Mülkiyet hakkı konusunda Türkiye’nin geri gittiğini söyleyen ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son kararının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İbrahim Kahveci, bugün Karar gazetesindeki yazısında şu ifadeleri kullandı:
“BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkına müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir. Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek? Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.”
BDDK, cuma akşamı piyasalar kapandıktan sonra açıkladığı kararla döviz varlıklarının TL karşılığı 15 milyonun üstünde olan firmaların TL kredisi almasını yasaklamıştı.
İbrahim Kahveci’nin Karar’da yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
Amacınız belli… Ucuz TL kredisi kullananların bu TL ile döviz almasını istemiyorsunuz. Ve bunun için türlü türlü yöntemlere başvuruyorsunuz.
Son BDDK kararı ile elinde fazlalık dövizi olan şirketlerin TL’ye erişimini bu nedenle kesmek istediniz. Ama bu sefer ucuz TL kredisi ile döviz alanları değil, elinde döviz olanları hedef aldınız.
Kimin dövizi varsa satsın istiyorsunuz. Siz nasıl ki devletin bütün dövizlerini sattınız, herkesin size ayak uydurmasını ve dövizlerini satmalarını istiyorsunuz.
İyi ama herkes sizin gibi hesapsız mı iş yapıyor? İnsanlar, şirketler kendi varlıklarını korumak için çabalıyor. Siz başkalarının (Türk Halkı’nın) parasını satıyorsunuz; şirketlerin ise kendi paralarını satmalarını istiyorsunuz.
Başkasının parası üzerinden savurganlık yapmak kolay… Kendi paranız üzerinden de aynı savurganlığı yapabiliyor musunuz?
Mesela ‘Liralaşma’ hikayenize siz de uyabiliyor musunuz? Hazine garantili müteahhitlere verdiğiniz dolar-euro garantilerini TL’ye çevirdiniz mi?
***
Yeni ekonomi politikası dediğiniz şeyin aslında fakirden alıp zengine vermek olduğunu veriler ortaya serdi. Amacınızın ülke ekonomisi için düşük faiz politikası olması halinde yapılacak işlemleri de defalarca aktardık.
Yeniden izah edelim ama…
1- Öncelikle YATIRIMLAR için leasing sisteminin önündeki engelleri açın ve krediler doğrudan makine-teçhizat alımına gitsin. Zerre kadar döviz korkunuz kalmaz.
2- Yatırım ve kalkınma bankacılığını yeniden aktifleştirin ve buralardan verilecek kredilere faiz desteği sağlayın. Hatta gerekirse (yüksek teknolojik yatırımlarda) kredi faizinin tümünü kamudan karşılayın. KKM’ye ödediğiniz paradan daha az fatura çıkacağını da peşinen söyleyeyim.
3- Piyasa faizlerini derhal piyasa şartlarına getirin ve olması gereken politikayı uygulayın.
Ülkemiz maalesef hızla mülkiyet hakkında geri gidiyor. Nasıl ki adalet ve liyakat konusunda geriliyorsak (aslında her şeyde geriliyoruz) mülkiyet hakkında da geriliyoruz.
BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkında müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir.
Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek?
Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.
Dün YATIRIM-ÜRETİM-İSTİHDAM-İHRACAT diyerek yola çıkanlar, bugün finansal istikrar adına reel sektörün önünü keser oldu.
Oysa finansal istikrar yine finansal uygulamalar ile sağlanır. Maalesef neyin nerde nasıl kullanılacağını bilememek bizi bu enteresan yollara sevk etti.
Umarım sonuçları acı olmaz.
Reel sektöre fırından ekmek bile vermeyi kestikten sonra ne bekliyoruz? PMI endeksinin baz seviyenin altına düştüğünü görmüyor muyuz?
Bu ülke bu kadar yıkımı nasıl kaldıracak, açıkçası ben de merak ediyorum.
