Cezaevlerinde kalan tutuklular 15 Temmuz sonrası ağırlaşan şartları anlattı.
Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalan tutuklular, yaşadıkları baskı ve hak ihlallerine ilişkin mektup gönderdi. Gönderdikleri mektuplarda özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların arttığına dikkat çeken tutuklular, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Çağlayan, 3 Ekim 2016 tarihinde bulunduğu A-23 koğuşuna 20-30 civarında gardiyanın 18 kişiyi coplarla darp ettiğini belirtti. Tutukluların koridorlara, hücrelere ve spor salonlarına konularak işkenceden geçirildiklerini söyledi. Saldırılarda birçok arkadaşında kalıcı hasarlar meydana geldiğini dile getiren Çağlayan, “Benim de sağ kolum şu an iş yapamaz spor yapamaz halde yerinden çıkmıştır. Aradan 15 gün geçmeden iki defa işkenceye maruz kaldık. 5 kişi kaldığımız koğuşta sayı düzeni yapmadığımız gerekçe gösterilerek koğuş bahçesine atılarak darp edildik. Yine gardiyanların saldrısına ve dayağına maruz kaldık” dedi. Kurum müdürlerinin kendilerine, “Sorunu biz şiddetle çözeriz” dediğini aktaran Çağlayan, “Osman Kılavuz arkadaşımızı kaçırarak koridor boyunca ve kör hücrelerde işkence etmişlerdir. Bu olaylar ardından 2 ay gemesine rağmen gelen heyetler eve avukatlar aracalığı ile bir çok kamu kurum ve kuruluşuna, Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine rağmen Adelet Bakanlığı yaptığı açıklamalarında ‘cezaevlerinde işkenceye sıfır tolerans’ diyor. Ancak, cezaevinde dayatmalar devam ediyor. Mektuplara, kitaplara keyfi el koyma veya göndermeme, psikolojik baskılar, dilekçelere cevap vermeme, dışarıdan gelen kitaplara mahkeme kararı olmaksızın tarafımıza verilmemesi” diye belirtti. 10 kişilik odada 25 kişi kaldıklarını söyleyen Çağlayan, “Dengeyi sağlamak için diğer odadaki arkadaşlarımızın yanımıza getirilmesini istediğimizde taleplerimiz reddedilmektedir. Bunlara karşı alternatif olarak direnişten başka yol bulunmamaktadır. İnsanlık onurunun bu işkenceleri yeneceği, üstünden geleceğini tarih bize kanıtlamıştır. Tüm kamuoyunu duyarlı ve sağduyaya çağırıyorum” dedi.
‘ÖLÜME MAHKUM EDİLMİŞ HALDEYİZ’
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ahmet Gerez de, uzun süredir cezaevinde hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, 15 Temmuz’un ardından bu baskı ve hak ihlallerinin arttığını söyledi. Gerez, hak ihlallerine ilişkin şunları kaydetti: “Öncelikle genelgelerle tanınan tüm haklarımız elimizden alındı. Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerimiz engellenmektedir. Tam anlamıyla bir psikolojik baskı uygulanmaktadır. 10 kişilik odada şu an 21 kişi kalıyoruz. 4 arkadaşımız yerde yatmakta, oda dar olduğu için rahat hareket etmek mümkün değil. Bununla birlikte havanlandırma kapısı sabah saat 8.00’dan sonra açılıyor. Etkinliklere çalışamadığımız için de ciddi bir psikolojik sıkıntılar yaşamaktayız. Aynı zamanda en küçük bir hak arayışında disiplin cezası veriliyor. Hastaneye sevklerde jandarmanın provakasyon ve hakaretlerine maruz kalıyoruz. Ailelerin gönderdiği kolilerdeki eşyalar keyfi olarak verilmiyor. Bu konuda müdürlük keyfi bir şeyler üretiyor; defter, kalem iç çamaşır, çorap ve giysiler renk gerekçesiyle verilmiyor. Odaların koşulları doluluk oranı tedavi olmamızı engelliyor. Yavaş yavaş ölüme mahkum edilmiş haldeyiz. Ne insanın dayanma gücü yeter bu şartlara ne de sabır. Bu konuda yapılacak tek şey kalmış; bu şartlarda ölüme razı olmaktansa onurlu bir karşı koyuştur.”
