Saray’dan Abdullah Gül’e ‘kurduğun temasların farkındayız! tepkisi!
Ahmet Takan’ın “Abdullah Gül yüzde 49’u istiyor” başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Hangisi turpun büyüğü? Siz karar verin…
İç siyasette, erken seçim, baraj, ittifaklar, daraltılmış bölge ve referandumun ardından gerçekleşmesi gereken uyum yasaları çerçevesinde bir o tartışmadan bir bu tartışmaya savrulup gidiyoruz. Bu tartışmaların hiçbiri, dış politik gelişmelerden, Zarrab krizinden bağımsız değil. Olası sonuçları açısından da çok şeye gebe. Sütunun ikinci bölümünde yer vereceğim cevap hakkından dolayı bugünlük kısa tutmak zorundayım. Özeti; sarayda çarşı pazar karışık!..
Uzun süredir kulağıma gelen şok bir söylenti vardı. Sizlere haber olarak iletmem için kuvvetli teyitlerini almak zorundayım. Kısmen sosyal medyada yer aldı. Anayasa Mahkemesi’nin referandumu iptal edeceğine ilişkin Ankara kulislerindeki söylentiler. Ne zaman bir AKP milletvekili ile görüşsem ne zaman bir saray danışmanı ile buluşsam hep referandumun sonuçlarından duydukları memnuniyetsizliği dile getirirler. “Bu sanılanın aksine bize yaramadı” derler. Sarayda, referandumun iptali konusunda hazırlıklar olduğunu, çoklu kaynaklardan teyidini aldım. “Nasıl bir hazırlık” derseniz… Kaleme almam mümkün değil!..
16 Nisan referandumunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular olmuştu. Bunlardan biri CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’e ait. Pekşen, “referandum sürecinde seçme hakkı ve ifade özgürlüğünün açık şekilde ve ağır hukuka aykırı kararlarla ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti. Haluk Pekşen’e sordum, kendisine mahkemeden henüz bir yanıt ulaşmamış, “en son aldığım bilgi beklemedeydi” dedi.
Sormak lazım;
Referandumun üstünden neredeyse 6 ay geçti. Acaba beklemenin sebebi nedir?.. Düşünmek lazım, eğer kulislerde konuşulanlar doğru çıkar ve Anayasa Mahkemesi referandumu iptal ederse ne gibi sonuçlar doğurur?.. İptal olursa, gerekçe maddeleri nereleri etkiler?.. Referandumun sonuçları toptan ortadan kalkar mı?.. Parlamenter sisteme geri dönüşün alt yapısı oluşur mu?.. İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin yerine tek turlu bir seçim modeli veya Cumhurbaşkanının yeniden Parlamentoda seçilmesine yol açan gelişmeler olabilir mi?.. R. Erdoğan’a yeni bir mağduriyet alanı açılır mı?.. Ve bununla birlikte iç siyasetteki yeni hamleleri bozacak ataklar söz konusu olabilir mi?.. Bizlerin kulağına gelen siyasi dedikoduların daha fazlası elbette Anayasa Mahkemesi’nin sayın başkanı ve sayın üyelerinin de kulağına gidiyordur. Bir an önce net biçimde bu tartışmaları kesecek bir açıklama yapmaları lazımdır diye düşünürüm!..
***
İktidarda, “metal yorgunluğu” fırtınası devam ediyor. “Hareketlenecek mi”, “hareketlenmeyecek mi” diye hakkında papatya falı açılan Abdullah Gül’ün tüm temasları sarayın yakın takibi altında. İstifası alınan il ve belediye başkanları konusunda Gül’ün ne düşündüğünü yakın çevresinden araştırdım. Şöyle dediler;
“Abdullah Bey, istifaları F..Ö veya yolsuzluk operasyonu olarak düşünmüyor. ‘Bizle görüşen bize yakın olabileceklerini hissettikleri, bildikleri insanları tasfiye ediyorlar’ diye yorumluyor.”
Saray kaynakları ise Abdullah Gül’ün durumu hakkında daha iddialı bilgi veriyor. O da şöyle;
“Abdullah Gül’ün aday olma niyetini biliyoruz. Bazı partilerle el altından kurduğu temasların da farkındayız. ‘Yüzde 49’un ortak tek adayı olayım’ diyor. Bunun garantisini istiyor. Garanti bekliyor.”
