Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak!
KENDİNİ YALNIZ HİSSETME DOSTUM
Yalnız sanabilirsin kendini dostum. Her uyandığında bir an olsun her şeyin normal olduğunu düşünüp, sonra yaşananları hatırlarsın. İçin kararır. Başına gelenlerden çok başkalarının başına gelenleri düşünürsün. Hapishanedeki bebekleri, tıklım tıkış hücrelerdeki öğretmenleri, işini kaybedenleri, semt pazarında sebze satarken tutuklanan teyzeyi veya mahkemeye giderken düşüp ölen dedeyi düşünebilir, haline şükredecek gibi olduğunu hissederek kendinden utanabilirsin hatta. Hayal kırıklığına uğrayabilirsin dostum, birden fazla, çok daha fazla hem de. İnsanlardan umudunu kesecek gibi olabilirsin. Yitip giden dostluklara üzüldüğünde, o dostlukların dostluk olarak bile değerlendirilmemesi gerektiğini söyler sana, derini çoktan almış olan vicdanın, gözlerinden birkaç damla gözyaşı dahi süzülebilir.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan ziyade, insanların içinde bulunduğu duruma hayıflanabilir, öfkelenebilirsin, anlarım bunu ben. Anlarım. Neden diye, niçin diye sormayı bıraktığında, kaybeden olduğunu, onların galip geldiğini sanabilirsin belki. Nasıl oldu da bunlar oldu diye şaşırmayı bırakalı çok olmuş olabilir. Akrabalarının telefonlarına ve mesajlarına artık dönmediğini idrak ettiğin anın üzerinden sanki yıllar geçmiş gibi hissedebilirsin kardeşim. Artık bunların birçok insanın başına geliyor olması, yüreğini hafifletmene yetmeyebilir ayrıca. Tüm bunları yaşayabilir, hissedebilirsin. İnancını ve güvenini kaybedebilir, boş vermişliğin karanlık ümitsizliğinde can çekişen ruhun, hayata sadece çocukların ve eşine sadakatin yüzünden tutunuyor bile olabilir.
YIKAN YAPANDAN DAHA GÜÇLÜ DEĞİL
Yine de şunları duy, dinle: Sana zulüm edenin ettiği zulüm çoğunluk onu alkışlasa da haklı değildir. Sen doğru yerdesin, eğer hukuku ve hakkı savunuyorsan. Senin yerin yanlış değil, eğer sen dün söylediklerinden bugün de sapmadıysan. Sen hata yapmadın, eğer çalmadıysan yalan konuşmadıysan, kendin için istediğini başkasından esirgemediysen. Senin tarafın doğruluktur, eğer menfaatini değil ötekini, berikini, garibanı, kimsesizi, ezileni, ihanete ve haksızlığa uğrayanı seçtiysen. Haklısındır, eğer mahallesine-meşrebine bakmaksızın herkese aynı baremle, aynı ölçütle yaklaşabiliyorsan. Mesele sensin yani, hep sendin. Onlar değil. Sana zulmeden, sana kim olduğunu söyleyemez. Seni işinden atan, sana sahip değil. Dinle kardeşim: Yalnız değilsin, kendini yalnız sansan da. Yalnız değiliz hiçbirimiz. Çoğunlukta olmamamız, sesimizin cılızlığı, kendimizi savunacak kudretimizin olmaması, bizim zayıflığımızdan değil.
Yıkan yapandan daha güçlü değil. Ezilen ezenden daha güçsüz değil. Hukuk bitmiş olsa da, ahlak ortadan kalkmış değil. Hakkını arayamasan da bugün, bu haksız olduğun manasında değil. Eğri doğru değil, küçük büyük değil. Zulmeden muktedir olsa da, onun zulmü baki değil.
Haksızlık, hakkı ortadan kaldırabilir mi? Adil olmayan mahkeme hukuku bitirebilir mi. Para ve güç şahsiyet satın alabilir mi? Gözyaşı üzerine iktidar kuran, ne kadar muktedir olursa olsun payidar kalabilir mi? Fiyatı olanı satın alsa da, haini kendine sadık kılabilir mi?
