“Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirdi.
4 Ekim 2014’te dönemin PYD Eş Başkanı Salih Müslim Ankara’ya gelmiş, burada eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la görüşmüştü. Aynı gün yayımlanan haberlerde, Davutoğlu’nun “Benim dışişleri bakanlığım döneminde Dışişleri Müsteşar Yardımcımız, Salih Müslim ile görüştü. Ne yazık ki o zaman yapılan hataların bedelini şimdi Kobane’de Kürt kardeşlerimiz ödüyor” dediği ileri sürülmüştü.
TTB tutuklamalarına tepki
Kılıçdaroğlu, bugün (30 Ocak 2018) ayrıca Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinden 11 kişinin, “terör örgütü propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” iddiasıyla gözaltına alınmasına da tepki gösterdi. 170 aydının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’nin kuzeybatısında bulunan Afrin’e yönelik düzenlediği ‘Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı, “Savaşa hayır” diyerek imzaladığı bildirgeyi okuyan Kılıçdaroğlu, “Bu dramı yaratan Suriye’deki savaş değil mi? Buna dikkat çekiyorlar. Niye alınıyorsunuz? Demokrasi olsun deniyor, özgürlük olsun deniyor. Daha ne olsun? Vay sen misin bunları diyen, alın, sabahın köründe basın, gözaltına alın” ifadesini kullandı.
TTB Merkez Konseyi üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’nin kuzeybatısında bulunan Afrin’e yönelik düzenlediği ‘Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı bir bildiri yayımlamıştı. Bildiride “Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi” denmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise bildiriye imza atan TTB üyelerine “sözde tabipler” diye seslenmiş; “Bunlar terörist seviciler” ifadesini kullanmıştı.
Afrin operasyonu ve ÖSO
Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin operasyonuna gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslersiniz. “Bir yerde bir hata yapıyoruz, birileri bu hatayı görmesin.” Ortada hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar görüşlerini özgürce ifade edebilirler. Bu demokrasilerde olan bir şey değil. Bütün dünyanın ilgisini farklı bir yere çektiniz. Şu gerçeği kimse unutmasın, asker bile dağda terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında ekmek veriyor, su veriyor ve helikopterle hastaneye götürüyor. Bu ordunun saygınlığı açısından çok önemlidir. Siz doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz. Baskı kuruyorsunuz. Türkiye’nin itibarını zedeliyor bütün bunlar.
Daha önce pek çok ortamda ifade ettim. Türkiye çok stratejik bir bölgede. Bu bölgede Türkiye’nin bütün bölgeye örnek olabilecek demokratik atılımları yapması, kadın erkek eşitliğini sağlaması, cumhuriyetin kuruluşundaki gibi örnek olması bizim dünyada saygınlık kazanmamız için çok önemlidir. Elbette hiçbir ülke sınırında terör örgütlerinin yuvalanmasını istemez. Çünkü sınırdaki bir terör örgütü sadece bizim için değil onu barındıran ülke için de gelecekte büyük tehlike içerir. Afrin’e yapılan operasyona desteğimiz tamdır ama bunun ÖSO’yla paralel adlandırılması bizde büyük rahatsızlık yaratıyor. Giden ordumuz, şehit olan askerimiz, neredeyse bunu ÖSO’ya bağlayacaksınız. Ya bizim erlerimiz, ya bizim şehitlerimiz? Ordunun kahramanlığını, haysiyetini ve onurunu korumak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en temel görevidir. Ayrıca Mehmetçik kanıyla oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlıktır.
26 Ocak 2011. Suriye’de iç ayaklanmalar başladı. 29 Nisan 2011, Suriye’den kaçanlar sınırlarımıza mülteci olarak geldiler. 31 Mayıs 2011. Esad karşıtı gruplar Antalya’da toplandı ve hükümet buna destek verdi. IŞİD, El Nusra gibi birçok radikal grup bu süreçte oluştu. TIR’larla silah gönderdiler. Sakın ola bulaşmayın, göndermeyin dedik. Sakın ola ki, Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına sokmayın dedik. Israrla dile getirdik ama bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman, o zaman henüz Rusya ve ABD bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. Türkiye’de zaman zaman toplantılar yapılıyordu. İleride büyük bela açar diye 24 Ağustos 2012’de dönemin başbakanı Erdoğan’a bir mektup gönderdim. Mektup bu. Bakın ne diyorum. “Sayın Başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenlik olmak üzere, ekonomi, turizm gibi alanlarda olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Çatışmaların durdurulmaması halinde ülkenin parçalanması, savaşın büyümesi ve uluslararası bir sorun haline gelmesi dışlanamayacak bir olasılıktır. Suriye’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. Türkiye barış yanlısı politika izlemelidir. Suriye’nin güven ve huzura kavuşmasını istiyoruz. Uluslararası toplumun çözüm gayretleri maalesef şu ana kadar sonuç vermemiştir. Çözüm önerimizi ekte takdim ediyorum. Suriye konusunda Türkiye’nin başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak etkisi vardır. Saygılarımla.” Sene 2012. Ama onlar bizi eleştirdiler ve silah göndermeye devam ettiler.
