namık Kemal Boya’nın tanıklığına geçildi
13.14- Başkan: Bize CUMOK’tan bahsedebilir misiniz? Tanıklık kavramı içinde okumaktan ziyade anlatımlar önemli. Metinden okumazsanız seviniriz.
Boya: 1995 yılı sonunda okurlar arasında bir toplantı yapıldı ve sonucunda beklenenin çok üstünde insan katıldığı için Cumhuriyet okurunun bir gücü olduğu nedeniyle insanlar toplantıları sürdürmeye karar verdiler. Toplantıların amacı gazetenin savunduğu Cumhuriyet ilkeleri, ülkenin kalkınması, rehafa erişmesi, aydınlanma devriminin devam etmesi ve laikliğin devam etmesi, ülkenin yararına gördüğümüz kişileri desteklemek, şer gördüklerimize karşı tutum almak. Değerlerine sahip çıkıp eksik gördüklerimiz durumlarda eleştirmek. 1996’da başladı 2003’te gazete satış ortalamasının 33 bine düşmesi üzerine yeniden ateşlenerek devam etti. İlhan Selçuk ve Alev Coşkun ile görüştük. Herkes gazetenin desteklenmesini savundu. Selçuk “Sen ne diyorsun bu işe 68’li” dedi. Ben 68’liler derneğinin kurucu başkanıyım. Çalışmalarımızla gazetenin 100 bin tirajına ulaştırdık 21 Mart 2008’de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçten ben de 2009’da nasibimi aldım. 2013’te bugün sözü geçen yönetim değişiklikleri ile okuyucu arasında değişim oldu. Verdiğimiz ilanlara müdahale edildi biz de ilan vermekten vazgeçtik.
13.21- Tanık olarak dinlenen Boya: 2014’te 27 Mayıs’ın yıldönümünde gazetede haber çıkmaması dikkatimi çekti herkese mail attım. ’27 Mayıs devriminin getirdiği kazanımların bize katkısını biliyoruz tek satır bile olmamasını garipsedik’ diye yazdım. Bazı yayın değişiklikleri de oldu. Bazı haberlerin logonun üstüne çıkması ya da Gülen ile yapılan Fakirhane haberi gibi olaylar yaşandı. Bunlarla ilgili ufak tefek görüşmelerimiz olsa da çözüm olmadı. Daha fazla
2014 Eylül’ünde temsilcilerle toplanarak boykot kararı aldık ama bu durumda çalışan arkadaşları zor duruma düşürecek diye esneterek Bilim ve Teknik’in yayınlandığı Cuma günleri dışında genel boykot düzenlenmesine karar verdik. Herkes eline aldığı gazetenin kendini temsil etmediğini söylüyordu. Bu tüm okurlarda benzer tepki oldu. 2014’te başlayan bu boykot ile bazı etkilenmeler oldu ama yeni yönetimler ve yeni çalışanlarla değişim devam etti. Gazete 1924’de M. Kemal Paşa emriyle kurulmuştu. Cumhuriyet’i savunmayanlar Cumhuriyet adını da kullanamaz,
Başkan: Mumcu öldüğünde gazetenin tirajının 19 bin olduğunu söylüyorlar. Boya: Şaşırtıcı bir durum
Başkan: CUMOK’uk yayın, GYY üzerinde istişare hakkı var mı?
Boya: Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz. Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz.
13.29- Üye hakim: Aydın Engin’i İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor.
Boya: Ben birkaç kişiden “Kapıdan içeri girmeyecek” dediğini duydum.
13.42-AYDIN ENGİN TANIĞA SORDU
Namız Kemal Boya’nın sözleri üzerine Aydın Engin müdahale ederek söz aldı. Aydın Engin: Desteksiz atılan bazı cümleler nedeniyle söz almak zorunda kaldım. Sanırım heyetiniz de ilgileniyor CUMOK ile neden bilmiyorum. CUMOK daha CUMOK olmadan tohumlarının atıldığı dönemde ben görevlendirildim. İlhan Abi espriyle “CUMOK’un kurucusu Aydın Engin” derdi. Kurucusu değilim ama ben sadece gazeteyi temsil ettim.
Boya “İlhan Selçuk’un gazeteden kovduğu Aydın Engin” dedi. Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak “Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz” dedi. Ben de “milliyetçi değilim” dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun “Beni çiğnemeden çıkamazsın” dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır.
Turhan Günay, yine Namık Kemal Boya’ya cevap olarak söz aldı. “Tirajların artması arkadaşlar değil, haftada iki gün kitap verirdi ondan tirajlar artmıştı”
Avukat Tora Pekin: Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi ama Basın İlan Kurumu’na bakın. ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı Bu nesnel veri. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir. Eğer suçlama 220/7 ise, yargılananların terör örgütü yöneticilerinden talimat aldığına dair bir tanıklığınız var mı? “Fakirhaneme Malikhane Dediler” haberinde bir siyasetçinin Gülen’i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?
Boya: Yazının başlığını hatırlıyorum, içeriğini hatırlamıyorum.
Pekin: O kişi Berat Albayrak.
Av. Bahri Belen soruyor:
2014’te boykot kararının oybirliği ile alındığını söylediniz. Kaç kşiyle alındı bu karar?
Boya: 100 kişi.
Belen: Türkiye’de kaç CUMOK var?
Boya: Bilmiyorum
Belen: 2003 yılında gazete 33 bin rotalamaya düştüğünde gazete başında kim vardı?
Boya: İlhan Selçuk
Belen: Gazetenin geçirdiği iflas davası dönemini hatırlıyorsunuz. gazete yönetiminde kim vardı?
Boya: İlhan Bey’in olup olmadığını hatırlamıyorum.
Belen: İlhan bey, Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek var ve sonra Alev Coşkun da dahil oldu.
Belen: Burada yargılananların ne zamandır gazetede olduğunu hatırlıyor musunuz?
Boya: Personel müdürü değilim hatırlamıyorum. Ama bana hakaret dolu tivitlerinden Akın Atalay’ı biliyorum.
Belen: Ben söyleyeyim, Akın Atalay 1990’da iflas sürecinin ardından yeni kurulan gazetede başlayıp ölümüne kadar İlhan Bey’le çalıştı.
Boya: İlhan bey iyi bir insandı ama kişiler hakkında yanılmış.
13.50 – Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi. Duruşmaya verilen aranın ardından savunma tarafının çağırdığı iki tanıkla devam edilecek.
SAVUNMANIN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİĞİ TANIK BEYANRI
15.13- Davaya savumanın dinlenmesini istediği tanık beyanlarıyla devam ediliyor. Savunmanın tanığı Altan Öymen dinleniyor. Cumhuriyet, malum 1924’ten itibaren çıkıyor, babamın da gazetesiydi. O da yazardı. Ben de 1945’ten beri okuru sayılırım. Gazeteciliğe başladıktan sonra ’70’li yıllardan itibaren Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptım. 71’de milletvekili olana kadar ön sayfada yazmaya devam ettim. 80’de askeri yönetimde parlamento tasfiye edildiğinde ben de yasaklılar arasına girdim. O zaman yine gazeteye döndüm.
15.21- Mahkeme Başkanı: “Cumhuriyet ile yazarlık ilişkiniz ne zaman tamamladınız?” Öymen: “81’de Milliyet’e geçtim. O dönem Nadir [Nadi] bey hayattaydı, Vakıf yoktu ama teşebbüsü vardı. Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet’ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya’nın yazılarından, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabından.Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır.”
15.25- Avukat Bahri Belen: “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama…”
Altan Öymen: Öyle bir şey yok!
15.34- Başkan: ‘Cumhuriyet eski Cumhuriyet değil’ diye düşündüğünüz, konuştuğunuz oldu mu?
Altan Öymen: Hayır. Birçok olayı biz Cumhuriyet’ten öğrendik. İktidarın baskısı nedeniyle yazılamayanları yazan az sayıdaki yayından biri ve hatta bu yayınların başında geliyor.
15.37- Mahkeme Başkanı:Kadri Gürsel’i tanıyan ve beraber program yapan bir insan olarak, Gürsel’in örgüte yardım ettiği, programda ya da yazılarında övdüğüne dair bir bilginiz var mı?”
