İstanbul’da toplanan yüzlerce gazeteci, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu dört meslektaşlarının tahliyesi için eylem yaptı. Son aylardaki tahliyelere karşın Türkiye, halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”.
Kadıköy’de buluşan gazetecilerin yaklaşık bir kilometre süren yürüyüşü, bir basın açıklamasıyla son buldu. Yürüyüşe, “Özgür basın susturulamaz”, “Susma haykır, özgür basın haktır” ve “Ahmet, Murat çıkacak, yine yazacak” sloganları eşlik etti. Basın açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:
“Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, 418 gündür tutuklu. Ahmet Şık, 356 gündür. Emre İper ise 260 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Peki neden cezaevindeler? Ana suçlama, ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte yardım etme.’ Bu soruşturmayı açanlar da yargılamayı yapanlar da bu yargılamanın ardında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir.”
Cumhuriyet davasında tutuklu dört sanıkla birlikte, 14’ü tutuksuz, toplam 18 gazete çalışanı yargılanıyor. “JeansBiri” adlı Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu, davanın Cumhuriyet çalışanı olmayan tek sanığı. Aydoğdu da tutuklu.
Gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve yazar Aydın Engin hariç, diğer sanıklar da tutuklu olarak yargılanmış, aylarca hapis yattıktan sonra tahliye edilmişlerdi. Son olarak, 25 Eylül’deki duruşmada yazar Kadri Gürsel serbest bırakılmıştı.
Kendilerini “Dışarıdaki Gazeteciler” olarak tanımlayan bir gazeteci grubu, başından bu yana davanın takipçisi olan gazeteci inisiyatifleri arasında. Kadıköy’de Cumartesi günü düzenlenen gösteri de bu grubun öncülüğünde yapıldı. Grubun üyelerinden gazeteci Timur Soykan, son bir yıldır sürdürdükleri eylemlerin amacına ulaştığı görüşünde.
Soykan, “Herkesin bildiği bir haklılığı dile getirmeye devam ediyoruz. Bu bir ahlak sorunu ve herkesin bildiği bir kumpasla arkadaşlarımız cezaevinde” dedi. Soykan şöyle devam etti:
“Muhafazakâr kesimde olsun, sol kesimde olsun, herkes artık biliyor ki arkadaşlarımız masum. Sadece gazetecilik yaptıkları için bir yılı aşkın süredir hapsediliyorlar. Eylemlerimiz sürekli ve istikrarlı biçimde devam etti. Bu ısrarın sonuç getirdiğini görüyoruz. Bu konuda kamuoyu da oluşmuş vaziyette. İnsanlar da bunu sıklıkla ifade ediyor ve bir sorun olarak Türkiye’nin önünde duruyor.”
Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün geçen hafta yayımladığı son verilere göre, Türkiye profesyonel gazeteciler için halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”. Hapisteki toplam 326 gazeteciden, 42’si ve bir gazete çalışanı Türkiye’de. Türkiye’nin önünde, hapisteki 52 gazeteciyle Çin var. Ancak, yurttaş gazeteciler ve blogger’lar bir yana bırakıldığında, Türkiye Çin’i geçiyor.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi de önceki hafta yayımladığı raporunda, Türkiye’nin iki yıl üst üste “en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke” olduğuna vurgu yapmıştı. Raporda, “Türkiye basınına yönelik olarak 2006 yılında başlayan baskı, Temmuz ayındaki darbe girişiminden sonra arttı” ifadesi kullanılmıştı.
Türkiye, RSF’nin geçen Nisan ayında yaymnladığı bir başka rapora göre, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 155’inci basamakta. İnsan hakları savunucusu uluslararası örgüt Article 19 ile V-Dem adlı siyasi ve sosyal veri tabanı şirketinin geçen Kasım ayında yayımladığı ortak bir araştırmaya göre ise 2006-2016 yılları arasında, dünyada basın ve ifade özgürlüğünün en fazla zayıfladığı ülke Türkiye.