Mülkiyet hakkı konusunda Türkiye’nin geri gittiğini söyleyen ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son kararının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İbrahim Kahveci, bugün Karar gazetesindeki yazısında şu ifadeleri kullandı:
“BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkına müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir. Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek? Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.”
BDDK, cuma akşamı piyasalar kapandıktan sonra açıkladığı kararla döviz varlıklarının TL karşılığı 15 milyonun üstünde olan firmaların TL kredisi almasını yasaklamıştı.
İbrahim Kahveci’nin Karar’da yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
Amacınız belli… Ucuz TL kredisi kullananların bu TL ile döviz almasını istemiyorsunuz. Ve bunun için türlü türlü yöntemlere başvuruyorsunuz.
Son BDDK kararı ile elinde fazlalık dövizi olan şirketlerin TL’ye erişimini bu nedenle kesmek istediniz. Ama bu sefer ucuz TL kredisi ile döviz alanları değil, elinde döviz olanları hedef aldınız.
Kimin dövizi varsa satsın istiyorsunuz. Siz nasıl ki devletin bütün dövizlerini sattınız, herkesin size ayak uydurmasını ve dövizlerini satmalarını istiyorsunuz.
İyi ama herkes sizin gibi hesapsız mı iş yapıyor? İnsanlar, şirketler kendi varlıklarını korumak için çabalıyor. Siz başkalarının (Türk Halkı’nın) parasını satıyorsunuz; şirketlerin ise kendi paralarını satmalarını istiyorsunuz.
Başkasının parası üzerinden savurganlık yapmak kolay… Kendi paranız üzerinden de aynı savurganlığı yapabiliyor musunuz?
Mesela ‘Liralaşma’ hikayenize siz de uyabiliyor musunuz? Hazine garantili müteahhitlere verdiğiniz dolar-euro garantilerini TL’ye çevirdiniz mi?
***
Yeni ekonomi politikası dediğiniz şeyin aslında fakirden alıp zengine vermek olduğunu veriler ortaya serdi. Amacınızın ülke ekonomisi için düşük faiz politikası olması halinde yapılacak işlemleri de defalarca aktardık.
Yeniden izah edelim ama…
1- Öncelikle YATIRIMLAR için leasing sisteminin önündeki engelleri açın ve krediler doğrudan makine-teçhizat alımına gitsin. Zerre kadar döviz korkunuz kalmaz.
2- Yatırım ve kalkınma bankacılığını yeniden aktifleştirin ve buralardan verilecek kredilere faiz desteği sağlayın. Hatta gerekirse (yüksek teknolojik yatırımlarda) kredi faizinin tümünü kamudan karşılayın. KKM’ye ödediğiniz paradan daha az fatura çıkacağını da peşinen söyleyeyim.
3- Piyasa faizlerini derhal piyasa şartlarına getirin ve olması gereken politikayı uygulayın.
Ülkemiz maalesef hızla mülkiyet hakkında geri gidiyor. Nasıl ki adalet ve liyakat konusunda geriliyorsak (aslında her şeyde geriliyoruz) mülkiyet hakkında da geriliyoruz.
BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkında müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir.
Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek?
Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.
Dün YATIRIM-ÜRETİM-İSTİHDAM-İHRACAT diyerek yola çıkanlar, bugün finansal istikrar adına reel sektörün önünü keser oldu.
Oysa finansal istikrar yine finansal uygulamalar ile sağlanır. Maalesef neyin nerde nasıl kullanılacağını bilememek bizi bu enteresan yollara sevk etti.
Umarım sonuçları acı olmaz.
Reel sektöre fırından ekmek bile vermeyi kestikten sonra ne bekliyoruz? PMI endeksinin baz seviyenin altına düştüğünü görmüyor muyuz?
Bu ülke bu kadar yıkımı nasıl kaldıracak, açıkçası ben de merak ediyorum.
Mülkiyet hakkı konusunda Türkiye’nin geri gittiğini söyleyen ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son kararının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İbrahim Kahveci, bugün Karar gazetesindeki yazısında şu ifadeleri kullandı:
“BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkına müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir. Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek? Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.”