Altan Öymen: Gürsel’le benzer görüşleri paylaşıyoruz. Hiç bir zaman böyle bir intibaya sahip olmadım.
Üye Hakim: Örgütün eylemlerini H.Çetinkaya’nın ve diğerlerinin yazılarında okuduğunuz yönünde beyanda bulundunuz. 2012-13 sonrasında yayın politikasında bir değişiklik oldu mu? Dündar’ın gelmesiyle yayınlarda tuhafınıza giden bir değişiklik gözlemlediniz mi?
15.40- Savunmanın tanığı olarak DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geliyor.
15.42- DİSK Başkanı Kani Beko: Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. F.. suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. F..’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.
15.44- Başkan: 2014’ten sonra gazete yayın politikasında değişiklik olduğu iddia ediliyor. Siz buna bizzat şahit oldunuz mu?
Kani Beko: Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çevremde, sendikamda, ailemde gazete okurlarının azaldığını değil arttığını gördüm. Geleneklerinden taviz vermiş olsaydı DİSK’e bağlı hiçbir kuruma Cumhuriyet giremezdi. Çocuklarıma da mutlaka her haftasonu Cumhuriyet okutuyorum.”
15.50- Avukat Bahri Belen: “Gülen hareketi o dönemde hükümetin, toplumun, siyasetin, ekonominin itibar ettiği bir hareketti. Sizden önceki tanık cemaat ile ilgili ilk gerçek bilgileri Çetinkaya ve Şık’tan öğrendiğini söyledi. Siz bu yazarların 2012-13’te cemaati övücü bir yayınına rastladınız mı? Bütün işçilerin konfederasyon başkanı olarak gözü kulağısınız. Özellikle Çetinkaya ve Şık açısından böyle bir hareket değiştiren tutum var mı?
Kani Beko: “F..’ye yakınlık gösteren bir Cumhuriyet’i tanımıyorum. F..’yü öven ya da yakınlık gösteren bir cümle dahi okumadım, bilmiyorum.”
15.52- Avukat Bahri Belen: Sayın Başkan Cumhuriyet okuru olan çok sayıda tanığı buraya getirebiliriz ama biz temsil ettikleri konu açısından daha aydınlatıcı olan isimleri ilettik. Bugün yurtdışında [Rıza Türmen] tanığımızın da yargılama açısından açıklık getirecek beyanları olabilir. Bir gazetenin yayın politikasına ne siyasi partiler, ne savcı ne hakimler karışamaz. Ama haberlerde, yayınlarda suç oluşturan bir şey varsa basın yasasındaki süre içinde takip edilebileceğini, o sırada savcı ve hakimlerin görevleri olduğunu ifade ettik.
15.55- Başkan: “İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah.”
Av Belen: “Kendisiyle ne bildiğini konuşmadım. Ama bu konuda yararlı olacak bilgileri olduğunu düşünüyoruz.”
15.58- Mahkeme Başkanı Dağ: Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin’e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen’den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor.
16.05-Mahkeme Başkanı: “Artık savcılık makamının son mütalasını alabiliriz. Duruşmaya 15 dakika ara verildi
16.28- Duruşmaya yeniden başlandı
16.30- Avukat Tora Pekin: Bize göre çok açık iki husus var.
İddianame ve iddianameye konulan bilirkişi raporlarına bakıldığında çok sayıda AİHM kararının buraya konduğu ama tamamının bağlamından koparıldığı görünüyor.Bu nedenle eski AİHM yargıcı Rıza Türmen’in tanıklık yapmasını istiyoruz. Ara kararınızda, bizim tutukluluğumuzun 495. gününde tutuklama gerekçelerinin başında bu vakıf davası var. O dava henüz kesinleşmedi. Bölge istinaf bir karar verdi yargıtay yolu açık olarak, sizin 7 numaralı ara kararınız da açık duruyor. Biz bir hukuk davasının ceza davasının konusu olamayacağını söylesek de, siz tutuklama gerekçesi olarak bunu sundunuz. İkinci talep olarak bu konuyla ilgili ara karar alınmasını talep ediyoruz.
16.36- Mahkeme Başkanı: Her iki hususta da ara kararımızı alacağız. İddia makamından iki talep hususundaki mütalaasını soruyoruz.
16.37- Savcı: CMK gereğince hukuk konusunda bilirkişi tutulamayacağı gibi tanık dinlenmesi de düşünülemez. Rıza Türmen’in dinlenmesi talebinin reddine karar verilmesini istiyoruz. Asliye Hukuk’taki Vakıf davasının kesinleşmesi beklenen davanın beklenmesi davayı uzatacağı için reddi talep olunur.
16.42- Avukat Tora Pekin: Biz dava sonucu beklensin talebinde bulunmadık. Savcı bey çarptırdı. Biz sadece ara kararla ilgili karar vermenizi istedik.
Başkan [Rıza Türmen’in dinlenmesi konusunda]: Şahıs burada değildir. CMK gereğince tanıklığının yargılamaya esastan ne kadar etki edeceği konusunda tereddütlerimiz var. Burada birçok vekil, AİHM kararları konusunda, AYM ve Basın Yasası konusunda, bizzat siz mesela, gayet yetkin sadece kanaatimiz için her şeyi bir kenara bırakıp bir celse uzatmanın usul ekonomisine uygun değil. Burada olsa dinlerdik ama davamızın geldiği aşamada bir takım başka değerlendirmenin kesintiye uğramaması için dinleme talebini reddediyoruz. Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir. Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik.
Ahmet Kemal Aydoğdu vekili: Bizim açımızdan bu evrakların beklenmesi gerekiyor. Beklenilmesini talep ediyoruz.
16.45- Savcı: “Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur.”
16.49- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı.
16.51- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı. Mehmet Faraç gazete çalışanı bir kadını saçından sürüklediği için işten çıkarılmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘Terör örgütüne üye olma’ iddiasıyla yazar, yöneteci ve muhabirlerinin yargılandığı davada bugün de tahliye çıkmadı.
Duruşma Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda görüldü. Tanıkların dinlendiği duruşmanın sonunda savcı tutukluların mevcut halinin devamı yönünde görüşünü açıkladı.
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan gazetemizin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün görülüyor. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutuklu yargılandığı davanın saat 10:00’da başlayacağı açıklanmıştı. Ancak duruşma belirtilen saatte başlamadı. Duruşmayı izlemek için Silivri’ye gidenler uzun araç kuyruklarıyla karşılaştı. Duruşmayı izlemeye gelenlere yapılan GBT sorgusu nedeniyle bu kuyruğun oluştuğu açıklandı. Onlarca kişi, kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.
İşte davada an be an yaşananlar:
CANLI BLOG
10.40 – Tutuklu yargılanan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık duruşma salonuna getirildi. İzleyiciler salona alınıyor.
10:44- Silivri’deki büyük duruşma salonunda gazeteciler, yargılanan meslektaşlarına yakın sıralar boş olmasına rağmen en uzak köşeye yerleştirildi. Gazeteciler, “Mahkeme heyetini, yargılananları, tanıkları, kimseyi göremiyoruz. Neden boş sıralara gazeteciler değil de jandarma görevlileri oturuyor” diye itiraz ettiler. Gazetecilerin yer değiştirme talebi mahkeme heyetine iletildi.
11.12- Mahkeme heyeti salonda yerini aldı ve duruşma başladı.
11.15- Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya tanık olarak dinlenmek üzere salonda hazır bulunuyor. Av. Kemal Aytaç, çok sayıda avukatın ayakta olduğunu boş yerlere alınmalarını talep etti.
11.16-Avukat Leyla Han Tüzel: “Dün mahkemenin yazdığı yazıda 3 avukat sınırlaması yapılacağı söylendi, jandarma buna göre bizi sayarak içeri aldı. Bu karardan geri dönmenizi istiyoruz. Çünkü 3 avukat sınırlaması bu davaya uygun değil.”
