Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır, Topbaş’ın damadının tahliyesi hakkında çarpıcı konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı’nın Okkır’ı gündeme getirip Kavurmacı’nın tahliye edilmemesi yönündeki sözlerine Sabriye Okkır tepki gösterdi.
“TOPBAŞ’IN DAMADI DA HASTAYSA GEREKEN TABİ Kİ YAPILMALI”
Okkır, “Devlet eğer tutuklu ve hükümlüleri kendi bakımı altına aldı ise bunlardan sorumludur ama her türlü sorumludur. Sağlığından da sorumludur. Tutuklu, hükümlü ve sivil halkın üçünün de sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı eşittir. Bunu kimse engelleyemez. Bu verilmiş haktır. O yüzden eğer bugün Kadir Topbaş’ın damadı da hastaysa ve epilepsi raporu verilmişse gereken tabi ki yapılmalıdır. Eğer yapıldıysa da devlet görevini yapmıştır. Burada sorun nedir? Devlet, Okkır’a karşı görevini yapmadı. Yoksa Kadir Topbaş’ın damadı da olmayabilir başka biri de olabilir. Ben şunu da düşünüyorum; bu tutuklu ve hükümlülerle hastaların tam olarak hala tedavi ettirilmediklerini düşünüyorum. İçeride daha ağır hastaların olabileceğini düşünüyorum. Bunu her ortamda dile getiriyorum; bütün tutumlu ve hükümlüler gereği gibi tedavi ettirilsin. Zamanında tedavi ettirilsin. Bu insanların sağlık hizmetinden faydalanma hakkı var” dedi.
“17 DOKTOR GÖRMESİNE RAĞMEN KANSER TEŞHİSİ KOYAMADILAR”
Yalova’da oturan Sabriye Okkır, eşinin tutuklu olduğu döneminde hastalığıyla ilgili yaşadıklarını anlattı. Sabriye Okkır, şunları söyledi:
“Eşim Kuddusi Okkır cezaevine girdikten sonra, tutuklu olarak uzun süre kaldı. Daha sonra rahatsızlandı. 2008 Mart ayı sonunda Kuddusi Okkır aşırı kilo kaybetmişti. Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne götürüldü getirildi. Fakat orada ne yazık ki 17 doktor görmesine rağmen bir kanser teşhisi koyamadılar. Çünkü yatış vermediler, hastayı takip etmediler, gerekçe olarak da hastanenin hükümlü servisinin steril olmadığını öne sürdüler. Daha sonra eşimde kanser çok fazla ilerlemiş olduğu için ihtiyaçlarını da gideremiyordu. Kuddusi Okkır’ı İstanbul’a kanser teşhisiyle değil ‘majör depresyon’ teşhisi ile sevk ettiler.”
Tutuksuz yargılanması için yapılan müracaata ret kararı verildiğini kaydeden Sabriye Okkır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ergenekon davasına bakan savcılara tutuksuz yargılanması için müracaatta bulunduk. Elimizde Bakırköy Devlet Hastanesi’nin verdiği bir epikriz raporu vardı ve orada ‘çok acil yoğun bakım ünitesi bulunan bir hastanede tedavisi’ yazıyordu. Çünkü bu hastanın artık şuuru kapanmıştı. Ben 7 Mayıs 2007’den beri herkese soruyorum; şuuru kapalı bir hastanın cezaevinde ne işi olur? Niçin o aşamaya gelene kadar bu hasta tedavi ettirilmedi? Eğer devlet bir insanı tutuklu olarak yargılama kararı aldı ise kendi himayesine almış değil midir? Biz tutukluya ihanet edildiğini her zaman söyledik. Yani bu insanın sağlığıyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Tedavi ettirilmedi. 17 doktor görecek ve kanser teşhisi koymayacak, bugün 3 gün bile sürmez teşhis konması. Onları ben vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. İnanın bu insan öldürüldü, tedavi ettirilmedi. Daha sonra Edirne Üniversite Hastanesi’ne gönderildi ve orada da artık yapacak bir şey kalmamıştı, 2 ay sonra da eşim öldü.”
“HERKES EŞİMİ KENDİNE MALZEME YAPIYOR”
Sabriye Okkır, eşinin ölümüyle ilgili herkesin bu durumu kendine malzeme yaptığını bildirerek, “Bu insanı kaybedeli 9 yıl oldu. 9 yıl önce bu adam ihmalden ve tedavi ettirilmediği için vefat etti. O şekilde vefat etmesi onun hakkı değildi. O kadar kalitesiz bir hayat sürmesi gerekmezdi ama o durumu hak gördüler ve maalesef el birliğiyle ölümüne sebep oldular” dedi.
“ABDULLAH GÜL’E DİLEKÇE YAZDIM UMURSAMADI”
Sabriye Okkır o zaman eşinin rahatsızlığı ile ilgili dönemin Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’e de dilekçe yazdığını ancak bir sonuç alamadığını belirtti.