SADECE BİRAZCIK IŞIK…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak! Karanlık ürkütücü olsa da, ömrü ışık gelene kadardır. Işık gerçekten vardır, ama karanlık sadece ışığın olmamasıdır. İftiradan korkma sakın, gerçeği güçsüz sanıp. Işık ve gerçek kardeştir. Biri karanlığı boğar, diğeri iftirayı. Yıkılan binalar onarılamasa da, yerine yenileri yapılacak. Kapatılan üniversiteler yıllarını geri alamasa da, bir gün yine öğrenciyle dolup taşacak. Çöreklenilen televizyonlar, gazeteler bugün sussa da, bir gün gerçekleri anlatacak. Zindanlarda ağlayanlar olsa da bugün, ağlatanları kimse unutmayacak. İşini aşını kaybedenler, geri döndüklerinde, onları işsiz aşsız bırakanlar işini aşını kaybedecek. Yaşananları unutmayacağımız gibi, bunları bize yaşatanları da tarih unutmayacak.
Kendini yalnız sanan dostum: Yalnız değilsin. Hem tek değilsin, hem haksız değilsin. Bugün itilip kakılsan da, hukukun bakidir. Bugün işini kaybetmiş olsan da, yarın çocukların utanmayacak. Sana sırtını dönse de akraban, yarın utanacak. İftira da atsalar sana, balçıkla sıvayamayacaklar ki seni. Kuytularda karanlıklarda planladıkları fesatları için birazcık ışık kâfi! Kendini yalnız sana dostum: yalnız değilsin. İhanet de etse sana dostların, aslında iyidir bu senin için. Kim dostmuş gördün ya, gam yeme. Yeni dostların olacak, tıpkı her şeyi yeniden düşünmene fırsat verdiği gibi, bu yaşanan kâbus sana bir dost turnusolü.
Bir gün güneş doğduğunda, sıradan her bir gün olduğu gibi, yepyeni bir güne uyanacağız. Bir rüya mıymış bu yoksa! Hayır. Ama uyandığım gün kadar gerçek bir kâbustu, geçti diyeceğiz. Ben biliyorum ki, o gün her geçen gün daha da yakınlaşmakta. Zulmünü arttırması bundandır onun. Biliyor, görüyor, hissediyor. Tarihin yönünü değiştiremeyeceğini anlayan muktedirin güçsüzlük alametidir kontrolsüzlük. Kontrolsüz gücün güç olmadığını yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor. İlkelere ve ideallere dayanmayan her güç, sağladığı çıkar bitene kadar sürer. Sağladığı çıkar bittiğinde, ihanet en yakın çevreden başlar, bir çığ gibi yıldırım hızıyla büyür – doğasıdır zulmün bu, zalim bunu bilir. Seni bugün itip kalkan, işini senden alan, özgürlüğünü gasp eden, ihaneti ayyukta, bitirdiği hukukun devamından başka seçeneği olmayan, bunu biliyor. Kendini yalnız hissetme dostum: Işık… Birazcık ışık…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak!
KENDİNİ YALNIZ HİSSETME DOSTUM
Yalnız sanabilirsin kendini dostum. Her uyandığında bir an olsun her şeyin normal olduğunu düşünüp, sonra yaşananları hatırlarsın. İçin kararır. Başına gelenlerden çok başkalarının başına gelenleri düşünürsün. Hapishanedeki bebekleri, tıklım tıkış hücrelerdeki öğretmenleri, işini kaybedenleri, semt pazarında sebze satarken tutuklanan teyzeyi veya mahkemeye giderken düşüp ölen dedeyi düşünebilir, haline şükredecek gibi olduğunu hissederek kendinden utanabilirsin hatta. Hayal kırıklığına uğrayabilirsin dostum, birden fazla, çok daha fazla hem de. İnsanlardan umudunu kesecek gibi olabilirsin. Yitip giden dostluklara üzüldüğünde, o dostlukların dostluk olarak bile değerlendirilmemesi gerektiğini söyler sana, derini çoktan almış olan vicdanın, gözlerinden birkaç damla gözyaşı dahi süzülebilir.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan ziyade, insanların içinde bulunduğu duruma hayıflanabilir, öfkelenebilirsin, anlarım bunu ben. Anlarım. Neden diye, niçin diye sormayı bıraktığında, kaybeden olduğunu, onların galip geldiğini sanabilirsin belki. Nasıl oldu da bunlar oldu diye şaşırmayı bırakalı çok olmuş olabilir. Akrabalarının telefonlarına ve mesajlarına artık dönmediğini idrak ettiğin anın üzerinden sanki yıllar geçmiş gibi hissedebilirsin kardeşim. Artık bunların birçok insanın başına geliyor olması, yüreğini hafifletmene yetmeyebilir ayrıca. Tüm bunları yaşayabilir, hissedebilirsin. İnancını ve güvenini kaybedebilir, boş vermişliğin karanlık ümitsizliğinde can çekişen ruhun, hayata sadece çocukların ve eşine sadakatin yüzünden tutunuyor bile olabilir.