Şimdi bulmacanın iki parçasını birleştirme işi de size düşüyor!..
***
TSE’DEN AÇIKLAMA
Türkiye’de Yeniçağ Gazetesi’nin 08 Kasım 2017 tarihli sayısında “TSE’den Arpalık Standardı” başlıklı yazınızda iddia edilen hususlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği duyulmuştur.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Yönetim Kurulu; toplantılarını 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanunu ile bu Kanuna istinaden yürürlüğe konulan TSE Organlar Yönetmeliği’nde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede, gerek Yönetim Kurulu toplantı sayısı, gerek toplantıların elektronik ortamda yapılması ve gerekse de ödenen ücretler, söz konusu Kanun ve Yönetmeliğin ilgili hükümlerine istinaden gerçekleştirilmektedir. Ayda dört kez toplantı yapılması ve elektronik ortamda katılım eleştiri konusu yapılarak “etik olmayan” bir durum ifadesi kullanılırken, ayda dört kez huzur hakkı alınması ve elektronik ortamda katılım için de huzur hakkı ödenmesi ile ilgili olarak “arpalık” tabiri kullanılarak yönetim kurulumuza hakaret edilmiştir.
Özellikle; kendi faaliyet gelirleri ile yaşayan bir kurum olan TSE’nin yürütme organı olan ve icrai nitelikte kararlar alan Yönetim Kurulu toplantılarının ayda dört defa yapılması dahi yönetim kurulunun yeterli hızda karar vermesini engellemektedir. Üyelerin her yönetim kurulu toplantısında alınan kararlarda etkin rol alması yapılan işin esasıdır. Dünyada en modern işletmelerin çok etkin olarak kullandığı elektronik ortamda toplantı yapılması takdir edilecek bir durumdur. Alınan kararlarda ittifak, mevcut yönetim kurulumuzun temel politikası olup, bu ittifakı sağlamak için böylesi teknolojik araçlar etkin olarak kullanmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinden beklenen katkının alındığı bu tür toplantılarda, bu katkı karşılığı üyelere verilen huzur hakları bu yönetimden önce de uygulanmıştır ve bugün işletmelerde yaygın olarak uygulanan ve uygulanması da gereken bir araçtır.
Saray’dan Abdullah Gül’e ‘kurduğun temasların farkındayız! tepkisi!
Ahmet Takan’ın “Abdullah Gül yüzde 49’u istiyor” başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Hangisi turpun büyüğü? Siz karar verin…
İç siyasette, erken seçim, baraj, ittifaklar, daraltılmış bölge ve referandumun ardından gerçekleşmesi gereken uyum yasaları çerçevesinde bir o tartışmadan bir bu tartışmaya savrulup gidiyoruz. Bu tartışmaların hiçbiri, dış politik gelişmelerden, Zarrab krizinden bağımsız değil. Olası sonuçları açısından da çok şeye gebe. Sütunun ikinci bölümünde yer vereceğim cevap hakkından dolayı bugünlük kısa tutmak zorundayım. Özeti; sarayda çarşı pazar karışık!..
Uzun süredir kulağıma gelen şok bir söylenti vardı. Sizlere haber olarak iletmem için kuvvetli teyitlerini almak zorundayım. Kısmen sosyal medyada yer aldı. Anayasa Mahkemesi’nin referandumu iptal edeceğine ilişkin Ankara kulislerindeki söylentiler. Ne zaman bir AKP milletvekili ile görüşsem ne zaman bir saray danışmanı ile buluşsam hep referandumun sonuçlarından duydukları memnuniyetsizliği dile getirirler. “Bu sanılanın aksine bize yaramadı” derler. Sarayda, referandumun iptali konusunda hazırlıklar olduğunu, çoklu kaynaklardan teyidini aldım. “Nasıl bir hazırlık” derseniz… Kaleme almam mümkün değil!..
16 Nisan referandumunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular olmuştu. Bunlardan biri CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’e ait. Pekşen, “referandum sürecinde seçme hakkı ve ifade özgürlüğünün açık şekilde ve ağır hukuka aykırı kararlarla ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti. Haluk Pekşen’e sordum, kendisine mahkemeden henüz bir yanıt ulaşmamış, “en son aldığım bilgi beklemedeydi” dedi.
