Son günlerde Türkiye’de pek çok sektör gibi sağlık sektörü de çeşitli sıkıntılar yaşamaya başladı. Son süreçteki krizden dolayı pek çok tıbbi malzeme pahalılaştı. SGK, birçok ilacı geri ödeme listesinden çıkardı.
Ahval’de yer alan habere göre; Hastanelerin borçları arttı. Hastane çalışanlarının maaşlarında düşüşler yaşandı. Bazı sağlık kuruluşları küçülmeye gidince kimi hastane çalışanları akabinde işsiz kaldı.
İstanbul Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde ise döner sermaye ödenmemeye başlandı. Döner sermaye ile başlayan sorunlar beraberinde yeni sorunları getirdi. Bazı çalışanlar başka yerlere tayin isterken bir kısım çalışan ise çareyi istifa etmekte buldu. İstifa eden ve ayrılan hemşire sayısı yaklaşık 140 oldu.
Bunun yanında bir de Çapa’daki asistan doktorların nöbet ücretleri ödenmemeye başlandı. Bundan dolayı asistan doktorlar 10 Eylül tarihinde nöbet paralarını alamadıkları için eylem yaptı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan ile Çapa’daki odasında buluşuyoruz. Döner sermaye hakkındaki sorularımıza cevap veren Prof. Kılıçaslan, döner sermayenin önceden minimum ödendiğini ancak son üç aydır hiç ödenmediğini belirtiyor.
Bunun yanında tüm hastane çalışanların şikâyetçi olduğunu görüyoruz. Görüştüğümüz tüm hastane çalışanları döner sermayeden pay alamadıklarını söylüyor. Yaklaşık 140 civarında hemşirenin Çapa ve Cerrahpaşa’dan ayrıldığını belirtiyorlar. Çünkü bugün sıradan bir devlet hastanesinde çalışan bir hemşireye ortalama 1000 TL civarında döner sermaye parası veriliyorken bu hastanelerde çalışanlar üç aydır döner sermayeden para alamıyorlar.
Kılıçaslan, üniversite hastanelerinin çoğunun son yıllarda zor durumda olduğunu ve borç içinde yüzdüklerini ifade ediyor. Hükümet bazı borçları silmiş olmasına rağmen yeni zorluklar çıkmaya başladı.
Kılıçaslan, Sağlık Bakanlığı ve hükümet çalışanlarının kendilerine “Siz burayı iyi işletemiyorsunuz.” tarzında eleştiriler yaptığını söylüyor. İktidar üniversitelere bağlı hastaneleri alıp işletmek istiyormuş.
Hatta Marmara Üniversitesi Hastanesi şu an bakanlık tarafından işletiliyor bile. Bakanlığa bağlı hastanelerin “sıradan bir işletme” olarak görüldüğünü ve hastanede kar-zarar hesabının yapıldığını söyleyen Kılıçaslan, sağlığın işletme ve ticaret mantığından uzak tutulması gerektiğini özellikle vurguluyor.
Rakamlara baktığımızda ise İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde döner sermayenin oranı düşük ama diğer üniversite hastanelerinin döner sermaye oranı Çapa ve Cerrahpaşa’ya nazaran biraz daha yüksek.
Kılıçaslan bunun sebebini ise “sürümden kazanıyorlar.” şeklinde ifade ediyor. Üniversite hastanelerinin özel, vakıf ve devlet hastaneleri kadar “kar etmediği” de aşikârken Kılıçaslan, sağlığın kar marjlı bir eksende tutulmaması gerektiğini belirtiyor.
Krizle artan dolar kurunun hastaneyi etkilediği ve borçların bu nedenle arttığı da bir gerçek. Çünkü teknolojik malzemelerin büyük çoğunluğu dolar üzerinden alınıyor. Kriz nedeniyle gider kısmının arttığını ama gelir kısmının artmadığını belirten Kılıçaslan, “ihaleler açıldığında pek kimse yanaşmıyor. Hastane zor bir durumda.” diyerek sözlerini noktalıyor.
Kılıçaslan’ın odasından çıkıp hemşirelerle konuşuyorum. Ahval’e ismini vermeden konuşan bir hemşire ise tayinini çoktan istemiş durumda.
Hemşire, “Zaten az para alıyorduk. Çocuğun okul masraflarını döner sermayeden aldığım üç-beş kuruşla ödüyordum. Şimdi 3 aydır o paradan da mahrum olduk. Kayıt parasını ödeyecek parayı denkleştiremedim daha. Okmeydanı Hastanesi’nde çalışan arkadaşım ile aynı işi yapıyorum. Ama o döner sermayeyle benden 1000 TL kadar fazla para alıyor.” diyor.
Çapa’da hemşire olarak çalışan ve aynı zamanda SES Aksaray Şubesi Sekreteri olarak görevini icra eden Aynur Gürcan ise iktidarın politikalarının yanlış olduğunu söylüyor. Hastanenin içeriden hükümetin yönetim anlayışıyla yönetildiğini ve bunun hastanenin altını boşalttığını belirtiyor.
Herkesin ödemeleri ve kredilerinin olduğunu söyleyen Gürcan, “Hemşirelerin parası 2 aydır ödenmiyor. Hemşireler buradaki şartları ve başka hastanelerdeki şartları kıyaslayıp ayrılmaya çalışıyor. Pek çok hemşire KPSS çalışıyor. Şu an 140 civarı istifa var. Ama sayı çok daha fazla. Çünkü yönetim tehdit ediyor. Gidemezsiniz diye. Böyle olunca hemşireler başka yöntemler arıyor ayrılmak için. Şuban Çapa’da servislerin yarısı kapanmış durumda. Her isteyen ayrılsa bu artık 3-4 servise bir hemşire bakacak demek oluyor.” diyor.