YIKAN YAPANDAN DAHA GÜÇLÜ DEĞİL
Yine de şunları duy, dinle: Sana zulüm edenin ettiği zulüm çoğunluk onu alkışlasa da haklı değildir. Sen doğru yerdesin, eğer hukuku ve hakkı savunuyorsan. Senin yerin yanlış değil, eğer sen dün söylediklerinden bugün de sapmadıysan. Sen hata yapmadın, eğer çalmadıysan yalan konuşmadıysan, kendin için istediğini başkasından esirgemediysen. Senin tarafın doğruluktur, eğer menfaatini değil ötekini, berikini, garibanı, kimsesizi, ezileni, ihanete ve haksızlığa uğrayanı seçtiysen. Haklısındır, eğer mahallesine-meşrebine bakmaksızın herkese aynı baremle, aynı ölçütle yaklaşabiliyorsan. Mesele sensin yani, hep sendin. Onlar değil. Sana zulmeden, sana kim olduğunu söyleyemez. Seni işinden atan, sana sahip değil. Dinle kardeşim: Yalnız değilsin, kendini yalnız sansan da. Yalnız değiliz hiçbirimiz. Çoğunlukta olmamamız, sesimizin cılızlığı, kendimizi savunacak kudretimizin olmaması, bizim zayıflığımızdan değil.
Yıkan yapandan daha güçlü değil. Ezilen ezenden daha güçsüz değil. Hukuk bitmiş olsa da, ahlak ortadan kalkmış değil. Hakkını arayamasan da bugün, bu haksız olduğun manasında değil. Eğri doğru değil, küçük büyük değil. Zulmeden muktedir olsa da, onun zulmü baki değil.
Haksızlık, hakkı ortadan kaldırabilir mi? Adil olmayan mahkeme hukuku bitirebilir mi. Para ve güç şahsiyet satın alabilir mi? Gözyaşı üzerine iktidar kuran, ne kadar muktedir olursa olsun payidar kalabilir mi? Fiyatı olanı satın alsa da, haini kendine sadık kılabilir mi?
SADECE BİRAZCIK IŞIK…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak! Karanlık ürkütücü olsa da, ömrü ışık gelene kadardır. Işık gerçekten vardır, ama karanlık sadece ışığın olmamasıdır. İftiradan korkma sakın, gerçeği güçsüz sanıp. Işık ve gerçek kardeştir. Biri karanlığı boğar, diğeri iftirayı. Yıkılan binalar onarılamasa da, yerine yenileri yapılacak. Kapatılan üniversiteler yıllarını geri alamasa da, bir gün yine öğrenciyle dolup taşacak. Çöreklenilen televizyonlar, gazeteler bugün sussa da, bir gün gerçekleri anlatacak. Zindanlarda ağlayanlar olsa da bugün, ağlatanları kimse unutmayacak. İşini aşını kaybedenler, geri döndüklerinde, onları işsiz aşsız bırakanlar işini aşını kaybedecek. Yaşananları unutmayacağımız gibi, bunları bize yaşatanları da tarih unutmayacak.