Sormak lazım;
Referandumun üstünden neredeyse 6 ay geçti. Acaba beklemenin sebebi nedir?.. Düşünmek lazım, eğer kulislerde konuşulanlar doğru çıkar ve Anayasa Mahkemesi referandumu iptal ederse ne gibi sonuçlar doğurur?.. İptal olursa, gerekçe maddeleri nereleri etkiler?.. Referandumun sonuçları toptan ortadan kalkar mı?.. Parlamenter sisteme geri dönüşün alt yapısı oluşur mu?.. İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin yerine tek turlu bir seçim modeli veya Cumhurbaşkanının yeniden Parlamentoda seçilmesine yol açan gelişmeler olabilir mi?.. R. Erdoğan’a yeni bir mağduriyet alanı açılır mı?.. Ve bununla birlikte iç siyasetteki yeni hamleleri bozacak ataklar söz konusu olabilir mi?.. Bizlerin kulağına gelen siyasi dedikoduların daha fazlası elbette Anayasa Mahkemesi’nin sayın başkanı ve sayın üyelerinin de kulağına gidiyordur. Bir an önce net biçimde bu tartışmaları kesecek bir açıklama yapmaları lazımdır diye düşünürüm!..
***
İktidarda, “metal yorgunluğu” fırtınası devam ediyor. “Hareketlenecek mi”, “hareketlenmeyecek mi” diye hakkında papatya falı açılan Abdullah Gül’ün tüm temasları sarayın yakın takibi altında. İstifası alınan il ve belediye başkanları konusunda Gül’ün ne düşündüğünü yakın çevresinden araştırdım. Şöyle dediler;
“Abdullah Bey, istifaları F..Ö veya yolsuzluk operasyonu olarak düşünmüyor. ‘Bizle görüşen bize yakın olabileceklerini hissettikleri, bildikleri insanları tasfiye ediyorlar’ diye yorumluyor.”
Saray kaynakları ise Abdullah Gül’ün durumu hakkında daha iddialı bilgi veriyor. O da şöyle;
“Abdullah Gül’ün aday olma niyetini biliyoruz. Bazı partilerle el altından kurduğu temasların da farkındayız. ‘Yüzde 49’un ortak tek adayı olayım’ diyor. Bunun garantisini istiyor. Garanti bekliyor.”
Şimdi bulmacanın iki parçasını birleştirme işi de size düşüyor!..
***
TSE’DEN AÇIKLAMA
Türkiye’de Yeniçağ Gazetesi’nin 08 Kasım 2017 tarihli sayısında “TSE’den Arpalık Standardı” başlıklı yazınızda iddia edilen hususlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği duyulmuştur.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Yönetim Kurulu; toplantılarını 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanunu ile bu Kanuna istinaden yürürlüğe konulan TSE Organlar Yönetmeliği’nde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede, gerek Yönetim Kurulu toplantı sayısı, gerek toplantıların elektronik ortamda yapılması ve gerekse de ödenen ücretler, söz konusu Kanun ve Yönetmeliğin ilgili hükümlerine istinaden gerçekleştirilmektedir. Ayda dört kez toplantı yapılması ve elektronik ortamda katılım eleştiri konusu yapılarak “etik olmayan” bir durum ifadesi kullanılırken, ayda dört kez huzur hakkı alınması ve elektronik ortamda katılım için de huzur hakkı ödenmesi ile ilgili olarak “arpalık” tabiri kullanılarak yönetim kurulumuza hakaret edilmiştir.
Özellikle; kendi faaliyet gelirleri ile yaşayan bir kurum olan TSE’nin yürütme organı olan ve icrai nitelikte kararlar alan Yönetim Kurulu toplantılarının ayda dört defa yapılması dahi yönetim kurulunun yeterli hızda karar vermesini engellemektedir. Üyelerin her yönetim kurulu toplantısında alınan kararlarda etkin rol alması yapılan işin esasıdır. Dünyada en modern işletmelerin çok etkin olarak kullandığı elektronik ortamda toplantı yapılması takdir edilecek bir durumdur. Alınan kararlarda ittifak, mevcut yönetim kurulumuzun temel politikası olup, bu ittifakı sağlamak için böylesi teknolojik araçlar etkin olarak kullanmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinden beklenen katkının alındığı bu tür toplantılarda, bu katkı karşılığı üyelere verilen huzur hakları bu yönetimden önce de uygulanmıştır ve bugün işletmelerde yaygın olarak uygulanan ve uygulanması da gereken bir araçtır.