11.22- Avukat Leyla Han Tüzel’in KHK ile getirilen 3 avukat sınırlamasının adil yargılanma hakkına aykırı olması nedeniyle kayldırılması talebi için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ savcidan mütalaa istedi. Savcı ise avukat sınırlandırmasının kaldırılması talebinin reddedilmesi yönünde gödüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Dağ: “Avukat sınırlaması konusunda KHK açıktır. Talep reddedildi”
11.24- Avukat Tüzel’in tutuksuz sanıkların çok uzakta olduğu ve görüş alışverişinin imkansız olması nedeniyle yakına alınmaları talebi üzerine Başkan, tutuksuz sanıkları öne çağırdı, basını kaydırarak avukatları da içeri aldı.
11.29- Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu ile iligli beklenen bilirkişi raporunun geldiği mahkeme tarafından açıklandı. Raporda, İper’in ByLock kaydı olmadığını bilgisi yer alıyor.
11.32- Cumhuriyet Gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç tanık olarak dinlenmek üzere kürsüye geldi.
11.34- Mehmut Faraç: Bazı konulardaki yargısız infazlara değinmek istiyorum. Ben tanık olmak için başvuruda bulunmadım, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla geldim. Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet’i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu. Hayatım boyunca kimseyi şikayet etmedim Açık açık yazdım, ihbar kabul eden ediyor 18 yaşımda Cumhuriyet’e girmiş çok genç bir muhabirdim. PKK ve Hizbullah’ın en kötü olduğu dönemde görevi üstlendim 11 yıl sigortasız çalıştım sonra merkeze çağrıldım. Sonra köşe yazarı ve ardından da serbest yazarı oldum. Benim gibi taşradan gazete yönetimine giren az sayı kişi var. İlhan Selçuk ile çalıştığım için çok onurluyum. Benim ailem Adalet Partili. Cumhuriyetle tanışınca Atatürk’ün öneminin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Cumhuriyet’te gazeteciliği öğrendim, siyasal anlamda geliştim ve Cumhuriyet gazetesinin kitlelere yayılması için yurtiçi ve dışında konuşmacı oldum. İlhan Selçuk’un ölümünün ardından yaşanan tehlikeli süreç beni gazetenin dışına attı. Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde 2010’da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay’ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk’ün kurduğu CHP’de Baykal’dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet’İn bir yazarı olarak CHP PM’ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet’te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP’de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa’dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar’ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp “Bu filmle Atatürk’ün başına çuval geçirilmiştir” dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi.
12.15- Tutuksuz sanıklardan Turhan Günay söz aldı “Dikkat ediyorum tüm tanıklar Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’u anıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o dönemki tirajı biliyorlar mı? 19 bindi. Mumcu ve Selçuk’un anısına sığınmaktan vazgeçilmesini istiyorum.
12.17-Avukat Tora Pekin söz aldı: Biz Faraç’ı dinlenmenin anlamlı olmayacağını söylemiştik ama siz tercih ettiniz. Gördünüz de zaten. Burada gazete yöneticilerimize, çalışma arkadaşlarımıza yaptığı rezillikleri kendisine iade ediyorum. Bu tanıklık rezilliktir. Faraç’a soruyor: Cumhuriyet’teki göreviniz sona erdiğinde yönetim kimdi? Faraç: İbrahim Yıldız GYY. Çetinkaya ve Erinç Başkan ve Başkan Yardımcısıydı. Tora Pekin: Kendisi söylemek istemiyor ama Alev Coşkun başkan yardımıcısıydı..
12.23-Pekin: İfade verdiğiniz dönemde hangi gazetede yazıyordunuz?
Faraç: Aydınlık
Tora Pekin: Tirajın 8 bine düştüğü bilginizin kaynağı nedir? Elinizde belge var mı? Yoksa bu bir söylenti mi?
Faraç: Reklam ajansı
Pekin: Galiba belge yok
Faraç: Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin
12.24- Tora Pekin: Cumhuriyet’ten Penisilvanya’ya giden bir muhabirden bahsettiniz. Kimdir o?
Faraç: gazetelerde, televizyonlarda TUSCON’un peşine muhabir gönderildiği için Cumhuriyet yazarı istifa etti. Leyla Tavşanoğlu’nun Penisilvania’ya gönderildiğine dair onlarca haber geçti.
12.27- Tora Pekin: O dönem gazetenin yönetimi kimdi?
Faraç: Bir şey söyleyeyim mi?
Pekin: Söyleyin ismi söyleyin… Cumhuriyet gazetesinin o günkü Genel Yayın Yönetmeni bugün yargılanan Hikmet Çetinkaya, Akın Atalay ve Orhan Erinç’in göreve getirdiği İbrahim Yıldız’dı. Gazetelerde Genel Yayın Yönetmenlerinin ne kadar fonksiyonu var? Arkada icra kurulu ve Vakıf var. Genel Yayın Yönetmeni hadi Penisilvanya’ya git diyemez, Vakıf kararıdır bu.
12.30- Avukat Bahri Belen: Tanıdığım herkese sayın derim ama tanıklıktan beklenen bilgi ve olaya ilişkin cevaplar vermediğiniz için sadece Mehmet Faraç diye soracağım. Faraç, gazete iflas davası döneminde yönetimde kimler vardı?
12.36-Faraç: İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç
Belen: Uğur Mumcu da var mıydı?
Faraç: Bilmiyorum
Belen: Vardı
Belen: Cağaloğlu’ndaki gazete mal varlığının 20 milyon olduğunu söylediniz doğru mu?
Faraç: Hepsi 20 milyon değerindeydi
Belen: Erinç’in gazeteye ne zaman girdiğini ve İlhan Selçuk ile dostluğunu biliyor musunuz?
Faraç: Ben İstanbul’a geldiğimde Erinç GYY idi
Belen: Orhan Erinç İlhan bey zamanında da vardı, sizden evvel de vardı. Sizce İlhan Selçuk, tüm gazetenin ideolojisini değiştirdiğini söylediğiniz Erinç’in niyetini anlamayacak zeka düşüklüğü mü vardı?
Belen: İşten çıkarılınca gazeteye dava açtınız. Kaç yıl sürdü?
Faraç: 5 yıl
Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
12.42-Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
Faraç: Böyle tuzak sorular yakışmıyor
Pekin: Soru çok açık. Size basitleştireceğim. Önceki çalıştığınız bölüm neredeydi, sonra çalıştığınız nerdeydi?
Pekin: (Mahkeme başkanı müdahale ediyor) Doğru cevap verirse göreceksiniz efendim.
Faraç: Ben Cumhuriyet’te yurt haberleri servisi şefiydim. Gazetenin ortasında çok sıkışık bir yerde çalışıyordum. Gazete ana binası tıkış tıkıştı, gazetenin bitişiğinde de iki ayrı bina da vardı. Oda sıkıntısı olduğu için bana oda tavsiye ettiler.
Tora Pekin: Sizin dışınızda gazete ana binası dışına gönderilen başka yazar var mı?
Faraç: Yazarların çoğu dışarıdan yazıyor. Bilmiyorum gönderildi mi. Bana oda vermişlerdi.
Pekin: Bu olay gerçekleştiğinde İlhan bey hayatta mıydı?
Pekin: Sorumun sebebi şudur. Kendisi gazeteden gönderildi. Sebebini açıklamak istemedi. Dava konusunu ilgilendirmediği için önemi yok ama tecrit edildi gazetede. Bu dönemde İlhan Selçuk hayattaydı. Bu İlhan Selçuk üzerinden kurduğu tüm gerekçeleri çürüttüğü için söylüyorum.
12.40-Avukat Rahşan Karabulut Mehmet Faraç’a soru yöneltiyor:
Bilirkişi raporlarına baktığınızı, gazetenin zarara sokulduğunu söylediniz. Nerden baktınız?
Faraç: Dosyadan baktım
12.48-Karabulut: Ankara taşınmaz mahkeme dosyasına iki gün önce eklendi. Biz iki gün önce haberdar olduk. Kendisi ise önceden baktığını söylüyor.
Faraç: Cumhuriyet’te en sıkıntılı yazıları yazan bendim. Cumhuriyet’te kimse beni tehdit etmedi, sansür etti.
12.50- Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinleniyor.