KAMUOYUNDAN DUYARLILIK ÇAĞRISI
Buca F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan M. Nuri Özen de, 15 Temmuz’dan beri sohbet, atölye, spor gibi hiçbir faaliyetlerinin olmadığını dile getirdi. Cezaevi yönetiminin Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) gerekçe göstererek her türlü sosyal faaliyetin engellendiğini belirten Özen, “Açık görüş, mektup, fax bunlara izin verilmemesi en büyük hak ihlalidir. Bulunduğumuz odaların arasına da çeşitli suç örgütleri yerleştirişiyor. Kızıltpe Belediye Başkanı İsmail Asi geldiği günden beri tek başına 3 kişilik odada tutuluyordu, tüm girişimlere rağmen yanına kimse alınmadı. En son 19 Aralık’ta tek kişilik hücreye alıncağı söylenip oradan alındı. Nereye götürüldüğünü bilmiyoruz, ciddi endişe duyuyoruz. Tüm sorunlarımız için idareyle görüşme talebimiz reddediliyor, muhatap bulamıyoruz. Hak ihlalleri büyüyor, kamuoyundan duyarlı olmasını temenni ediyoruz” diye keydetti.
Cezaevlerinde kalan tutuklular 15 Temmuz sonrası ağırlaşan şartları anlattı.
Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalan tutuklular, yaşadıkları baskı ve hak ihlallerine ilişkin mektup gönderdi. Gönderdikleri mektuplarda özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların arttığına dikkat çeken tutuklular, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Çağlayan, 3 Ekim 2016 tarihinde bulunduğu A-23 koğuşuna 20-30 civarında gardiyanın 18 kişiyi coplarla darp ettiğini belirtti. Tutukluların koridorlara, hücrelere ve spor salonlarına konularak işkenceden geçirildiklerini söyledi. Saldırılarda birçok arkadaşında kalıcı hasarlar meydana geldiğini dile getiren Çağlayan, “Benim de sağ kolum şu an iş yapamaz spor yapamaz halde yerinden çıkmıştır. Aradan 15 gün geçmeden iki defa işkenceye maruz kaldık. 5 kişi kaldığımız koğuşta sayı düzeni yapmadığımız gerekçe gösterilerek koğuş bahçesine atılarak darp edildik. Yine gardiyanların saldrısına ve dayağına maruz kaldık” dedi. Kurum müdürlerinin kendilerine, “Sorunu biz şiddetle çözeriz” dediğini aktaran Çağlayan, “Osman Kılavuz arkadaşımızı kaçırarak koridor boyunca ve kör hücrelerde işkence etmişlerdir. Bu olaylar ardından 2 ay gemesine rağmen gelen heyetler eve avukatlar aracalığı ile bir çok kamu kurum ve kuruluşuna, Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine rağmen Adelet Bakanlığı yaptığı açıklamalarında ‘cezaevlerinde işkenceye sıfır tolerans’ diyor. Ancak, cezaevinde dayatmalar devam ediyor. Mektuplara, kitaplara keyfi el koyma veya göndermeme, psikolojik baskılar, dilekçelere cevap vermeme, dışarıdan gelen kitaplara mahkeme kararı olmaksızın tarafımıza verilmemesi” diye belirtti. 10 kişilik odada 25 kişi kaldıklarını söyleyen Çağlayan, “Dengeyi sağlamak için diğer odadaki arkadaşlarımızın yanımıza getirilmesini istediğimizde taleplerimiz reddedilmektedir. Bunlara karşı alternatif olarak direnişten başka yol bulunmamaktadır. İnsanlık onurunun bu işkenceleri yeneceği, üstünden geleceğini tarih bize kanıtlamıştır. Tüm kamuoyunu duyarlı ve sağduyaya çağırıyorum” dedi.