“Tek sorun keyfi tutuklamalar değil”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre, tek sorun gazetecilerin keyfi biçimlerde tutuklanmaları değil. Önderoğlu, “Gazetecilerin işkence sayılabilecek tecrit şartlarında aylarca tutulması; itiraz şartlarının, itiraz gücü ve imkanının kalmadığı bir yargı sistemi içerisinde kendilerini ifade edememeleri durumu var. Bu vahim durumu yargısal olarak gören ağırlaştırıcı koşullar var” dedi.
Göstericilerden gazeteci Tunca Öğreten, cezaevinden birkaç hafta önce tahliye edildi. Öğreten, 24 günlük gözaltı sürecinin çok sancılı geçtiğini, “Artık tutuklasalar da rahat etsem” diye aklından geçirdiğini anlattı. Öğreten şöyle devam etti:
“Cezaevi süreci benim için Ahmet Şık ya da Die Welt muhabiri Deniz Yücel’inki kadar sıkıntılı değildi. Çünkü mektup hakkım vardı ve tecritte değildim. O yüzden, nispeten daha iyi koşullar altında kaldım ben.” Gazeteci Öğreten, bir bakanın internette yayımlanan yazışmalarını haber yaptığı gerekçesiyle bir yıl tutuklu kalmıştı.
Son aylarda Öğreten gibi, onlarca gazeteci tahliye oldu. Ancak Türkiye’nin uluslararası gazetecilik örgütleri nezdindeki sıralamasında bir değişiklik yok. RSF temsilcisi Önderoğlu, “ileriye dönük olumlu bir şey söylemenin mümkün olmadığı görüşünde”. Nedenini şöyle ifade etti:
“Ne yazık ki Avrupa Konseyi üyelerinin Türkiye’deki tutuklu gazeteciler meselesini etkin bir biçimde Ankara’yla konuşulacak bir mesele haline getirmemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bir buçuk yıldır olağanüstü hâl altındaki bu ülkeye, sanki tam demokrasinin hüküm sürdüğü bir ülkeymiş gibi muamele etmesidir.”
Kadıköy’deki eylemin ardından katılımcı yüzlerce gazeteci, Pazartesi günkü Cumhuriyet davasında buluşmak üzere sözleşti.
© Deutsche Welle Türkçe
İstanbul’da toplanan yüzlerce gazeteci, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu dört meslektaşlarının tahliyesi için eylem yaptı. Son aylardaki tahliyelere karşın Türkiye, halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”.
Kadıköy’de buluşan gazetecilerin yaklaşık bir kilometre süren yürüyüşü, bir basın açıklamasıyla son buldu. Yürüyüşe, “Özgür basın susturulamaz”, “Susma haykır, özgür basın haktır” ve “Ahmet, Murat çıkacak, yine yazacak” sloganları eşlik etti. Basın açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:
“Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, 418 gündür tutuklu. Ahmet Şık, 356 gündür. Emre İper ise 260 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Peki neden cezaevindeler? Ana suçlama, ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte yardım etme.’ Bu soruşturmayı açanlar da yargılamayı yapanlar da bu yargılamanın ardında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir.”
Cumhuriyet davasında tutuklu dört sanıkla birlikte, 14’ü tutuksuz, toplam 18 gazete çalışanı yargılanıyor. “JeansBiri” adlı Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu, davanın Cumhuriyet çalışanı olmayan tek sanığı. Aydoğdu da tutuklu.
Gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve yazar Aydın Engin hariç, diğer sanıklar da tutuklu olarak yargılanmış, aylarca hapis yattıktan sonra tahliye edilmişlerdi. Son olarak, 25 Eylül’deki duruşmada yazar Kadri Gürsel serbest bırakılmıştı.
Kendilerini “Dışarıdaki Gazeteciler” olarak tanımlayan bir gazeteci grubu, başından bu yana davanın takipçisi olan gazeteci inisiyatifleri arasında. Kadıköy’de Cumartesi günü düzenlenen gösteri de bu grubun öncülüğünde yapıldı. Grubun üyelerinden gazeteci Timur Soykan, son bir yıldır sürdürdükleri eylemlerin amacına ulaştığı görüşünde.