Mahkeme Başkanı: Cumhuriyet’te ne zaman çalıştınız, ne zaman ayrıldınız, neden ayrıldınız ve nasıl ayrıldınız? Leyla Tavşanoğlu: Fikir uyuşmazlığım olsa dahi hiçbirinin terör bağı olduğunu düşünmek bile istemem. Gazetenin benden sonraki işleyişi konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yoktur. Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır. Tavşanoğlu: 2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar’ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı.
12.59- Mahkeme Başkanı: Can Dündar size belli bir şekilde haber yazmanızı telkin etti mi?
Tavşanoğlu: Hayır
Pekin: Bir gazetecinin Penisilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?
(Tavşanoğlu Erinç sorusuna cevap vermedi)
Pekin: Kendisi bana “gitmesen iyi olur” dediğini aktarmıştı. gelince kendisi de burada sorar.
13.02-Savcı: Cumhuriyet gazetesini batıran ekip olarak tarihe geçecekler demişsiniz. Ne demek istediniz?
Tavşanoğlu:. İdeolojiyi sulandırırsanız tiraj da düşer. Bunu söylemek istedim.
13.03- Leyla Tavşanoğlu’ndan sonra Namık Kemal Boya’nın tanıklığına geçildi
13.14- Başkan: Bize CUMOK’tan bahsedebilir misiniz? Tanıklık kavramı içinde okumaktan ziyade anlatımlar önemli. Metinden okumazsanız seviniriz.
Boya: 1995 yılı sonunda okurlar arasında bir toplantı yapıldı ve sonucunda beklenenin çok üstünde insan katıldığı için Cumhuriyet okurunun bir gücü olduğu nedeniyle insanlar toplantıları sürdürmeye karar verdiler. Toplantıların amacı gazetenin savunduğu Cumhuriyet ilkeleri, ülkenin kalkınması, rehafa erişmesi, aydınlanma devriminin devam etmesi ve laikliğin devam etmesi, ülkenin yararına gördüğümüz kişileri desteklemek, şer gördüklerimize karşı tutum almak. Değerlerine sahip çıkıp eksik gördüklerimiz durumlarda eleştirmek. 1996’da başladı 2003’te gazete satış ortalamasının 33 bine düşmesi üzerine yeniden ateşlenerek devam etti. İlhan Selçuk ve Alev Coşkun ile görüştük. Herkes gazetenin desteklenmesini savundu. Selçuk “Sen ne diyorsun bu işe 68’li” dedi. Ben 68’liler derneğinin kurucu başkanıyım. Çalışmalarımızla gazetenin 100 bin tirajına ulaştırdık 21 Mart 2008’de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçten ben de 2009’da nasibimi aldım. 2013’te bugün sözü geçen yönetim değişiklikleri ile okuyucu arasında değişim oldu. Verdiğimiz ilanlara müdahale edildi biz de ilan vermekten vazgeçtik.
13.21- Tanık olarak dinlenen Boya: 2014’te 27 Mayıs’ın yıldönümünde gazetede haber çıkmaması dikkatimi çekti herkese mail attım. ’27 Mayıs devriminin getirdiği kazanımların bize katkısını biliyoruz tek satır bile olmamasını garipsedik’ diye yazdım. Bazı yayın değişiklikleri de oldu. Bazı haberlerin logonun üstüne çıkması ya da Gülen ile yapılan Fakirhane haberi gibi olaylar yaşandı. Bunlarla ilgili ufak tefek görüşmelerimiz olsa da çözüm olmadı. Daha fazla
2014 Eylül’ünde temsilcilerle toplanarak boykot kararı aldık ama bu durumda çalışan arkadaşları zor duruma düşürecek diye esneterek Bilim ve Teknik’in yayınlandığı Cuma günleri dışında genel boykot düzenlenmesine karar verdik. Herkes eline aldığı gazetenin kendini temsil etmediğini söylüyordu. Bu tüm okurlarda benzer tepki oldu. 2014’te başlayan bu boykot ile bazı etkilenmeler oldu ama yeni yönetimler ve yeni çalışanlarla değişim devam etti. Gazete 1924’de M. Kemal Paşa emriyle kurulmuştu. Cumhuriyet’i savunmayanlar Cumhuriyet adını da kullanamaz,
Başkan: Mumcu öldüğünde gazetenin tirajının 19 bin olduğunu söylüyorlar. Boya: Şaşırtıcı bir durum
Başkan: CUMOK’uk yayın, GYY üzerinde istişare hakkı var mı?
Boya: Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz. Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz.
13.29- Üye hakim: Aydın Engin’i İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor.
Boya: Ben birkaç kişiden “Kapıdan içeri girmeyecek” dediğini duydum.
13.42-AYDIN ENGİN TANIĞA SORDU
Namız Kemal Boya’nın sözleri üzerine Aydın Engin müdahale ederek söz aldı. Aydın Engin: Desteksiz atılan bazı cümleler nedeniyle söz almak zorunda kaldım. Sanırım heyetiniz de ilgileniyor CUMOK ile neden bilmiyorum. CUMOK daha CUMOK olmadan tohumlarının atıldığı dönemde ben görevlendirildim. İlhan Abi espriyle “CUMOK’un kurucusu Aydın Engin” derdi. Kurucusu değilim ama ben sadece gazeteyi temsil ettim.
Boya “İlhan Selçuk’un gazeteden kovduğu Aydın Engin” dedi. Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak “Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz” dedi. Ben de “milliyetçi değilim” dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun “Beni çiğnemeden çıkamazsın” dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır.
Turhan Günay, yine Namık Kemal Boya’ya cevap olarak söz aldı. “Tirajların artması arkadaşlar değil, haftada iki gün kitap verirdi ondan tirajlar artmıştı”
Avukat Tora Pekin: Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi ama Basın İlan Kurumu’na bakın. ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı Bu nesnel veri. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir. Eğer suçlama 220/7 ise, yargılananların terör örgütü yöneticilerinden talimat aldığına dair bir tanıklığınız var mı? “Fakirhaneme Malikhane Dediler” haberinde bir siyasetçinin Gülen’i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?
Boya: Yazının başlığını hatırlıyorum, içeriğini hatırlamıyorum.
Pekin: O kişi Berat Albayrak.
Av. Bahri Belen soruyor:
2014’te boykot kararının oybirliği ile alındığını söylediniz. Kaç kşiyle alındı bu karar?
Boya: 100 kişi.
Belen: Türkiye’de kaç CUMOK var?
Boya: Bilmiyorum
Belen: 2003 yılında gazete 33 bin rotalamaya düştüğünde gazete başında kim vardı?
Boya: İlhan Selçuk
Belen: Gazetenin geçirdiği iflas davası dönemini hatırlıyorsunuz. gazete yönetiminde kim vardı?
Boya: İlhan Bey’in olup olmadığını hatırlamıyorum.
Belen: İlhan bey, Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek var ve sonra Alev Coşkun da dahil oldu.
Belen: Burada yargılananların ne zamandır gazetede olduğunu hatırlıyor musunuz?
Boya: Personel müdürü değilim hatırlamıyorum. Ama bana hakaret dolu tivitlerinden Akın Atalay’ı biliyorum.
Belen: Ben söyleyeyim, Akın Atalay 1990’da iflas sürecinin ardından yeni kurulan gazetede başlayıp ölümüne kadar İlhan Bey’le çalıştı.
Boya: İlhan bey iyi bir insandı ama kişiler hakkında yanılmış.
13.50 – Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi. Duruşmaya verilen aranın ardından savunma tarafının çağırdığı iki tanıkla devam edilecek.
SAVUNMANIN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİĞİ TANIK BEYANRI
15.13- Davaya savumanın dinlenmesini istediği tanık beyanlarıyla devam ediliyor. Savunmanın tanığı Altan Öymen dinleniyor. Cumhuriyet, malum 1924’ten itibaren çıkıyor, babamın da gazetesiydi. O da yazardı. Ben de 1945’ten beri okuru sayılırım. Gazeteciliğe başladıktan sonra ’70’li yıllardan itibaren Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptım. 71’de milletvekili olana kadar ön sayfada yazmaya devam ettim. 80’de askeri yönetimde parlamento tasfiye edildiğinde ben de yasaklılar arasına girdim. O zaman yine gazeteye döndüm.