“Herkes sizi aldattı, ben seni aldatmıyorum”
Bizim uyarımızdan 2 yıl sonra silahların terör örgütünün eline geçtiğini döneminde genelkurmay istihbarat daire başkanı açıklıyor. Dış politikada hamlenin 3 adım ötesini görmezseniz devleti sağlam yönetemezsiniz. Herkes sizi aldattı. En son aldatan Obama oldu. Bir de beni dinle kardeşim, ben seni aldatmıyorum.
80 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Suriye konusunda en tutarlı politikaları kim üretti? Komşuda yangın var siz benzin bidonu ile gidiyorsunuz. Sonra ne oldu? 11 Şubat 2013’te Cilvegözü’nde bombalar patladı. 11 Mayıs 2013, Reyhanlı’da 52 vatandaşımız hayatını kaybetti. Örgütü bile dillendiremediler. O dönem IŞİD’e ‘yaramaz çocuklar’ diyorlardı.
“Salih Müslim’i Ankara’ya çağırıp kırmızı halılar serdiniz”
Suriye’de yaşayanlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ortak tarihimiz var, ortak acılarımız var, ortak sevinçlerimiz var. Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler. Terör örgütlerine her türlü desteği verdiler. Bu arada şimdi PYD’yi düşman ilan ediyorlar. PKK’nın uzantısı, doğru. Peki, Salih Müslim’i Ankara’ya defalarca çağırıp altına kırmızı halılar serip ‘hoş gelsin’ diyen kim? CHP mi? Bir sabah kalktık, o da düşman olmuş. Ne değişti de düşman oldu? Biz sizi defalarca uyardık. Sen yine tuzağa düştün.
Çavuşoğlu’na Öztürk Yılmaz tepkisi
Musul Konsolosluğumuz basıldı, 49 çalışan kaçırıldı. Birisi de Ardahan vekilimiz Öztürk Yılmaz. Terör örgütlerinin tek tek en iyi bilen kişidir. Eski Büyükelçi. Bölgede çalışmış ve bu kişi şimdi AK Parti’nin hedef noktasında. Her türlü hakaret yapılıyor. Dışişleri Bakanı ‘bu benim memurumdu’ diyor. Bir dakika beyefendi. Devletin memurunu ‘kendi memurun’ diye kabul edersen böyle toslarsın.
“Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirdi.
4 Ekim 2014’te dönemin PYD Eş Başkanı Salih Müslim Ankara’ya gelmiş, burada eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la görüşmüştü. Aynı gün yayımlanan haberlerde, Davutoğlu’nun “Benim dışişleri bakanlığım döneminde Dışişleri Müsteşar Yardımcımız, Salih Müslim ile görüştü. Ne yazık ki o zaman yapılan hataların bedelini şimdi Kobane’de Kürt kardeşlerimiz ödüyor” dediği ileri sürülmüştü.
TTB tutuklamalarına tepki
Kılıçdaroğlu, bugün (30 Ocak 2018) ayrıca Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinden 11 kişinin, “terör örgütü propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” iddiasıyla gözaltına alınmasına da tepki gösterdi. 170 aydının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’nin kuzeybatısında bulunan Afrin’e yönelik düzenlediği ‘Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı, “Savaşa hayır” diyerek imzaladığı bildirgeyi okuyan Kılıçdaroğlu, “Bu dramı yaratan Suriye’deki savaş değil mi? Buna dikkat çekiyorlar. Niye alınıyorsunuz? Demokrasi olsun deniyor, özgürlük olsun deniyor. Daha ne olsun? Vay sen misin bunları diyen, alın, sabahın köründe basın, gözaltına alın” ifadesini kullandı.
TTB Merkez Konseyi üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’nin kuzeybatısında bulunan Afrin’e yönelik düzenlediği ‘Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı bir bildiri yayımlamıştı. Bildiride “Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi” denmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise bildiriye imza atan TTB üyelerine “sözde tabipler” diye seslenmiş; “Bunlar terörist seviciler” ifadesini kullanmıştı.
Afrin operasyonu ve ÖSO
Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin operasyonuna gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslersiniz. “Bir yerde bir hata yapıyoruz, birileri bu hatayı görmesin.” Ortada hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar görüşlerini özgürce ifade edebilirler. Bu demokrasilerde olan bir şey değil. Bütün dünyanın ilgisini farklı bir yere çektiniz. Şu gerçeği kimse unutmasın, asker bile dağda terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında ekmek veriyor, su veriyor ve helikopterle hastaneye götürüyor. Bu ordunun saygınlığı açısından çok önemlidir. Siz doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz. Baskı kuruyorsunuz. Türkiye’nin itibarını zedeliyor bütün bunlar.