‘ÖLÜME MAHKUM EDİLMİŞ HALDEYİZ’
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ahmet Gerez de, uzun süredir cezaevinde hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, 15 Temmuz’un ardından bu baskı ve hak ihlallerinin arttığını söyledi. Gerez, hak ihlallerine ilişkin şunları kaydetti: “Öncelikle genelgelerle tanınan tüm haklarımız elimizden alındı. Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerimiz engellenmektedir. Tam anlamıyla bir psikolojik baskı uygulanmaktadır. 10 kişilik odada şu an 21 kişi kalıyoruz. 4 arkadaşımız yerde yatmakta, oda dar olduğu için rahat hareket etmek mümkün değil. Bununla birlikte havanlandırma kapısı sabah saat 8.00’dan sonra açılıyor. Etkinliklere çalışamadığımız için de ciddi bir psikolojik sıkıntılar yaşamaktayız. Aynı zamanda en küçük bir hak arayışında disiplin cezası veriliyor. Hastaneye sevklerde jandarmanın provakasyon ve hakaretlerine maruz kalıyoruz. Ailelerin gönderdiği kolilerdeki eşyalar keyfi olarak verilmiyor. Bu konuda müdürlük keyfi bir şeyler üretiyor; defter, kalem iç çamaşır, çorap ve giysiler renk gerekçesiyle verilmiyor. Odaların koşulları doluluk oranı tedavi olmamızı engelliyor. Yavaş yavaş ölüme mahkum edilmiş haldeyiz. Ne insanın dayanma gücü yeter bu şartlara ne de sabır. Bu konuda yapılacak tek şey kalmış; bu şartlarda ölüme razı olmaktansa onurlu bir karşı koyuştur.”
KAMUOYUNDAN DUYARLILIK ÇAĞRISI
Buca F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan M. Nuri Özen de, 15 Temmuz’dan beri sohbet, atölye, spor gibi hiçbir faaliyetlerinin olmadığını dile getirdi. Cezaevi yönetiminin Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) gerekçe göstererek her türlü sosyal faaliyetin engellendiğini belirten Özen, “Açık görüş, mektup, fax bunlara izin verilmemesi en büyük hak ihlalidir. Bulunduğumuz odaların arasına da çeşitli suç örgütleri yerleştirişiyor. Kızıltpe Belediye Başkanı İsmail Asi geldiği günden beri tek başına 3 kişilik odada tutuluyordu, tüm girişimlere rağmen yanına kimse alınmadı. En son 19 Aralık’ta tek kişilik hücreye alıncağı söylenip oradan alındı. Nereye götürüldüğünü bilmiyoruz, ciddi endişe duyuyoruz. Tüm sorunlarımız için idareyle görüşme talebimiz reddediliyor, muhatap bulamıyoruz. Hak ihlalleri büyüyor, kamuoyundan duyarlı olmasını temenni ediyoruz” diye keydetti.
Cezaevlerinde kalan tutuklular 15 Temmuz sonrası ağırlaşan şartları anlattı.
Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalan tutuklular, yaşadıkları baskı ve hak ihlallerine ilişkin mektup gönderdi. Gönderdikleri mektuplarda özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların arttığına dikkat çeken tutuklular, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Çağlayan, 3 Ekim 2016 tarihinde bulunduğu A-23 koğuşuna 20-30 civarında gardiyanın 18 kişiyi coplarla darp ettiğini belirtti. Tutukluların koridorlara, hücrelere ve spor salonlarına konularak işkenceden geçirildiklerini söyledi. Saldırılarda birçok arkadaşında kalıcı hasarlar meydana geldiğini dile getiren Çağlayan, “Benim de sağ kolum şu an iş yapamaz spor yapamaz halde yerinden çıkmıştır. Aradan 15 gün geçmeden iki defa işkenceye maruz kaldık. 5 kişi kaldığımız koğuşta sayı düzeni yapmadığımız gerekçe gösterilerek koğuş bahçesine atılarak darp edildik. Yine gardiyanların saldrısına ve dayağına maruz kaldık” dedi. Kurum müdürlerinin kendilerine, “Sorunu biz şiddetle çözeriz” dediğini aktaran Çağlayan, “Osman Kılavuz arkadaşımızı kaçırarak koridor boyunca ve kör hücrelerde işkence etmişlerdir. Bu olaylar ardından 2 ay gemesine rağmen gelen heyetler eve avukatlar aracalığı ile bir çok kamu kurum ve kuruluşuna, Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine rağmen Adelet Bakanlığı yaptığı açıklamalarında ‘cezaevlerinde işkenceye sıfır tolerans’ diyor. Ancak, cezaevinde dayatmalar devam ediyor. Mektuplara, kitaplara keyfi el koyma veya göndermeme, psikolojik baskılar, dilekçelere cevap vermeme, dışarıdan gelen kitaplara mahkeme kararı olmaksızın tarafımıza verilmemesi” diye belirtti. 10 kişilik odada 25 kişi kaldıklarını söyleyen Çağlayan, “Dengeyi sağlamak için diğer odadaki arkadaşlarımızın yanımıza getirilmesini istediğimizde taleplerimiz reddedilmektedir. Bunlara karşı alternatif olarak direnişten başka yol bulunmamaktadır. İnsanlık onurunun bu işkenceleri yeneceği, üstünden geleceğini tarih bize kanıtlamıştır. Tüm kamuoyunu duyarlı ve sağduyaya çağırıyorum” dedi.