Saray’dan Abdullah Gül’e ‘kurduğun temasların farkındayız! tepkisi!
Ahmet Takan’ın “Abdullah Gül yüzde 49’u istiyor” başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Hangisi turpun büyüğü? Siz karar verin…
İç siyasette, erken seçim, baraj, ittifaklar, daraltılmış bölge ve referandumun ardından gerçekleşmesi gereken uyum yasaları çerçevesinde bir o tartışmadan bir bu tartışmaya savrulup gidiyoruz. Bu tartışmaların hiçbiri, dış politik gelişmelerden, Zarrab krizinden bağımsız değil. Olası sonuçları açısından da çok şeye gebe. Sütunun ikinci bölümünde yer vereceğim cevap hakkından dolayı bugünlük kısa tutmak zorundayım. Özeti; sarayda çarşı pazar karışık!..
Uzun süredir kulağıma gelen şok bir söylenti vardı. Sizlere haber olarak iletmem için kuvvetli teyitlerini almak zorundayım. Kısmen sosyal medyada yer aldı. Anayasa Mahkemesi’nin referandumu iptal edeceğine ilişkin Ankara kulislerindeki söylentiler. Ne zaman bir AKP milletvekili ile görüşsem ne zaman bir saray danışmanı ile buluşsam hep referandumun sonuçlarından duydukları memnuniyetsizliği dile getirirler. “Bu sanılanın aksine bize yaramadı” derler. Sarayda, referandumun iptali konusunda hazırlıklar olduğunu, çoklu kaynaklardan teyidini aldım. “Nasıl bir hazırlık” derseniz… Kaleme almam mümkün değil!..
16 Nisan referandumunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular olmuştu. Bunlardan biri CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’e ait. Pekşen, “referandum sürecinde seçme hakkı ve ifade özgürlüğünün açık şekilde ve ağır hukuka aykırı kararlarla ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti. Haluk Pekşen’e sordum, kendisine mahkemeden henüz bir yanıt ulaşmamış, “en son aldığım bilgi beklemedeydi” dedi.
Sormak lazım;
Referandumun üstünden neredeyse 6 ay geçti. Acaba beklemenin sebebi nedir?.. Düşünmek lazım, eğer kulislerde konuşulanlar doğru çıkar ve Anayasa Mahkemesi referandumu iptal ederse ne gibi sonuçlar doğurur?.. İptal olursa, gerekçe maddeleri nereleri etkiler?.. Referandumun sonuçları toptan ortadan kalkar mı?.. Parlamenter sisteme geri dönüşün alt yapısı oluşur mu?.. İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin yerine tek turlu bir seçim modeli veya Cumhurbaşkanının yeniden Parlamentoda seçilmesine yol açan gelişmeler olabilir mi?.. R. Erdoğan’a yeni bir mağduriyet alanı açılır mı?.. Ve bununla birlikte iç siyasetteki yeni hamleleri bozacak ataklar söz konusu olabilir mi?.. Bizlerin kulağına gelen siyasi dedikoduların daha fazlası elbette Anayasa Mahkemesi’nin sayın başkanı ve sayın üyelerinin de kulağına gidiyordur. Bir an önce net biçimde bu tartışmaları kesecek bir açıklama yapmaları lazımdır diye düşünürüm!..
***
İktidarda, “metal yorgunluğu” fırtınası devam ediyor. “Hareketlenecek mi”, “hareketlenmeyecek mi” diye hakkında papatya falı açılan Abdullah Gül’ün tüm temasları sarayın yakın takibi altında. İstifası alınan il ve belediye başkanları konusunda Gül’ün ne düşündüğünü yakın çevresinden araştırdım. Şöyle dediler;
“Abdullah Bey, istifaları F..Ö veya yolsuzluk operasyonu olarak düşünmüyor. ‘Bizle görüşen bize yakın olabileceklerini hissettikleri, bildikleri insanları tasfiye ediyorlar’ diye yorumluyor.”
Saray kaynakları ise Abdullah Gül’ün durumu hakkında daha iddialı bilgi veriyor. O da şöyle;
“Abdullah Gül’ün aday olma niyetini biliyoruz. Bazı partilerle el altından kurduğu temasların da farkındayız. ‘Yüzde 49’un ortak tek adayı olayım’ diyor. Bunun garantisini istiyor. Garanti bekliyor.”