Daha önce pek çok ortamda ifade ettim. Türkiye çok stratejik bir bölgede. Bu bölgede Türkiye’nin bütün bölgeye örnek olabilecek demokratik atılımları yapması, kadın erkek eşitliğini sağlaması, cumhuriyetin kuruluşundaki gibi örnek olması bizim dünyada saygınlık kazanmamız için çok önemlidir. Elbette hiçbir ülke sınırında terör örgütlerinin yuvalanmasını istemez. Çünkü sınırdaki bir terör örgütü sadece bizim için değil onu barındıran ülke için de gelecekte büyük tehlike içerir. Afrin’e yapılan operasyona desteğimiz tamdır ama bunun ÖSO’yla paralel adlandırılması bizde büyük rahatsızlık yaratıyor. Giden ordumuz, şehit olan askerimiz, neredeyse bunu ÖSO’ya bağlayacaksınız. Ya bizim erlerimiz, ya bizim şehitlerimiz? Ordunun kahramanlığını, haysiyetini ve onurunu korumak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en temel görevidir. Ayrıca Mehmetçik kanıyla oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlıktır.
26 Ocak 2011. Suriye’de iç ayaklanmalar başladı. 29 Nisan 2011, Suriye’den kaçanlar sınırlarımıza mülteci olarak geldiler. 31 Mayıs 2011. Esad karşıtı gruplar Antalya’da toplandı ve hükümet buna destek verdi. IŞİD, El Nusra gibi birçok radikal grup bu süreçte oluştu. TIR’larla silah gönderdiler. Sakın ola bulaşmayın, göndermeyin dedik. Sakın ola ki, Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına sokmayın dedik. Israrla dile getirdik ama bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman, o zaman henüz Rusya ve ABD bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. Türkiye’de zaman zaman toplantılar yapılıyordu. İleride büyük bela açar diye 24 Ağustos 2012’de dönemin başbakanı Erdoğan’a bir mektup gönderdim. Mektup bu. Bakın ne diyorum. “Sayın Başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenlik olmak üzere, ekonomi, turizm gibi alanlarda olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Çatışmaların durdurulmaması halinde ülkenin parçalanması, savaşın büyümesi ve uluslararası bir sorun haline gelmesi dışlanamayacak bir olasılıktır. Suriye’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. Türkiye barış yanlısı politika izlemelidir. Suriye’nin güven ve huzura kavuşmasını istiyoruz. Uluslararası toplumun çözüm gayretleri maalesef şu ana kadar sonuç vermemiştir. Çözüm önerimizi ekte takdim ediyorum. Suriye konusunda Türkiye’nin başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak etkisi vardır. Saygılarımla.” Sene 2012. Ama onlar bizi eleştirdiler ve silah göndermeye devam ettiler.
“Herkes sizi aldattı, ben seni aldatmıyorum”
Bizim uyarımızdan 2 yıl sonra silahların terör örgütünün eline geçtiğini döneminde genelkurmay istihbarat daire başkanı açıklıyor. Dış politikada hamlenin 3 adım ötesini görmezseniz devleti sağlam yönetemezsiniz. Herkes sizi aldattı. En son aldatan Obama oldu. Bir de beni dinle kardeşim, ben seni aldatmıyorum.
80 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Suriye konusunda en tutarlı politikaları kim üretti? Komşuda yangın var siz benzin bidonu ile gidiyorsunuz. Sonra ne oldu? 11 Şubat 2013’te Cilvegözü’nde bombalar patladı. 11 Mayıs 2013, Reyhanlı’da 52 vatandaşımız hayatını kaybetti. Örgütü bile dillendiremediler. O dönem IŞİD’e ‘yaramaz çocuklar’ diyorlardı.
“Salih Müslim’i Ankara’ya çağırıp kırmızı halılar serdiniz”
Suriye’de yaşayanlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ortak tarihimiz var, ortak acılarımız var, ortak sevinçlerimiz var. Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler. Terör örgütlerine her türlü desteği verdiler. Bu arada şimdi PYD’yi düşman ilan ediyorlar. PKK’nın uzantısı, doğru. Peki, Salih Müslim’i Ankara’ya defalarca çağırıp altına kırmızı halılar serip ‘hoş gelsin’ diyen kim? CHP mi? Bir sabah kalktık, o da düşman olmuş. Ne değişti de düşman oldu? Biz sizi defalarca uyardık. Sen yine tuzağa düştün.
Çavuşoğlu’na Öztürk Yılmaz tepkisi
Musul Konsolosluğumuz basıldı, 49 çalışan kaçırıldı. Birisi de Ardahan vekilimiz Öztürk Yılmaz. Terör örgütlerinin tek tek en iyi bilen kişidir. Eski Büyükelçi. Bölgede çalışmış ve bu kişi şimdi AK Parti’nin hedef noktasında. Her türlü hakaret yapılıyor. Dışişleri Bakanı ‘bu benim memurumdu’ diyor. Bir dakika beyefendi. Devletin memurunu ‘kendi memurun’ diye kabul edersen böyle toslarsın.