BDDK, cuma akşamı piyasalar kapandıktan sonra açıkladığı kararla döviz varlıklarının TL karşılığı 15 milyonun üstünde olan firmaların TL kredisi almasını yasaklamıştı.
İbrahim Kahveci’nin Karar’da yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
Amacınız belli… Ucuz TL kredisi kullananların bu TL ile döviz almasını istemiyorsunuz. Ve bunun için türlü türlü yöntemlere başvuruyorsunuz.
Son BDDK kararı ile elinde fazlalık dövizi olan şirketlerin TL’ye erişimini bu nedenle kesmek istediniz. Ama bu sefer ucuz TL kredisi ile döviz alanları değil, elinde döviz olanları hedef aldınız.
Kimin dövizi varsa satsın istiyorsunuz. Siz nasıl ki devletin bütün dövizlerini sattınız, herkesin size ayak uydurmasını ve dövizlerini satmalarını istiyorsunuz.
İyi ama herkes sizin gibi hesapsız mı iş yapıyor? İnsanlar, şirketler kendi varlıklarını korumak için çabalıyor. Siz başkalarının (Türk Halkı’nın) parasını satıyorsunuz; şirketlerin ise kendi paralarını satmalarını istiyorsunuz.
Başkasının parası üzerinden savurganlık yapmak kolay… Kendi paranız üzerinden de aynı savurganlığı yapabiliyor musunuz?
Mesela ‘Liralaşma’ hikayenize siz de uyabiliyor musunuz? Hazine garantili müteahhitlere verdiğiniz dolar-euro garantilerini TL’ye çevirdiniz mi?
***
Yeni ekonomi politikası dediğiniz şeyin aslında fakirden alıp zengine vermek olduğunu veriler ortaya serdi. Amacınızın ülke ekonomisi için düşük faiz politikası olması halinde yapılacak işlemleri de defalarca aktardık.
Yeniden izah edelim ama…
1- Öncelikle YATIRIMLAR için leasing sisteminin önündeki engelleri açın ve krediler doğrudan makine-teçhizat alımına gitsin. Zerre kadar döviz korkunuz kalmaz.
2- Yatırım ve kalkınma bankacılığını yeniden aktifleştirin ve buralardan verilecek kredilere faiz desteği sağlayın. Hatta gerekirse (yüksek teknolojik yatırımlarda) kredi faizinin tümünü kamudan karşılayın. KKM’ye ödediğiniz paradan daha az fatura çıkacağını da peşinen söyleyeyim.
3- Piyasa faizlerini derhal piyasa şartlarına getirin ve olması gereken politikayı uygulayın.
Ülkemiz maalesef hızla mülkiyet hakkında geri gidiyor. Nasıl ki adalet ve liyakat konusunda geriliyorsak (aslında her şeyde geriliyoruz) mülkiyet hakkında da geriliyoruz.
BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkında müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir.
Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek?
Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.
Dün YATIRIM-ÜRETİM-İSTİHDAM-İHRACAT diyerek yola çıkanlar, bugün finansal istikrar adına reel sektörün önünü keser oldu.
Oysa finansal istikrar yine finansal uygulamalar ile sağlanır. Maalesef neyin nerde nasıl kullanılacağını bilememek bizi bu enteresan yollara sevk etti.
Umarım sonuçları acı olmaz.
Reel sektöre fırından ekmek bile vermeyi kestikten sonra ne bekliyoruz? PMI endeksinin baz seviyenin altına düştüğünü görmüyor muyuz?
Bu ülke bu kadar yıkımı nasıl kaldıracak, açıkçası ben de merak ediyorum.
Mülkiyet hakkı konusunda Türkiye’nin geri gittiğini söyleyen ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son kararının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İbrahim Kahveci, bugün Karar gazetesindeki yazısında şu ifadeleri kullandı:
“BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkına müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir. Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek? Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.”
BDDK, cuma akşamı piyasalar kapandıktan sonra açıkladığı kararla döviz varlıklarının TL karşılığı 15 milyonun üstünde olan firmaların TL kredisi almasını yasaklamıştı.