Kendini yalnız sanan dostum: Yalnız değilsin. Hem tek değilsin, hem haksız değilsin. Bugün itilip kakılsan da, hukukun bakidir. Bugün işini kaybetmiş olsan da, yarın çocukların utanmayacak. Sana sırtını dönse de akraban, yarın utanacak. İftira da atsalar sana, balçıkla sıvayamayacaklar ki seni. Kuytularda karanlıklarda planladıkları fesatları için birazcık ışık kâfi! Kendini yalnız sana dostum: yalnız değilsin. İhanet de etse sana dostların, aslında iyidir bu senin için. Kim dostmuş gördün ya, gam yeme. Yeni dostların olacak, tıpkı her şeyi yeniden düşünmene fırsat verdiği gibi, bu yaşanan kâbus sana bir dost turnusolü.
Bir gün güneş doğduğunda, sıradan her bir gün olduğu gibi, yepyeni bir güne uyanacağız. Bir rüya mıymış bu yoksa! Hayır. Ama uyandığım gün kadar gerçek bir kâbustu, geçti diyeceğiz. Ben biliyorum ki, o gün her geçen gün daha da yakınlaşmakta. Zulmünü arttırması bundandır onun. Biliyor, görüyor, hissediyor. Tarihin yönünü değiştiremeyeceğini anlayan muktedirin güçsüzlük alametidir kontrolsüzlük. Kontrolsüz gücün güç olmadığını yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor. İlkelere ve ideallere dayanmayan her güç, sağladığı çıkar bitene kadar sürer. Sağladığı çıkar bittiğinde, ihanet en yakın çevreden başlar, bir çığ gibi yıldırım hızıyla büyür – doğasıdır zulmün bu, zalim bunu bilir. Seni bugün itip kalkan, işini senden alan, özgürlüğünü gasp eden, ihaneti ayyukta, bitirdiği hukukun devamından başka seçeneği olmayan, bunu biliyor. Kendini yalnız hissetme dostum: Işık… Birazcık ışık…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak!
KENDİNİ YALNIZ HİSSETME DOSTUM
Yalnız sanabilirsin kendini dostum. Her uyandığında bir an olsun her şeyin normal olduğunu düşünüp, sonra yaşananları hatırlarsın. İçin kararır. Başına gelenlerden çok başkalarının başına gelenleri düşünürsün. Hapishanedeki bebekleri, tıklım tıkış hücrelerdeki öğretmenleri, işini kaybedenleri, semt pazarında sebze satarken tutuklanan teyzeyi veya mahkemeye giderken düşüp ölen dedeyi düşünebilir, haline şükredecek gibi olduğunu hissederek kendinden utanabilirsin hatta. Hayal kırıklığına uğrayabilirsin dostum, birden fazla, çok daha fazla hem de. İnsanlardan umudunu kesecek gibi olabilirsin. Yitip giden dostluklara üzüldüğünde, o dostlukların dostluk olarak bile değerlendirilmemesi gerektiğini söyler sana, derini çoktan almış olan vicdanın, gözlerinden birkaç damla gözyaşı dahi süzülebilir.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan ziyade, insanların içinde bulunduğu duruma hayıflanabilir, öfkelenebilirsin, anlarım bunu ben. Anlarım. Neden diye, niçin diye sormayı bıraktığında, kaybeden olduğunu, onların galip geldiğini sanabilirsin belki. Nasıl oldu da bunlar oldu diye şaşırmayı bırakalı çok olmuş olabilir. Akrabalarının telefonlarına ve mesajlarına artık dönmediğini idrak ettiğin anın üzerinden sanki yıllar geçmiş gibi hissedebilirsin kardeşim. Artık bunların birçok insanın başına geliyor olması, yüreğini hafifletmene yetmeyebilir ayrıca. Tüm bunları yaşayabilir, hissedebilirsin. İnancını ve güvenini kaybedebilir, boş vermişliğin karanlık ümitsizliğinde can çekişen ruhun, hayata sadece çocukların ve eşine sadakatin yüzünden tutunuyor bile olabilir.