Soykan, “Herkesin bildiği bir haklılığı dile getirmeye devam ediyoruz. Bu bir ahlak sorunu ve herkesin bildiği bir kumpasla arkadaşlarımız cezaevinde” dedi. Soykan şöyle devam etti:
“Muhafazakâr kesimde olsun, sol kesimde olsun, herkes artık biliyor ki arkadaşlarımız masum. Sadece gazetecilik yaptıkları için bir yılı aşkın süredir hapsediliyorlar. Eylemlerimiz sürekli ve istikrarlı biçimde devam etti. Bu ısrarın sonuç getirdiğini görüyoruz. Bu konuda kamuoyu da oluşmuş vaziyette. İnsanlar da bunu sıklıkla ifade ediyor ve bir sorun olarak Türkiye’nin önünde duruyor.”
Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün geçen hafta yayımladığı son verilere göre, Türkiye profesyonel gazeteciler için halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”. Hapisteki toplam 326 gazeteciden, 42’si ve bir gazete çalışanı Türkiye’de. Türkiye’nin önünde, hapisteki 52 gazeteciyle Çin var. Ancak, yurttaş gazeteciler ve blogger’lar bir yana bırakıldığında, Türkiye Çin’i geçiyor.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi de önceki hafta yayımladığı raporunda, Türkiye’nin iki yıl üst üste “en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke” olduğuna vurgu yapmıştı. Raporda, “Türkiye basınına yönelik olarak 2006 yılında başlayan baskı, Temmuz ayındaki darbe girişiminden sonra arttı” ifadesi kullanılmıştı.
Türkiye, RSF’nin geçen Nisan ayında yaymnladığı bir başka rapora göre, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 155’inci basamakta. İnsan hakları savunucusu uluslararası örgüt Article 19 ile V-Dem adlı siyasi ve sosyal veri tabanı şirketinin geçen Kasım ayında yayımladığı ortak bir araştırmaya göre ise 2006-2016 yılları arasında, dünyada basın ve ifade özgürlüğünün en fazla zayıfladığı ülke Türkiye.
“Tek sorun keyfi tutuklamalar değil”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre, tek sorun gazetecilerin keyfi biçimlerde tutuklanmaları değil. Önderoğlu, “Gazetecilerin işkence sayılabilecek tecrit şartlarında aylarca tutulması; itiraz şartlarının, itiraz gücü ve imkanının kalmadığı bir yargı sistemi içerisinde kendilerini ifade edememeleri durumu var. Bu vahim durumu yargısal olarak gören ağırlaştırıcı koşullar var” dedi.
Göstericilerden gazeteci Tunca Öğreten, cezaevinden birkaç hafta önce tahliye edildi. Öğreten, 24 günlük gözaltı sürecinin çok sancılı geçtiğini, “Artık tutuklasalar da rahat etsem” diye aklından geçirdiğini anlattı. Öğreten şöyle devam etti:
“Cezaevi süreci benim için Ahmet Şık ya da Die Welt muhabiri Deniz Yücel’inki kadar sıkıntılı değildi. Çünkü mektup hakkım vardı ve tecritte değildim. O yüzden, nispeten daha iyi koşullar altında kaldım ben.” Gazeteci Öğreten, bir bakanın internette yayımlanan yazışmalarını haber yaptığı gerekçesiyle bir yıl tutuklu kalmıştı.
Son aylarda Öğreten gibi, onlarca gazeteci tahliye oldu. Ancak Türkiye’nin uluslararası gazetecilik örgütleri nezdindeki sıralamasında bir değişiklik yok. RSF temsilcisi Önderoğlu, “ileriye dönük olumlu bir şey söylemenin mümkün olmadığı görüşünde”. Nedenini şöyle ifade etti:
“Ne yazık ki Avrupa Konseyi üyelerinin Türkiye’deki tutuklu gazeteciler meselesini etkin bir biçimde Ankara’yla konuşulacak bir mesele haline getirmemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bir buçuk yıldır olağanüstü hâl altındaki bu ülkeye, sanki tam demokrasinin hüküm sürdüğü bir ülkeymiş gibi muamele etmesidir.”
Kadıköy’deki eylemin ardından katılımcı yüzlerce gazeteci, Pazartesi günkü Cumhuriyet davasında buluşmak üzere sözleşti.
