2 cezaevi, 3 hastane ve 4 şehir dolaştırılan Apê Ehmed, yaşadıklarını anlattı.
Uzun uzadıya Ahmet Türk’ü anlatmayacağız. Kürt siyasetinin uzun soluklu bir ismi. Birçok sürecin içinde bulunmuş, badireler atlatmış, kimi zaman “şahin” kimi zaman “güvercin” olarak tarif edilse de o Kürtlerin Apê Ehmed’i olarak bir kez daha cezaevine girdi-çıktı. 43 günlük tutukluluğunda 2 cezaevi, 3 hastane ve 4 şehir dolaştırıldı. En son İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun “olumsuz” raporunu cezaevinde televizyonda izlediğini anlatırken, “Yan koğuşlarda kapılara vuruluyordu, sesler, bağırışlar… Yanımdaki arkadaşa dedim hele git bak, ne oluyor. Ben hastanenin raporunu protesto ettiklerini düşündüm. Meğer tahliyeme karar verilmiş…” diye gülümseyerek anlattı son dakikalarını. Herkesin Ahmet Türk’e soracağı sorular mutlaka vardır. Çok kısa bir süreliğine yorgun haliyle bize vakit ayıran Ahmet Türk’e merak edilen bazı sorular sorabildik.
* Öncelikle geçmiş olsun. Cezaevine girdikten sonra uçak biletinizin hazırlanmış, cezaevinin belirlenmiş olduğunu söylediniz. Önceden alınmış bir karardan mı bahsediyorsunuz?
Tabii ki, duruma baktığımızda mahkeme bittikten sonra beni hemen havaalanına götürdüler. Benimle gelecek olan polislerin biletleri alınmış, benim biletim alınmış. Cezaevi ayarlanmış. Yani bir siyasi karardır. Bu nedenle oradaki görüntü gerçekten yargıçların verdiği kararın ötesindedir. Birilerinin talimatı üzerine tutuklama kararının çıktığına inanıyorum.
* İki cezaevi dolaştırıldınız, bir kaç kez hastane yolları… Dolaysıyla tahliyenizin de bir siyasi karar olduğunu düşünüyor musunuz?
Dürüstçe söylemek gerekir ki bu süreçte hukuktan, bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değildir. Bunu ben söylemiyorum, toplumun genelinde, belleğinde ve bir bütün olarak insanların düşüncesidir. Bu nedenle biz bu süreci normal bir yargının, bağımsız kararların verdiği bir süreç olarak değerlendirmiyoruz. Her aklı başında insanın da bu şekilde düşündüğüne inanıyorum.
Şimdi baktığımızda da aslında bir iki kişiden alınmış bir iki ifadeyle, yok efendim “işçilerden para kesilmiş.” Mahkeme salonunda da söyledim. Belediye kasap ve dükkan değil ki… Her işçinin, her memurun maaşı bir tek kuruş eksik olmadan hesaplarına yatırılmış. Belediyeyi alma şansı olmayan bazı insanların tepkileri olmuş bu konuda, bazıları tabii yıllardan beri siyasetin içindeyim ve çok sevmeyen insan da var. Bunlar da bir fırsat bularak böyle bir iftirada bulundular. Yarın öbür gün mutlaka davalar açıldığı zaman mahkemenin önünde bütün bu iftiraları atanların, gerçek yüzleri ortaya çıkacak. İftiralarını kanıtlamaktan zorlanacaklar. Gizli tanık diyorlar. Ama gizli tanık değil ki! Belli ki iftiracıdır. Bu söyleyenleri ispata çağıracağım. Bu konuda kendime güveniyorum. Benimle ilgili bir yolsuzluk, bir rüşvet yok.
BÖLGE HALKI SUSKUN AMA
Tutukluluk süresi içerisinde sizi en çok ne üzdü?
Bireysel olarak meseleye bakmıyorum. 70’in üzerinde belediye eşbaşkanı arkadaşımız tutuklandı. Partinin genel başkanları tutuklandı, milletvekilleri tutuklandı. Her şeyden önce toplumsal barışın altına sanki dinamit yerleştirmeye yönelik bir siyaset izleniyor. Oysaki bugün bizim bir toplumsal barışa ihtiyacımız var. Yani bir kere Türk halkı şunu bilmeli; Kürt halkı Türk halkına düşman değil. Ama yürütülen siyaset, adeta bir öfkenin, bir kinin birikmesine, büyümesine neden olmuş.