15.21- Mahkeme Başkanı: “Cumhuriyet ile yazarlık ilişkiniz ne zaman tamamladınız?” Öymen: “81’de Milliyet’e geçtim. O dönem Nadir [Nadi] bey hayattaydı, Vakıf yoktu ama teşebbüsü vardı. Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet’ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya’nın yazılarından, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabından.Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır.”
15.25- Avukat Bahri Belen: “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama…”
Altan Öymen: Öyle bir şey yok!
15.34- Başkan: ‘Cumhuriyet eski Cumhuriyet değil’ diye düşündüğünüz, konuştuğunuz oldu mu?
Altan Öymen: Hayır. Birçok olayı biz Cumhuriyet’ten öğrendik. İktidarın baskısı nedeniyle yazılamayanları yazan az sayıdaki yayından biri ve hatta bu yayınların başında geliyor.
15.37- Mahkeme Başkanı:Kadri Gürsel’i tanıyan ve beraber program yapan bir insan olarak, Gürsel’in örgüte yardım ettiği, programda ya da yazılarında övdüğüne dair bir bilginiz var mı?”
Altan Öymen: Gürsel’le benzer görüşleri paylaşıyoruz. Hiç bir zaman böyle bir intibaya sahip olmadım.
Üye Hakim: Örgütün eylemlerini H.Çetinkaya’nın ve diğerlerinin yazılarında okuduğunuz yönünde beyanda bulundunuz. 2012-13 sonrasında yayın politikasında bir değişiklik oldu mu? Dündar’ın gelmesiyle yayınlarda tuhafınıza giden bir değişiklik gözlemlediniz mi?
15.40- Savunmanın tanığı olarak DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geliyor.
15.42- DİSK Başkanı Kani Beko: Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. F.. suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. F..’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.
15.44- Başkan: 2014’ten sonra gazete yayın politikasında değişiklik olduğu iddia ediliyor. Siz buna bizzat şahit oldunuz mu?
Kani Beko: Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çevremde, sendikamda, ailemde gazete okurlarının azaldığını değil arttığını gördüm. Geleneklerinden taviz vermiş olsaydı DİSK’e bağlı hiçbir kuruma Cumhuriyet giremezdi. Çocuklarıma da mutlaka her haftasonu Cumhuriyet okutuyorum.”
15.50- Avukat Bahri Belen: “Gülen hareketi o dönemde hükümetin, toplumun, siyasetin, ekonominin itibar ettiği bir hareketti. Sizden önceki tanık cemaat ile ilgili ilk gerçek bilgileri Çetinkaya ve Şık’tan öğrendiğini söyledi. Siz bu yazarların 2012-13’te cemaati övücü bir yayınına rastladınız mı? Bütün işçilerin konfederasyon başkanı olarak gözü kulağısınız. Özellikle Çetinkaya ve Şık açısından böyle bir hareket değiştiren tutum var mı?
Kani Beko: “F..’ye yakınlık gösteren bir Cumhuriyet’i tanımıyorum. F..’yü öven ya da yakınlık gösteren bir cümle dahi okumadım, bilmiyorum.”
15.52- Avukat Bahri Belen: Sayın Başkan Cumhuriyet okuru olan çok sayıda tanığı buraya getirebiliriz ama biz temsil ettikleri konu açısından daha aydınlatıcı olan isimleri ilettik. Bugün yurtdışında [Rıza Türmen] tanığımızın da yargılama açısından açıklık getirecek beyanları olabilir. Bir gazetenin yayın politikasına ne siyasi partiler, ne savcı ne hakimler karışamaz. Ama haberlerde, yayınlarda suç oluşturan bir şey varsa basın yasasındaki süre içinde takip edilebileceğini, o sırada savcı ve hakimlerin görevleri olduğunu ifade ettik.
15.55- Başkan: “İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah.”
Av Belen: “Kendisiyle ne bildiğini konuşmadım. Ama bu konuda yararlı olacak bilgileri olduğunu düşünüyoruz.”
15.58- Mahkeme Başkanı Dağ: Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin’e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen’den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor.
16.05-Mahkeme Başkanı: “Artık savcılık makamının son mütalasını alabiliriz. Duruşmaya 15 dakika ara verildi
16.28- Duruşmaya yeniden başlandı
16.30- Avukat Tora Pekin: Bize göre çok açık iki husus var.
İddianame ve iddianameye konulan bilirkişi raporlarına bakıldığında çok sayıda AİHM kararının buraya konduğu ama tamamının bağlamından koparıldığı görünüyor.Bu nedenle eski AİHM yargıcı Rıza Türmen’in tanıklık yapmasını istiyoruz. Ara kararınızda, bizim tutukluluğumuzun 495. gününde tutuklama gerekçelerinin başında bu vakıf davası var. O dava henüz kesinleşmedi. Bölge istinaf bir karar verdi yargıtay yolu açık olarak, sizin 7 numaralı ara kararınız da açık duruyor. Biz bir hukuk davasının ceza davasının konusu olamayacağını söylesek de, siz tutuklama gerekçesi olarak bunu sundunuz. İkinci talep olarak bu konuyla ilgili ara karar alınmasını talep ediyoruz.
16.36- Mahkeme Başkanı: Her iki hususta da ara kararımızı alacağız. İddia makamından iki talep hususundaki mütalaasını soruyoruz.
16.37- Savcı: CMK gereğince hukuk konusunda bilirkişi tutulamayacağı gibi tanık dinlenmesi de düşünülemez. Rıza Türmen’in dinlenmesi talebinin reddine karar verilmesini istiyoruz. Asliye Hukuk’taki Vakıf davasının kesinleşmesi beklenen davanın beklenmesi davayı uzatacağı için reddi talep olunur.
16.42- Avukat Tora Pekin: Biz dava sonucu beklensin talebinde bulunmadık. Savcı bey çarptırdı. Biz sadece ara kararla ilgili karar vermenizi istedik.
Başkan [Rıza Türmen’in dinlenmesi konusunda]: Şahıs burada değildir. CMK gereğince tanıklığının yargılamaya esastan ne kadar etki edeceği konusunda tereddütlerimiz var. Burada birçok vekil, AİHM kararları konusunda, AYM ve Basın Yasası konusunda, bizzat siz mesela, gayet yetkin sadece kanaatimiz için her şeyi bir kenara bırakıp bir celse uzatmanın usul ekonomisine uygun değil. Burada olsa dinlerdik ama davamızın geldiği aşamada bir takım başka değerlendirmenin kesintiye uğramaması için dinleme talebini reddediyoruz. Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir. Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik.
Ahmet Kemal Aydoğdu vekili: Bizim açımızdan bu evrakların beklenmesi gerekiyor. Beklenilmesini talep ediyoruz.
16.45- Savcı: “Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur.”
16.49- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı.
16.51- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı. Mehmet Faraç gazete çalışanı bir kadını saçından sürüklediği için işten çıkarılmıştır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘Terör örgütüne üye olma’ iddiasıyla yazar, yöneteci ve muhabirlerinin yargılandığı davada bugün de tahliye çıkmadı.
Duruşma Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda görüldü. Tanıkların dinlendiği duruşmanın sonunda savcı tutukluların mevcut halinin devamı yönünde görüşünü açıkladı.
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan gazetemizin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün görülüyor. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tutuklu yargılandığı davanın saat 10:00’da başlayacağı açıklanmıştı. Ancak duruşma belirtilen saatte başlamadı. Duruşmayı izlemek için Silivri’ye gidenler uzun araç kuyruklarıyla karşılaştı. Duruşmayı izlemeye gelenlere yapılan GBT sorgusu nedeniyle bu kuyruğun oluştuğu açıklandı. Onlarca kişi, kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.
İşte davada an be an yaşananlar:
CANLI BLOG
10.40 – Tutuklu yargılanan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabirimiz Ahmet Şık duruşma salonuna getirildi. İzleyiciler salona alınıyor.