© Deutsche Welle Türkçe
İstanbul’da toplanan yüzlerce gazeteci, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu dört meslektaşlarının tahliyesi için eylem yaptı. Son aylardaki tahliyelere karşın Türkiye, halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”.
Kadıköy’de buluşan gazetecilerin yaklaşık bir kilometre süren yürüyüşü, bir basın açıklamasıyla son buldu. Yürüyüşe, “Özgür basın susturulamaz”, “Susma haykır, özgür basın haktır” ve “Ahmet, Murat çıkacak, yine yazacak” sloganları eşlik etti. Basın açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:
“Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, 418 gündür tutuklu. Ahmet Şık, 356 gündür. Emre İper ise 260 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Peki neden cezaevindeler? Ana suçlama, ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte yardım etme.’ Bu soruşturmayı açanlar da yargılamayı yapanlar da bu yargılamanın ardında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir.”
Cumhuriyet davasında tutuklu dört sanıkla birlikte, 14’ü tutuksuz, toplam 18 gazete çalışanı yargılanıyor. “JeansBiri” adlı Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu, davanın Cumhuriyet çalışanı olmayan tek sanığı. Aydoğdu da tutuklu.
Gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve yazar Aydın Engin hariç, diğer sanıklar da tutuklu olarak yargılanmış, aylarca hapis yattıktan sonra tahliye edilmişlerdi. Son olarak, 25 Eylül’deki duruşmada yazar Kadri Gürsel serbest bırakılmıştı.
Kendilerini “Dışarıdaki Gazeteciler” olarak tanımlayan bir gazeteci grubu, başından bu yana davanın takipçisi olan gazeteci inisiyatifleri arasında. Kadıköy’de Cumartesi günü düzenlenen gösteri de bu grubun öncülüğünde yapıldı. Grubun üyelerinden gazeteci Timur Soykan, son bir yıldır sürdürdükleri eylemlerin amacına ulaştığı görüşünde.
Soykan, “Herkesin bildiği bir haklılığı dile getirmeye devam ediyoruz. Bu bir ahlak sorunu ve herkesin bildiği bir kumpasla arkadaşlarımız cezaevinde” dedi. Soykan şöyle devam etti:
“Muhafazakâr kesimde olsun, sol kesimde olsun, herkes artık biliyor ki arkadaşlarımız masum. Sadece gazetecilik yaptıkları için bir yılı aşkın süredir hapsediliyorlar. Eylemlerimiz sürekli ve istikrarlı biçimde devam etti. Bu ısrarın sonuç getirdiğini görüyoruz. Bu konuda kamuoyu da oluşmuş vaziyette. İnsanlar da bunu sıklıkla ifade ediyor ve bir sorun olarak Türkiye’nin önünde duruyor.”
Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün geçen hafta yayımladığı son verilere göre, Türkiye profesyonel gazeteciler için halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”. Hapisteki toplam 326 gazeteciden, 42’si ve bir gazete çalışanı Türkiye’de. Türkiye’nin önünde, hapisteki 52 gazeteciyle Çin var. Ancak, yurttaş gazeteciler ve blogger’lar bir yana bırakıldığında, Türkiye Çin’i geçiyor.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi de önceki hafta yayımladığı raporunda, Türkiye’nin iki yıl üst üste “en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke” olduğuna vurgu yapmıştı. Raporda, “Türkiye basınına yönelik olarak 2006 yılında başlayan baskı, Temmuz ayındaki darbe girişiminden sonra arttı” ifadesi kullanılmıştı.
Türkiye, RSF’nin geçen Nisan ayında yaymnladığı bir başka rapora göre, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 155’inci basamakta. İnsan hakları savunucusu uluslararası örgüt Article 19 ile V-Dem adlı siyasi ve sosyal veri tabanı şirketinin geçen Kasım ayında yayımladığı ortak bir araştırmaya göre ise 2006-2016 yılları arasında, dünyada basın ve ifade özgürlüğünün en fazla zayıfladığı ülke Türkiye.
“Tek sorun keyfi tutuklamalar değil”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre, tek sorun gazetecilerin keyfi biçimlerde tutuklanmaları değil. Önderoğlu, “Gazetecilerin işkence sayılabilecek tecrit şartlarında aylarca tutulması; itiraz şartlarının, itiraz gücü ve imkanının kalmadığı bir yargı sistemi içerisinde kendilerini ifade edememeleri durumu var. Bu vahim durumu yargısal olarak gören ağırlaştırıcı koşullar var” dedi.
