Baskı ve hak ihlallerinde her gün yeni bir yöntem icad ediliyor.
Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklular, 6 Kasım tarihinden itibaren 5’er günlük süresiz-dönüşümlü açlık grevi başlattı. Grevdeki tutuklular, “PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını, karıştır barıştır uygulamasına son verilmesini ve arama adı altında yapılan koğuş baskınlarına son verilmesini” talep ediyor.
Grevdeki tutuklularla görüşen Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, tutukluların kendisine baskıların giderek arttığını ve ihlaller sürdüğü müddetçe de eylemelerini sürdüreceklerini aktardığını söyledi. Bek, tutukluların yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu olarak cezaevi savcısı ve müdürüyle görüşeceklerini ifade etti.
‘BU UYGULAMADAN VAZGEÇİLSİN’
Cezaevi idaresinin 12 Eylül ürünü olan “karıştır barıştır” uygulamasına devam ettiğini aktaran Bek, PKK’li tutukluların DAİŞ ve FETÖ’cülerle aynı koridorda kalmaları nedeniyle beraber açık görüşe çıktıklarını söyledi. Bek, bu uygulama nedeniyle yaşanabilecek küçük bir provokasyonun büyük bir soruna dönüşebileceği endişesi taşıdıklarını kaydetti.
Çeşitli vesilelerle bu durumu cezaevi idaresine ve savcılığa ilettiklerini, ancak bu uygulamada ısrar edildiğini belirten Bek, “Bu uygulamadan kaynaklı bazı tutuklu ve hükümlüler, açık görüşe çıkmama eylemi yapıyor. İdarenin bu uygulamadan vazgeçmesi gerekir” dedi.
‘SAVUNMA NOTLARINA EL KONULUYOR’
Tutukluların odalarında aramaların köpeklerle yapıldığı ve köpeklerin tüm eşyaları dağıttığı yönünde bilgi verildiğini de söyleyen Bek, “Tutuklular, bu durumu kendilerine yönelik rencide edici bir davranış olarak değerlendirmektedir. Cezaevinde bunun gerekçesi sorulduğunda ise; ‘Bomba araması yapıyoruz’ şeklinde bir gerekçe sunmaktadır. Yoksa ki yüksek güvenlikli bir cezaevinin koğuşunda bomba olma ihtimali mümkün değil. Cezaevi idaresinin bu uygulaması baskı ve sindirme amacını taşımaktadır” diye konuştu.
Cezaevi idaresinin dışarıdan gelen hiçbir kitabı almadığını vurgulayan Bek, şöyle devam etti: “Dış kantinden dilekçe verilerek kitap alınacağı belirtilirken; dilekçe yazılıp dış kantinden kitaplar istenildiği takdirde ise idare değişik vesilelerle bu kitapların alımını engelliyor. Aramalarda da kitaplara hiç bir gerekçe sunulmadan idare ve infaz koruma memurları tarafından el konuluyor. İddianamelere, tutuklunun savunmasında kullanacağı notlara bile el konuluyor. Bu da bir hukuk ihlalidir.”
‘RESME BİLE TAHAMMÜL YOK’
Bek, Hüseyin Elkulak isimli tutuklunun yaptığı resimde elinde silah olan bir kadını çizmesi nedeniyle hakkında hem disiplin soruşturmasının hem de savcılık tarafından “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla soruşturma başlatıldığını ifade etti.
Silahlı bir kadını resmetmenin “örgüt propagandası” suçu sayılamayacağını dile getiren Bek, bir resme yönelik tahammülsüzlüğün hak ihlalinin geldiği noktayı gösterdiğini söyledi.