Ekonomik krizin hastaneyi etkilediğini de vurgulayan Gürcan, insanların geçinmekte zorlandığını ancak Çapa’da çalışan insanların bu krizi hem içeriden hem dışarıdan daha çok hissettiğini belirtiyor.
Çapa’dan Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyorum. Bana konuşmak istediğini söyleyen bir doktor, medyadan daha önce dilinin yandığını söyleyip ismini yazmamamı istiyor. Başlıyor yaşadıklarını anlatmaya…
Anlattığına göre Cerrahpaşa’da döner sermaye krizden önce de sorunmuş. O zamanlar az da olsa alınan bir meblağ olmasına rağmen son zamanlarda o da verilmemeye başlanmış. Hakkını arayan insanlar uyarılmış. Memur ihraçlarını gören pek çok çalışan susma yolunu tercih etmiş.
Bazı hemşireler ve çalışanlar başka yere gitmek için tayin istemiş. Böyle yapan doktorlar da varmış. Bazı çalışanlar ise istifa edip özel hastanelerde çalışmayı tercih etmiş.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Eşbaşkanı Abuzer Aslan ise ortada bir emek hırsızlığı olduğuna dikkat çekiyor. Geçen iki-üç ay boyunca hakları olan döner sermayenin ödenmediğini belirterek söze başlayan Aslan, haklarını aradıkları için uyarıldıklarını ve tehdit edildiklerini söylüyor. Döner sermayenin ödenmemesinin altında Cerrahpaşa’nın altının boşaltılmak istendiğinin olduğunu ifade ediyor.
Ödenmeme gerekçesinin kendilerine “ zarar” olarak iletildiğini ifade eden Aslan, İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinin her gün yüzlerce hastaya baktığını belirtiyor.
Aslan “Hastane giderlerinin çoğu dolar kuru üzerinden. Biz defalarca söyledik. Yurtdışında dolar ve euro ile aldıkları ilaçlardan kar edemediklerini dile getirdiler. Bundan dolayı tüm firmaların ihalelerden vazgeçtiğini biliyoruz. Çoğu hastanemizde alım satım işleri durma noktasına gelmiştir. Firmalar ihalelerden çekilmiştir. İhaleler hastaneye lazım olan ilaçları getirmeyince işler duracak noktaya gelecek. Bir iki ay içinde eldeki malzeme tüketilince bu daha net ve açık şekilde ortaya çıkacaktır.” diyor.
İki hastanenin borçlu olduğunu, yakın bir sürede malzeme ve kaynak temin etme işlerinin bu yüzden sorun olarak ortaya çıkacağını ifade eden Aslan şöyle konuşuyor:
“Artık bir enjektör yapmak için, ‘enjektörü git dışarıdan al, gel sana iğne yapayım’ demek zorunda kalacak hastane çalışanları… O yüzden yurtdışından temin edilen malzemelerin bir an önce temin edilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Tüm ihale ve alım işlerini devletin özgücüyle yapması gerektiğini düşünüyoruz.”
Döner sermayenin performans sistemine bağlatıldığını ifade eden Aslan, “Performans sağlığa zararlıdır.” diyerek performansa dayalı çalışma koşullarının hastane çalışanlarını körelttiğini söylüyor.
Aslan’a döner sermaye ne zaman ödenir sorusunu yönelttiğimizde ise tablonun çok karanlık olduğuna vurgu yaparak “bilmiyoruz” diyor.
Aslan sözlerini şöyle bitiriyor:
“Emekçiler çalışıyor ama emeklerinin karşılığını alamıyor. Bir an önce maaşımıza getirimizin yansıtılmasını istiyoruz. Pek çok çalışan ‘bu ay performansım maaşıma yansıtılacak mı?’ kaygısıyla hastaya bakıyor. Bunun olmaması lazım. Bu ay çocuğuma para götürür müyüm kaygısıyla insanlara sağlık hizmeti verdirilmemelidir. Maaş kaygımız olmamalıdır. Döner sermaye hakkımız ve ödeme kaygımız olmamalıdır.”
Çapa’da yaşanan diğer bir ekonomik sorun ise asistan doktorların ücretiyle alakalı. Asistan doktorların nöbet ücretleri bir aydır ödenmiyor. Asistanlar da paralarını almak için 10 Eylül günü iş bırakma eylemi yaptılar.
Eylemi gören hastane yönetimi asistanlarla bir toplantı yaptı. Yönetim doktorlara ayın 15’ine kadar paralarını ödeyeceğine dair söz verdi. Asistanlar da eğer paraları ödenmezse süresiz bir şekilde iş bırakma eylemi yapacaklarını söyledi.
Hastane yönetimi de bunu kabul etti. Ancak ortada yazılı bir anlaşma olmadı. Bunlar sözlü olarak dile getirildi. Asistanlar ise toplantı sonrasında tekrar görevlerine başladı. Böylece sabah başlayan iş bırakma eylemi saat 15 civarında son buldu. Tüm bunlardan sonra anladığım kadarıyla Çapa ve Cerrahpaşa’daki sorunlar uzun bir süre daha gündem olmaya devam edecek.