YIKAN YAPANDAN DAHA GÜÇLÜ DEĞİL
Yine de şunları duy, dinle: Sana zulüm edenin ettiği zulüm çoğunluk onu alkışlasa da haklı değildir. Sen doğru yerdesin, eğer hukuku ve hakkı savunuyorsan. Senin yerin yanlış değil, eğer sen dün söylediklerinden bugün de sapmadıysan. Sen hata yapmadın, eğer çalmadıysan yalan konuşmadıysan, kendin için istediğini başkasından esirgemediysen. Senin tarafın doğruluktur, eğer menfaatini değil ötekini, berikini, garibanı, kimsesizi, ezileni, ihanete ve haksızlığa uğrayanı seçtiysen. Haklısındır, eğer mahallesine-meşrebine bakmaksızın herkese aynı baremle, aynı ölçütle yaklaşabiliyorsan. Mesele sensin yani, hep sendin. Onlar değil. Sana zulmeden, sana kim olduğunu söyleyemez. Seni işinden atan, sana sahip değil. Dinle kardeşim: Yalnız değilsin, kendini yalnız sansan da. Yalnız değiliz hiçbirimiz. Çoğunlukta olmamamız, sesimizin cılızlığı, kendimizi savunacak kudretimizin olmaması, bizim zayıflığımızdan değil.
Yıkan yapandan daha güçlü değil. Ezilen ezenden daha güçsüz değil. Hukuk bitmiş olsa da, ahlak ortadan kalkmış değil. Hakkını arayamasan da bugün, bu haksız olduğun manasında değil. Eğri doğru değil, küçük büyük değil. Zulmeden muktedir olsa da, onun zulmü baki değil.
Haksızlık, hakkı ortadan kaldırabilir mi? Adil olmayan mahkeme hukuku bitirebilir mi. Para ve güç şahsiyet satın alabilir mi? Gözyaşı üzerine iktidar kuran, ne kadar muktedir olursa olsun payidar kalabilir mi? Fiyatı olanı satın alsa da, haini kendine sadık kılabilir mi?
SADECE BİRAZCIK IŞIK…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak! Karanlık ürkütücü olsa da, ömrü ışık gelene kadardır. Işık gerçekten vardır, ama karanlık sadece ışığın olmamasıdır. İftiradan korkma sakın, gerçeği güçsüz sanıp. Işık ve gerçek kardeştir. Biri karanlığı boğar, diğeri iftirayı. Yıkılan binalar onarılamasa da, yerine yenileri yapılacak. Kapatılan üniversiteler yıllarını geri alamasa da, bir gün yine öğrenciyle dolup taşacak. Çöreklenilen televizyonlar, gazeteler bugün sussa da, bir gün gerçekleri anlatacak. Zindanlarda ağlayanlar olsa da bugün, ağlatanları kimse unutmayacak. İşini aşını kaybedenler, geri döndüklerinde, onları işsiz aşsız bırakanlar işini aşını kaybedecek. Yaşananları unutmayacağımız gibi, bunları bize yaşatanları da tarih unutmayacak.
Kendini yalnız sanan dostum: Yalnız değilsin. Hem tek değilsin, hem haksız değilsin. Bugün itilip kakılsan da, hukukun bakidir. Bugün işini kaybetmiş olsan da, yarın çocukların utanmayacak. Sana sırtını dönse de akraban, yarın utanacak. İftira da atsalar sana, balçıkla sıvayamayacaklar ki seni. Kuytularda karanlıklarda planladıkları fesatları için birazcık ışık kâfi! Kendini yalnız sana dostum: yalnız değilsin. İhanet de etse sana dostların, aslında iyidir bu senin için. Kim dostmuş gördün ya, gam yeme. Yeni dostların olacak, tıpkı her şeyi yeniden düşünmene fırsat verdiği gibi, bu yaşanan kâbus sana bir dost turnusolü.