Evet, şu an bir suskunluk, bir sindirilmişlik hali var ama bu, bölge halkının hükümetin yürüttüğü politikayı beğendiği anlamına gelmemelidir. Böyle düşünüyorlarsa, büyük bir yanılgı içerisinde olurlar. Ben şunu görüyorum; evet bugün sokağa çıktığımda bir sessizlik var, ama hükümetin bugün yürüttüğü politikaları destekçisi değil, yanında değil. Bunun çok iyi bilinmesi lazım.
REFERANDUM İÇİN ENDİŞELERİM VAR
* Bugün çok tartışılan referandum sürecindeyiz. Atmosfer ısınıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben 6 dönem milletvekilliği yaptım. Parlamenter demokratik rejimi hep savundum. Parlamenter demokratik siyaseti savunmaya da devam edeceğim. Benim fikrimin sorulmasına da gerek yok. Benim siyasetim de fikrim de belli. Bir tek istediğim ‘Evet’ demek de ‘Hayır’ demek de her seçmenin hakkıdır. Özgür iradesiyle önemli olan sandık başına gitmek ve halkın özgür iradesiyle oyunu kullanması. Hiçbir baskı altında kalmadan oyunu kullanmasının koşullarının yaratılması gerekir.
* Bu ortam mevcut mu?
Endişelerim var. Açık bir şekilde söylemek istiyorum. Şu anda aldığım bilgiler ve gördüklerim, böyle çok da halkın özgür iradesiyle hareket etme ortamının olmadığını görüyorum.
BİZİMKİSİ BİR HİÇ KALIYOR!
* Siz cezaevine girdiğinizde eşiniz Mülkiye hanım “Ömrüm O’nu beklemekle geçti” demişti bize. Ne demek istersiniz?
(Gülümseyerek…) Kürt siyasetçileri aslında çok büyük bedeller ödedi. Belki en az bedel ödeyenlerden biri benim. Mesela cezaevinde zaman zaman mektuplar geliyordu. Şakran cezaevinden, farklı cezaevlerinden kadınlardan, erkeklerden, insanlar yazıyordu, biri 22 yıldır içerdeyim, diğeri 3 yıldır içerdeyim diyor. Gerçekten insan onların o durumunu gördükçe, etkilenmemesi içten değil. Bizimkisi bir hiç kalıyor…
2 cezaevi, 3 hastane ve 4 şehir dolaştırılan Apê Ehmed, yaşadıklarını anlattı.
Uzun uzadıya Ahmet Türk’ü anlatmayacağız. Kürt siyasetinin uzun soluklu bir ismi. Birçok sürecin içinde bulunmuş, badireler atlatmış, kimi zaman “şahin” kimi zaman “güvercin” olarak tarif edilse de o Kürtlerin Apê Ehmed’i olarak bir kez daha cezaevine girdi-çıktı. 43 günlük tutukluluğunda 2 cezaevi, 3 hastane ve 4 şehir dolaştırıldı. En son İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun “olumsuz” raporunu cezaevinde televizyonda izlediğini anlatırken, “Yan koğuşlarda kapılara vuruluyordu, sesler, bağırışlar… Yanımdaki arkadaşa dedim hele git bak, ne oluyor. Ben hastanenin raporunu protesto ettiklerini düşündüm. Meğer tahliyeme karar verilmiş…” diye gülümseyerek anlattı son dakikalarını. Herkesin Ahmet Türk’e soracağı sorular mutlaka vardır. Çok kısa bir süreliğine yorgun haliyle bize vakit ayıran Ahmet Türk’e merak edilen bazı sorular sorabildik.
* Öncelikle geçmiş olsun. Cezaevine girdikten sonra uçak biletinizin hazırlanmış, cezaevinin belirlenmiş olduğunu söylediniz. Önceden alınmış bir karardan mı bahsediyorsunuz?
Tabii ki, duruma baktığımızda mahkeme bittikten sonra beni hemen havaalanına götürdüler. Benimle gelecek olan polislerin biletleri alınmış, benim biletim alınmış. Cezaevi ayarlanmış. Yani bir siyasi karardır. Bu nedenle oradaki görüntü gerçekten yargıçların verdiği kararın ötesindedir. Birilerinin talimatı üzerine tutuklama kararının çıktığına inanıyorum.
* İki cezaevi dolaştırıldınız, bir kaç kez hastane yolları… Dolaysıyla tahliyenizin de bir siyasi karar olduğunu düşünüyor musunuz?