‘ÖLÜME MAHKUM EDİLMİŞ HALDEYİZ’
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ahmet Gerez de, uzun süredir cezaevinde hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, 15 Temmuz’un ardından bu baskı ve hak ihlallerinin arttığını söyledi. Gerez, hak ihlallerine ilişkin şunları kaydetti: “Öncelikle genelgelerle tanınan tüm haklarımız elimizden alındı. Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerimiz engellenmektedir. Tam anlamıyla bir psikolojik baskı uygulanmaktadır. 10 kişilik odada şu an 21 kişi kalıyoruz. 4 arkadaşımız yerde yatmakta, oda dar olduğu için rahat hareket etmek mümkün değil. Bununla birlikte havanlandırma kapısı sabah saat 8.00’dan sonra açılıyor. Etkinliklere çalışamadığımız için de ciddi bir psikolojik sıkıntılar yaşamaktayız. Aynı zamanda en küçük bir hak arayışında disiplin cezası veriliyor. Hastaneye sevklerde jandarmanın provakasyon ve hakaretlerine maruz kalıyoruz. Ailelerin gönderdiği kolilerdeki eşyalar keyfi olarak verilmiyor. Bu konuda müdürlük keyfi bir şeyler üretiyor; defter, kalem iç çamaşır, çorap ve giysiler renk gerekçesiyle verilmiyor. Odaların koşulları doluluk oranı tedavi olmamızı engelliyor. Yavaş yavaş ölüme mahkum edilmiş haldeyiz. Ne insanın dayanma gücü yeter bu şartlara ne de sabır. Bu konuda yapılacak tek şey kalmış; bu şartlarda ölüme razı olmaktansa onurlu bir karşı koyuştur.”
KAMUOYUNDAN DUYARLILIK ÇAĞRISI
Buca F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan M. Nuri Özen de, 15 Temmuz’dan beri sohbet, atölye, spor gibi hiçbir faaliyetlerinin olmadığını dile getirdi. Cezaevi yönetiminin Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) gerekçe göstererek her türlü sosyal faaliyetin engellendiğini belirten Özen, “Açık görüş, mektup, fax bunlara izin verilmemesi en büyük hak ihlalidir. Bulunduğumuz odaların arasına da çeşitli suç örgütleri yerleştirişiyor. Kızıltpe Belediye Başkanı İsmail Asi geldiği günden beri tek başına 3 kişilik odada tutuluyordu, tüm girişimlere rağmen yanına kimse alınmadı. En son 19 Aralık’ta tek kişilik hücreye alıncağı söylenip oradan alındı. Nereye götürüldüğünü bilmiyoruz, ciddi endişe duyuyoruz. Tüm sorunlarımız için idareyle görüşme talebimiz reddediliyor, muhatap bulamıyoruz. Hak ihlalleri büyüyor, kamuoyundan duyarlı olmasını temenni ediyoruz” diye keydetti.
Cezaevlerinde kalan tutuklular 15 Temmuz sonrası ağırlaşan şartları anlattı.
Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalan tutuklular, yaşadıkları baskı ve hak ihlallerine ilişkin mektup gönderdi. Gönderdikleri mektuplarda özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların arttığına dikkat çeken tutuklular, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Çağlayan, 3 Ekim 2016 tarihinde bulunduğu A-23 koğuşuna 20-30 civarında gardiyanın 18 kişiyi coplarla darp ettiğini belirtti. Tutukluların koridorlara, hücrelere ve spor salonlarına konularak işkenceden geçirildiklerini söyledi. Saldırılarda birçok arkadaşında kalıcı hasarlar meydana geldiğini dile getiren Çağlayan, “Benim de sağ kolum şu an iş yapamaz spor yapamaz halde yerinden çıkmıştır. Aradan 15 gün geçmeden iki defa işkenceye maruz kaldık. 5 kişi kaldığımız koğuşta sayı düzeni yapmadığımız gerekçe gösterilerek koğuş bahçesine atılarak darp edildik. Yine gardiyanların saldrısına ve dayağına maruz kaldık” dedi. Kurum müdürlerinin kendilerine, “Sorunu biz şiddetle çözeriz” dediğini aktaran Çağlayan, “Osman Kılavuz arkadaşımızı kaçırarak koridor boyunca ve kör hücrelerde işkence etmişlerdir. Bu olaylar ardından 2 ay gemesine rağmen gelen heyetler eve avukatlar aracalığı ile bir çok kamu kurum ve kuruluşuna, Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine rağmen Adelet Bakanlığı yaptığı açıklamalarında ‘cezaevlerinde işkenceye sıfır tolerans’ diyor. Ancak, cezaevinde dayatmalar devam ediyor. Mektuplara, kitaplara keyfi el koyma veya göndermeme, psikolojik baskılar, dilekçelere cevap vermeme, dışarıdan gelen kitaplara mahkeme kararı olmaksızın tarafımıza verilmemesi” diye belirtti. 10 kişilik odada 25 kişi kaldıklarını söyleyen Çağlayan, “Dengeyi sağlamak için diğer odadaki arkadaşlarımızın yanımıza getirilmesini istediğimizde taleplerimiz reddedilmektedir. Bunlara karşı alternatif olarak direnişten başka yol bulunmamaktadır. İnsanlık onurunun bu işkenceleri yeneceği, üstünden geleceğini tarih bize kanıtlamıştır. Tüm kamuoyunu duyarlı ve sağduyaya çağırıyorum” dedi.
‘ÖLÜME MAHKUM EDİLMİŞ HALDEYİZ’
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ahmet Gerez de, uzun süredir cezaevinde hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, 15 Temmuz’un ardından bu baskı ve hak ihlallerinin arttığını söyledi. Gerez, hak ihlallerine ilişkin şunları kaydetti: “Öncelikle genelgelerle tanınan tüm haklarımız elimizden alındı. Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerimiz engellenmektedir. Tam anlamıyla bir psikolojik baskı uygulanmaktadır. 10 kişilik odada şu an 21 kişi kalıyoruz. 4 arkadaşımız yerde yatmakta, oda dar olduğu için rahat hareket etmek mümkün değil. Bununla birlikte havanlandırma kapısı sabah saat 8.00’dan sonra açılıyor. Etkinliklere çalışamadığımız için de ciddi bir psikolojik sıkıntılar yaşamaktayız. Aynı zamanda en küçük bir hak arayışında disiplin cezası veriliyor. Hastaneye sevklerde jandarmanın provakasyon ve hakaretlerine maruz kalıyoruz. Ailelerin gönderdiği kolilerdeki eşyalar keyfi olarak verilmiyor. Bu konuda müdürlük keyfi bir şeyler üretiyor; defter, kalem iç çamaşır, çorap ve giysiler renk gerekçesiyle verilmiyor. Odaların koşulları doluluk oranı tedavi olmamızı engelliyor. Yavaş yavaş ölüme mahkum edilmiş haldeyiz. Ne insanın dayanma gücü yeter bu şartlara ne de sabır. Bu konuda yapılacak tek şey kalmış; bu şartlarda ölüme razı olmaktansa onurlu bir karşı koyuştur.”
KAMUOYUNDAN DUYARLILIK ÇAĞRISI
Buca F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan M. Nuri Özen de, 15 Temmuz’dan beri sohbet, atölye, spor gibi hiçbir faaliyetlerinin olmadığını dile getirdi. Cezaevi yönetiminin Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) gerekçe göstererek her türlü sosyal faaliyetin engellendiğini belirten Özen, “Açık görüş, mektup, fax bunlara izin verilmemesi en büyük hak ihlalidir. Bulunduğumuz odaların arasına da çeşitli suç örgütleri yerleştirişiyor. Kızıltpe Belediye Başkanı İsmail Asi geldiği günden beri tek başına 3 kişilik odada tutuluyordu, tüm girişimlere rağmen yanına kimse alınmadı. En son 19 Aralık’ta tek kişilik hücreye alıncağı söylenip oradan alındı. Nereye götürüldüğünü bilmiyoruz, ciddi endişe duyuyoruz. Tüm sorunlarımız için idareyle görüşme talebimiz reddediliyor, muhatap bulamıyoruz. Hak ihlalleri büyüyor, kamuoyundan duyarlı olmasını temenni ediyoruz” diye keydetti.