10:44- Silivri’deki büyük duruşma salonunda gazeteciler, yargılanan meslektaşlarına yakın sıralar boş olmasına rağmen en uzak köşeye yerleştirildi. Gazeteciler, “Mahkeme heyetini, yargılananları, tanıkları, kimseyi göremiyoruz. Neden boş sıralara gazeteciler değil de jandarma görevlileri oturuyor” diye itiraz ettiler. Gazetecilerin yer değiştirme talebi mahkeme heyetine iletildi.
11.12- Mahkeme heyeti salonda yerini aldı ve duruşma başladı.
11.15- Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya tanık olarak dinlenmek üzere salonda hazır bulunuyor. Av. Kemal Aytaç, çok sayıda avukatın ayakta olduğunu boş yerlere alınmalarını talep etti.
11.16-Avukat Leyla Han Tüzel: “Dün mahkemenin yazdığı yazıda 3 avukat sınırlaması yapılacağı söylendi, jandarma buna göre bizi sayarak içeri aldı. Bu karardan geri dönmenizi istiyoruz. Çünkü 3 avukat sınırlaması bu davaya uygun değil.”
11.22- Avukat Leyla Han Tüzel’in KHK ile getirilen 3 avukat sınırlamasının adil yargılanma hakkına aykırı olması nedeniyle kayldırılması talebi için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ savcidan mütalaa istedi. Savcı ise avukat sınırlandırmasının kaldırılması talebinin reddedilmesi yönünde gödüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Dağ: “Avukat sınırlaması konusunda KHK açıktır. Talep reddedildi”
11.24- Avukat Tüzel’in tutuksuz sanıkların çok uzakta olduğu ve görüş alışverişinin imkansız olması nedeniyle yakına alınmaları talebi üzerine Başkan, tutuksuz sanıkları öne çağırdı, basını kaydırarak avukatları da içeri aldı.
11.29- Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu ile iligli beklenen bilirkişi raporunun geldiği mahkeme tarafından açıklandı. Raporda, İper’in ByLock kaydı olmadığını bilgisi yer alıyor.
11.32- Cumhuriyet Gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç tanık olarak dinlenmek üzere kürsüye geldi.
11.34- Mehmut Faraç: Bazı konulardaki yargısız infazlara değinmek istiyorum. Ben tanık olmak için başvuruda bulunmadım, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla geldim. Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet’i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu. Hayatım boyunca kimseyi şikayet etmedim Açık açık yazdım, ihbar kabul eden ediyor 18 yaşımda Cumhuriyet’e girmiş çok genç bir muhabirdim. PKK ve Hizbullah’ın en kötü olduğu dönemde görevi üstlendim 11 yıl sigortasız çalıştım sonra merkeze çağrıldım. Sonra köşe yazarı ve ardından da serbest yazarı oldum. Benim gibi taşradan gazete yönetimine giren az sayı kişi var. İlhan Selçuk ile çalıştığım için çok onurluyum. Benim ailem Adalet Partili. Cumhuriyetle tanışınca Atatürk’ün öneminin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Cumhuriyet’te gazeteciliği öğrendim, siyasal anlamda geliştim ve Cumhuriyet gazetesinin kitlelere yayılması için yurtiçi ve dışında konuşmacı oldum. İlhan Selçuk’un ölümünün ardından yaşanan tehlikeli süreç beni gazetenin dışına attı. Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde 2010’da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay’ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk’ün kurduğu CHP’de Baykal’dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet’İn bir yazarı olarak CHP PM’ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet’te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP’de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa’dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar’ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp “Bu filmle Atatürk’ün başına çuval geçirilmiştir” dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız’dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi.
12.15- Tutuksuz sanıklardan Turhan Günay söz aldı “Dikkat ediyorum tüm tanıklar Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’u anıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o dönemki tirajı biliyorlar mı? 19 bindi. Mumcu ve Selçuk’un anısına sığınmaktan vazgeçilmesini istiyorum.
12.17-Avukat Tora Pekin söz aldı: Biz Faraç’ı dinlenmenin anlamlı olmayacağını söylemiştik ama siz tercih ettiniz. Gördünüz de zaten. Burada gazete yöneticilerimize, çalışma arkadaşlarımıza yaptığı rezillikleri kendisine iade ediyorum. Bu tanıklık rezilliktir. Faraç’a soruyor: Cumhuriyet’teki göreviniz sona erdiğinde yönetim kimdi? Faraç: İbrahim Yıldız GYY. Çetinkaya ve Erinç Başkan ve Başkan Yardımcısıydı. Tora Pekin: Kendisi söylemek istemiyor ama Alev Coşkun başkan yardımıcısıydı..
12.23-Pekin: İfade verdiğiniz dönemde hangi gazetede yazıyordunuz?
Faraç: Aydınlık
Tora Pekin: Tirajın 8 bine düştüğü bilginizin kaynağı nedir? Elinizde belge var mı? Yoksa bu bir söylenti mi?
Faraç: Reklam ajansı
Pekin: Galiba belge yok
Faraç: Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin
12.24- Tora Pekin: Cumhuriyet’ten Penisilvanya’ya giden bir muhabirden bahsettiniz. Kimdir o?
Faraç: gazetelerde, televizyonlarda TUSCON’un peşine muhabir gönderildiği için Cumhuriyet yazarı istifa etti. Leyla Tavşanoğlu’nun Penisilvania’ya gönderildiğine dair onlarca haber geçti.
12.27- Tora Pekin: O dönem gazetenin yönetimi kimdi?
Faraç: Bir şey söyleyeyim mi?
Pekin: Söyleyin ismi söyleyin… Cumhuriyet gazetesinin o günkü Genel Yayın Yönetmeni bugün yargılanan Hikmet Çetinkaya, Akın Atalay ve Orhan Erinç’in göreve getirdiği İbrahim Yıldız’dı. Gazetelerde Genel Yayın Yönetmenlerinin ne kadar fonksiyonu var? Arkada icra kurulu ve Vakıf var. Genel Yayın Yönetmeni hadi Penisilvanya’ya git diyemez, Vakıf kararıdır bu.
12.30- Avukat Bahri Belen: Tanıdığım herkese sayın derim ama tanıklıktan beklenen bilgi ve olaya ilişkin cevaplar vermediğiniz için sadece Mehmet Faraç diye soracağım. Faraç, gazete iflas davası döneminde yönetimde kimler vardı?
12.36-Faraç: İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç
Belen: Uğur Mumcu da var mıydı?
Faraç: Bilmiyorum
Belen: Vardı
Belen: Cağaloğlu’ndaki gazete mal varlığının 20 milyon olduğunu söylediniz doğru mu?
Faraç: Hepsi 20 milyon değerindeydi
Belen: Erinç’in gazeteye ne zaman girdiğini ve İlhan Selçuk ile dostluğunu biliyor musunuz?
Faraç: Ben İstanbul’a geldiğimde Erinç GYY idi
Belen: Orhan Erinç İlhan bey zamanında da vardı, sizden evvel de vardı. Sizce İlhan Selçuk, tüm gazetenin ideolojisini değiştirdiğini söylediğiniz Erinç’in niyetini anlamayacak zeka düşüklüğü mü vardı?
Belen: İşten çıkarılınca gazeteye dava açtınız. Kaç yıl sürdü?
Faraç: 5 yıl
Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
12.42-Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
Faraç: Böyle tuzak sorular yakışmıyor
Pekin: Soru çok açık. Size basitleştireceğim. Önceki çalıştığınız bölüm neredeydi, sonra çalıştığınız nerdeydi?
Pekin: (Mahkeme başkanı müdahale ediyor) Doğru cevap verirse göreceksiniz efendim.
Faraç: Ben Cumhuriyet’te yurt haberleri servisi şefiydim. Gazetenin ortasında çok sıkışık bir yerde çalışıyordum. Gazete ana binası tıkış tıkıştı, gazetenin bitişiğinde de iki ayrı bina da vardı. Oda sıkıntısı olduğu için bana oda tavsiye ettiler.
Tora Pekin: Sizin dışınızda gazete ana binası dışına gönderilen başka yazar var mı?
Faraç: Yazarların çoğu dışarıdan yazıyor. Bilmiyorum gönderildi mi. Bana oda vermişlerdi.
Pekin: Bu olay gerçekleştiğinde İlhan bey hayatta mıydı?
