Nuray Mert, AKP’nin Kürtlere kurduğu referandum tuzağını deşifre etti.
“AK Partili Kürtler, bölgede, başkanlık sistemine ilişkin olarak, yine ‘hele bir referandumdan geçsin, Kürtler bu işten kârlı çıkacak’ propagandası yapıyor. Ama asıl önemlisi, bu söylem sadece AK Parti’nin bölge tabanını tahkim etmek için değil, daha geniş bir çevreyi ikna etmek için dolaşıma sokuluyor. Başından beri, AK Partili Kürtler dışındaki bazı Kürt çevrelerinin ‘Bu işi çözerse Erdoğan çözer’ anlayışı zaten kullanışlı bir zemin, bir kez daha devreye girmesi şaşırtıcı olmaz.” diyen Nuray Mert’in yazısında verdiği bilgilere göre, “Kürt çevrelerini yeniden Başkanlık pazarlığına ısındırılmaya çalışmak” şeklinde bir politika devreye girdi.
Nuray Mert, “Seni Başkan yaptırmayacağız dediniz başımıza neler geldi, yeniden Başkanlığın önünü açarsanız işler düzelecek” denilerek, Kürtlerin Başkanlık pazarlığı masasına oturtulmaya çalışıldığını, “refarandumdan sonra yeniden müzakere masasına dönüleceği” propagandasının yapıldığını yazdı.
Mert, Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesini de bu yönde bir mesaj olarak yorumladı.
Mert, yazısında; “Başkanlık referandumu Kürtlerin meselesi değil” yaklaşımıyla Kürtlerin sandığa gitmemesi yönünde bir söylemin de eş zamanlı olarak devreye sokulduğunu belirtti.
Mert yazısını şöyle noktaladı: “Nitekim, Türkiye’de demokrasiden uzaklaşılmasından en çok Kürtler zarar görüyor, bundan sonra tersinin olacağını sanmak veya pazarlamak büyük bir körlük veya düpedüz vicdansızlık. Bir yandan ‘Bu tür işler en çok karşı çıkan taraf ile hallolur, bakın Öcalan idamdan MHP’nin onayı ile kurtuldu’ safsatası, diğer yandan ‘devlet aklı çözer’ şeklinde tezahür eden siyaset felsefesi acemiliği, bunlar ile gidilecek yol zaten yoktu, ama artık tamamen tükendi.
Özetle, Kürt çevreleri üzerinde, bir yandan siyasi ufuksuzluğun, diğer yandan cinlikler ve hesapların yeniden devrede olduğunu, Kürtlerin hiç olmazsa sandığa gitmeyerek, bu yolu açmasının hedeflendiğini gözlemliyebiliyoruz, ama ne kadar karşılığı var onu bilemiyoruz. Benim bildiğim, getirilmeye çalışılan ‘çoğunluk sultası’ rejiminin, ne Kürtlere, ne Türklere, ne dindara, ne dinsize, ne arada kalanlara, bu ülkede yaşayan hiç kimseye hayrı olmayacağı.”