Göstericilerden gazeteci Tunca Öğreten, cezaevinden birkaç hafta önce tahliye edildi. Öğreten, 24 günlük gözaltı sürecinin çok sancılı geçtiğini, “Artık tutuklasalar da rahat etsem” diye aklından geçirdiğini anlattı. Öğreten şöyle devam etti:
“Cezaevi süreci benim için Ahmet Şık ya da Die Welt muhabiri Deniz Yücel’inki kadar sıkıntılı değildi. Çünkü mektup hakkım vardı ve tecritte değildim. O yüzden, nispeten daha iyi koşullar altında kaldım ben.” Gazeteci Öğreten, bir bakanın internette yayımlanan yazışmalarını haber yaptığı gerekçesiyle bir yıl tutuklu kalmıştı.
Son aylarda Öğreten gibi, onlarca gazeteci tahliye oldu. Ancak Türkiye’nin uluslararası gazetecilik örgütleri nezdindeki sıralamasında bir değişiklik yok. RSF temsilcisi Önderoğlu, “ileriye dönük olumlu bir şey söylemenin mümkün olmadığı görüşünde”. Nedenini şöyle ifade etti:
“Ne yazık ki Avrupa Konseyi üyelerinin Türkiye’deki tutuklu gazeteciler meselesini etkin bir biçimde Ankara’yla konuşulacak bir mesele haline getirmemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bir buçuk yıldır olağanüstü hâl altındaki bu ülkeye, sanki tam demokrasinin hüküm sürdüğü bir ülkeymiş gibi muamele etmesidir.”
Kadıköy’deki eylemin ardından katılımcı yüzlerce gazeteci, Pazartesi günkü Cumhuriyet davasında buluşmak üzere sözleşti.
© Deutsche Welle Türkçe
İstanbul’da toplanan yüzlerce gazeteci, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu dört meslektaşlarının tahliyesi için eylem yaptı. Son aylardaki tahliyelere karşın Türkiye, halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”.
Kadıköy’de buluşan gazetecilerin yaklaşık bir kilometre süren yürüyüşü, bir basın açıklamasıyla son buldu. Yürüyüşe, “Özgür basın susturulamaz”, “Susma haykır, özgür basın haktır” ve “Ahmet, Murat çıkacak, yine yazacak” sloganları eşlik etti. Basın açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:
“Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, 418 gündür tutuklu. Ahmet Şık, 356 gündür. Emre İper ise 260 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Peki neden cezaevindeler? Ana suçlama, ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte yardım etme.’ Bu soruşturmayı açanlar da yargılamayı yapanlar da bu yargılamanın ardında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir.”
Cumhuriyet davasında tutuklu dört sanıkla birlikte, 14’ü tutuksuz, toplam 18 gazete çalışanı yargılanıyor. “JeansBiri” adlı Twitter hesabının sahibi olduğu iddia edilen Ahmet Kemal Aydoğdu, davanın Cumhuriyet çalışanı olmayan tek sanığı. Aydoğdu da tutuklu.
Gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve yazar Aydın Engin hariç, diğer sanıklar da tutuklu olarak yargılanmış, aylarca hapis yattıktan sonra tahliye edilmişlerdi. Son olarak, 25 Eylül’deki duruşmada yazar Kadri Gürsel serbest bırakılmıştı.
Kendilerini “Dışarıdaki Gazeteciler” olarak tanımlayan bir gazeteci grubu, başından bu yana davanın takipçisi olan gazeteci inisiyatifleri arasında. Kadıköy’de Cumartesi günü düzenlenen gösteri de bu grubun öncülüğünde yapıldı. Grubun üyelerinden gazeteci Timur Soykan, son bir yıldır sürdürdükleri eylemlerin amacına ulaştığı görüşünde.