Dürüstçe söylemek gerekir ki bu süreçte hukuktan, bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değildir. Bunu ben söylemiyorum, toplumun genelinde, belleğinde ve bir bütün olarak insanların düşüncesidir. Bu nedenle biz bu süreci normal bir yargının, bağımsız kararların verdiği bir süreç olarak değerlendirmiyoruz. Her aklı başında insanın da bu şekilde düşündüğüne inanıyorum.
Şimdi baktığımızda da aslında bir iki kişiden alınmış bir iki ifadeyle, yok efendim “işçilerden para kesilmiş.” Mahkeme salonunda da söyledim. Belediye kasap ve dükkan değil ki… Her işçinin, her memurun maaşı bir tek kuruş eksik olmadan hesaplarına yatırılmış. Belediyeyi alma şansı olmayan bazı insanların tepkileri olmuş bu konuda, bazıları tabii yıllardan beri siyasetin içindeyim ve çok sevmeyen insan da var. Bunlar da bir fırsat bularak böyle bir iftirada bulundular. Yarın öbür gün mutlaka davalar açıldığı zaman mahkemenin önünde bütün bu iftiraları atanların, gerçek yüzleri ortaya çıkacak. İftiralarını kanıtlamaktan zorlanacaklar. Gizli tanık diyorlar. Ama gizli tanık değil ki! Belli ki iftiracıdır. Bu söyleyenleri ispata çağıracağım. Bu konuda kendime güveniyorum. Benimle ilgili bir yolsuzluk, bir rüşvet yok.
BÖLGE HALKI SUSKUN AMA
Tutukluluk süresi içerisinde sizi en çok ne üzdü?
Bireysel olarak meseleye bakmıyorum. 70’in üzerinde belediye eşbaşkanı arkadaşımız tutuklandı. Partinin genel başkanları tutuklandı, milletvekilleri tutuklandı. Her şeyden önce toplumsal barışın altına sanki dinamit yerleştirmeye yönelik bir siyaset izleniyor. Oysaki bugün bizim bir toplumsal barışa ihtiyacımız var. Yani bir kere Türk halkı şunu bilmeli; Kürt halkı Türk halkına düşman değil. Ama yürütülen siyaset, adeta bir öfkenin, bir kinin birikmesine, büyümesine neden olmuş.
Evet, şu an bir suskunluk, bir sindirilmişlik hali var ama bu, bölge halkının hükümetin yürüttüğü politikayı beğendiği anlamına gelmemelidir. Böyle düşünüyorlarsa, büyük bir yanılgı içerisinde olurlar. Ben şunu görüyorum; evet bugün sokağa çıktığımda bir sessizlik var, ama hükümetin bugün yürüttüğü politikaları destekçisi değil, yanında değil. Bunun çok iyi bilinmesi lazım.
REFERANDUM İÇİN ENDİŞELERİM VAR
* Bugün çok tartışılan referandum sürecindeyiz. Atmosfer ısınıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben 6 dönem milletvekilliği yaptım. Parlamenter demokratik rejimi hep savundum. Parlamenter demokratik siyaseti savunmaya da devam edeceğim. Benim fikrimin sorulmasına da gerek yok. Benim siyasetim de fikrim de belli. Bir tek istediğim ‘Evet’ demek de ‘Hayır’ demek de her seçmenin hakkıdır. Özgür iradesiyle önemli olan sandık başına gitmek ve halkın özgür iradesiyle oyunu kullanması. Hiçbir baskı altında kalmadan oyunu kullanmasının koşullarının yaratılması gerekir.
* Bu ortam mevcut mu?
Endişelerim var. Açık bir şekilde söylemek istiyorum. Şu anda aldığım bilgiler ve gördüklerim, böyle çok da halkın özgür iradesiyle hareket etme ortamının olmadığını görüyorum.
BİZİMKİSİ BİR HİÇ KALIYOR!
* Siz cezaevine girdiğinizde eşiniz Mülkiye hanım “Ömrüm O’nu beklemekle geçti” demişti bize. Ne demek istersiniz?
(Gülümseyerek…) Kürt siyasetçileri aslında çok büyük bedeller ödedi. Belki en az bedel ödeyenlerden biri benim. Mesela cezaevinde zaman zaman mektuplar geliyordu. Şakran cezaevinden, farklı cezaevlerinden kadınlardan, erkeklerden, insanlar yazıyordu, biri 22 yıldır içerdeyim, diğeri 3 yıldır içerdeyim diyor. Gerçekten insan onların o durumunu gördükçe, etkilenmemesi içten değil. Bizimkisi bir hiç kalıyor…