Pekin: Sorumun sebebi şudur. Kendisi gazeteden gönderildi. Sebebini açıklamak istemedi. Dava konusunu ilgilendirmediği için önemi yok ama tecrit edildi gazetede. Bu dönemde İlhan Selçuk hayattaydı. Bu İlhan Selçuk üzerinden kurduğu tüm gerekçeleri çürüttüğü için söylüyorum.
12.40-Avukat Rahşan Karabulut Mehmet Faraç’a soru yöneltiyor:
Bilirkişi raporlarına baktığınızı, gazetenin zarara sokulduğunu söylediniz. Nerden baktınız?
Faraç: Dosyadan baktım
12.48-Karabulut: Ankara taşınmaz mahkeme dosyasına iki gün önce eklendi. Biz iki gün önce haberdar olduk. Kendisi ise önceden baktığını söylüyor.
Faraç: Cumhuriyet’te en sıkıntılı yazıları yazan bendim. Cumhuriyet’te kimse beni tehdit etmedi, sansür etti.
12.50- Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinleniyor.
Mahkeme Başkanı: Cumhuriyet’te ne zaman çalıştınız, ne zaman ayrıldınız, neden ayrıldınız ve nasıl ayrıldınız? Leyla Tavşanoğlu: Fikir uyuşmazlığım olsa dahi hiçbirinin terör bağı olduğunu düşünmek bile istemem. Gazetenin benden sonraki işleyişi konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yoktur. Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır. Tavşanoğlu: 2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar’ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı.
12.59- Mahkeme Başkanı: Can Dündar size belli bir şekilde haber yazmanızı telkin etti mi?
Tavşanoğlu: Hayır
Pekin: Bir gazetecinin Penisilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?
(Tavşanoğlu Erinç sorusuna cevap vermedi)
Pekin: Kendisi bana “gitmesen iyi olur” dediğini aktarmıştı. gelince kendisi de burada sorar.
13.02-Savcı: Cumhuriyet gazetesini batıran ekip olarak tarihe geçecekler demişsiniz. Ne demek istediniz?
Tavşanoğlu:. İdeolojiyi sulandırırsanız tiraj da düşer. Bunu söylemek istedim.
13.03- Leyla Tavşanoğlu’ndan sonra Namık Kemal Boya’nın tanıklığına geçildi
13.14- Başkan: Bize CUMOK’tan bahsedebilir misiniz? Tanıklık kavramı içinde okumaktan ziyade anlatımlar önemli. Metinden okumazsanız seviniriz.
Boya: 1995 yılı sonunda okurlar arasında bir toplantı yapıldı ve sonucunda beklenenin çok üstünde insan katıldığı için Cumhuriyet okurunun bir gücü olduğu nedeniyle insanlar toplantıları sürdürmeye karar verdiler. Toplantıların amacı gazetenin savunduğu Cumhuriyet ilkeleri, ülkenin kalkınması, rehafa erişmesi, aydınlanma devriminin devam etmesi ve laikliğin devam etmesi, ülkenin yararına gördüğümüz kişileri desteklemek, şer gördüklerimize karşı tutum almak. Değerlerine sahip çıkıp eksik gördüklerimiz durumlarda eleştirmek. 1996’da başladı 2003’te gazete satış ortalamasının 33 bine düşmesi üzerine yeniden ateşlenerek devam etti. İlhan Selçuk ve Alev Coşkun ile görüştük. Herkes gazetenin desteklenmesini savundu. Selçuk “Sen ne diyorsun bu işe 68’li” dedi. Ben 68’liler derneğinin kurucu başkanıyım. Çalışmalarımızla gazetenin 100 bin tirajına ulaştırdık 21 Mart 2008’de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçten ben de 2009’da nasibimi aldım. 2013’te bugün sözü geçen yönetim değişiklikleri ile okuyucu arasında değişim oldu. Verdiğimiz ilanlara müdahale edildi biz de ilan vermekten vazgeçtik.
13.21- Tanık olarak dinlenen Boya: 2014’te 27 Mayıs’ın yıldönümünde gazetede haber çıkmaması dikkatimi çekti herkese mail attım. ’27 Mayıs devriminin getirdiği kazanımların bize katkısını biliyoruz tek satır bile olmamasını garipsedik’ diye yazdım. Bazı yayın değişiklikleri de oldu. Bazı haberlerin logonun üstüne çıkması ya da Gülen ile yapılan Fakirhane haberi gibi olaylar yaşandı. Bunlarla ilgili ufak tefek görüşmelerimiz olsa da çözüm olmadı. Daha fazla
2014 Eylül’ünde temsilcilerle toplanarak boykot kararı aldık ama bu durumda çalışan arkadaşları zor duruma düşürecek diye esneterek Bilim ve Teknik’in yayınlandığı Cuma günleri dışında genel boykot düzenlenmesine karar verdik. Herkes eline aldığı gazetenin kendini temsil etmediğini söylüyordu. Bu tüm okurlarda benzer tepki oldu. 2014’te başlayan bu boykot ile bazı etkilenmeler oldu ama yeni yönetimler ve yeni çalışanlarla değişim devam etti. Gazete 1924’de M. Kemal Paşa emriyle kurulmuştu. Cumhuriyet’i savunmayanlar Cumhuriyet adını da kullanamaz,
Başkan: Mumcu öldüğünde gazetenin tirajının 19 bin olduğunu söylüyorlar. Boya: Şaşırtıcı bir durum
Başkan: CUMOK’uk yayın, GYY üzerinde istişare hakkı var mı?
Boya: Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz. Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013’ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK’a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz.
13.29- Üye hakim: Aydın Engin’i İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor.
Boya: Ben birkaç kişiden “Kapıdan içeri girmeyecek” dediğini duydum.
13.42-AYDIN ENGİN TANIĞA SORDU
Namız Kemal Boya’nın sözleri üzerine Aydın Engin müdahale ederek söz aldı. Aydın Engin: Desteksiz atılan bazı cümleler nedeniyle söz almak zorunda kaldım. Sanırım heyetiniz de ilgileniyor CUMOK ile neden bilmiyorum. CUMOK daha CUMOK olmadan tohumlarının atıldığı dönemde ben görevlendirildim. İlhan Abi espriyle “CUMOK’un kurucusu Aydın Engin” derdi. Kurucusu değilim ama ben sadece gazeteyi temsil ettim.
Boya “İlhan Selçuk’un gazeteden kovduğu Aydın Engin” dedi. Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak “Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz” dedi. Ben de “milliyetçi değilim” dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun “Beni çiğnemeden çıkamazsın” dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır.
Turhan Günay, yine Namık Kemal Boya’ya cevap olarak söz aldı. “Tirajların artması arkadaşlar değil, haftada iki gün kitap verirdi ondan tirajlar artmıştı”
Avukat Tora Pekin: Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi ama Basın İlan Kurumu’na bakın. ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı Bu nesnel veri. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir. Eğer suçlama 220/7 ise, yargılananların terör örgütü yöneticilerinden talimat aldığına dair bir tanıklığınız var mı? “Fakirhaneme Malikhane Dediler” haberinde bir siyasetçinin Gülen’i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?
Boya: Yazının başlığını hatırlıyorum, içeriğini hatırlamıyorum.
Pekin: O kişi Berat Albayrak.
Av. Bahri Belen soruyor:
2014’te boykot kararının oybirliği ile alındığını söylediniz. Kaç kşiyle alındı bu karar?
Boya: 100 kişi.
Belen: Türkiye’de kaç CUMOK var?
Boya: Bilmiyorum
Belen: 2003 yılında gazete 33 bin rotalamaya düştüğünde gazete başında kim vardı?
Boya: İlhan Selçuk
Belen: Gazetenin geçirdiği iflas davası dönemini hatırlıyorsunuz. gazete yönetiminde kim vardı?
Boya: İlhan Bey’in olup olmadığını hatırlamıyorum.
Belen: İlhan bey, Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek var ve sonra Alev Coşkun da dahil oldu.
Belen: Burada yargılananların ne zamandır gazetede olduğunu hatırlıyor musunuz?