Soykan, “Herkesin bildiği bir haklılığı dile getirmeye devam ediyoruz. Bu bir ahlak sorunu ve herkesin bildiği bir kumpasla arkadaşlarımız cezaevinde” dedi. Soykan şöyle devam etti:
“Muhafazakâr kesimde olsun, sol kesimde olsun, herkes artık biliyor ki arkadaşlarımız masum. Sadece gazetecilik yaptıkları için bir yılı aşkın süredir hapsediliyorlar. Eylemlerimiz sürekli ve istikrarlı biçimde devam etti. Bu ısrarın sonuç getirdiğini görüyoruz. Bu konuda kamuoyu da oluşmuş vaziyette. İnsanlar da bunu sıklıkla ifade ediyor ve bir sorun olarak Türkiye’nin önünde duruyor.”
Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün geçen hafta yayımladığı son verilere göre, Türkiye profesyonel gazeteciler için halen “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”. Hapisteki toplam 326 gazeteciden, 42’si ve bir gazete çalışanı Türkiye’de. Türkiye’nin önünde, hapisteki 52 gazeteciyle Çin var. Ancak, yurttaş gazeteciler ve blogger’lar bir yana bırakıldığında, Türkiye Çin’i geçiyor.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi de önceki hafta yayımladığı raporunda, Türkiye’nin iki yıl üst üste “en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke” olduğuna vurgu yapmıştı. Raporda, “Türkiye basınına yönelik olarak 2006 yılında başlayan baskı, Temmuz ayındaki darbe girişiminden sonra arttı” ifadesi kullanılmıştı.
Türkiye, RSF’nin geçen Nisan ayında yaymnladığı bir başka rapora göre, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 155’inci basamakta. İnsan hakları savunucusu uluslararası örgüt Article 19 ile V-Dem adlı siyasi ve sosyal veri tabanı şirketinin geçen Kasım ayında yayımladığı ortak bir araştırmaya göre ise 2006-2016 yılları arasında, dünyada basın ve ifade özgürlüğünün en fazla zayıfladığı ülke Türkiye.
“Tek sorun keyfi tutuklamalar değil”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre, tek sorun gazetecilerin keyfi biçimlerde tutuklanmaları değil. Önderoğlu, “Gazetecilerin işkence sayılabilecek tecrit şartlarında aylarca tutulması; itiraz şartlarının, itiraz gücü ve imkanının kalmadığı bir yargı sistemi içerisinde kendilerini ifade edememeleri durumu var. Bu vahim durumu yargısal olarak gören ağırlaştırıcı koşullar var” dedi.
Göstericilerden gazeteci Tunca Öğreten, cezaevinden birkaç hafta önce tahliye edildi. Öğreten, 24 günlük gözaltı sürecinin çok sancılı geçtiğini, “Artık tutuklasalar da rahat etsem” diye aklından geçirdiğini anlattı. Öğreten şöyle devam etti:
“Cezaevi süreci benim için Ahmet Şık ya da Die Welt muhabiri Deniz Yücel’inki kadar sıkıntılı değildi. Çünkü mektup hakkım vardı ve tecritte değildim. O yüzden, nispeten daha iyi koşullar altında kaldım ben.” Gazeteci Öğreten, bir bakanın internette yayımlanan yazışmalarını haber yaptığı gerekçesiyle bir yıl tutuklu kalmıştı.
Son aylarda Öğreten gibi, onlarca gazeteci tahliye oldu. Ancak Türkiye’nin uluslararası gazetecilik örgütleri nezdindeki sıralamasında bir değişiklik yok. RSF temsilcisi Önderoğlu, “ileriye dönük olumlu bir şey söylemenin mümkün olmadığı görüşünde”. Nedenini şöyle ifade etti:
“Ne yazık ki Avrupa Konseyi üyelerinin Türkiye’deki tutuklu gazeteciler meselesini etkin bir biçimde Ankara’yla konuşulacak bir mesele haline getirmemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bir buçuk yıldır olağanüstü hâl altındaki bu ülkeye, sanki tam demokrasinin hüküm sürdüğü bir ülkeymiş gibi muamele etmesidir.”
Kadıköy’deki eylemin ardından katılımcı yüzlerce gazeteci, Pazartesi günkü Cumhuriyet davasında buluşmak üzere sözleşti.
© Deutsche Welle Türkçe