Şimdi bulmacanın iki parçasını birleştirme işi de size düşüyor!..
***
TSE’DEN AÇIKLAMA
Türkiye’de Yeniçağ Gazetesi’nin 08 Kasım 2017 tarihli sayısında “TSE’den Arpalık Standardı” başlıklı yazınızda iddia edilen hususlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği duyulmuştur.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Yönetim Kurulu; toplantılarını 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanunu ile bu Kanuna istinaden yürürlüğe konulan TSE Organlar Yönetmeliği’nde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede, gerek Yönetim Kurulu toplantı sayısı, gerek toplantıların elektronik ortamda yapılması ve gerekse de ödenen ücretler, söz konusu Kanun ve Yönetmeliğin ilgili hükümlerine istinaden gerçekleştirilmektedir. Ayda dört kez toplantı yapılması ve elektronik ortamda katılım eleştiri konusu yapılarak “etik olmayan” bir durum ifadesi kullanılırken, ayda dört kez huzur hakkı alınması ve elektronik ortamda katılım için de huzur hakkı ödenmesi ile ilgili olarak “arpalık” tabiri kullanılarak yönetim kurulumuza hakaret edilmiştir.
Özellikle; kendi faaliyet gelirleri ile yaşayan bir kurum olan TSE’nin yürütme organı olan ve icrai nitelikte kararlar alan Yönetim Kurulu toplantılarının ayda dört defa yapılması dahi yönetim kurulunun yeterli hızda karar vermesini engellemektedir. Üyelerin her yönetim kurulu toplantısında alınan kararlarda etkin rol alması yapılan işin esasıdır. Dünyada en modern işletmelerin çok etkin olarak kullandığı elektronik ortamda toplantı yapılması takdir edilecek bir durumdur. Alınan kararlarda ittifak, mevcut yönetim kurulumuzun temel politikası olup, bu ittifakı sağlamak için böylesi teknolojik araçlar etkin olarak kullanmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinden beklenen katkının alındığı bu tür toplantılarda, bu katkı karşılığı üyelere verilen huzur hakları bu yönetimden önce de uygulanmıştır ve bugün işletmelerde yaygın olarak uygulanan ve uygulanması da gereken bir araçtır.
Saray’dan Abdullah Gül’e ‘kurduğun temasların farkındayız! tepkisi!
Ahmet Takan’ın “Abdullah Gül yüzde 49’u istiyor” başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Hangisi turpun büyüğü? Siz karar verin…
İç siyasette, erken seçim, baraj, ittifaklar, daraltılmış bölge ve referandumun ardından gerçekleşmesi gereken uyum yasaları çerçevesinde bir o tartışmadan bir bu tartışmaya savrulup gidiyoruz. Bu tartışmaların hiçbiri, dış politik gelişmelerden, Zarrab krizinden bağımsız değil. Olası sonuçları açısından da çok şeye gebe. Sütunun ikinci bölümünde yer vereceğim cevap hakkından dolayı bugünlük kısa tutmak zorundayım. Özeti; sarayda çarşı pazar karışık!..
Uzun süredir kulağıma gelen şok bir söylenti vardı. Sizlere haber olarak iletmem için kuvvetli teyitlerini almak zorundayım. Kısmen sosyal medyada yer aldı. Anayasa Mahkemesi’nin referandumu iptal edeceğine ilişkin Ankara kulislerindeki söylentiler. Ne zaman bir AKP milletvekili ile görüşsem ne zaman bir saray danışmanı ile buluşsam hep referandumun sonuçlarından duydukları memnuniyetsizliği dile getirirler. “Bu sanılanın aksine bize yaramadı” derler. Sarayda, referandumun iptali konusunda hazırlıklar olduğunu, çoklu kaynaklardan teyidini aldım. “Nasıl bir hazırlık” derseniz… Kaleme almam mümkün değil!..
16 Nisan referandumunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular olmuştu. Bunlardan biri CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’e ait. Pekşen, “referandum sürecinde seçme hakkı ve ifade özgürlüğünün açık şekilde ve ağır hukuka aykırı kararlarla ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti. Haluk Pekşen’e sordum, kendisine mahkemeden henüz bir yanıt ulaşmamış, “en son aldığım bilgi beklemedeydi” dedi.