Bir gün güneş doğduğunda, sıradan her bir gün olduğu gibi, yepyeni bir güne uyanacağız. Bir rüya mıymış bu yoksa! Hayır. Ama uyandığım gün kadar gerçek bir kâbustu, geçti diyeceğiz. Ben biliyorum ki, o gün her geçen gün daha da yakınlaşmakta. Zulmünü arttırması bundandır onun. Biliyor, görüyor, hissediyor. Tarihin yönünü değiştiremeyeceğini anlayan muktedirin güçsüzlük alametidir kontrolsüzlük. Kontrolsüz gücün güç olmadığını yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor. İlkelere ve ideallere dayanmayan her güç, sağladığı çıkar bitene kadar sürer. Sağladığı çıkar bittiğinde, ihanet en yakın çevreden başlar, bir çığ gibi yıldırım hızıyla büyür – doğasıdır zulmün bu, zalim bunu bilir. Seni bugün itip kalkan, işini senden alan, özgürlüğünü gasp eden, ihaneti ayyukta, bitirdiği hukukun devamından başka seçeneği olmayan, bunu biliyor. Kendini yalnız hissetme dostum: Işık… Birazcık ışık…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak!
KENDİNİ YALNIZ HİSSETME DOSTUM
Yalnız sanabilirsin kendini dostum. Her uyandığında bir an olsun her şeyin normal olduğunu düşünüp, sonra yaşananları hatırlarsın. İçin kararır. Başına gelenlerden çok başkalarının başına gelenleri düşünürsün. Hapishanedeki bebekleri, tıklım tıkış hücrelerdeki öğretmenleri, işini kaybedenleri, semt pazarında sebze satarken tutuklanan teyzeyi veya mahkemeye giderken düşüp ölen dedeyi düşünebilir, haline şükredecek gibi olduğunu hissederek kendinden utanabilirsin hatta. Hayal kırıklığına uğrayabilirsin dostum, birden fazla, çok daha fazla hem de. İnsanlardan umudunu kesecek gibi olabilirsin. Yitip giden dostluklara üzüldüğünde, o dostlukların dostluk olarak bile değerlendirilmemesi gerektiğini söyler sana, derini çoktan almış olan vicdanın, gözlerinden birkaç damla gözyaşı dahi süzülebilir.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan ziyade, insanların içinde bulunduğu duruma hayıflanabilir, öfkelenebilirsin, anlarım bunu ben. Anlarım. Neden diye, niçin diye sormayı bıraktığında, kaybeden olduğunu, onların galip geldiğini sanabilirsin belki. Nasıl oldu da bunlar oldu diye şaşırmayı bırakalı çok olmuş olabilir. Akrabalarının telefonlarına ve mesajlarına artık dönmediğini idrak ettiğin anın üzerinden sanki yıllar geçmiş gibi hissedebilirsin kardeşim. Artık bunların birçok insanın başına geliyor olması, yüreğini hafifletmene yetmeyebilir ayrıca. Tüm bunları yaşayabilir, hissedebilirsin. İnancını ve güvenini kaybedebilir, boş vermişliğin karanlık ümitsizliğinde can çekişen ruhun, hayata sadece çocukların ve eşine sadakatin yüzünden tutunuyor bile olabilir.
YIKAN YAPANDAN DAHA GÜÇLÜ DEĞİL
Yine de şunları duy, dinle: Sana zulüm edenin ettiği zulüm çoğunluk onu alkışlasa da haklı değildir. Sen doğru yerdesin, eğer hukuku ve hakkı savunuyorsan. Senin yerin yanlış değil, eğer sen dün söylediklerinden bugün de sapmadıysan. Sen hata yapmadın, eğer çalmadıysan yalan konuşmadıysan, kendin için istediğini başkasından esirgemediysen. Senin tarafın doğruluktur, eğer menfaatini değil ötekini, berikini, garibanı, kimsesizi, ezileni, ihanete ve haksızlığa uğrayanı seçtiysen. Haklısındır, eğer mahallesine-meşrebine bakmaksızın herkese aynı baremle, aynı ölçütle yaklaşabiliyorsan. Mesele sensin yani, hep sendin. Onlar değil. Sana zulmeden, sana kim olduğunu söyleyemez. Seni işinden atan, sana sahip değil. Dinle kardeşim: Yalnız değilsin, kendini yalnız sansan da. Yalnız değiliz hiçbirimiz. Çoğunlukta olmamamız, sesimizin cılızlığı, kendimizi savunacak kudretimizin olmaması, bizim zayıflığımızdan değil.