Boya: Personel müdürü değilim hatırlamıyorum. Ama bana hakaret dolu tivitlerinden Akın Atalay’ı biliyorum.
Belen: Ben söyleyeyim, Akın Atalay 1990’da iflas sürecinin ardından yeni kurulan gazetede başlayıp ölümüne kadar İlhan Bey’le çalıştı.
Boya: İlhan bey iyi bir insandı ama kişiler hakkında yanılmış.
13.50 – Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi. Duruşmaya verilen aranın ardından savunma tarafının çağırdığı iki tanıkla devam edilecek.
SAVUNMANIN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİĞİ TANIK BEYANRI
15.13- Davaya savumanın dinlenmesini istediği tanık beyanlarıyla devam ediliyor. Savunmanın tanığı Altan Öymen dinleniyor. Cumhuriyet, malum 1924’ten itibaren çıkıyor, babamın da gazetesiydi. O da yazardı. Ben de 1945’ten beri okuru sayılırım. Gazeteciliğe başladıktan sonra ’70’li yıllardan itibaren Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptım. 71’de milletvekili olana kadar ön sayfada yazmaya devam ettim. 80’de askeri yönetimde parlamento tasfiye edildiğinde ben de yasaklılar arasına girdim. O zaman yine gazeteye döndüm.
15.21- Mahkeme Başkanı: “Cumhuriyet ile yazarlık ilişkiniz ne zaman tamamladınız?” Öymen: “81’de Milliyet’e geçtim. O dönem Nadir [Nadi] bey hayattaydı, Vakıf yoktu ama teşebbüsü vardı. Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet’ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya’nın yazılarından, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” kitabından.Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır.”
15.25- Avukat Bahri Belen: “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama…”
Altan Öymen: Öyle bir şey yok!
15.34- Başkan: ‘Cumhuriyet eski Cumhuriyet değil’ diye düşündüğünüz, konuştuğunuz oldu mu?
Altan Öymen: Hayır. Birçok olayı biz Cumhuriyet’ten öğrendik. İktidarın baskısı nedeniyle yazılamayanları yazan az sayıdaki yayından biri ve hatta bu yayınların başında geliyor.
15.37- Mahkeme Başkanı:Kadri Gürsel’i tanıyan ve beraber program yapan bir insan olarak, Gürsel’in örgüte yardım ettiği, programda ya da yazılarında övdüğüne dair bir bilginiz var mı?”
Altan Öymen: Gürsel’le benzer görüşleri paylaşıyoruz. Hiç bir zaman böyle bir intibaya sahip olmadım.
Üye Hakim: Örgütün eylemlerini H.Çetinkaya’nın ve diğerlerinin yazılarında okuduğunuz yönünde beyanda bulundunuz. 2012-13 sonrasında yayın politikasında bir değişiklik oldu mu? Dündar’ın gelmesiyle yayınlarda tuhafınıza giden bir değişiklik gözlemlediniz mi?
15.40- Savunmanın tanığı olarak DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geliyor.
15.42- DİSK Başkanı Kani Beko: Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. F.. suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. F..’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.
15.44- Başkan: 2014’ten sonra gazete yayın politikasında değişiklik olduğu iddia ediliyor. Siz buna bizzat şahit oldunuz mu?
Kani Beko: Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çevremde, sendikamda, ailemde gazete okurlarının azaldığını değil arttığını gördüm. Geleneklerinden taviz vermiş olsaydı DİSK’e bağlı hiçbir kuruma Cumhuriyet giremezdi. Çocuklarıma da mutlaka her haftasonu Cumhuriyet okutuyorum.”
15.50- Avukat Bahri Belen: “Gülen hareketi o dönemde hükümetin, toplumun, siyasetin, ekonominin itibar ettiği bir hareketti. Sizden önceki tanık cemaat ile ilgili ilk gerçek bilgileri Çetinkaya ve Şık’tan öğrendiğini söyledi. Siz bu yazarların 2012-13’te cemaati övücü bir yayınına rastladınız mı? Bütün işçilerin konfederasyon başkanı olarak gözü kulağısınız. Özellikle Çetinkaya ve Şık açısından böyle bir hareket değiştiren tutum var mı?
Kani Beko: “F..’ye yakınlık gösteren bir Cumhuriyet’i tanımıyorum. F..’yü öven ya da yakınlık gösteren bir cümle dahi okumadım, bilmiyorum.”
15.52- Avukat Bahri Belen: Sayın Başkan Cumhuriyet okuru olan çok sayıda tanığı buraya getirebiliriz ama biz temsil ettikleri konu açısından daha aydınlatıcı olan isimleri ilettik. Bugün yurtdışında [Rıza Türmen] tanığımızın da yargılama açısından açıklık getirecek beyanları olabilir. Bir gazetenin yayın politikasına ne siyasi partiler, ne savcı ne hakimler karışamaz. Ama haberlerde, yayınlarda suç oluşturan bir şey varsa basın yasasındaki süre içinde takip edilebileceğini, o sırada savcı ve hakimlerin görevleri olduğunu ifade ettik.
15.55- Başkan: “İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah.”
Av Belen: “Kendisiyle ne bildiğini konuşmadım. Ama bu konuda yararlı olacak bilgileri olduğunu düşünüyoruz.”
15.58- Mahkeme Başkanı Dağ: Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin’e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen’den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor.
16.05-Mahkeme Başkanı: “Artık savcılık makamının son mütalasını alabiliriz. Duruşmaya 15 dakika ara verildi
16.28- Duruşmaya yeniden başlandı
16.30- Avukat Tora Pekin: Bize göre çok açık iki husus var.
İddianame ve iddianameye konulan bilirkişi raporlarına bakıldığında çok sayıda AİHM kararının buraya konduğu ama tamamının bağlamından koparıldığı görünüyor.Bu nedenle eski AİHM yargıcı Rıza Türmen’in tanıklık yapmasını istiyoruz. Ara kararınızda, bizim tutukluluğumuzun 495. gününde tutuklama gerekçelerinin başında bu vakıf davası var. O dava henüz kesinleşmedi. Bölge istinaf bir karar verdi yargıtay yolu açık olarak, sizin 7 numaralı ara kararınız da açık duruyor. Biz bir hukuk davasının ceza davasının konusu olamayacağını söylesek de, siz tutuklama gerekçesi olarak bunu sundunuz. İkinci talep olarak bu konuyla ilgili ara karar alınmasını talep ediyoruz.
16.36- Mahkeme Başkanı: Her iki hususta da ara kararımızı alacağız. İddia makamından iki talep hususundaki mütalaasını soruyoruz.
16.37- Savcı: CMK gereğince hukuk konusunda bilirkişi tutulamayacağı gibi tanık dinlenmesi de düşünülemez. Rıza Türmen’in dinlenmesi talebinin reddine karar verilmesini istiyoruz. Asliye Hukuk’taki Vakıf davasının kesinleşmesi beklenen davanın beklenmesi davayı uzatacağı için reddi talep olunur.
16.42- Avukat Tora Pekin: Biz dava sonucu beklensin talebinde bulunmadık. Savcı bey çarptırdı. Biz sadece ara kararla ilgili karar vermenizi istedik.
Başkan [Rıza Türmen’in dinlenmesi konusunda]: Şahıs burada değildir. CMK gereğince tanıklığının yargılamaya esastan ne kadar etki edeceği konusunda tereddütlerimiz var. Burada birçok vekil, AİHM kararları konusunda, AYM ve Basın Yasası konusunda, bizzat siz mesela, gayet yetkin sadece kanaatimiz için her şeyi bir kenara bırakıp bir celse uzatmanın usul ekonomisine uygun değil. Burada olsa dinlerdik ama davamızın geldiği aşamada bir takım başka değerlendirmenin kesintiye uğramaması için dinleme talebini reddediyoruz. Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir. Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik.
Ahmet Kemal Aydoğdu vekili: Bizim açımızdan bu evrakların beklenmesi gerekiyor. Beklenilmesini talep ediyoruz.
16.45- Savcı: “Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur.”
16.49- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı.
16.51- Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu’nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya’yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı. Mehmet Faraç gazete çalışanı bir kadını saçından sürüklediği için işten çıkarılmıştır.