Bir döneme damga vurmuş, hem ülke içerisinde hem de Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde parmakla gösterilen polis teşkilatı, işkence ve kötü muamele görüntüleriyle gündemde. Özellikle Adana’da Furkan Vakfı gönüllülerine yönelik polis şiddeti hafızalard
Tr724’ten Tuna Yıldız’ın haberine göre Kamuoyu Furkan Vakfı’na yönelik insanlık dışı görüntülere odaklanmışken, çok büyük bir olay toplumun gözünden kaçırıldı. Algı operasyonuyla gündemden düşürme görevini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu üstlendi. Kendi bakanlığı bünyesinde görev yapan polis memurunun aracından çıkan 52 kilo patlayıcı maddeyi HDP’ye maletti. Ancak olayın perde arkasında polis içerisindeki kliklerin savaşı var.
Şimdi filmin şeridini birkaç gün geriye saralım. Hakkari’de Yüksekova ilçe çıkışındaki kontrol noktasında organize polisi şüpheli bir aracı durdurdu. Şoför koltuğunda oturan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru A.K., meslektaşlarına kimliğini gösterdi. Arama yapmaya lüzum bir durum olmadığını söyledi. Ancak organize polisi, kendilerine gösterilen polis kimliğine aldırış etmeden, polis köpekleri eşliğinde aracı aradı. Aracın özel bir bölmesinde paketler halinde gizlenmiş 52 kilo 500 gram patlayıcı bulundu. Polis A.K., söz konusu patlayıcıların kendisine ait olmadığını söylese de gözaltına alındı, sonrasında tutuklanarak cezaevine konuldu. Gelişmenin ardından Soylu, patlayıcıların PKK terör örgütüne ait olduğunu iddia etse de olayın arkasından gelen pis koku Emniyet içerisinde yayılıyor.
TR724’e konuşan emniyet camiasında görevli uzmanlara göre, patlayıcının terör ekiplerince değil de organize polisince bulunması çok önemli. Çünkü 52 kilo 500 gramlık plastik patlayıcı, bir apartmanı veya alışveriş merkezini tuzla buz edebilir, yüzlerce masum insanın hayatını kaybetmesine neden olabilirdi. Bu arada ülkede terör polisi eski gücünde olsaydı, araç İstanbul’a kadar takibe alınırdı. Söz konusu sanık polisin, 52,5 kilo patlayıcıyı kime ya da kimlere, ne için götüreceği tespit edilirdi. Ancak organize polisi, terör biriminde görevli meslektaşlarına güvenmemiş olacak ki, metropole ulaşmadan bombalara erkenden el koyma ihtiyacı hissetti.
O POLİS BAKANLIK OLURUYLA MESLEĞE DÖNMÜŞ
Yine aynı kaynaklara göre, Süleyman Soylu’nun kapatmaya çalıştığı ancak eline yüzüne bulaştırdığı skandal basit bir olay değil. Son günlerde Emniyet camiasında konuşulan tek bir konu var. O da söz konusu patlayıcıların “Derin Mehmet ve adamları” tarafından Doğu’dan alınıp, İstanbul’a götürülmek istendiği. Bombaları taşırken yakalanan polisin kimliği de dikkat çekici… Polis A. K., geçmişindeki şaibeli ilişkilerinden dolayı meslekten ihraç edilen, daha sonra bakanlık oluruyla göreve iade edilen “kirli” bir polis. Soylu’nun iddia ettiği gibi, mahkeme kararıyla da göreve dönmedi. Kendisinin onayı ile mesleğe iade edildi.
ARAÇ SATIN ALMA BAHANE…
Polis A. K., “Derin Mehmet” olarak tanınan Mehmet Ağar ile irtibatlı kişilerin talimatıyla araç alma bahanesiyle İstanbul’dan Doğu’ya gitti. Orada gerekli yüklemeler yapıldı. Ancak kendilerine aşırı güvenen grup, organize şube polisinin çevirmesine takıldı. Patlayıcıları ele geçiren polisler böylece karanlık bir senaryoyu bozdu. Olayın polis içerisindeki klik mücadelesi olduğuna işaret eden Emniyet kaynakları, patlayıcıların yeniden gündeme gelmesini de hayra yorumlamıyor. Onlara göre; bozulan kirli plan seçimin geldiğini gösteriyor. Türkiye’de 2015 seçimleri sonrasında da benzer olaylar olmuş, masum yüzlerce insan hayatını kaybetmişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu kameralar karşısına geçmiş, “Patlamalar sonrasında oyumuz artıyor” demişti.
Devletin derinlerinde faylar hareketli. 2015 senaryosu tekrar masada. HDP ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin önünde kapatma davası bekliyor. Türkiye’nin herhangi bir yerinde olası bir terör saldırısı HDP ile ilişkilendirilecek. Planlanan kirli bir saldırı ile HDP’nin kapatılması için temel bir gerekçe bulunacak. Toplumda Kürt düşmanlığı meydana getirilip, ardından da vatandaşlar yine korkulu gözlerle sandığa gidecek.