İbrahim Kahveci’nin Karar’da yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
Amacınız belli… Ucuz TL kredisi kullananların bu TL ile döviz almasını istemiyorsunuz. Ve bunun için türlü türlü yöntemlere başvuruyorsunuz.
Son BDDK kararı ile elinde fazlalık dövizi olan şirketlerin TL’ye erişimini bu nedenle kesmek istediniz. Ama bu sefer ucuz TL kredisi ile döviz alanları değil, elinde döviz olanları hedef aldınız.
Kimin dövizi varsa satsın istiyorsunuz. Siz nasıl ki devletin bütün dövizlerini sattınız, herkesin size ayak uydurmasını ve dövizlerini satmalarını istiyorsunuz.
İyi ama herkes sizin gibi hesapsız mı iş yapıyor? İnsanlar, şirketler kendi varlıklarını korumak için çabalıyor. Siz başkalarının (Türk Halkı’nın) parasını satıyorsunuz; şirketlerin ise kendi paralarını satmalarını istiyorsunuz.
Başkasının parası üzerinden savurganlık yapmak kolay… Kendi paranız üzerinden de aynı savurganlığı yapabiliyor musunuz?
Mesela ‘Liralaşma’ hikayenize siz de uyabiliyor musunuz? Hazine garantili müteahhitlere verdiğiniz dolar-euro garantilerini TL’ye çevirdiniz mi?
***
Yeni ekonomi politikası dediğiniz şeyin aslında fakirden alıp zengine vermek olduğunu veriler ortaya serdi. Amacınızın ülke ekonomisi için düşük faiz politikası olması halinde yapılacak işlemleri de defalarca aktardık.
Yeniden izah edelim ama…
1- Öncelikle YATIRIMLAR için leasing sisteminin önündeki engelleri açın ve krediler doğrudan makine-teçhizat alımına gitsin. Zerre kadar döviz korkunuz kalmaz.
2- Yatırım ve kalkınma bankacılığını yeniden aktifleştirin ve buralardan verilecek kredilere faiz desteği sağlayın. Hatta gerekirse (yüksek teknolojik yatırımlarda) kredi faizinin tümünü kamudan karşılayın. KKM’ye ödediğiniz paradan daha az fatura çıkacağını da peşinen söyleyeyim.
3- Piyasa faizlerini derhal piyasa şartlarına getirin ve olması gereken politikayı uygulayın.
Ülkemiz maalesef hızla mülkiyet hakkında geri gidiyor. Nasıl ki adalet ve liyakat konusunda geriliyorsak (aslında her şeyde geriliyoruz) mülkiyet hakkında da geriliyoruz.
BDDK’nın kararı bir bakıma mülkiyet hakkında müdahale olarak bile değerlendirilebilir. Şirketlerin varlık değerleme yöntemlerine bu karar sonrası sermaye sahipleri karar veremeyecektir. Aslında verecekleri karar ya tamam ya devam kararı olabilir.
Faaliyete devam mı edilecek yoksa ara mı verilecek?
Bilmeliyiz ki mülkiyet hakkının sorgulandığı yerde ot bitmez… Ne yabancı sermaye gelir, ne de yerli sermaye işe girişir.
Dün YATIRIM-ÜRETİM-İSTİHDAM-İHRACAT diyerek yola çıkanlar, bugün finansal istikrar adına reel sektörün önünü keser oldu.
Oysa finansal istikrar yine finansal uygulamalar ile sağlanır. Maalesef neyin nerde nasıl kullanılacağını bilememek bizi bu enteresan yollara sevk etti.
Umarım sonuçları acı olmaz.
Reel sektöre fırından ekmek bile vermeyi kestikten sonra ne bekliyoruz? PMI endeksinin baz seviyenin altına düştüğünü görmüyor muyuz?
Bu ülke bu kadar yıkımı nasıl kaldıracak, açıkçası ben de merak ediyorum.