Sormak lazım;
Referandumun üstünden neredeyse 6 ay geçti. Acaba beklemenin sebebi nedir?.. Düşünmek lazım, eğer kulislerde konuşulanlar doğru çıkar ve Anayasa Mahkemesi referandumu iptal ederse ne gibi sonuçlar doğurur?.. İptal olursa, gerekçe maddeleri nereleri etkiler?.. Referandumun sonuçları toptan ortadan kalkar mı?.. Parlamenter sisteme geri dönüşün alt yapısı oluşur mu?.. İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin yerine tek turlu bir seçim modeli veya Cumhurbaşkanının yeniden Parlamentoda seçilmesine yol açan gelişmeler olabilir mi?.. R. Erdoğan’a yeni bir mağduriyet alanı açılır mı?.. Ve bununla birlikte iç siyasetteki yeni hamleleri bozacak ataklar söz konusu olabilir mi?.. Bizlerin kulağına gelen siyasi dedikoduların daha fazlası elbette Anayasa Mahkemesi’nin sayın başkanı ve sayın üyelerinin de kulağına gidiyordur. Bir an önce net biçimde bu tartışmaları kesecek bir açıklama yapmaları lazımdır diye düşünürüm!..
***
İktidarda, “metal yorgunluğu” fırtınası devam ediyor. “Hareketlenecek mi”, “hareketlenmeyecek mi” diye hakkında papatya falı açılan Abdullah Gül’ün tüm temasları sarayın yakın takibi altında. İstifası alınan il ve belediye başkanları konusunda Gül’ün ne düşündüğünü yakın çevresinden araştırdım. Şöyle dediler;
“Abdullah Bey, istifaları F..Ö veya yolsuzluk operasyonu olarak düşünmüyor. ‘Bizle görüşen bize yakın olabileceklerini hissettikleri, bildikleri insanları tasfiye ediyorlar’ diye yorumluyor.”
Saray kaynakları ise Abdullah Gül’ün durumu hakkında daha iddialı bilgi veriyor. O da şöyle;
“Abdullah Gül’ün aday olma niyetini biliyoruz. Bazı partilerle el altından kurduğu temasların da farkındayız. ‘Yüzde 49’un ortak tek adayı olayım’ diyor. Bunun garantisini istiyor. Garanti bekliyor.”
Şimdi bulmacanın iki parçasını birleştirme işi de size düşüyor!..
***
TSE’DEN AÇIKLAMA
Türkiye’de Yeniçağ Gazetesi’nin 08 Kasım 2017 tarihli sayısında “TSE’den Arpalık Standardı” başlıklı yazınızda iddia edilen hususlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği duyulmuştur.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Yönetim Kurulu; toplantılarını 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanunu ile bu Kanuna istinaden yürürlüğe konulan TSE Organlar Yönetmeliği’nde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçevede, gerek Yönetim Kurulu toplantı sayısı, gerek toplantıların elektronik ortamda yapılması ve gerekse de ödenen ücretler, söz konusu Kanun ve Yönetmeliğin ilgili hükümlerine istinaden gerçekleştirilmektedir. Ayda dört kez toplantı yapılması ve elektronik ortamda katılım eleştiri konusu yapılarak “etik olmayan” bir durum ifadesi kullanılırken, ayda dört kez huzur hakkı alınması ve elektronik ortamda katılım için de huzur hakkı ödenmesi ile ilgili olarak “arpalık” tabiri kullanılarak yönetim kurulumuza hakaret edilmiştir.
Özellikle; kendi faaliyet gelirleri ile yaşayan bir kurum olan TSE’nin yürütme organı olan ve icrai nitelikte kararlar alan Yönetim Kurulu toplantılarının ayda dört defa yapılması dahi yönetim kurulunun yeterli hızda karar vermesini engellemektedir. Üyelerin her yönetim kurulu toplantısında alınan kararlarda etkin rol alması yapılan işin esasıdır. Dünyada en modern işletmelerin çok etkin olarak kullandığı elektronik ortamda toplantı yapılması takdir edilecek bir durumdur. Alınan kararlarda ittifak, mevcut yönetim kurulumuzun temel politikası olup, bu ittifakı sağlamak için böylesi teknolojik araçlar etkin olarak kullanmaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinden beklenen katkının alındığı bu tür toplantılarda, bu katkı karşılığı üyelere verilen huzur hakları bu yönetimden önce de uygulanmıştır ve bugün işletmelerde yaygın olarak uygulanan ve uygulanması da gereken bir araçtır.