Yıkan yapandan daha güçlü değil. Ezilen ezenden daha güçsüz değil. Hukuk bitmiş olsa da, ahlak ortadan kalkmış değil. Hakkını arayamasan da bugün, bu haksız olduğun manasında değil. Eğri doğru değil, küçük büyük değil. Zulmeden muktedir olsa da, onun zulmü baki değil.
Haksızlık, hakkı ortadan kaldırabilir mi? Adil olmayan mahkeme hukuku bitirebilir mi. Para ve güç şahsiyet satın alabilir mi? Gözyaşı üzerine iktidar kuran, ne kadar muktedir olursa olsun payidar kalabilir mi? Fiyatı olanı satın alsa da, haini kendine sadık kılabilir mi?
SADECE BİRAZCIK IŞIK…
Çıkacak bir gün hapistekiler. Çıkacak! Bitecek bu zulüm, hukuk olacak! Karanlık ürkütücü olsa da, ömrü ışık gelene kadardır. Işık gerçekten vardır, ama karanlık sadece ışığın olmamasıdır. İftiradan korkma sakın, gerçeği güçsüz sanıp. Işık ve gerçek kardeştir. Biri karanlığı boğar, diğeri iftirayı. Yıkılan binalar onarılamasa da, yerine yenileri yapılacak. Kapatılan üniversiteler yıllarını geri alamasa da, bir gün yine öğrenciyle dolup taşacak. Çöreklenilen televizyonlar, gazeteler bugün sussa da, bir gün gerçekleri anlatacak. Zindanlarda ağlayanlar olsa da bugün, ağlatanları kimse unutmayacak. İşini aşını kaybedenler, geri döndüklerinde, onları işsiz aşsız bırakanlar işini aşını kaybedecek. Yaşananları unutmayacağımız gibi, bunları bize yaşatanları da tarih unutmayacak.
Kendini yalnız sanan dostum: Yalnız değilsin. Hem tek değilsin, hem haksız değilsin. Bugün itilip kakılsan da, hukukun bakidir. Bugün işini kaybetmiş olsan da, yarın çocukların utanmayacak. Sana sırtını dönse de akraban, yarın utanacak. İftira da atsalar sana, balçıkla sıvayamayacaklar ki seni. Kuytularda karanlıklarda planladıkları fesatları için birazcık ışık kâfi! Kendini yalnız sana dostum: yalnız değilsin. İhanet de etse sana dostların, aslında iyidir bu senin için. Kim dostmuş gördün ya, gam yeme. Yeni dostların olacak, tıpkı her şeyi yeniden düşünmene fırsat verdiği gibi, bu yaşanan kâbus sana bir dost turnusolü.
Bir gün güneş doğduğunda, sıradan her bir gün olduğu gibi, yepyeni bir güne uyanacağız. Bir rüya mıymış bu yoksa! Hayır. Ama uyandığım gün kadar gerçek bir kâbustu, geçti diyeceğiz. Ben biliyorum ki, o gün her geçen gün daha da yakınlaşmakta. Zulmünü arttırması bundandır onun. Biliyor, görüyor, hissediyor. Tarihin yönünü değiştiremeyeceğini anlayan muktedirin güçsüzlük alametidir kontrolsüzlük. Kontrolsüz gücün güç olmadığını yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor. İlkelere ve ideallere dayanmayan her güç, sağladığı çıkar bitene kadar sürer. Sağladığı çıkar bittiğinde, ihanet en yakın çevreden başlar, bir çığ gibi yıldırım hızıyla büyür – doğasıdır zulmün bu, zalim bunu bilir. Seni bugün itip kalkan, işini senden alan, özgürlüğünü gasp eden, ihaneti ayyukta, bitirdiği hukukun devamından başka seçeneği olmayan, bunu biliyor. Kendini yalnız hissetme dostum: Işık… Birazcık ışık…